Gazeteci Sami Kohen’i anlatan bir yazı için yola koyulduğumuzda, “mesleğe ne zaman başladığı” sorusu bizi 1930’lu yılların sonunda Şişhane’deki bir evin salonuna kadar götürür. Kohen ailesinin evi aynı zamanda bir gazetenin yazıişleri gibidir. Henüz kısa pantolonlu olduğu, ortaokula başladığı yıllar... Ancak 13 yaşında ilk yayını bir şiirdir. Daha sonra onu 70 yılı aşkın gazetecilik hayatında dünya tarihinde iz bırakan pek çok olayın tanığı olarak görürüz.
#YAZARBalkanlar’a giderken her zaman heyecan duyarız. Önceki gün Arnavutluk’un başkenti Tiran’a indikten sonra, Berat üzerinden toplam 5 saat süren yolculuğun ardından Tomor Dağı’ndaki ‘Ali Abbas’ı (Celal Abbas) anma etkinlikleri’ne geldik. Sadece Arnavutluk’tan değil; Makedonya, Kosova, Saraybosna ve çevre ülke insanlarından, Alevi, Sünni ve Hıristiyanlardan geniş bir katılım vardı. Bir hafta süren etkinliklere bu yıl 100 bin kişinin katıldığını söyleyebiliriz. Gelenlerin birçoğu geçen haftaki ‘Hacı Bektaş-ı Veli anma törenleri’ne de katılmışlar.
#YazarO yazıdan herkes gibi ben de etkilendim. Ayşegül Domaniç Yelçe’nin Hürriyet.com.tr’deki yazısından... Dondum kaldım. Gazeteci büyüğümüz, eşi Özer Yelçe’yi kaybettiğini anlatıyordu, “Bugün benim için zor bir gün, eşimi kaybettim” diye başlıyordu. Duru bir anlatım. Süs yok, püs yok, ajitasyon yok. Kendine acıma hiç yok.
#Özer Yelçe