Hürriyet Kitap Sanat’ın geleneksel ‘Yılın en iyi kitapları’ seçkisi için kitap ekleri editörleri ve eleştirmenlerden oluşan 19 kişilik jürimiz bu sene yayımlanan kitapları, kurgu ve kurgu dışı olarak ayrı ayrı değerlendirdi. Hürriyet Kitap Sanat yazı işleri ekibi olarak biz de bir seçki hazırlayarak jürinin ‘+1’i olduk. Jürinin sıralamasına göre yaptığımız puanlama sonucunda, Orhan Pamuk'un 'Uzak Dağlar ve Hatıralar'ı kurgu dışı kategorisinde birinci seçildi. İşte jürimizin seçkisiyle, 2022’nin kurgu dışı kategorisindeki en iyi 50 kitabı.
#2022 En İyi KitaplarGazeteci Yenal Bilgici’nin elinden çıkan yoğun bir araştırmanın ürünü olan ‘Memlekette Tuhaf Zamanlar’, ‘hakikat sonrası’ kavramının ve bu kavramın damgasını vurduğu dönemin Türkiye’deki tezahürüne odaklanıyor. Türkiye’de hakikat sonrası dönem üzerine konuşmak, düşünmek isteyenler için gerçek anlamıyla tam teşekküllü bir rehber.
#Memlekette Tuhaf ZamanlarMutluluklarını herkesin görmesini isteyen pek çok çift, sosyal medyada saadet pozları paylaşıyor. Bazı çiftler ise tam tersi ilişkilerini belgeleyen fotoğrafları sosyal medyada paylaşmayı sevmiyor. Ancak taraflardan birinin fotoğraf paylaştığı diğerinin paylaşmadığı durumlarda, eşler arasında sorun yaşanabiliyor. Herkesin kendine göre nedenleri var. Kimi sosyal medyada bekar görünmeyi tercih ediyor, kimi ilişkisine nazar değsin istemiyor kimi de akrabalarından çekindiği için fotoğraf paylaşmayı reddediyor. Hem bu tartışmaları yaşayanları hem de Psikiyatri Uzmanı Dr. Tuba Erdoğan'ı dinledik...
#Sosyal MedyaTürkçenin büyük yazarlarından Adalet Ağaoğlu, yeni kitabı ‘Düşme Korkusu’nda üçüncü sayfa haberi tarzında olaylardan yola çıkarak düşme korkuları üzerine yazmış. ‘Ustalık korkusu’nu yenerek, adeta ‘efendimiz acemilik’ diyerek yazan Ağaoğlu, ironiyi bu kez bir halk anlatısı, masal, söylence, mübalağa içinde kullanmış.
#Adalet AğaoğluDünyanın derdi bitmez. Ama rüzgâr bazen tersten esebilir. Dot’un, İngiliz yazar Zinnie Harris’in elinden çıkan yeni oyunu ‘Nefesinizi Nasıl Tutarsınız?’, bugün yaşanan küresel krizi tersine çeviriyor. İzleyiciyi; bu kez Avrupalıların botlara binip Doğu’ya kaçmak zorunda kaldıkları bir zamana götürüyor. Oyunun hem yönetmeni hem de oyuncularından biri olan, Dot’un kurucularından Murat Daltaban’la bir araya geldik...
#Murat DaltabanCem Yılmaz’la son filmi ‘Ali Baba ve 7 Cüceler’i, sinemaya dair görüşlerini, politik iklimimizi, kutuplaşmayı konuştuk: “Benim derdim klişelerle. Mesela ortaya ‘Eğitim şart’ diye bir klişe attım, bunu yüzde 49.5 de söyleyebilir, yüzde 50.5 de. Herkes bu klişenin içine sığabilir. Ben klişeye düşen aklın fikrin, insana saygıdan yoksun her şeyin karşısındayım. Hakkımda her farklı düşünceden iyi ya da kötü çok şey duyuyorum. Ama bir tane dramatik bir şey biliyorum; herkes onlardan yana olmamı istiyor...”
#Cem YılmazTamam hepimiz mutluluğun peşindeyiz de, mutluluk kitaplarda bulunabilecek kadar kolay bir şey mi? Bu sorunun cevabını bulmak için bu hafta çok kültürlü bir ailenin Oxford’da burslu olarak Teoloji okumuş oğlu Aret Vartanyan’ın kapısını çaldım. Uzun uzun konuştuk. İşte Aret ile söyleşimizin ilk bölümü...
#İzzet ÇapaTuğamiral Aziz Çakmak. Henüz 50 yaşında. 3 yıl tutuklu kaldı, Balyoz davasından 18 yıl ceza yedi. Uzun tutukluluk süresinde akciğer kanseri oldu. Sayısız girişimler sonucu kısa süre önce infazı ertelendi, tahliye oldu. O, hastaneye yatacak, tedavi olacak… Çakmak Ailesi, tahliyeden sonra hem evlerini hem yüreklerini Hürriyet’e açtı. Öykü inanılmaz. Çekilen fotoğraflarda çok derin yara izleri var. Özellikle de Aziz Çakmak’ın eşi Sevgi Hanım’ın yüzünde… Hüznün ardında eşini bir an bile yalnız bırakmayan, cezaevi-ev arasında geçen koskoca 3 yılın terk edilmişliği var. Eşi tedavi olacak. İlacı var doktoru bulunacak. Ya onun bu sürede anlatamadığı yaşadıklarının tedavisi? Geçen tarifsiz acılı günlerin ilacı, tedavisi yok…
#GataFerdi Tayfur, “Orhan Baba ile Ferdi Baba’yı karşılaştırmayın. Biri Iron Maiden, diğeri Metallica” analizini değerlendirdi: Şarkılarımda Metallica’nın sert etkisi var diyebilirim. Ama isyankar değilim. Neden isyan edeyim? Sadece ikiyüzlü insanları sevmem ben. Neysem oyum. Orhan Gencebay’da da yoktur isyan.
Turkmax’ta kendi halinde başlayan bir dizi, ufak ufak, önce kendini kabul ettirmeye, sonra fısıltı gazetesine manşet olmaya ve derken insanların izlemekten en hoşlandığı komedi dizilerinden biri haline gelmeye başladı ve bu sürecin sonunda bir de baktık ki, '1 Kadın, 1 Erkek' almış başını gitmiş, efsane olmuş, efsane!
Benim için hayat, vagonlardan ibaret... Hayatla kurduğum ilişki de, tren gibi hızla akıp giderken hayat, bir vagondan diğerine geçebilmek... Zamanı geldiğinde, şartlar değiştiğinde atlamasını becerebilmek... Düşmeden? “Yapamayacağım, edemeyeceğim” demeden. Hoooop, bir sonraki vagon!