Güncelleme Tarihi:
“Aziz Bey, ‘Ben, Türkiye’de futbolun on üç yılını anlatayım’ dedi. ‘Sponsor olan, para veren firmaların kulüplerinden beklentilerini, spor yazarlarının futbolcularla ilişkilerini, hangisini fiyatını parlatmak için övdüklerini, hangisini yerin dibine geçirdiklerini, kulüp yönetiminin ilişkilerini, kulüplerin etrafında dönen insanları... Hepsini anlatayım’ diyor Aziz Bey”
“Şöyle yapacağım... Hâkimlerin, spor kulübü başkanlarıyla ve Aziz Yıldırım’la yedikleri yemeklerin fotoğraflarını ortaya koyacağım ve diyeceğim ki, ‘Bakın orada çanta var. Şike yapılmış’”
Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık, Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e şunları söyledi:
AZİZ YILDIRIM'IN AVUKATINDAN BİLET İDDİASI
NEŞE DÜZEL: Olgun Peker, Sedat Peker’in manevi oğlu. Aziz Yıldırım’ın yakın çevresinde Sedat Peker’in adamları bulunuyor mu?
FAİK IŞIK: Aziz Yıldırım’ın yakın çevresinde değil. Fenerbahçe kongre üyeleri arasında Olgun Peker’in iki adamı bulunuyor. Ama aynı kongre üyeleri arasında 20 tane hâkim ve savcı da var.
Fenerbahçe gibi şikeyle suçlanan Beşiktaş kulübünün kazandığı kupayı iade etmesi, mahkemenin seyrini nasıl etkiler?
Savcılığın ve polisin soruşturma tarzı herkesi derinden etkiliyor. Sanıklar daha “yargılanmadan” mahkûm oluyor. Spor kulüplerinin yönetimleri bile korkularından, “aman ne istiyorsunuz verelim. Aman bize bulaşmasın” halindeler. Şimdi ben yürekli Çarşı taraftarını merak ediyorum. Herkese meydan okuyan, herkese posta koyan, herkese karşı olan Çarşı’nın soruşturmaya karşı olamamasını hayretle karşılıyorum.
Niye şike soruşturmasına karşı olsun ki Çarşı grubu? Futbolda temizlik istemesini niye hayretle karşılıyorsunuz?
Futbolda temizlik isteyen adamlar sahaya biletlerine para vererek mi giriyorlar? Deplasmanlara kendi paralarıyla tuttukları otobüslerle mi gidiyorlar? Bu kadar temiz arkadaşların taraftar olmaktan başka meslekleri nelerdir? Geçimlerini nasıl sağlıyorlar? Bu sorulara cevap versinler. Ben, şike yok demiyorum. Ben Hz. İsa’nın yakalanmış olan kadına taş atmakla meşgul olanlara söylediğini söylüyorum. “İçinizden masum olan ilk taşı atsın” diyorum. Meğer ne kadar çok masum varmış bu memlekette... Herkes taş atmakla meşgul.
Futbolun ne kadar kirli olduğunu sizi dinledikçe daha da iyi anlıyorum. Yanlış mı anlıyorum?
Ben temizleme yöntemine ilişkin bir şey söylüyorum. Kese yapıyorum derken, insanların derilerini sıyırmayacaksınız. Tüm Türkiye bütün maçları seyretti. Televizyon programlarında bu maçlar geriye döne döne, kare kare incelendi. Bu kadar spor yorumcusu, bu kadar spor yazarı sayfalarla yazılar yazdı. Bunlar kör müydüler, sağır mıydılar?
Erman Toroğlu şike var diye bas bas bağırmadı mı?
Peki onlar bunları anlattıklarında hâkimler, savcılar, polis neredeydiler? Eğer birileri şike var dediğinde polis, savcı, hâkim harekete geçmediyse...
Aziz Yıldırım, Erman Toroğlu’nu işinden attırdı... Konuşma kayıtlarında bunlar da var, değil mi?
O zamanlar kim soruşturdu şikeyi? Neredeydi şikeyi inceleme meraklısı, bugün bağırıp çağıran arkadaşlar?
Aziz Yıldırım neden maç yapacakları takımların kadrolarını maçtan önce öğrenmek istiyor?
Bu soru bana çok saftirik geldi... Özür dilerim...
Bu soru çok ciddi bir soru. Bir lise takımı bile maç yapacağı diğer lisenin takımının kadrosunu önceden öğrenemez. Hele hele bir futbol takımının yöneticisi, maç yapacağı takımın kadrosunu düzgün yollardan maçtan önce hiç öğrenemez. Böyle bir bilgiyi, o takımın içindeki birilerinden ancak ona bir çıkar sağlayarak elde edebilir.
Bütün gazeteler maçlarda kimlerin oynayacağını yazarlar sayfalarında.
Onlar sadece tahmin. Kesin bilgi değil.
Takımın kadrosunu öğrenmek istemekten şike sonucu çıkmaz...
O takımların kadrolarını, meşru yollardan öğrenmek mümkün müdür? Takımlar maçtan önce kadrolarını rakip takımlara bildirirler mi? Gazetelerde yayımlanan konuşma bantlarında bütün bunlar var.
“Gazetede çıktı, kesin delil”... diyorsunuz...
Biraz önce siz söylediniz. Bu konuşmaların kayıtları savcı tarafından size de okunmuş.
Bu konuşmaların hangisi hukuka uygun, hangisi değil, bunlarla ilgilenmiyorsunuz. Siz işin, “Yıldırım yakalanmış, vay şerefsiz, cezalandıralım” kısmındasınız. Türkiye’de şike diye tanımlanan faaliyetler 2011’de yeni keşfedildi! Yıldırım’ı cezalandırdık ve Türk sporu, geçmişimiz tertemiz oldu! Öyle mi? 2011-2012 liginde oynayacak olan takımlar tertemizler, geçmişlerinde en ufak bir leke yok! Öyle mi? Çünkü gazetecilerimiz, savcılarımız, polisimiz öyle tesbit etmişler! Öyle mi?
Biraz bekleyin. Futbolda temizlik daha yeni başladı. Aziz Yıldırım’ın sağlık durumu nasıl?
Aziz Bey kalbinden rahatsız. Şekeri ve tansiyonu var. Böbreğinde de kansere dönüşme riski olan 12 santim büyüklüğünde bir kist bulunuyor. Polis sorgusunda kalbine stent takıldı. Şeker hastalığı nedeniyle stendin durumunun ne olacağı belli değil. Gözetim altında tutulması gerekiyor. Bu yüzden hapishanede revirde tutuluyor. İhtiyaç duyulursa hastaneye sevk ederler.
Siz savcılık sorgusunda ve hâkim ifadesinde hep yanındaydınız. Neler yaşandı?
Şeker nedeniyle sorguda dili peltekleşiyordu ve bilinci kayboluyordu. Şeker ilaçlarını alsın, dinlensin ve tansiyonu biraz düzelsin diye sorguda aralar verildi. Hatta duruşma salonunda hâkim bir ara iyice kötüleştiğini görünce uzanmasına bile izin verdi. “Uzanın, dinlenin” dedi...
Hapishanede kendisini ziyaret ettiniz mi?
İki kere ziyaret ettim.
Şikâyetleri var mı?
Metris eski Metris değil. Gayet medeni. Arkadaşlar da gayet kibarlar... Aziz Bey, rahatsızlığı devam ettiği için Metris’te revirde kalıyor.
Hapishanede neler yapıyor?
Yoğun bir şekilde kitap okuyor. Polis sorgusundayken İskender Pala’nın Şah ve Sultan’ını bitirmiş... Mevlânâ’dan bir kitap okumuş. Şimdi Osmanlı Tarihi vs. istemiş.
Beşiktaş’ın kupasını iade etmesi hakkında ne düşünüyor?
Bu konuda bir şey söylemedi. Aziz Bey sadece şunu söyledi. “Eğer bu olaylarla ilgili herkes kendisiyle ilgili kısımları ortaya koyarsa, iyi yapar. Yani şu futbol nedir, ne değildir, bunu futbol kulüpleri anlatırsa çok iyi yaparlar. Ben Türkiye’de futbolun on üç yılını anlatayım” dedi.
Ne anlatacak?
“Her şeyini anlatayım. Sporun her şeyini anlatayım. Politikacıların sonuçlardan nasıl etkilendiğini, hangi bakanların, milletvekillerinin gelip gidip size ne söylediklerini, küçük yerlerde valilerin, Emniyet müdürlerinin ne istediklerini size duyurduklarını, para veren, sponsor olan firmaların sizden beklentilerini, spor yazarlarının futbolcularla olan ilişkilerini, hangisinin fiyatını parlatmak için övdüklerini, hangisini yerin dibine geçirdiklerini, menajer ilişkilerini, kulüp yönetimini ve ilişkilerini, kulübün etrafında dönen insanları... Hepsini anlatayım” diyor Aziz Yıldırım.
Generallerin, eski genelkurmay başkanlarının yönetime girmesini de anlatacak mı?
“Hepsini anlatayım” diyor. Hepsini anlatsın. Beşiktaş’ımızda da Milli İstihbarat var maşallah...
Yıldırım’ın tümüyle suçsuz olduğuna inanıyor musunuz?
İnsanoğlunun hepsi hata yapar. Arkadaş seçiminde yapar, diyalog kurduğu insanlarda yapar, konuşmalarında, kendi işlerinde yapabilir. Sadece meleklerin hatalarla, arızalarla, günahlarla ilişkisi yoktur.
Suçlu bulunursa Yıldırım ve Fenerbahçe ne tür cezalar alacak?
Sporda şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair 6222 sayılı yasa var. O kanunda ciddi hapis cezaları var. Tek bir suçun cezası beş yıldan başlıyor, yönetici olursanız ceza yüzde 50 artıyor ve 12 yıla kadar çıkıyor. Bakın... İddia, Aziz Yıldırım’ın silahlı örgüt kurması ama... Biz sekiz tane ruhsatsız silah nerede bulundu, hâlâ bilmiyoruz. Sekiz silahın nereden geldiğini hangi suçlarla alakalı olduğunu ve 19 maçtaki şikenin hangi delillerle sağlandığını sorduk mahkemeye.
Ne cevap verildi?
Cevap yok! Biz, “Olgun Peker’den mi geldi?” dedik. Cevap, “muhtemelen” oldu. Silah, dediniz olay, Olgun Peker’in Giresun’daki hikâyesi...
Siz, Başbakan Erdoğan’ın da avukatlığını yaptınız. Hâlâ Erdoğan’ın avukatı mısınız?
Geçen hafta başından beri değilim. Aziz Yıldırım’ın davasını almam da bunu tetikledi tabii. Başbakan kendisinin vekâletini taşıyan avukatın her tür dosyayı almasını istemez. Haklıdır da. Başbakan bu ülkede güzel şeyler yapmak isteyen ve bunun için mücadele eden birisi...
Şike davasının avukatlığını üstlendiğiniz için mi Başbakan’la ilişkiniz bitti?
Ben Tayyip Bey’in ilk vekâletini aldığımda Refah Partisi İstanbul İl Başkanı’ydı. Pek çok davasına girdim, şiir davasına da girdim. Tayyip Erdoğan siyasetteki çizgisiyle mücadelesiyle Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu. Başbakan, sürekli etrafında bulunan insanlar sebebiyle hedef tahtası haline geliyor. Mesela ben avukatım.
Evet...
Müvekkillerimle Başbakan arasında bir şekilde bağlantı kurulması çok tuhaf. Ben bunun hakikaten çok büyük sıkıntısını çektim. Sanırım Sayın Başbakan’ımız da aynı şekilde... Eski vekâlet dolayısıyla Sayın Başbakan’ın yıpranması doğru değil. Sayın Başbakan’a ben söyledim. “Efendim beni azledin” dedim... “Çünkü ben ne yapsam siz suçlanacaksınız...” Onun da benim girdiğim davalarla, dosyalarla ilgili memnun olduğunu söyleyemem böyle bir süreç içinde.
Savunmanızı hangi esaslara dayandıracağınızı belirlediniz mi?
Aziz Yıldırım’a, kusurları, arızaları, suçları dolayısıyla taş atmak isteyen ve eleştiren kimseler kendi meslek hayatlarına bir baksınlar, hele hele spor kulübü yöneticileri, eğer masum değillerse taş atmasınlar. Masumlar taş atsın.
İnsanları tehdit ederek Aziz Yıldırım’ı bir şekilde dokunulmaz kılmaya çalışmış olmuyor musunuz?
Hiç alakası yok.
Savunmanızı hangi esaslara dayandıracaksınız peki?
Şöyle yapacağım... Bir tanesini söyleyeyim... Spor kulüplerinin oturup da birlikte çektirdikleri fotoğraflar var ya.. Her spor kulübünün deplasmanda karşı takımı karşılaması, ağırlaması, yolculaması var ya... O fotoğraflar şike fotoğrafı diye gösteriliyor ya... Birlikte yemek yemişlerse o fotoğrafları ortaya koyacağım. Hâkimlerin spor kulübü başkanlarıyla, Yıldırım’la yedikleri yemeklerin fotoğraflarını ortaya koyacağım... Diyeceğim ki.. “Bakın orada çanta var. Şike yapılmış...”
Kaydedilen telefon konuşmaları konusunda ne yapacaksınız?
Eğer bunlar gerçekse, kaydedildiği anda bunu adli makamlara intikal ettirmeyen arkadaş suç işlemiş demektir. Niye hemen adli makamlara bildirmedin? Suçlusun!
Bu davadan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Eğer sorgulamayı ve yargılamayı yapanların, hükümlerde bulunan gazetecilerin ve spor kulüplerinin, işadamlarının, taraftar derneklerinin, hiçbirinin masum olmadığı o büyük fotoğrafı mahkemeye gösterirsek ve gelin büyük fotoğrafı ortaya çıkaralım dersek... Ondan sonra eyvallah!
Futbolda kirliliğin araştırılması, şike soruşturması genişliyor zaten. Sizce büyük fotoğraf ortaya çıkar mı?
Federasyon Kanunu, şikede, “Geriye doğru yirmi yıla bakılır” diyor. Eğer son yirmi yıla bakılmazsa, kanun uygulanmamış olur. “Ben düdüğü şimdi çaldım. Önceki failleri görmüyorum” denemez... Bu cümlemi iyi dinleyin... Bu ülkeye şikeyi öğreten kulüpler henüz şike soruşturmasında değiller...