Başlıksızİstanbul’un tepeleri sayılırken en son onun adı akla gelir. Cerrahpaşa’nın, şehrin yıldızlarından biri olmak için çok sebebi var ama hak ettiği ilgiyi pek görmüyor. “Cerrahpaşa’ya neden gidilir” sorusunun yanıtını semti keşfettikten sonra siz verin ama bana kalırsa cevap net: Her adımda kendinizi tarihin farklı bir sayfasının içinde bulacağınız sürprizlerle karşılaşmak için…
#HürriyetDünyanın en güzel kenti... Şehirlerin kraliçesi... Peki onu gerçekten tanıyorum demek mümkün mü? Mehmet Coral, ‘Kraliçe’nin Hatıra Defteri’nde yine çok iyi bildiği bir işi yapıyor ve İstanbul’un dehlizlerinden, gizli geçitlerinden giderek şehrin kayboldu sandığımız seslerini, hayretten dudak uçuklatacak olaylarını bize hikâyeler yoluyla aktarıyor. Ayasofya’nın inşası da kitapta, Orhan Gazi’nin bu büyük kente bakışı da... Coral’la tarih boyunca hiç gündemden düşmeyen İstanbul’u ve onun harikalarını konuştuk.
#KitapNisan ayında kaybettiğimiz fizikçi, tarih yazarı ve gezgin John Freely (91), vasiyeti üzerine 11 Mayıs’ta çok sevdiği İstanbul’da, Feriköy Protestan Mezarlığı’na gömüldü. Freely bir İstanbul aşığıydı: 1960’ta Robert Kolej’de öğretmenlik yapmak üzere hep hayalinde yaşattığı kente, İstanbul’a geldi, eşi Dolores, üç çocuğu Maureen, Eileen ve Brendan ile birlikte Boğaziçi’nde 16 yıl geçirdi. 40’a yakın kitabının çoğu da Osmanlı tarihi, Türkiye ve en fazla İstanbul üzerineydi... Freely, kente damgasını vurmuş bir Rönesans adamıydı...
#John FreelyFest Travel’ın kurucusu Türkiye’nin önde gelen turizmcilerinden Faruk Pekin, Türkiye’nin özellikle Körfez krizi sonrası ucuz tatil cenneti olduğunu belirterek, “Kültür turizmi yönümüzü kaybettik. Akdeniz çanağında herkes ‘deniz, kum, güneş’ yapıyor. Ama Türkiye’deki kültür katmanları hiçbirinde yok. Türkiye turizmden daha fazla gelir kazanmak istiyorsa kültür üstünlüğünü öne çıkarmalı” dedi.
#TurizmGazete ve dergilerin gezi köşelerinde yayımlanan, bir kentin 12-24-36 saatte nasıl gezileceğini anlatan yazıları kesip biriktirir misiniz? Eğer bu yazılarla keşfe çıkarsanız, akşama kadar koşturur, genellikle yorgunluktan bitersiniz. Mekanik dolaşmadır bunlar. Kentin ruhuyla tanışamaz, görüp yaşayamazsınız. Geçen hafta Foça’daydım. New York Times’a nazire yapıp, bize bu üslupta bir tur planladım. Bakalım önerilerimle Foça’yı sevecek misiniz?
Bahar bir kez daha yola çıkmak için kışkırttı. Niyetim hafta sonunda Kemal Anadol’un 2003’te yayımlanan romanı “Büyük Ayrılık”ın peşine düşmekti. Osmanlı İmparatorluğu’nun 20’nci yüzyıl başlarındaki çözülme sürecine, Ege’den tanıklıklar getiren kitapta yazar, 1900’lü yılların Foçası’nı, yöreyi öylesine güzel, içten anlatmıştı ki, gidip görmeye karar verdim.
Avrupa’nın son köyündeki fener, asırlardan beri aynı tepede, Karadeniz’den gelen gemicilere yol gösteriyor. Gemileri yutmaya çalışan çarpışan kayaları aydınlatıyor, kralın sofrasından yemek çalan dev kuşların anlatıldığı efsanelere göz kırpıyor. İstanbul’da karın yolları kapattığı bir hafta sonunda, Rumeli Feneri’ne gidip Karadeniz’in Boğaziçi’yle kucaklaşmasını seyrettim.
Rahmi Turan’ın 2 Kasım’da Hürriyet’te yazdığı 'Türk Olmak Zordur' başlıklı yazı okurların çok ilgisini çekti. O kadar ki, Turan’ın yazıda belirttiği “Türk olma şartları” hemen arkasına bayrak ve müzik eklenerek birer slayt haline getirildi, e-postalara iliştirilip yayıldı.
Pastırma yazını fırsat bilip, Türkiye’nin en doğusuna, Van Gölü’nün çevresine gittim. Niyetim hem Türkiye’nin en büyük gölünü çepeçevre dolaşıp, hem geçmişi hem bugünü izlemek, aynı zamanda da yöre mutfağının birbirinden lezzetli yemeklerinin tadına bakmaktı. Bu hafta Edremit, Gevaş, Ahdamar, Tatvan, Nemrut izlenimlerimi aktaracağım. Gelecek hafta ise Bitlis, Ahlat, Adilcevaz, Muradiye ve Van’ı...
Karadeniz’in bu en önemli kenti son günlerde medyanın dilinden düşmüyor. Birkaç kendini bilmez yüzünden yanlış tanınan Trabzon’un hem geçmişi çok renkli hem de bugünü çok lezzetli. Bu hafta güncel olaylara kulak tıkayıp size Trabzon’u ve ağız sulandıran lezzetlerini anlatmaya çalışacağım.