İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, herkesi heyecanlandıran Türkiye’nin Otomobili projesini ayrı bir dikkatle takip eden isimlerden biri. Nedenini sorunca oldukça ilginç bir cevap alıyoruz. Meğer Avdagiç, butik bir otomobil üreticisiymiş. Hem de yarış otomobili. Bu iş, Avdagiç’in baba mesleği. Avdagiç’in, otomotiv tedarik sanayiinde faaliyet gösteren aile şirketi Avitaş Motorsport, 2011 yılından bu yana Dünya Ralli ve Rallikros şampiyonalarına yarış otomobili üretiyor. Günün ilk yarısını aile şirketinde ikinci yarısını ve hatta hafta sonlarını İTO’da geçiren Avdagiç, MÜSİAD’ın da kurucularından. 1990 yılından bu yana iş dünyası örgütlerinde harcadığı yoğun mesaiyi, ‘Bosna-Hersek kökenli muhacir bir ailenin çocuğu olarak bize kucak açan Türkiye’ye vefa borcu’ şeklinde açıklıyor. İTO’nun 445 bin üyesiyle ülke ekonomisinin nabzını tutan önemli bir kurum olduğunu vurgulayan Avdagiç, İTO’nun bugünlerde ‘ekonomi dostu’ bir iş kanunu üzerinde çalıştığını söylüyor. Hazırlanan rapor Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na sunulacak. İTO’nun yılda 2.4 milyona yakın belge üreten dev bir yapı olduğunu söyleyen Avdagiç ile ülke ekonomisine ilişkin görüşlerinin yanı sıra Aliya İzetbegoviç’le kesişen, Yugoslavya’da başlayıp Türkiye’ye uzanan kişisel yaşamını da konuştuk.
#GazetehaberiNapalyon, "Eğer dünya bir ülke olsa başkenti İstanbul olurdu" diye boşuna dememiş. Yıllardır İstanbul’da yaşıyorum. Ancak yeni hikayelerini öğrendikçe daha da hayran oluyorum bu kente. Çoğu zaman mitingleri takip etmek, ara sıra da gezmek için gittiğim Kazlıçeşme'de meğer neler varmış?.. Ama en ilginci ise sürekli önünde geçtiğim 'Kazlı Çeşme'nin varlığını yeni öğrenmem oldu.
#KazlıçeşmeGeçen iki haftayı hastane odasında geçirdim. Bu sırada aynı hastalık nedeniyle ameliyat olmuş bir ağabeyin telefonda söyledikleri, önerileri aklıma çok yatınca, bana Nasrettin Hoca’nın deyişini hatırlattı. "Evet, Necdet’ciğim, hoca bana doktor değil, damdan düşen birini bulun derken bunu kast ediyordu. Ben de yaşadığım için seni iyi anlıyorum" dedi.
#Necdet DoğanGeçen iki haftayı hastane odasında geçirdim. Bu sırada aynı hastalık nedeniyle ameliyat olmuş bir ağabeyin telefonda söyledikleri, önerileri aklıma çok yatınca, bana Nasrettin Hoca’nın deyişini hatırlattı. "Evet, Necdet’ciğim, hoca bana doktor değil, damdan düşen birini bulun derken bunu kast ediyordu. Ben de yaşadığım için seni iyi anlıyorum" dedi.
#Necdet DoğanBu yıl haziran ayında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Fuji Dağı, Tokyo’nun simgesi, Japonların kutsal mekanı. Yazın her yaştan Japon, hac yolculuğuna çıkar gibi, ailesiyle bu dağa tırmanıyor. Bankacı okurumuz Murat Ayrancıoğlu, Fuji’nin zirvesinden Tokyo’ya baktı, izlenimlerini yazdı.
2010 Dünya Kupası boyunca en az maçlar kadar konuşuldu vuvuzela. Maçları takip eden gazeteciler, televizyoncular yasaklanması gerektiğini söyledi bu enstrümanın. Herkes vuvzelanın bu gürültüsünü duydu ama kimse aslında onun hüzünlü bir çığlık olabileceğini düşünmedi. Güney Afrika’nın kabileler arası haberleşmede kullandığı vuvuzela aslında oradaki ayrımcılığa, ırkçılığa, yoksulluğa isyan. Vural Şerifoğlu bugüne kadar hiç yapılmayanı yaptı ve vuvuzelanın bu hüzünlü öyküsünü kaleme aldı
Bu hafta geleneksel mutfağımızın lezzetlerini tadacağımız bir lokantadayız. Günaydın Et Lokantası İstanbulluların aşina olduğu ve artık Ankara’da da hizmet veren bir yer. Eski klasik et lokantalarının aksine çok iyi havalandırılmış ve gözümüze oldukça geniş görünen bir mekan.