Paylaş
Çünkü bundan medet umacak kadar aptal değilim...
* * *
“Bundan biz de çöpleniriz” diyecek kadar pespayeleşmedim.
Ülke bir baştan ötekine yanıp tutuşurken, ülkemin yönetiminde bir çatlak çıksın, bölünsün demeyecek kadar vatanseverim. Kimseye de böyle bir şeyden medet ummasını tavsiye etmem.
* * *
Ama “söylediğinin arkasında duramama” meselesi var ya...
İşte o beni kahrediyor...
* * *
Bugün Ankara’da, başkalarının duyamayacağı alçak bir sesle hangi AKP’liye sorsanız, benzer durumu gözlersiniz.
Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki iddianame hiçbirinin içine sinmemiştir.
Hele hele içeride yatmaları hiç sinmemiştir.
* * *
Çünkü o iddianame de Refah Partisi’ni ve AKP’yi kapatma iddianamesi kadar şahsi duygularla yazılmış bir belgedir.
Yine hepsi bilmektedir ki, ülkemizde hâlâ yürürlükte olan bir anayasa vardır ve o Anayasa’da yazılı hak ve özgürlükleri yorumlama yetkisi de Anayasa Mahkemesi’nindir.
* * *
Üstelik hepsi de bilmektedir ki, Milli Görüş mektebinden çıkmış bir hukukçuyu oraya başkan seçen kendi partisinin Cumhurbaşkanı’dır...
O da Anayasa’nın ve vicdanının gösterdiği yönde kullanmıştır oyunu...
* * *
Öyleyse nedir hükümet kanadındaki bu zikzaklar, bu bir adım ileri, iki adım geri vaziyetleri...
Unutmayın... Adalet ve vicdanın tarafında duranlar, bugün kaybetse de yarın mutlaka kazanacaktır.
* * *
Yoksa ileride size ve ecdadınıza sorarlar.
Bize vaat ettiğiniz dindar nesil bu muydu...
Zoru görünce, vicdanından bile vazgeçen bir nesil...
Bu muydu yani...
Bu sözler bana o filmi hatırlattı
İŞ Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, konut kredileri konusunda çok ciddi bir uyarı yaptı.
Açıkça, “7 yıl vadede konut kredisi nereye kadar verebiliriz? Aferin verin derseniz 2001’de olduğu gibi cezasını siz ödeyeceksiniz.”
Bu sözler bana bu yıl “En iyi uyarlama senaryo” ödülünü alan “Big Short” filmini hatırlattı.
Amerika’daki mortgage sisteminin nasıl 2008’deki büyük ekonomik krize neden olduğunu çok güzel anlatıyordu.
Hükümetin ekonomiden sorumlu bakanlarının bu filmi seyretmesinde çok yarar var.
Seyrederlerse Oscar’daki en iyi senaryonun, reel ekonomide nasıl bir felaket senaryosu olduğunu görecekler.
Atanmış danışmana kim cevap verecek bekledim
CUMHURBAŞKANI Danışmanı Mustafa Akış’ın “hükümeti hizaya çekme” tweet’ini görünce, kenara çekilip merakla bekledim.
Hükümet adına danışmana kim cevap verecekti.
Bekledim ki, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bir danışmanı çıkacak ve şunu diyecek:
“Kardeşim sen ve ben atanmışlar tarafındayız. Seçilmişlere hiza vermek ne haddimize düşer, ne yetkimiz vardır, ne de siyasi ahlakımız buna el verir...”
Hayret Başbakan danışmanlarından çıt çıkmadı.
Cevap bizzat Başbakan ve hükümet sözcüsünden geldi.
Her ikisi de daha önceki açıklamalarını bir çırpıda silerek “Danışman haklı” dedirtecek şeyler söylediler.
Ey AKP...
Öyleyse niye son 13 yılda her gün kafamıza milli irade çivileri çaktınız...
Atanmışlar seçilmişlere tabi olacak masalları okudunuz...
Demek ki
CUMHURBAŞKANI’nın, Başbakan’ın, benim, sizin, hatta pespaye trollerin “Bu casusluktur” deme hakkı var...En yüksek yargı organının “Hayır değildir” deme hakkı yok... Öyle mi... Anlaşılıyor ki bu
ülkede bağımsız yargının son kalesi için de fetih emri verilmiş.
Yeni Şafak’ta 1 ve 2 numaralı manşetler
YENİ Şafak internet sitesinin güzel bir uygulaması var.
Yazarların yazılarını da ana sayfadaki manşetler gibi gösteriyorlar.
Dünkü yazar manşetlerinin birincisi, gazetenin genel yayın yönetmeni İbrahim Karagül’ün “Demirtaş hepimiz için ortak tehdittir” yazısıydı.
Gazetede her gün ikinci manşet olarak sunulan yazar ise Ali Bayramoğlu...
Onun yazısının başlığı ise şöyleydi:
“Polis, hukuk, devlet...”
Yazıda, Emniyet’e dinleme yetkisi için üç hâkimli bir mahkemeden izin almak yerine, tek hâkimden, hatta nöbetçi hâkimden izin alma yetkisinin verileceği belirtilerek üstü örtülü şekilde şu ifade ediliyor:
“Bu, polis devletine gidiştir...”
Güzel haber... Hükümet yanlısı medyada hükümetten daha cesur demokrasi savunucuları da var.
Ne diyeyim... İyi haber...
Bir gazetecinin evden açtığı harika köşe
NECDET Doğan, Hürriyet Yazıişleri’nin en parlak isimlerinden biridir.
Onun dikkati, habere bakışı, sezişi Hürriyet’e çok şey kazandırdı.
Genel yayın yönetmenliğinden ayrıldıktan sonra bana yolladığı mesajlarla, birçok yazıma konu sağlayan odur.
Bir hastalık geçirdi ve Allah’ın yardımı ve iyi bir tıbbi müdahale ile iyileşme yoluna girdi.
Şimdi evinde otururken Hürriyet harika bir iş yaptı ve ona internet sitesinde bir köşe açtı.
Önceki gün sokak kütüphaneleri üzerine çok güzel bir yazı yazdı.
Tabii bende egoistçe bir endişe. Acaba bana vereceği güzel konuları orada hep kendi mi yazar?
Şaka bir yana. Daha ikinci yazıdan itibaren esaslı bir okuru oldum.
Bir kere daha anladım ki, gazeteci için ofisin, yazıişleri masasının çok önemi yok.
Her yer ofis...
Necdet DOĞAN / GÖZUCUYLA İYİ HABERLER / Damdan düşenin halinden damdan düşen anlarmış yazısı
Necdet DOĞAN / GÖZUCUYLA İYİ HABERLER / Sokaktaki kütüphaneyi siz de beğendiniz mi yazısı
Cuma vaazı
BENİM için hafta sonu cuma öğleden sonra başlar. Vitesi birler, siyaset düğmemi “off”a alırım. Siyasi haberlere Fransız kalırım. Kendi gettoma, kantonuma çekilirim. Müzik akım listeleri ve sinema programları bugün değişir. Onları incelerim. Sonra akşamüzeri tam “weekend” moduna girer, pazar akşam üzerine kadar hiç çıkmam.
Size de tavsiye ederim.
Paylaş