Paylaş
Daha adımını atar atmaz, ilk lâfı:
- Beykoz Belediyesi uyuyor.
Gelirken yolda neler gördüyse, herhalde içine sinmemiş. Nitekim Belediye Seçimi’nde baktık ki, Beykoz’da başka biri aday.
***
Turgut Özal, gazetecilerle yemek yiyor sohbet ediyordu.
Bir taraftan da gözucuyla televizyona bakıyor, maçı izliyordu.
Birdenbire Sudi Türel’e döndü:
- Bana Vali’yi bulun dedi, Spor İl Müdürü’nü bulun. Belediye Başkanını bulun.
Hangi il, hatırlamıyorum.
Sıra sıra bağlandılar.
Özal, önce yumuşak bir ses tonuyla başladı:
- Bu ne biçim futbol sahası, bu nasıl bir zemin, bu nasıl çim?
Sonra da sesini yükseltip fırça faslına geçti. Aman Allahım, neler söyledi.
***
Niye yazıyorum?
1 adam bazen çok mühimdir, 1 adam bazen çok şeydir, her şeydir. Dikkatli ve takipçiyse, sonuna kadar işi kovalar.
***
Gazeteye gelirken, hergün Tekstil
Çukurlara bata çıka yıllardır iç organlarım neredeyse dışarıya fırlayacak.
Binlerce araba, iki kilometrelik yol boyunca, dalgalı bir denizde gider gibi.
Ne asfalt ama...
Hem de İstanbul’un mükemmel bir iş merkezi.
Burası hangi belediyeye aittir?
Ya da hangi iki komşu belediyeye ait?
Ne biçim bir yönetimdir o? İçlerinde -tek- 1 adam yok mudur? Fazla değil, 1 adam?.. Takipçi, disiplinli, ciddi bir adam?
Ne diyecektim?
İnşallah Başbakanın yolu düşer de, kim yiyecekse iyi bir fırça yer.
NOT
Tek tip asker yetmez.
Tek tip sivil de olsun.
İhtilaflara paydos.
Toplumsal uzlaşmaya doğru gidiyoruz arkadaşlar:
Tek tip insan.
Paylaş