İstanbul’un tarihi güzellikleri arasında yer alan Galata Kulesi ziyaretçiye kapanıyor. İstanbul’un Beyoğlu semtinde bulunan ve adını Galata semtinden alan Galata Kulesi ile ilgili duyuru Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından yapıldı. Galata Kulesi’nin 1 ay boyunca ziyarete kapatılacağı duyuruldu. Peki, Galata Kulesi ne zaman açılacak? 2024 Galata Kulesi ziyaretçiye kapalı mı?
#Galata KulesiKültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’nde o kadar çok etkinlik var ki aralarından seçim yapıp onları da birbirine bağlamak şart. Alternatifler arasında kaybolmayın diye, size fikir vermesi açısından küçük bir liste hazırladım. 23 Ekim’e kadar vakit de dar, bakalım bu yolda siz nerelere uğrayacaksınız...
#Beyoğlu Kültür Yolu FestivaliEcole St. Pierre Hotel bünyesinde açılan i guru, beyaz dekorlu bahçesi ve atmosferiyle sizi bir anda güney sahillerinde şık bir sahil kulübüne ışınlıyor. Ardından mekânın iç duvarının 1.400 yıllık Ceneviz surları olduğunu fark edince tekrar Galata’ya geri dönüyorsunuz.
#GalataCovid-19 salgını 1 yılı aşkın zamandır tüm dünyayı etkisi altına aldı. Aşı çalışmaları ve uygulamaları tüm hızıyla devam ediyor ancak ev karantinaları, maskeler, kısıtlamalar bir süre daha hayatımızda olmaya devam edecek. Biz de vatandaşlara bu süreçte neleri özlediklerini ve pandemi sona erdikten sonra ilk ne yapmak istediklerini sorduk.
#PandemiHayatta en sevdiğim yer hep İstiklal Caddesi oldu. Taksim’den aşağı kaptırdım mı, içimi heyecan kaplar, o hava, o renk cümbüşü kalp atışlarımı hızlandırırdı. Beyoğlu’nun karnavalımsı ortamında, insanlar kaybolur, eşitlenir ve her seferinde yeni bir maceraya atılırdı. Biliyorum, pek çoğunuz için de öyle, Beyoğlu canımızı yakan, kişisel bir mesele. 2000’lerin ortasındaki ‘altın yıllar’da burası Avrupa’nın en gözde semtlerinden biriydi. Newsweek dergisi “Cool İstanbul: Avrupa’nın en havalı kenti” kapağıyla çıktığında, kimsenin umurunda olmamıştı. Bundan şüphemiz yoktu ki... Ve başrolde Beyoğlu vardı. Peki sonra ne oldu? Sert bir düşüşe geçti. Sokaktaki masaların kaldırılması, sembol mekânların kapanması, Gezi olayları ve terör saldırılarından sonra bir süre hayalet şehre dönüştü. Batılı turist kayboldu, boşluğu Arap turist ve mülteciler doldurdu. Meyhaneler kebapçı, barlar nargileci oldu. Sokakta Türkçeden çok Arapça duyulmaya başladı. Ve ayağını kesen kesim, “Beyoğlu bitti, Ortadoğululaştı” noktasına geldi. Bu doğru mu? Yaşanan dönüşüm ne ve arkasında ne var? Açık bir kafayla gittik, haftalarca çalıştık... Esnafla, tarihçilerle, mimarlarla, sanatçılarla konuştuk. Ara Güler’e de kulak verdik, İranlı sokak müzisyenlerine de... Beyoğlu Belediye Başkanı’yla Tarlabaşı’ndaki lüks inşaatları da gezdik, tam dibindeki mültecilerin gecekondularına da konuk olduk...En önemli şey kulak vermek, anlamak ve şehir hakkına sahip çıkmak... Beyoğlu’nun kaderi Türkiye’nin de kaderi. Dört gün sürecek yazı dizimiz hafta içi Hürriyet’te devam edecek. Haydi, hep beraber Taksim’den aşağıya bir süzülelim...
#BeyoğluAltı ay önce büyük bir hata yapmak üzereydim. Beni Zeki Alasya engelledi. Ertem Eğilmez filmi ‘Mavi Boncuk’ efsanesinin kırkıncı yıldönümüydü. Filme yaşam verenlerle konuşmak, hikâyelerini anlattırmak istiyordum. Senaryoda imzası olanlardan Alasya’yla özellikle konuşmam lazımdı. Telefonda birkaç dakika bile yeterdi. Arıyor ama ulaşamıyordum. Setteydi, yoldaydı, dinleniyordu vs… Derken telefonum çaldı, o tanıdık ses “Ben Zeki Alasya, beni aramışsınız” derken gayrı ihtiyari önümü ilikledim. Derdimi anlattım. Hoşuna gitti konu. “Peki” dedim, “Siz ne hatırlıyorsunuz o günlerden?” “Olmaz” dedi. “Eve gel, bu önemli bir mesele, böyle şeyler karşılıklı konuşulur.”
#Zeki AlasyaGirift yapısıyla Türk edebiyatının en önemli eserleri arasında gösterilen ‘Kara Kitap’ın çizimleri ilk kez Hürriyet’te. Kasımda raflarda yerini alacak olan ‘Kara Kitap’ın Sırları’ Orhan Pamuk’un romanı kaleme alırken kullandığı defterlerden çıkan resim ve notları derliyor.
Önce fotoğraf çektirmek istemedi. Sonra elindeki dosyaları önüme serip ‘Lütfen benden değil, vakıftan söz et’ dedi. Tek tek bugüne kadar gerçekleştirdikleri çalışmaları, seminerleri, yetiştirdikleri ahşap ustalarını, kültür karıncalarını anlattı.
<B>GAZETENİZDE </B>tartışma konusu olan Dr. <B>Abdullah Cevdet, </B>benim dedemin babasıdır. Dedem, <B>Fransa’</B>da sürdürdüğü Ziraat Mühendisliği eğitimini son sınıfta bırakıp, <B>İstiklal Savaşı’</B>na katılmış, daha sonra <B>Anadolu’</B>da yıllarca Fransızca<B> </B>öğretmenliği yapmıştır.