Paylaş
Gerçi kuzey ülkesi delisi bir arkadaşıma sorarsanız yazın İstanbul’un en serin noktası metro.
Ona kalsa tüm yazı orada geçirebilir, o derece.
Peki havadar mekan dediğim nedir? Tabii ki terası olan mekanlar.
Son yıllarda giderek çoğalan teraslı mekanlar sayesinde (bakınız sonraki yazıda ayrıntı mevcut) artık seçeneğimiz bol.
Akşamüstü gidilecek en iyi teraslardan biri ise Karaköy’deki Zelda Zonk.
Bu küçük terasın manzarası çok işlevli: Arkada Galata Kulesi önde tarihi yarımada. Bir de gün batımına denk gelirseniz şahane.
Önceki gece Hande Altaylı, Levent Erden, Tamer Yılmaz gibi isimler bu terasta manzaraya karşı sosyalleşiyordu.
Aynı anda manzara instagramları paylaşarak...
* ARNAVUTKÖY’DE... Geçen yazılardan birinde bahsetmiştim Any’den.
Bir Eftelya demlenmesi öncesi keşfettiğim Any’ye bu kez yemeğe gittim, ne olup ne bitiyor bakındım.
Mekanın üst komşusu doğumgününü kutluyordu, şık bir kalabalık vardı, Medcezir’in setinde gibi hissettim bir ara kendimi.
Müziğin tadı/tonu pek kıvamındaydı. Öyle ki bir ara önümdeki mantarlı pizzayı mideye indirirken oturduğum sandalyede salındığımı fark ettim. Bunu literatüre geçiniz: Otururken salınmak. Ayakta salınmaktan daha zor, daha meşakkatli bir iş...
Mekanın önünde takılmak da hoş. Nahoş olan tek şey servis elemanlarının ter problemi.
Hepsi değil tabii, birkaçı. Paranoyak bir burna sahibim, bana öyle geliyordur diye düşünüyordum ki, masamdaki dört kişiye bu ter meselesini açınca “Evet evet aynen” diye hadiseyi tasdiklediler.
Dolayısıyla yazmam kaçınılmaz oldu.
* EMİRGAN’DA... Malum, La Boom’cular akıllıca bir hamle yapıp hemen yan taraflarına içinden canlı müzik geçen bir pizzacı açtılar yakın zamanda.
Kısa sürede popüler oldu ve özellikle Güntaç Özdemir’li ve Boygar’lı geceleri çok tutuldu bu pizzacının.
Artık yaz geldi, kimse bu küçük kapalı mekana tıkılıp kalmaz diye düşünüyordum ama yanıldım.
Çarşamba gecesi Boygar ve Murat Aziret sahnedeydi ve mekan doluydu.
Dahası, Boygar ve Murat’ın enstrüman gibi oynadıkları seslerini dinlemek o kadar mest ediciydi ki, bir daha bir daha gidilir.
Bu arada pizzacıdaki canlı müzik gecelerinin sayısı artmış. Pazartesileri de Bengisu çıkıyormuş.
Onun hakkında bir ara yazmıştım, arşiv tünellerine bakarak bilgi alabilirsiniz bu yetenekli solist hakkında, yormayın şimdi beni...
*********************
Üç farklı Beyoğlu terasına puan
* MAMA SHELTER: İçinde at koştur derler ya, o kadar büyük bir teras. Özeti şu: Taksim’in göbeğinde, sıfır gürültüsüz, iyi yemeklere ve puslu bir manzaraya sahip, rüzgar estiği zaman yaz günü kutuplardaymış gibi hissiyat veren bir teras. 10 üzerinden 7.
* BALKON: Asmalımescit’te, bohemi bol, fiyatları makul, bira içmelik, rahat bir teras. 10 üzerinden 5
* MIXO TERAS: Talimhane’de, Martı Otel tepesinde fazla havalı bir teras. Hem yeri diğer iki terasa göre daha falso hem de fazla kasık… 10 üzerinden 4.
***************************
Bir itiraz
Pazartesi günkü “Bu yaz plajda ne yaptığını biliyorum” yazısında bir bölüm vardı, “Küçük Hanfendü” diye.
İşte o bölümle ilgili alınan okurlar olmuş.
Gelen maillerden biri şöyleydi:
“Benim bir köpeğim var. Ve şu an onunla beraber yazlıktayız. Tam sizin dediğiniz gibi ona kızım diye seslenip seviyorum ya da rahat dur diye kızıyorum.
Sıcaktan bunalıyor ve denize girmeye bayılıyor.
Şimdi sizin söylediklerinize göre ben dikkat çekmeye mi çalışıyorum?
Hayır, öyle bir niyetim yok. Etrafımda dikkat çekmek için köpek besleyen insan da yok.
Bu yazdığınızı şöyle yorumluyorum: Onur Bey komik olmaya çalışıyor ya da evcil hayvan sevgisinden mahrum büyümüş ve köpek sahiplerini kıskanıyor, çamur atıyor.
Denizi, kumsalı sadece kendisi için yaratılmış sanıyor...
Naçizane tavsiyem: Lütfen evcil hayvan sahibi olun. O zaman evcil hayvan sahiplerini anlayabilirsiniz...” (Sevtap)
YANIT VERİYORUM
Ah sevgili okur, neden üzerinize alındınız? Demek ki siz dikkat çekmeye çalışanlardan değilsiniz.
Benim gözlemleyip yazıya döküp saçtıklarım bana öyle bir hissiyat vermiş.
Malum, hissiyatlar özgürdür. Önüne geçemezsiniz.
Ne kadar empati terazisinde ölçüp tartsanız da kimseyi rencide klimasıyla üşütmeden yazıp çizmek istersiniz.
Dolayısıyla köpekli/kedilileri kıskanıyor değilim.
Zihin atlasımın kıyısından bile geçmedi bu husus.
Ama onları evlat edinmem de an itibariyle pek zor (bknz: “Kendime zor bakıyorum” adlı bekar insan modeli).
Yanisi: Gelin barışalım, önümüz de bayram...
**********************
Twitter süper kahraman arıyor
Twitter, sadece Türkiye’ye bakacak bir müdür aradığını ilan etmiş.
Bu ilana göre aranan yöneticinin mizah anlayışı olması gerekiyormuş.
Hükümetle ilgili sorunlar çıktığında orta yolu bulmalıymış.
Ayrıca siyaset ve medya temsilcileriyle sıkça buluşup Twitter’ı anlamalarını sağlamalıymış.
Twitter müdür değil basbayağı süper kahraman filan arıyor herhalde.
Çünkü hem lobici arıyor hem Gırgır’cı...
Hem hükümetçi arıyor hem PR’cı...
Dahası bu müdürün Dublin’de tam zamanlı çalışmasını istiyor. Dublin’in barlar sokağındaki şahane ortamda kaybolur gider o canım müdür yahu...
Paylaş