Paylaş
Türkiye’nin en ünlü meydanı Taksim. En bilinen caddesi de yine bu meydandan başlayan İstiklal.
Bugünkü konumuz Sıraselviler Caddesi ise İstiklal’in küçük yancısı.
Sıraselviler’e ‘yancı’ diyorum ama durduk yere değil. Boyu güdük. Hepi topu 300 metre.
Ama ne demişler? “Asıl boyu kısa olandan korkacaksın.” 100 yılda o 300 metreye kent hayatı açısından neler sığdırdı neler...
100 yıllık küçük bir kent gezisine hazırsanız sizi hemen caddenin başlangıç noktasına, Taksim’e alayım...
Eğer karnınız açsa önce onu bir halledelim. Saatin kaç olduğunun hiç önemi yok. Eğer yolunuz Sıraselviler’e düştüyse dünyanın pek az kentinde sahip olabileceğiniz bir lükse sahipsiniz: haftanın her günü, 7x24 açık ve harıl harıl iş yapan fast food’cular.
Bambi’yi gözü kapalı tavsiye ederim. Türkiye’nin gerçek anlamda ilk fast food mekânı. 1974’te açıldı. Dilli-kaşarlı tostu efsane. Pandemide de açık ama sadece kısıtlı alanda servis yapabiliyor. Öncesini bilenler için biraz hüzünlü. Sabahın 5’i, 6’sı, 7’sinde bile bütün masalar dolu olurdu. Hiç tanımasanız da yan masayla arkadaş olup “Siz neredeydiniz?” diye o gece gidilen mekânların hali sorulur, kıyaslaması yapılır, bir sonraki hafta sonu birlikte planlanırdı.
Bambi’de yeterince karbonhidrat yüklemesi yaptıysanız, işimiz çok, başlayalım: Tam karşımız Maksim.
Bugün biçare mültecilerin daha ucuza giyecek kapmak için yerdeki seyyar tezgâhta birbirini itiştirdiği kapısına şık hanımların, janti beylerin otomobilleri yanaşıp kalkıyor.
20 yıl önce bunlar şaşırtıcı değildi
100 yıl önce, 1921’de açılıyor. Öyle bir mekân ki Balkanlar’dan Ortadoğu’ya böylesi yok. Karşılama, servis, sahne, dekor, müzik, saçlar/başlar, kılık/kıyafet... Her şey 10 üzerinden 10. Gelip gideni, şatafatı falan bir kenara bırakın. Bugün hâlâ bilip sevdiğimiz Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Sezen Aksu, Muazzez Abacı, Emel Sayın, Ajda Pekkan, Hülya Avşar gibi ünlü kim varsa ilk orada seyirciyle buluşuyor. Mesela Brigitte Bardot sayesinde şöhreti yakalamadan önce Dario Moreno’nun yolu buradan geçiyor. Maksim’de yevmiyesini beğenmeyince Fransa’ya gidiyor, şöhret oluyor...
Yol hafif yokuş aşağı, Cihangir’e doğru devam ediyor. Kabul, ilk 100 metre sevimsiz. Kafanı çevir: Aya Triada Kilisesi’nin yüksek duvarları. Dön bu tarafa: Grand Star, Marble Hotel, Sofitel gibi sonradan yapılmış binalar... Giriş katlarında Karachi Pakistan Lokantası, India Gate Restoran, Delhi Darba gibi konumuyla, konusuyla hiç alakası olmayan işletmeler... Şimdi ara ki bulasın Ajda’yı, Dario’yu, Abacı’yı...
Tam bu hizada her katında ayrı eğlence olan Andon’u hatırlıyor insan. Kabinde müzisyen Mehmet Teoman’ın çaldığı, gece 2.00’den önce asla gidilmeyen, Türkçe-yabancı karışık eğlence mekânı.
Unutulmayacak yerlerden biri de hemen dibindeki 1001 Clup. Müdüründen tuvaletçisine kadar herkes travesti! Çok eskiden bahsetmiyorum, 20 yıl önce Beyoğlu’nda böyle şeyler şaşırtıcı karşılanmazdı. Aynı bölgede küçük aralıklarla 20’ye yakın LGBTİ eğlence yeri vardı.
Filmini izle, git kendisini gör
Şimdi çok özel bir yere geliyoruz. Taksim, Tarlabaşı ve Fındıklı’yı bağlayan küçücük bir meydan. Sağdaki Billurcu tarafına dönerseniz pek bir şey yok.
Yok dediğim de şöyle: Bir zamanların iki katlı entel kafesi Dulcinea... Gazeteci Serdar Akinan’ın terasına Feyruz Meyhane’yi açtığı City Center Otel... Adana İl Sınırı Kebapçısı’nın daha meşhur olmadan rüştünü ilk ispat ettiği, o zamanlar fotoğrafçı Mehmet Turgut’un ‘henüz çulsuzken’ takıldığı yeri...
Hatta sonra ev yemeklerinden tandıra kadar parmaklarınızı yedirtecek geleneksel lokanta Hacı Baba Lokantası...
Yahu köşedeki Çiçek Bar? Taksim Sanat Evi? Tarık Akan mı, MüjdeAr mı, Şener Şen mi? Git iki sokak ötedeki matinede filmini izle, sonra otur mekânda kendisini seyret!
Hatta ve hatta benim terasından Galata Kulesi seyredilen küçük evim de Billurcu Sokak’taydı.
O çocuklar şimdi nereye dağıldılar?
Asıl önemlisi, bu caddenin Türk rock tarihindeki hafızası. Köprüaltı’ndan sonra ‘rocker’ camiasını ağırlayan Kemancı, Eski Kemancı gibi yerler 90’larda buraya çıpa attı. Batılıların bile aklını kaybedeceği kalitede canlı rock performanslar... Uzun saçlı rock’çı çocukların en çok dayak yediği yerlerden biridir bu cadde. Saçın kısaysa içeri almazlar, uzunsa çıkışta dayak yersin. Sonra hep beraber gülerdik... Bir ara İstanbullu siyah basketçilerin takıldığı reaggy bar Riddım da oradaydı. Tabelası hâlâ yerinde. Ama kapandı mı, açılacak mı Allah bilir.
Eski kulüpçüler seracı oldu
Kemancı’nın az altı (zamanın Alman Hastanesi’nin yanı) onyılların Roxy’si... 1000 kişilik elektronik partiler... Kimi çıkmış ayılmaya çalışıyor, kimi hâlâ bilet kuyruğunda. Mehmet Günsür, Nejat İşler, Koray Candemir, Harun Tekin... Şimdi diğerleri gibi Roxy de kapalı. İşletmecisi Tacettin Öztürk Mersin’de muz serasının başında...
Roxy’nin ‘fazla üniversiteli’ sokağına girmek istemezseniz 20 metre aşağıda oyuncu Yasemin Alkaya’nın işlettiği muhteşem manzaralı Beşinci Kat... ‘Mum Kokulu Kadınlar’ filmiyle Altın Portakal aldıktan sonra bir yaz boyunca her akşam uzaktan bu kadını izlemeye gitmişliğim var oraya. Mekân terasta. Ama sokaktaki giriş kapısında hep çok şık giyimli erkekler... Sebebi mi? Giriş kattaki gay bar Bar Bahçe.
Sonradan bunların üstüne Savoy Pastanesi’nin açtığı balıkçıdan tutun Kiki Club’a, Minimüzikhol’e varana kadar sayısız yer eklenip azaldı.
Kala kala tost-börek-poğaça
İşte İstanbul’un en özel caddelerinden Sıraselviler’in 100 yıl önce ve şimdi pandemi sonrasındaki nihai hali. Rock, caz, reaggy... Bir zamanlar 200-300 metrelik bir mesafede, dünyanın pek yerinde görebileceğiniz çeşitlilikteki eğlence kültürünün pandemi ıssızlığında börekçi-tostçu-pastane üçlüsünden ibaret sosyal yaşamı.
PANDEMİDE KENT TURLARINA
haftaya Cihangir ile devam edeceğiz
Paylaş