SEÇİMLER bitti, sanki hepimiz biraz hafifledik. Neticede büyük jürinin kararı karşısında herkesin boynu kıldan ince.
Görülen açık gerçek, AK Parti bu seçimlerin de galibi.
Yalnız, son genel seçimler baz alındığında yaklaşık 6 puanlık bir oy kaybı da gözüküyor.
Özellikle İstanbul ve Ankara’da muhalefetin nefesini daha bir enselerinde hissetmeye başladılar.
Seçimlerin yükselen partisi MHP.
Genel seçimlerde muhtemelen bu ivme daha da artar.
CHP, yüzde 25’ler dolaylarında yerinde saymaya devam ediyor.
Yerel seçimleri birlikte idrak ettik.
İlk izlenimlerimiz şöyle:
İzmir muhalefet nöbeti tutmaya devam ediyor.
Hani oğulları savaşlarda telef olan yaşlı babanın son oğlu da sefere çağrılınca, “Söyleyin o padişaha benim zürriyetine güvenip de sağa sola savaş açmasın” demesi itirazına kalkışmadan, Türkiye CHP’lileri adına, yine onların medar-ı iftiharı olduk, bağlı olarak bermutat yine beş yıl boyunca merkez iktidarın olanaklarından sınırlı yararlanmaya bir güzel teşne olduk.
Doğrusu, insanın bizi yıllarca dolduran İstanbul ve Ankara entelisiyasına kızası geliyor.
Kardeşim bir kere de siz CHP’li oluverin de biz size özenelim.
Hep “size sevdanın yolları, kamu yatırımları, bize kurşunlar.”
BUGÜN seçim günü.
Konuştuk, tartıştık, kaynadık, celallendik ve nihayet sandık başına geldik.
Tamam, bu seçim sadece bir yerel çizgisini çok aştı, genel siyaset ağırlığını çok fazla hissettirdi. Ama netice itibariyle biz yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Onlara beş yıl yetki vereceğiz.
Beş yıl uzun bir zaman.
Diyeceğimiz, bugüne dair sıcak siyaset telakkilerimizin değişeceği, köprülerin altından pek çok suların akacağı, bambaşka fotoğraflarla hayata devam edeceğimiz bir kontrata imza atacağımızdır.
Dengeli tercih önemli
Belki bugün kutuplaşmanın getirdiği heyecanlarla aday kalifikasyonlarını ikinci plana almaya çok meyilliyiz.
MEHMET Altan’ın vaktiyle siyasi literatüre armağan ettiği bir kavramdır “2. Cumhuriyet.”
Liberal demokrat bir anlayışla bu yaklaşımı savunanlar ülkeye demokrasinin gelebilmesi için “1.Cumhuriyet” olarak nitelendirdikleri vesayetçi modelin kurucu mantalitesinin tamamen değişmesi gerektiğini ifade eder.
Cumhuriyet modeli, kurulduğu dönemin koşullarına göre şekillenen, ulus devlet değerlerini önceleyen, refah ve demokrasi konusunda aceleci olmayan bir yapıydı.
Kabul etmek gerekir ki, sağlam bir devlet örgüsü vardı.
Mümtaz Soysal’ın deyişiyle, her zaman “bürokrasi burjuvaziye” ağır basıyordu.
Birey devlete karşı korunaklı sayılmazdı.
Sanki çatırdıyor
AK Parti Türkiye’nin realitesi.
Tamam, liderin ağırlığı çok fazla. Ama zannetmeyin ki Tayyip Erdoğan olmaz ise AK Parti biter.
Neticede merkez sağ, hali hazırda AK Parti üzerinde konsolide olmuş durumda.
Eskiyi örneklemeyin. Geçmişte siyasi partiler askeri vesayetin müdahaleleri ile tahrip ediliyordu.
Şimdilerde, çok şükür böylesi bir tehlike yok.
Dolayısıyla, kişiler gelir, geçer, daha mutedil, daha paylaşımcı, kucaklayıcı yeni liderler gelir.
Zamanlamayı kestirmek güç olsa da, günün sonunda demokrasiyi oturtacaksak daha sakin ve hoşgörülü bir ortam oluşturmaya mecburuz çünkü.
BU ülkede merkez sağ anlayışta bir alternatifi olmadığı müddetçe iktidar partisinin oylarının çok fazla düşeceğini kimse beklemesin.
Diyelim, yolsuzluk iddialarından etkilenen muhafazakar bir seçmensiniz.
Buradan hareketle aklınız biraz karışsa bile, örneğin hemen CHP’ye yönelmeyeceğiniz aşikardır.
Sizi siz yapan değerler, binlerce bileşenden oluşur. Neticede önceden oluşmuş bir dünya görüşünüz, hayata bakış açınız vardır.
Kimlikleriniz, tarikatınız, menfaatleriniz ve daha pek çok unsur sizin siyasi duruşunuzu katılaştırmıştır.
“Öyle bile olsa” dersiniz ve “eliniz” hayatınız boyunca itiraz ettiklerinize gitmez, bildiğinizden vazgeçmeme hissiyatı “oyunuz” istikametine egemen olur.
Ta ki, aynı mahalleden bir alternatif oluşuncaya kadar. Kısa vadede de böylesi bir durum gözükmüyor.
SİYASET bizim bildiğimiz mecradan çıkmaya başladı.
Son dönemlerde ortaya dökülen telefon görüşmeleri hepimizi dumura uğratıyor.
Makul olmaya çalışan, soğukkanlılığını korumaya çabalayan insanlar bu tapelerin içeriğine inanmak istemiyor.
İçinizdeki kızgınlıkların mantık ve sağduyunuzu esir almasını istemiyorsunuz.
Koskoca bir ülke Türkiye.
Herhalde bu denli işlerin çivisi çıkmamıştır, diye düşünmeyi tercih ediyorsunuz.
Komplo, montaj ve benzeri argümanların doğru çıkmasını, muhatapları adına değil, ülkeniz için tüm samimiyetinizle talep ediyorsunuz.
BU sene bahar erken geldi.
Tabiat uyanmaya başlayınca, hele Ege’de yaşıyorsanız sanki tüm kirlenmişliklerinizden arınma duygusu hissedersiniz.
Bahar, daha iyi, daha düzgün, daha kararlı olmanın, ezcümle yeni başlangıçların bir vesilesidir aslında.
Hayat, hiçbir şey için asla geç olmadığını kanıtlar tomurcuklanan çiçeklerinde.
Ve, aynı zamanda hiçbir konuda umutsuzluğa kapılmamazı öğütler çağla bademin kütürlüğünde.
Diyeceksiniz, dertlenmelerimizde ertelemedir bu güzel havalar, çılgın bahar bu anlamıyla “yalancıdır.”
Lütfen, öyle düşünmeyin.