Paylaş
BU sene bahar erken geldi.
Tabiat uyanmaya başlayınca, hele Ege’de yaşıyorsanız sanki tüm kirlenmişliklerinizden arınma duygusu hissedersiniz.
Bahar, daha iyi, daha düzgün, daha kararlı olmanın, ezcümle yeni başlangıçların bir vesilesidir aslında.
Hayat, hiçbir şey için asla geç olmadığını kanıtlar tomurcuklanan çiçeklerinde.
Ve, aynı zamanda hiçbir konuda umutsuzluğa kapılmamazı öğütler çağla bademin kütürlüğünde.
Diyeceksiniz, dertlenmelerimizde ertelemedir bu güzel havalar, çılgın bahar bu anlamıyla “yalancıdır.”
Lütfen, öyle düşünmeyin.
İçine sıkıştığınız “vagon” ve pencerelerinden gördüğünüz dünyadır esas yalancı olan.
Nihai hakikat bahardır, baharın tazeliğinin getirdiği hazzın içimizdeki insani tınıyı kendimize hatırlatmasıdır.
Yaralı kuşlar
KENTİMİZDE yerel seçimler için bazı mevcut CHP’li başkanların tekrar aday gösterilmemesi “çarşıyı karıştırdı”.
Vaktiyle kendileri de başkalarının yerine aday olmamışlar gibi, bazı başkanlar garip bir “kazanılmış hak” duygusuyla sanki “mülkiyet ihlali” tepkisi koydular.
Tamam, Siyasi Partiler Kanunu ve seçim yasalarının daha demokratik hale getirilmesini hep savunuruz. Örgütün, seçmenin eğilimlerinin nazara alınmasının faziletlerinden bahsederiz. Ama zamanında kendilerini oraya getiren iradeye ses çıkarmayanların bugün tavırlanmalarını ikna edici görmek zordur.
Hoş, rakip partilerin bünyesinde bu konularda tek çatlak ses çıkmamasını da, herşeye rağmen CHP’nin demokratik kültürün daha gelişkin olmasına bağlamak icap ediyor.
Hak verilebilirdi ama
Maalesef, lider sultası, merkezi otorite gibi kavramlar bizim gelişmiş demokrasimizin(!) gerçekleri.
Kaliteli demokrasi bu coğrafya için hayal. Dolayısıyla bu ve buna benzer hususlar “parti disiplini” gibi muğlak bir kavrama teslim ediliyor.
Her neyse, CHP’deki tepkilerin ilkeli bir siyaset anlayıştan kaynaklandığını hissetsek, böylesi bir samimiyeti bizlere geçirmiş olsalar onlara hak verilebilirdi. Ancak bunun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Mamafih, isteyenin istediği yerden aday olması da demokratik bir haktır. Ama yine de bir “bencil tınıyı” hissetmeden edemiyorsunuz.
Fevri davranışlar, tıpkı keskin sirkenin küpüne zarar vermesi gibi en fazla bu değerli insanları yıpratır. Ne diyelim, sanki bu durumu içlerine sindirip, vakur duruşlarını korusalardı daha yakışacaktı.
Paylaş