Paylaş
BUGÜN seçim günü.
Konuştuk, tartıştık, kaynadık, celallendik ve nihayet sandık başına geldik.
Tamam, bu seçim sadece bir yerel çizgisini çok aştı, genel siyaset ağırlığını çok fazla hissettirdi. Ama netice itibariyle biz yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Onlara beş yıl yetki vereceğiz.
Beş yıl uzun bir zaman.
Diyeceğimiz, bugüne dair sıcak siyaset telakkilerimizin değişeceği, köprülerin altından pek çok suların akacağı, bambaşka fotoğraflarla hayata devam edeceğimiz bir kontrata imza atacağımızdır.
Dengeli tercih önemli
Belki bugün kutuplaşmanın getirdiği heyecanlarla aday kalifikasyonlarını ikinci plana almaya çok meyilliyiz.
Hani o sevimsiz benzetmeyle, gönül verdiğimiz parti “odunu” bile koysa oyumuzu alma hususunda bir sıkıntıyla karşılaşmayacak.
Ama, beldemizin kaderi bu insanların nitelikleriyle çok yakından ilişkili.
Bu işin, bir yıl sonrası var, iki yıl, üç yıl, dört yıl, beş yıl sonrası.
Dengeli tercihler, bu anlamıyla çok önem arz ediyor.
Hayatın bize öğrettiği bir şey var.
Bu halk siyasetin kendisini bu denli yormasına sürgit müsaade etmez.
Mütemadiyen yüksek gerilim bizlerin gündemini istila edemez, etmemeli.
Ümitleri canlı tutuyor
Dolayısıyla bu duruma sebebiyet verenler, hiç şüpheniz olmasın yakın gelecekte vazgeçilmez olmadıklarını göreceklerdir.
Bu topraklardan kimler geldi, kimler geçti.
Artık yeter. Hepimizin huzura, sakinliğe ihtiyacı var. Hepimizin kendi işine, gücüne, hayatın normal akışına dönmeye hasreti var.
Kendini, psikolojilerimizi tahrip eden bir garip ve abartılı misyona adayan siyasetçileri bu ülke taşıyamaz, taşımayacaktır. Daha önümüzde cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler var.
Kusura bakmasınlar, “bardağımız doldu”.
Nasıl olur bilemiyoruz, ama ciğerler patlamadan bu hoyrat 100 metre temposu artık yavaşlamalı. Bu tempoyla ne cumhurbaşkanı seçilir, ne de genel seçim yapılır.
Neyse, iyi ki sandık var, iyi ki kör topal demokrasimiz bir deneyim daha yaşayarak, daha bir derinleşiyor, olgunlaşıp yumuşayacağına dair ümitlerimizi canlı tutuyor.
Müesses nizam
BİR “Ayı”, bir kadını kaçırmış, “dişisi” yapmış. Aradan epey zaman geçmiş. Derken, köylüler ayıyı kıstırıp vurmuşlar, kadını inden çıkarmışlar.
Fakat o ne! kadın üzgün. Neden diye sormuşlar. “Ayıydı, uyuydu ama kocaydı”, demiş.
En eleştirilen “nizam”, nizamsızlıktan iyidir.
Eskinin vesayetçi düzenini özlemiyoruz ama devletin çivisinin çıktığı bir ülke profili, kendimizi bir an önce toparlamazsak fıkradaki tehlikeye işaret eder.
Futbol ve demokrasi
HİÇ düşündünüz mü?
Biz “futbolu” mu seviyoruz, yoksa tuttuğumuz “takımımızı” mı?
Renklerine olan aşkımız seyir zevkimizin çok mu ötesindedir?
Pek çoğumuz için bu soruların yanıtı bellidir.
Biz “takım” tutarız arkadaş. Yeter ki yensin, gerisi hikayedir.
Peki, biz demokrasiyi mi seviyoruz, yoksa gönül verdiğimiz siyasi partiyi mi?
Bunun da yanıtı bellidir ve sonuçları bir önceki kadar masum değildir, hatta acıdır.
Paylaş