Paylaş
SEÇİMLER bitti, sanki hepimiz biraz hafifledik. Neticede büyük jürinin kararı karşısında herkesin boynu kıldan ince.
Görülen açık gerçek, AK Parti bu seçimlerin de galibi.
Yalnız, son genel seçimler baz alındığında yaklaşık 6 puanlık bir oy kaybı da gözüküyor.
Özellikle İstanbul ve Ankara’da muhalefetin nefesini daha bir enselerinde hissetmeye başladılar.
Seçimlerin yükselen partisi MHP.
Genel seçimlerde muhtemelen bu ivme daha da artar.
CHP, yüzde 25’ler dolaylarında yerinde saymaya devam ediyor.
Bu partinin ideolojik bir kafa karışıklığı var.
Tamam, “Atatürkçüyüz” diyorlar.
Ama onların anladığı Atatürkçülük bildiğimiz basma kalıp lafların dışında nereye oturuyor, halkın hangi duyarlılığı ile örtüşüyor, hangi kimlikler kendini CHP şemsiyesi altında güvence altında hissediyor, bunlar tam net değil.
Üç akım etkili
Tarihsel olarak bu ülkede Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılık olmak üzere üç akım etkili olmuştur.
Osmanlıcılık ya da Tanzimat ruhu, çok kültürlü, çok milletli bir imparatorluk modelidir.
Esasında “vatandaşlık” temelinde çözüm önerir. Bu yönü itibariyle evrensel demokrasinin eskizlerini çağrıştırır.
Genç cumhuriyet Türkçü’dür. Bu kalın doğruyu eğip bükecek çok laf etseniz de, eninde sonunda siyaset sosyolojisi yönünden bu tasnife sokulur.
İslamcılığı zaten biliyoruz.
Bugünkü siyasi fotoğrafta, AK Parti, İslamcı damarı temsil etmektedir.
Siyaseten akılcı
İslamcı anlayış kavmiyetçi yaklaşıma mesafeli olduğundan, Kürt realitesine Türkçülere göre daha esnek yaklaşabilme avantajına sahiptir.
Bu sebeple Kürtlerle İslamcılar bir “yol arkadaşlığı” görünümü vermektedirler.
İslamcılığın, en büyük rakibi olan Türkçülüğün etkisini azaltabilmek için Kürtlere yönelik “demokratik açılım” anlayışı içinde olması, bu sebeple siyaseten akılcıdır.
İttifak çabası esnasında ister istemez bir uzlaşı çerçevesi belirlenmekte, yaslanabilecek başka bir kriter bulunamadığından evrensel demokratik değerler dillendirilmeye başlamaktadır.
Bugün AK Parti’nin, daha güçlü olamadığı için, içine kısıldığı “ileri demokrasi” söylemi büyük ölçüde budur.
Esasında, samimiyeti boş verin, bu AK Parti için iyi bir şeydir.
MHP’nin kararlılığı
Tıpkı Kürtler için olduğu gibi.
İmralı, evrensel demokratik değerlere mahkum olduğu için tavırlarını yumuşatmıştır.
Neticede Etyen Mahçupyan’ın da ifade ettiği gibi, perde gerisi niyetler ne olursa olsun bu ülkede demokratikleşme dinamiğini bu sebeplerle İslamcılar ve Kürtler sürüklemektedir.
MHP’nin pozisyonu nettir.
Onlar Türkçüdür. Böyle kalmaya kararlıdır.
CHP, Türkçülüğün 20. yüzyıl ortalarına kadar sürükleyici gücüdür. Ama sosyal demokrat değerlerle karışan aklı, onu Kopenhag değerlerine savursa da kurucusu olduğu ulusçu kimliğin baskısından sıyrılamamakta, neticede ortaya “ortaya karışık” bir duruş çıkmaktadır.
Hal böyle olunca, kimin partisi, neyin partisi olduğu anlaşılmayan, hem muhafazakarlara hem Kürtlere, hem de milliyetçilere “değme” problemi yaşayan bir CHP profili oluşmaktadır.
CHP de bütünleşir
Tıpkı kıyı kentlerine sıkışmış iyi niyetli seçmenleri gibi, bir yandan Batı tipi bir demokrasi özlemini ifade etmekte diğer yandan “hadi gel demokratik bir anayasa yapalım” diyenlere kırk dereden su getirmektedir.
Bu anlamıyla genel seçimlerde AK Parti ve BDP’nin oylarını birlikte değerlendirmekte yarar vardır.
CHP, kaybedip kaybetmediğini bilmediği eski Türkçü anlayışına döndüğü oranda MHP’ye yaklaşır ve onlarla bütünleşir. Ya da zor yolu seçer, Tanzimat ve Kurucu Meclis ruhundan beslenen çağdaş sosyal demokrat normlara uyumlu bir modelle sosyolojik fay hatlarına sıkışmış Türkiye için yeni bir seçenek oluşturur.
Diyeceksiniz, seçmende bir karşılık bulur mu?
Bir gün mutlaka.
Paylaş