Mesude Erşan

Ani hava değişimleri hasta etmesin

3 Kasım 2008
Üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları en sık ani ısı değişimlerinin yaşandığı mevsim geçişlerinde ve kış aylarında görülüyor. Özellikle risk gruplarında ciddi sorunlara yol açabilen alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları, kışın mahkum olduğumuz kapalı ve kalabalık ortamlarda çok daha kolay bulaşıyor. Saatlerce kaldığımız, otobüs, tren, uçak veya gemilerden enfeksiyon etkeniyle inmek gayet kolay.

Dahiliye Uzmanı Dr. Sadi Rüştü Vural’ın verdiği bilgiye göre, mevsim geçişleri ve kış aylarında güneş ışınlarından daha az yararlanıyoruz. Ayrıca bağışıklık sistemini baskılayan strese daha fazla maruz kalıyoruz. Bunlarsa enfeksiyon etkenlerinin üremesini kolaylaştırıyor. Dolayısıyla bazı önlemleri almakta yarar var. İşte sık görülen bazı üst ve alt solunum yolu hastalıkları ve korunma yöntemleri:

Nezle-Soğuk Algınlığı: Soğuk algınlığında antibiyotik tedavisine gerek duyulmuyor. Hastalıkta belirtilere yönelik tedavi uygulanıyor. Baş ağrısı, kırıklık ve ateş için parasetamollü ilaçlar kullanılabiliyor. Burnu tuzlu suyla yıkamak ve bol bol C vitamininden zengin besinleri tüketmek de soğuk algınlığında sıkça yararlanılan yöntemler arasında yer alıyor. Ayrıca burun tıkanıklığını giderici spreyler ya da burun damlaları da etkili oluyor. İstirahat edilmesi ve stresten uzak durulması, vücut direncinin yeniden kazanılmasına yardım ediyor.

Nasıl korunmalı? Hastalık kapalı ve kalabalık yerlerde hızla yayılıyor. Dolayısıyla toplu yaşanan kapalı ortamlardan uzak durmaya özen gösterin, Soğuk algınlığına yakalanan kişilerle yakın temasa geçmeyin, Virüsler bulaştıkları yerlerde canlı kalabiliyorlar. Bu nedenle özel eşyanızı soğuk algınlığına yakalanan kişilerle kullanmamaya özen gösterin. Ellerinizi sık sık sabunlu suyla yıkayın.

GRİP AŞISI YAPTIRIN

Grip- İnfluenza: Gribin etkin bir şekilde tedavisi için öncelikle yatak istirahati öneriliyor. Yüksek ateşin düşürülmesi ve kas ağrılarının dindirilmesi tedavide en önemli hedef. Ateşi düşürmek için parasetamol ilaçlardan yararlanılıyor. Antibiyotiğe gerek duyulmuyor. Ancak yaşlılar ve çocuklar gibi risk grubunda komplikasyonların ortaya çıkmasını engellemek veya komplikasyonlar gelişmişse bunları tedavi etmek amacıyla antibiyotiklere başvurulabiliyor. Burun akıntısı, boğazda oluşan yanma, acıma ile ağrı hissini azaltan gargara, sprey, pastiller ve öksürük şurupları da kullanılıyor. Bol bol sıvı tüketmek ve C vitamininden zengin besinleri sofradan eksik etmemek gerekiyor. İstirahat ve uyku düzenine dikkat etmek de genel halsizlik ile kas ağrılarının giderilmesinde yararlı.

Nasıl korunmalı? Gribe yakalanan kişilerle yakın temaslardan kaçının. Kalem, kitap ve bardak gibi özel eşyalarınızı hasta kişilerle kullanmayın. El temizliğine özen gösterin. Elinizi göz ve burnunuzla temas ettirmeyin. Özellikle kapalı mekanlardan, havalandırması iyi olmayan yerlerden mümkün olduğunca uzak durun. Mevsime uygun giyinmeye özen gösterin. Kıyafetleriniz ne çok ince, ne de çok kalın olmalı. Grip aşısını yaptırmayı ihmal etmeyin. Günümüzde grip (influenza) aşıları bu hastalıktan korunmanın en güvenli yolu.

AKUT BRONŞİTİNİZ VARSA

HAVA KİRLİLİĞİNDEN KORUNUN

Akut Bronşit: Tedavisinde antibiyotik kullanılmasına gerek duyulmuyor. Öksürük yakınmasına karşı öksürük kesici ilaçlar veriliyor. Ancak balgamla seyreden bronşitte genellikle antibiyotikten yararlanılıyor. Yüksek ateş ve ağrısı olan hastalarda tedaviye ağrı kesici ekleniyor. Su, ıhlamur çayı veya meyve suları gibi bol bol sıvı tüketilmesi de bronşların nemlenmesinde yararlı sağlıyor. Akut bronşitin tedavisi ortalama 10 gün sürüyor. Ancak yorgunluk, sigara tüketimine devam etme, yetersiz beslenme ve tedavi olmama hastalığın ilerleyerek akciğer iltihabına dönüşmesine yol açıyor. Bu nedenle hastanın mutlaka tedavi olması ve vücudunun yeniden direncine kavuşması için mutlaka bir hafta dinlenmesi gerekiyor.

Nasıl korunmalı? Akut bronşitte virüs ya solunum yoluyla ya da hasta kişiyle el sıkışma gibi yakın temasla bulaşıyor. Hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde mümkün olduğunca sokağa çıkmayın. Kapalı ve iyi havalandırılmayan ortamlardan uzak durun. Bronşite yakalanmış kişilerle yakın temas kurmaktan kaçının. Sigara tüketmeyin, içilen mekanlarda da bulunmayın. Elinizi sık sık sabunlu suyla yıkayın.

ZATÜRREE TEHLİKESİNE DİKKAT

Zatürree: Kış mevsiminde daha sık görülen zatürree, bakteri ya da virüslerin yol açtığı ciddi bir akciğer enfeksiyonudur. Hastalık etkeni pnömokoklar hasta kişiyle yakın temasla bulaşıyor. Bakteriler tek başına veya damlacıklar içinde solunum yoluyla vücuda giriyorlar. Zatürree mutlaka antibiyotikle tedavi edilmesi gereken bir hastalık. Günümüzde hemen her bakteriye karşı etkili antibiyotikler mevcut. Tedavide ayrıca öksürüğü hafifleten, ateş düşüren, balgamı sulandıran ve çıkarılmasını kolaylaştıran ilaçlardan da yararlanılıyor. Yatak istirahati vücut direncinin yeniden kazanılmasında önemli rol oynuyor.

Nasıl korunmalı? Zatürreeyi önlemenin tek yol ise aşı yaptırmak. Bu amaçla iki aşı uygulanıyor. İlki grip, diğeri pnömokok. Grip aşısının her yıl, diğerinin beş yılda bir yenilenmesi gerekiyor.

Bunları unutmayın!

Soğuk hava kalbe ekstradan yük bindirir. Kalp hastalığı ya da yüksek tansiyonunuz varsa doktorunuza danışmadan soğuk havada dışarıda kar küreme gibi ağır işler yapmayın. Eğer iş görmeniz gerekiyorsa iyi giyinin ve yavaş hareket edin. Unutmayın ki vücudunuz ısısını korumak için zaten gereğinden fazla çalışmaktadır, yükünü bir de siz artırmayın.

Mevsim değişiklikleri ruhumuzu da yoruyor. Daha depresif oluyoruz. Güneşi buldukça yararlanın, ışığını depolayın.

Daima sağlık beslenin. Gıdalar yoluyla alacağınız vitamin vücut direncinizi yükseltir.

Dengeli beslenme vücut ısısını korumanıza yardımcı olur. Isı kaybını artıracağından alkollü içki kullanmayın. Bunun yerine sıcak içecekler için ve sağlığınız açısından bir engel yoksa içine şeker koyun. Spor yapmak da vücut direncini arttırır. Düzenli spor yapın.
Yazının Devamını Oku

Kışın da tifoya yakalanabilirsiniz

27 Ekim 2008
Geçen hafta Van’dan tifo haberleri geldi. Tifo aslında sıklıkla yazın görülen bir hastalık. Ancak Van’daki gibi kışın da etkili olabiliyor. Hangi coğrafyaya seyahat ederseniz edin önleminizi alın. Üstelik dışkının kirlettiği gıda ve sulardan kolayca bulaşan tifoya karşı alacağınız önlemlerle aslında daha birçok hastalığa karşı da korunmanız mümkün.

Tifonun diğer adı "kara humma". Salgınlar yapabildiği gibi ölümlere de yol açabiliyor. Hastalığa "salmonella typhi" denilen bakteri yol açıyor. Bu bakteri hasta ve bakteri taşıyıcısının dışkısı, solunum yolu salgıları, kusmuk gibi vücut çıktıları, hastaların elle tuttuğu eşyalar, sineklerin ayaklarıyla dağılıyor. Su, buz, toz gibi ortamlarda haftalarca canlı kalabiliyor.

ÇİĞ GIDALAR YERİNE PİŞMİŞLERİ TERCİH EDİN

Seyahatte tifoya yakalanmamak için:

Mikroplu olma olasılığı bulunan yemek ve içecekleri tüketmekten, yüzme mekanlarına gitmekten kaçınmalı.

İshali nasıl tedavi edeceğinizi öğrenin, eczanelerde satılan ishalde içilmek üzere satılan oral rehidrasyon tuzları ve su dezenfekte eden ürünleri yanınıza alın.

Birkaç saattir oda sıcaklığında bulunan pişmiş yiyecekleri yemeyin.

Sadece tamamen pişmiş ve h l sıcak yemekleri yiyin.

Soyulan ve kabuklu sebze-meyvelerin yüzeyi zarara uğramışsa, yemekler çiğ ve az pişmiş yumurta içeriyorsa uzak durun.

Sokak satıcılarından dondurma olmak üzere gıda maddesi almaktan kaçının.

Bazı ülkelerdeki balık ve kabuklularda zehirli biyotoksinler bulunabilir. O bölgedeki yerlerden tavsiyeler alın.

Pastörize edilmemiş (çiğ) sütleri içmeden önce kaynatın.

Güvenliğinden şüpheli olduğunuz buzu kullanmayın. İçme sularını kaynatın. Kaynatmak mümkün değilse, onaylı ve iyi bakımlı bir filtre veya bir dezenfektan kullanın. Güvenli olmayan su ile dişlerinizi fırçalamayın.

Şişedeki veya paketteki soğuk içecekler, kapalı olduğu müddetçe güvenli. Sıcak içecekler de genellikle güvenli.

Seyahatten tifoyla dönebilirsiniz

Tifo bakteri alındıktan 10-14 gün sonra etkisini gösteriyor. Yani seyahatte hastalanmasanız bile dönüşte ortaya çıkabilir. Hafif belirtilerle ve akşamları 37.5-38 dereceyi bulan ateşle, gribal enfeksiyona benzer şekilde ya da sekiz haftadan uzun süre çok ağır seyredebilir. Ortalama hastalık süresi dört hafta. Hastalık genellikle birkaç gün süren kırıklık, iştahsızlık, ürpermeler, bağ ağrısı gibi yakınmalarla başlar. Her gün artan vücut ısısı, birinci haftanın sonunda 40 dereceye ulaşabilir. Yorgunluk, bulantı, kusma, boğaz ve genel vücut ağrıları, öksürük de görülür. Burun kanamaları, kabızlık, ishal olabilir. Dışkıda kan olabilir. Düşmeyen ateş, tifoyu düşündürmeli ve gerekli testler yapılmalı.

Tifo hastalığı geçiren kişilerde bağışıklık gelişir. Kişi, ikinci kez tifo basili ile karşılaştığında genellikle tekrar hastalanmaz. Hastalıktan aşıyla korunmanız mümkün. Tifonun salgınlar yaptığı bölgelere giderken aşıyla korunun. Bir gün ara ile üç doz şeklinde alındığında koruyuculuğu yüzde 43-96 arasında.
Yazının Devamını Oku

Soğuk algınlığı kapıda

20 Ekim 2008
Havaların soğumasıyla özellikle "mevsim normalleri" bulaşıcı hastalıkların da sıklığı artıyor. İşten, okuldan, seyahatten eden, günlük tempomuzu aksatan bu hastalıklardan sorumlu olan soğuk ve yağışlı havada üşütmek değil, insandan insana bulaşan hastalıklar. Soğuk algınlığı olan bir kişinin burun akıntısının, aksırık, öksürük veya elden ele bulaşması sonucunda virüslerin aktarılmasıyla insandan insana geçiyor. Dolayısıyla etrafınızdakileri korumak adına, aksırırken, öksürürken ağzınızı elinizle değil, mendille kapatın. Nedeni basit, elinizle kapadığınızda bulaşan mikropları tokalaştıklarına veya elinizin değdiği yerlere taşıyabilirsiniz.

Soğuk algınlığı, üst solunum yollarında virüslerin yol açtığı enfeksiyonların adı. Birçok virüs soğuk algınlığına neden olabiliyor. Burun, boğaz, kulaklar, nefes borusu, ses telleri ve akciğerler gibi organlar soğuk algınlığından etkilenebiliyor. En çok okul çağındaki çocuklarda görülüyor, yaşlanmayla birlikte azalıyor.

KAPALI MEKANLAR HASTA EDİYOR

Kış aylarında soğuk algınlığına daha çok rastlandığı doğru. Ama soğuk algınlığı veya üşütmenin nedeni doğrudan soğuk hava değil. Soğuk havada kişiler kapalı mekanlarda, yakın mesafede bulunuyor. Bu yakın temas virüslerin bulaşmasını kolaylaştırıyor.

Yiyeceklerden bol bol C vitamini almak hastayken sizi tedavi etmeye yetmez. Ancak soğukalgınlığı virüslerine karşı savaşma gücünü artırabilir. Sağlıklı ve dengeli beslenmeniz halinde zaten yeterli vitamin ve mineral desteği de yapıyorsunuz demektir. Yorgunluğun soğuk algınlığına karşı direnci azalttığı söylenir. Bunu gösteren bir kanıt yok. Ama soğuk algınlığı halsizlik nedeni olabilir.

Ter atmanın soğuk algınlığına iyi geldiği görüşü de yanlış. Terleme geçici olarak kendinizi iyi hissetirebilir. Çünkü burun ve baştaki dolgunluk hissini giderir. Ama kesin bir çözüm değil. Soğuk algınlığından kurtulmanın tek yolu, bağışıklık sisteminin virüsleri yok etmeye yetecek kadar antikor üretmesini beklemektir. Bu süre genellikle üç dört gün.

Alkol işe yaramaz

Alkolün soğuk algınlığına karşı etkili bir çare olduğunu savunanlar var. Bu yanlış bir bilgi. Aslında alkol, damarları genişleterek geçici bir rahatlama sağlayabilir ama tedavide hiçbir yeri yok.
Yazının Devamını Oku

Tatiller şimdilik bitti, sıra depresyonda!

13 Ekim 2008
Yaz tatili, aradan uzun zaman geçmeden gelen bayram tatili de bitti. Sıra depresyonda! Psikiyatri uzmanları artık "tatil dönüşü depresyonu"ndan söz ediyor. Tatili ister sürekli hareket halinde, ister şezlonga uzanarak, ister sabahlara kadar eğlenerek geçirin, dönüşte iş hayatına, normal hayata uyum sağlamak zor gelebiliyor. Kimimiz birkaç günde gerçeğimize alışıyor toparlıyoruz, kimimiz ise konsantrasyon güçlüğü, atalet hali, karamsarlık yaşıyor. Sabah yorgun kalkıyor. Hatta sosyal ilişkilerde bile zorlanmaya başlıyor. İşte buna psikiyatrlar, "tatil dönüşü depresyonu" diyor. Amerikan Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Dr. İsmet Bora, tatilin başımıza sardığı depresyonu işini veya okulunu sevmeyenlerin çok daha şiddetli yaşadığını anlatıyor.

Bireyler normalde yapamadıkları birçok aktiviteyi tatil zamanlarında gerçekleştirerek yaşamlarında bir değişim gerçekleştirir. İşiyle veya okuluyla ilgili birtakım problemler yaşayanlar, bu ortamdan uzaklaştıkları için sorunları kısa süreli de olsa unutuverir. Ama mutlu geçen uzun tatilden sonra, sıkıldığı aynı mekana geri dönmek işkence haline dönüşüyor.

Dr. Bora, "Bazı insanlar ise tatilde yakalamış oldukları tempoyu gündelik yaşamlarına aktarabileceklerine inanacak kadar saf yüreklilikle yaklaşırlar konuya. İddialı geri dönüş kararlarıyla işe girişirler. Tatil sonrası kadınların en sık aldığı yeni karar zayıflamak, erkeklerinse sigarayı bırakmak. Birkaç hafta içinde yaşanılan başarısızlıklar, bu iştahlı grubu da atalet grubunun bulunduğu noktaya, yani depresyonun kucağına sürükler" diyor.

SONBAHAR TEK BAŞINA BİLE DEPRESYON RİSKİNİ ARTIRIYOR

Bu sosyal ve psikolojik etkenlerin yanı sıra yaz tatili dönüşleri biyolojik ritmimiz açısından da risk altında olduğumuz mevsimsel bir döneme, sonbahara denk geliyor. Güneş ışınlarının insanların biyolojik ritmi üzerinde etkin olduğu biliniyor. Havaların serinlemeye başlamasıyla güneş ışınlarının giderek etkisinin azalması, anksiyete, depresyon gibi ruhsal problemlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Dr. Bora bu süreci şöyle anlatıyor:

"Beynimizdeki hipofiz bezi, melatonin hormonu üretmekle görevli. Karanlık ortamlarda hormon üretimini artırır. Melatonin hormonu insanın fiziki hareketlerini yavaşlatan, uykulu ve bitkin yapan, ruh halini dinginleştiren, yani ruhun nefes almasını sağlayan doğal bir sakinleştirici. Karanlıkta uykuya dalmamızın daha kolay oluşu bunun bir göstergesi. Karanlıkta üretimi artan melatoninin vücudumuz üzerindeki en önemli etkisi, canımızın sürekli tatlı yiyecekler istemesi ya da aşırı yeme isteğidir. Kış aylarında kilo almamızın nedenlerinden biri bu olabilir. Yazın ışığın artması, gözün ağ tabakasından hipofiz bezine iletilen ışığın çoğalması ise melatoninin üretilmesini azaltıyor. Kişi neşelenip, aktifleşiyor. Kış aylarında güneş ışığının azalması, gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olması ve doğal olarak melatoninin çok üretilmesi mevsimsel duygulanım bozukluğuna yol açıyor. Güneş ışığının bu ruhsal rahatsızlıktaki önemi, mevsimsel özellikli depresyonun Kuzey İskandinavya ülkelerinde diğer toplumlara göre üç kat daha sık görülmesiyle de anlaşılabilmektedir. Depresyonun ana belirtileri, iki hafta boyunca hiçbir şeyden zevk alamamak ve isteksizlik, ruhsal çökkünlük hissetmek."

GENÇLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜYOR

Depresyona girdiğimizi gösteren diğer belirtilerse uyku bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, suçluluk duygusu, iştah değişiklikleri, fiziksel aktivite değişiklikleri (aşırı durgunluk veya gerginlik) olarak sıralanabilir. Sonbahar ve kış aylarında başlayıp ilkbaharda düzelen duygusal rahatsızlıklara "mevsimsel depresyon" deniyor. Ancak en azından iki yıl boyunca aynı dönemlerde ortaya çıkması gerekiyor. Mevsimsel depresyon özellikle gençlerde görülüyor ve iklime bağlı olarak değişiklik gösteriyor.

Depresyonun hafif tipleri kendi kendine geçebilir. Bazı durumlardaysa bir profesyonel uzmanlardan destek almaktan kaçınmayın.
Yazının Devamını Oku

Seyahat öncesi danışmanlık hayat kurtarıyor

6 Ekim 2008
Seyahatlerden önce özellikle enfeksiyonlarla ilgili alacağınız danışmanlık hizmeti hayatınızı kurtarabilir. Gideceğiniz coğrafyaya özgü, bazen aklınıza dahi gelmeyecek hastalıklarla dönmeniz mümkün. Yurdışına çıkışta, riskli bölgelere seyahatlerde iki aşı çok önemli. Bunlar sarı humma ve sıtma.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu, seyahate çıkmadan önce doktorla yapılacak bir görüşmede, risklerin saptanması, aşı ve korucuyu ilaçların planlanması gerektiğini söylüyor. "Dünya Sağlık Örgütü’nün Travel Medicine (Seyahat Tıbbı) adlı kitabında ülkelerin sağlık riskleri şehir şehir belirtilmiş. Bu verilere göre planlama yapılabilir" diyor.

SARIHUMMA AŞI SERTİFİKASI

Risk haritasında yer alan ülkelere seyahat edenler için sarı humma ve malarya aşıları zorunlu. Sarıhumma için risk alanlarına bakılıyor. Bu alanlara gidecek olan kişiler gitmeden 10 gün önce (9 aylıktan küçük bebekler hariç) aşı olmak zorunda. Aşılananlara 10 yıl geçerli bir sertifika veriliyor. Kişi 10 yıl boyunca gittiği sarı humma riski olan bütün seyahatlerde bu sertifikayı gösteriyor. Yoksa ülkeye alınmıyor. Bu aşılar gebelere yapılmıyor ama acil gitmesi gerekiyorsa "gitmek zorundayım ve riskleri kabul ediyorum" diye bir izin belgesi imzalaması gerekiyor. Doç. Dr. Sönmezoğlu, örnek olarak sarı hummanın yüksek oranda görüldüğü Fildişi Sahili’ni veriyor: "Bu tip ülkelere gideceklere sarı humma, hepatit B ve A aşılarını da yaptırıyoruz. Sıtma riski olduğu için seyahatten üç gün önce sıtma ilacına başlıyoruz. Orada kaldığı zaman içinde sıtma ilacını içiyor. Döndükten sonra da dört hafta ilacına devam ediyor. Bu şekilde sıtmaya yakalanma olasılığı sıfıra iniyor ama dirençli formu alırsa aynı ilacı iki katına çıkarıyoruz. Sivrisinek ısırıkları da sıtmaya neden olabildiği için çok önemli. Seyahat sırasında fark edilmiyor ama dönüşte sıtma belirtileri ortaya çıkabiliyor. Tek belirtisi titreme ile ateş. Kişinin bu durumda hemen hastaneye başvurması gerekir."

HİJYENİN KÖTÜ OLDUĞU ÜLKELERDE HEPATİT, İSHAL ORANLARI YÜKSEK

Bazı ülkelerde hijyen son derece kötü. Buralarda hem bulaşıcı hastalıklar hem Hepatit C, hem de ishaller çok yüksek. Seyahat danışmanığında, böyle ülkelere gideceklere açıkta yemek yememelerini, açıktan su asla içmemelerini, bilinen restoranlardan kapalı ambalajlardan yemek almaları öneriliyor. Acil durumda kullanabilecek ilaçlar reçeteleniyor. Bazı ülkeler için de mutlaka sağlık sigortası yaptırmak gerekiyor.

BUNLARI UNUTMAYIN

Yedi günlükten küçük çocuklar için uçak sakıncalı.

36 haftadan ileri gebelerin seyahate çıkması kesinlikle sakıncalı.

32 haftadan sonraki gebeler ise acil doktor raporu ile çıkabilir.

Düzenli ilaç almak zorunda olan kronik akciğer ve kronik kalp hastalarının uçak yolculuğu yapmaları sakıncalı.

EN RİSKLİ BÖLGELER

Tayland’da kuş gribi

Mısır’da Hepatit C

Hindistan ve bazı Afrika ülkelerinde sıtma

Fildişi Sahili ve bazı Afrika ülkelerinde sarı humma
Yazının Devamını Oku

Bayramda yemeyi abartmayın

29 Eylül 2008
Birçoğunuz uzun bayram tatilini seyahat ederek değerlendireceksiniz. Kimileriniz de aile büyüklerini ziyaret edecek. Aman dikkat! Otellerin çeşit çeşit yiyeceklerini sergilediği açık büfelerin önünde, aile büyüklerinin sevgilerini gösterme yolu olan zengin sofralarda kendinizi kaybetmeyin. Oruç tuttuysanız, beslenme düzeninizi birden değiştirmeyin, midenize çok fazla yüklenmeyin. Hastanelik dahi olabilirsiniz!

Bayramda nerede olursanız olun, diyetisyenlerin önerisi, güne güzel bir kahvaltıyla başlamanız. Gün içindeki ikramlarla veya büfelerde fazlasıyla tüketeceğiniz için bal, reçel gibi şekerli yiyeceklerden uzak durun. Domates, salatalık gibi hafif gıdaları tercih edin. Peynirinizin de az yağlı olması sizin yararınıza. Yumurta yiyecekseniz haşlanmışını seçin. Sucuk, salam, sosisten uzak durun. Kepek, tam buğday, çavdar ekmeği daha uzun süre tokluk hissi yaşatacaktır. Ayrıca unutmamanız gereken önemli bir detay var: Atlanan öğünler ve ara öğünler sizin tatlıya olan düşkünlüğünüzü artırır.

HER İKRAMI KABUL ETMEYİN

Bayramda illaki şeker, çikolata, tatlı, meyve suyu, kolalı içecek ikramları yapılıyor. Nezaket bir tarafa, her ikram edileni sonuna kadar yemek zorunda değilsiniz. Eğer seçme şansınız varsa, ağır hamurlu ve şerbetli tatlı yerine hafif olanları, sütlüleri veya meyveyi tercih edebilirsiniz. Gelelim yemeklere... Uzmanların önerisi ağır, yağlı yemeklerden kaçınmanız. Posalı besinler ideal. Asitli ve kafeinli içecekler yerine bol bol su için.

ŞEKER HASTALARI DİKKAT

Bazı özel grupların bayramda beslenmesine daha da özen göstermesi gerekiyor. Örneğin diyabet hastalarının şekerli hiçbir besini tüketmemeleri gerekir. Kan şekerinin normal seyretmesi için ara öğünlerine dikkat etmeliler. Art arda yapılan ziyaretlerde "ucundan azıcık al, bir şey olmaz" telkinleri kan şekerlerinin yükselmesine yol açar. Bunlar için tatlandırıcı ile hazırlayacakları meyveli tatlılar iyi bir alternatif olabilir. Hipertansiyon ile kalp ve damar hastaları bir başka risk grubu. Tereyağı, katı margarin veya hayvansal yağlar kullanılmış yemeklerden uzak durmaları önemli. Oldu ya tüm dikkatinize rağmen o gün beslenmeniz kontrolden çıktı... Ertesi günü mutlaka daha hafif yiyecekler tüketerek geçirmeye özen göstermelisiniz.

TATİL KÖYÜ ÖNERİLERİ

Eğer bayramınızı bir tatil köyünde, otelde geçiriyorsanız;

Açık büfeye dikkat! Gözünüzü değil, midenizi doyurmayı hedefleyin.

Fazla tatlı ve çikolata, mutluluk hormonunu arttırır. Ancak doyumu tatilde kafanızı dinleyip stresten uzak kalarak elde etmeyi tercih edin.

Tatil köyünün spor olanaklarından yararlanın.

İLAÇLARA ARA VERMEYİN

Kalp hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar bayramda tuzlu gıdalardan uzak durmalı. Yüksek tansiyon hastaları ilaçlarını düzenli almaya devam etmeli.

Yüksek kolesterol sorunu olan hastalar ilaçlarını yatmadan önce almaya devam etmeli. Bayramda sosis, salam, sucuk, pastırma, börek, kırmızı et ve her türlü kızartmadan uzak durmalı.

Böbrek taşı sorunu olanlar vücutlarının susuz kalmamasına özen göstermeli, günlük en az iki litre su tüketmeli.

Gut hastaları bayramda beslenmelerine özen göstermeli. Yağlı peynir, kırmızı et, kızartmalar, turşu, lakerda gibi gıdalar ve kola, gazoz gibi asitli içecekler gut krizini tetikler.
Yazının Devamını Oku

Sık seyahat edenler, grip riski altında

22 Eylül 2008
Havaların soğumaya başlamasıyla enfeksiyon sezonu da açılıyor. Yaygın görünen ve tehlikeli olabilen solunum yolu enfeksiyonlarından gribe karşı önlem almanın tam zamanı. Unutmayın, çok seyahat edenler risk grubunda. Grip hastalığına, influenza adı verilen virüs yol açıyor. İnsandan insana çok kolay geçen bu virüs, 39 derecenin üzerinde ateş, şiddetli kas ve eklem ağrıları, halsizlik, bitkinlik, titreme, baş ağrısı, boğaz ağrısı, burun akıntısı, kuru öksürük, hapşırma, gözlerin yaşarması ve kanlanması gibi sorunlara yol açan gribe zemin hazırlıyor.

Seyahat edenlerde grip riskinin yükselmesinin birkaç nedeni var. İlki kapalı bir toplu ulaşım aracında (uçak, tren, otobüs) uzun süre çok sayıda kişiyle yolculuk etmek. Yine çok sayıda kişiyle terminaller, havalimanlarında aynı ortamları paylaşmak. Bu arada tek hastanın bile hapşığıyla yayacağı influenza virüsleri, çok sayıda kişiyi hasta etmeye yeter. Ortamın havasız olmasının da etkisini inkar edemeyiz. Yine seyahat edenler ve ulaşım araçları bir yerden bir yere giderken hastalık etkenini de taşıyabiliyor.

Grip aşısını bir kez yaptırınca hayat boyu bağışıklık kazanmıyorsunuz. Çünkü her yıl dünyada enfeksiyon yapan grip virüslerinin tipi değişiyor. Dünya Sağlık Örgütü dolaşımdaki grip virüslerini referans merkezleri aracılığıyla izliyor. En fazla hastalık yapma riski olan üçünü aşı ürecilerine bildiriyor. Onlar da sezonluk aşıyı üretiyor.

Aşının yapılması için en uygun zaman eylül - kasım arası. Enfeksiyon sezonu başlamadan ve hastalığa yakalanmadan yaptırmak önemli. En basit anlatımla aşının işlevi, vücudun savunma mekanizmalarını harekete geçirerek gerçek influenzayla karşılaşıldığında hızlı bir şekilde virüsleri yok etme yeteneği kazanmasını sağlaması.

Yumurtaya karşı alerjisi olanlar, daha önceki bir grip aşısından sonra ağır alerjik reaksiyon geçirenler, 6 aydan küçük bebekler, orta veya ağır derecede ateşli hastalık geçirenler grip aşısı yaptırmamalı.

Virüs havada asılı kalıyor

İnfluenza çok kolay ve hızlı bulaşan bir virüs. Öksürük ve hapşırıklarla etrafa saçılan damlacıklardan, hastalarla direkt temastan, hastaların ağız-burun akıntılarıyla temas etmiş eşyalardan geçebiliyor. Hastalardan etrafa saçılan virüsün, havada asılı kalabilme yeteneği bulaşıcılığı daha da artırıyor.

MUTLAKA GRİP AŞISI YAPTIRMASI GEREKEN RİSK GRUPLARI

6-18 yaş arası tüm çocuklar

50 yaş ve üzeri yetişkinler

Kalp, akciğer, böbrek veya karaciğer hastaları

Astımlılar

Şeker hastaları

Kansızlık sorunu bulunanlar

Grip mevsiminde hamile olanlar

HIV/AIDS hastaları

Kanser tedavisi görenler

Uzun süreli steroid tedavisi alanlar

HER SEZON TEK DOZ

Grip aşısı, 6-9 yaş arasındaki çocuklara ilk kez yapıldığında en az bir ay arayla, iki doz şeklinde uygulanıyor. Bundan sonra, yetişkinlerde olduğu gibi, tek doz yeterli.
Yazının Devamını Oku

Sadece seyahatinizi değil sağlığınızı da planlayın

15 Eylül 2008
Ulaşım araçlarının gelişmesi ve hızlanması, dünyanın globalleşmesi, tatil kavramının giderek daha fazla önem kazanması, bilginin yaygınlaşmasıyla merak duygusunun artması gibi tüm faktörler seyahatleri artırdı, sınırları görünmez kıldı. Seyahat edenlerin artması, hastalıkların da coğrafi sınırlarının ötesine taşınmasına zemin hazırladı. Bu nedenle uzmanlar, seyahatin yanı sıra sağlıkla ilgili önlemlerin de planlanması konusunda uyarıda bulunuyorlar. Seyahate çıkmadan en az 4-6 hafta, daha da ideali 2-3 ay önce muayeneden geçilmesi ve gerekli aşıların vurulması, ilaçların planlanması gerektiğini söylüyorlar. Bu süre önemli çünkü, bazı aşıların antikor üreterek koruyucu olabilmesi için bu zamana ihtiyaç var.

Özel Amerikan Zekeriyaköy Aile Hekimliği Merkezi’nden Dr. Hakan Sezer’in verdiği bilgiye göre, seyahat öncesi konsültasyonda yapılan risk saptanması, risk azaltıcı danışmanlık, bağışıklama (aşılama), koruyucu ilaçlar ile acil durumlara hazırlanmak. Bunun için ilgili merkezlere başvuranların daha önce yapılmış aşılarının belgelerini (aşı karnesi), devamlı kullandığı ilaçların listesini ve planlanan gezinin ayrıntılarını (nereye, ne zaman, ne amaçla, hangi süreyle) yanlarında bulundurmaları şart. Yine sağlık hizmeti planlanırken kişinin kronik bir hastalığı olup olmadığı, geçirilen hastalıklar, düzenli kullanılan ilaçlar, alerjiler, diyet ve egzersiz ile sigara, alkol ve hatta cinsel alışkanlıklarının bilinmesi de gerekiyor.

Tüm bu bilgilerin ışığında, en güncel seyahat tıbbi verilerin (bölgesel salgınlar ve ilaç dirençleri gibi) ışığında risk azaltıcı danışmanlık alınıyor. Sıtmadan korunma, turist ishali, irtifa hastalığı, yaralanmalardan korunma, besin ve içeceklerde dikkat edilecekler, böcek ve haşerelerden, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma anlatılıyor.

AŞILANMA ÖNEMLİ

Bazı aşılar gidilecek bölge için yasal olarak mecburi, bazıları ise ihtiyaridir ve sadece öneriliyor. Bu vesile ile atlanmış olan bazı rutin aşılar da saptanıp, tamamlanmalı. Hemen uygulanabilecek olanlar uygulanmalı, diğer aşılar içinse planlama yapılmalı. Bunlar arasında sarıhumma, tifo, kolera, hepatit A, hepatit B, kuduz, meningokkal menenjit ve Japon ensefaliti aşıları yer alıyor. Önerilen aşılar şöyle:

Sarıhumma: Batı/Orta Afrika ve Güney Amerika’nın Kuzey/Orta kesimlerinde bir kemer gibi uzanan bölgede sivrisinekten bulaşabilen bir virüs hastalığı. Ölüm riski yüzde 20 civarında. Sarıhumma aşısı bu bölgelere veya bu bölgelerden seyahate çıkılmadan 10 gün önce yapılmış resmi bir aşı belgesiyle kanıtlanmalı.

Tifo: Salmonella typhi adlı bakteriyle kirlenmiş yiyecek ve içeceklerden bulaşan, ölüm riski olan bir hastalık. Tifo için kapsül formunda ağız yoluyla alınan ve enjeksiyon tipi aşı seçenekleri mevcut. Gün aşırı aç karna alınan 4 kapsül içildiğinde ağız yoluyla korunma sağlanıyor. Bu seyahatten bir hafta önce tamamlanmalı. Enjeksiyon tipiyse tek doz olarak seyahatten 2 hafta önce yapılmalı. Kolera aşısı ise artık koruyuculuğu tartışmalı olduğu için pek uygulanmıyor.

Hepatit A: Dışkı ve ağız yoluyla insandan insana bulaşıyor. Çoğunlukla herkesin bu hastalığı geçirdiği saptanıyor. Yine de hastalığı geçirmediği antikor testiyle saptananlara 6 ay arayla iki doz uygulanmalı. Eğer 4 haftadan önce seyahate çıkılacaksa hem aşı hem de imunoglobulin yapılması öneriliyor. Hepatit B ülkemizde yaygın olmakla birlikte taşıyıcılık ve kronikleşme riskleri nedeniyle aşılı olmayan ve hastalığı geçirmemiş bireylere üç doz halinde birer hafta arayla, 6. ayda hatırlatma dozu yapılarak uygulanmalı.

Kuduz: Kuduzdan ise riskli ülkelere gidilmeden önce 0, 7, 21. günlerde üç doz koruma amaçlı, ya da ısırılma durumunda 0, 3, 7, 14 ve 28. günlerde yapılacak 5 aşı ile korunmak mümkündür.

Meningokokkal menenjit: Yüzde 10 ölüm riski taşıyan bir bakteri enfeksiyonu olup beyin dokusunu tutuyor. Afrika’nın Sahra altı ülkeleri ile Suudi Arabistan’a özellikle Temmuz-Aralık ayları arası kuru mevsimde gideceklere, bilhassa hacca gideceklere yapılması gerekli zorunlu bir aşı.

Japon ensefaliti: Asya’nın bazı kırsal bölgelerinde sivrisinekten bulaşan ve yüzde 30 ölüm riski taşıyan bir viral enfeksiyondur. 0, 7 ve 30. günlerde uygulanan üç doz aşının son dozu seyahatten 10 gün önce bitirilmelidir.

İlaçla korunulan hastalıklar

Sıtma (malarya), anofel adı verilen dişi sivrisinek sokmasıyla bulaşan plazmodium adlı paraziter bir hastalık olup, gece ateşi ve titreme, terleme, baş ağrısı, bulantı-kusmayla seyrediyor. Riskli ülkelere gidilirken seyahat öncesi başlanıp, seyahat süresince ve döndükten sonra da belli bir süre devam edilmesi gereken ilaçlarla koruma sağlanır. Bunlar arasında Chloroquine phosphat (Kinin), Mefloquine (Lariam), Atovaquone / proguanil (Mallorone) ve Doksisiklin (Tetradoks) gibi ilaçlar yer alıyor.

Böcek ve haşerelerin bulaştırabilecekleri hastalıklardan (filaryazis, tripanozomiyazis, layşmanyazis, sıtma, Lyme hastalığı, tifüs ve kırım kongo kanamalı hastalığı gibi) korunma amacıyla permetrin adlı ilaç emdirilmiş cibinlik, en etkili böcek kovucu olarak bilinen DEET maddesi içeren preperatlar ile ABD ordusu için geliştirilmiş EDTIAR ve picaridin içeren preperatlar kullanılabilir. Bazı bölgelerde durgun sulara girmemek önemli. Özellikle su salyangozları üzerinde yaşayan ve insanların ciltlerinden geçerek idrar yolları ve sindirim sisteminde kanamalar yaratan Şistozomiyazis hastalığı veya Leptospirozis hastalığı gelişebilir.

Seyahat sonrası da kontrol olun

Seyahat sona erdiğinde ise ilk yorgunluk atıldıktan sonra aile hekimine kontrol için başvuru önerilmektedir. Bu başlanmış, ancak tamamlanmamış aşıların tamamlanmasını, başlamış olan sıtma koruyucu ilacın alınmış olası larvalarının imhası için belli bir süre daha alınmasını, düzelmemiş bir ishalin ileri tetkikini kolaylaştıracaktır. Gidilen ülkeden ithal edilmesi olası bazı enfeksiyonların saptanması için de gerekli testlerin yine bu kontrolde yaptırılması mümkün.

Seyahatte karşılaşabileceğiniz sağlık sorunlarıyla ilgili www.cdc.gov/travel, www.who.int/en/, www.iamat.org, www.istm.org, www.travmed.com, www.astmh.org, www.paho.org sitelerinden de bilgi alabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku