Mesude Erşan

Çocuklarda yaz ishallerine dikkat

14 Temmuz 2008
Çocuklarda görülen bulaşıcı hastalıklar arasında ilk sırada yer alan ishalin görülme sıklığı yazın artıyor. Çünkü sıcak hava gıdaların bozulmasını ve dolayısıyla ishale yol açan mikroorganizmaların üremesini kolaylaştırıyor. Tatilde ishalle uğraşmak istemiyorsanız bazı küçük önlemleri alın. İshalin en önemli nedeni temizlik kurallarına tam uyulmaması. Temizliğinden emin olduğunuz gıda ve sıvıları tüketin. Özellikle el temizliği çok önemli. Mikrop el aracılığıyla da bulaşabiliyor. Hastaneye bu sebeple yatırılan çocukların genellikle anne ve diğer yakınlarında da aynı sorun görülüyor.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Pediatri Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Reha Cengizlier, ishalin farklı nedenleri olduğunu söylüyor. İshal, sebebine göre değişik şekillerde seyrediyor. Örneğin bazı bakterilerin toksinlerinden kaynaklanan ishal, bozuk gıdalardan bulaşabilir. Bir de mikropların bazıları bizzat kendileri ishal yapar. Bunların başında rota virüsü gelir. Rota virüsü aşı ile korunması mümkün olan mikroplar grubunda. Buna rağmen hálá rota virüse bağlı ishaller çok sık görülüyor. Rota virüsü, çocuklarda ateş, kusma, şiddetli ishal, belirgin derecede halsizlik, bitkinlik, yorgunluk hatta daha ağır sonuçlara yol açabiliyor.

HASTAYI SUSUZ BIRAKMAYIN

Dr. Cengizlier, "su vermeyelim de ishal geçsin" düşüncesinin büyük bir yanlıştan ibaret olduğunu söylüyor. En erken dönemde bir sağlık kuruluşuna başvurmaları ve tedaviye başlanmasını öneriyor. "Tedavide temel amaç ishalde kaybedilenin yerine konmasıdır. Sadece basit su olarak değil, elektrolit içeren, meyve suyu, ayran gibi içecekler içirilmeli. ORS diye bilinen çocukların hem su hem de elektrot kaybını ortadan kaldıran poşet halinde bir toz. Suya karıştırılıp çocuklara içirilir. Vücut ağırlığının yüzde 5’inin kaybı rahatlıkla yerine koyabilir. Kayıp yüzde 5-10 arası olduğunda serum gerekebilir. Yüzde 10’dan fazla ise mutlaka hastanede tedavi görmesi şart" diyor.

KUSMAYI DURDURMAYA ÇALIŞMAYIN

İshale yol açan virüslerin tedavisinde antibiyotik veya hiçbir ishal durdurucu ilacın yeri yok. Dr. Cengizlier, "Vücudun kendini koruma görevi var. Eğer siz bağırsak hareketini durdurursanız, vücut bağırsaktaki virüsü ishal yolu ile atamaz. O zaman virüs bağırsaktan kana geçerek çok daha başka rahatsızlıklara neden olabilir. Amipli dizanteri, kolera gibi hastalıklar da ishale neden olabilir. O nedenle sebebi saptanmadan ishal durdurulursa istenmeyen sonuçlar doğabilir" diyor.

İshal tedavisinde bir başka yanlış da, ishalin yanı sıra kusma varsa, kusma önleyici ilaçların kullanılması. Oysa ishale kusma eşlik ediyorsa, tedavide kusmayı durdurucu ilaç verilmiyor. Çünkü bazı virüs hastalıklarında bu ilaçlar ağır yan etkilere yol açabiliyor. Hatta ölüme neden olabiliyor.
Yazının Devamını Oku

Her yüz kişiden 30’unda hareket hastalığı var

7 Temmuz 2008
Ulaşım araçlarında yaşanan bulantı, kusma gibi sorunlara bizler taşıt tutması, doktorlar hareket hastalığı diyor. Seyahat edenlerin yüzde 30’unu etkileyen bu sorun, tüm yolculuğu zehir etmeye yetiyor, artıyor bile. Amerikan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniği’nden Dr. Erkhan Genç, aslında bunun duyu organlarının oynadığı bir oyundan ibaret olduğunu söylüyor. Temelinde, merkezi sinir sistemine iletilen bilgilerin her zamanki uyumunun bozulması yatıyor.

Hastalığın seyri kişiden kişiye değişiyor. Kimi hafif bir bulantı yaşarken kimi de bulantı ve kusmanın şiddetiyle gözlerini dahi açamıyor. Taşıt tutması gemi, uçak veya araba yolculukları sırasında görülüyor. Uzaya sehayat amaçlı gidenlerin de hareket hastalığı yaşadığı biliniyor. Yerçekimsiz veya yerçekimi az olan uzay seyahatleri bittikten sonra, bu rahatsızlık günlerce devam edebiliyor.

Kişi, seyahat esnasında olmayan bir hareketi algılayarak, dengesizlikten yakınıyor. "Taşıt tutması"nın niçin gerçekleştiği ve insanlar arasındaki hassasiyet farkının kaynağı henüz net değil. Ancak önceden kestirilemeyen bazı düşük frekanslı hareketlerin tetikleyici rol oynadığı tahmin ediliyor. İstem dışı hareketler, gözlerin sağladığı bilgilere uyum sağlamadığı için rahatsızlık duyuluyor.

İlacı bir saat önce için

Bazı ilaçlarla da bu sorunun önüne geçmek mümkün. Basit antihistaminikler veya anksiyolitik gibi ilaçlar, bu amaçla kullanılabilir. İlaçların yolculuk başlamadan bir saat önce alınması gerekiyor. Eğer yolculuk başladıktan sonra ilaç alınırsa ilaçlar, mide-bağırsak sisteminden emilecek zaman bulamadan, bulantı ve kusma neticesinde vücuttan atılabilir. Bu durumda ilaç damar içerisine enjekte edilerek vücuda alınabilir. Ayrıca deriye yapıştırılarak kullanılabilen skopolamin bantları da taşıt tutmasında oldukça etkilidir. Bu bantlar kişiyi, ilaç almaya bağlı oluşabilecek olumsuzluklardan da koruyor.

Otomobilde ön koltuk taşıt tutmasına iyi gelir

Taşıt tutması sorunu varsa:

Öncelikle hareketin gözler ile rahatça algılanması sağlayacak bir yerde oturun. Otomobilin ön koltuğu gibi yolun ve manzaranın rahatça takip edilebileceği bir yer, "taşıt tutması" riskini azaltır.

Gemi veya teknelerde güvertede olmak, iç kısımlara göre kişiyi daha rahat ettirir.

Uçaklarda hemen kanat önündeki koltukta oturmak hareketin daha az hissedilmesine yardımcı olacaktır.

Beslenmede az miktarda ve mideyi rahatsız etmeyen yiyeceklerin seçilmesi önemlidir.

Kafanın sabit tutulması, alkol alınmaması, sigara içilmemesi ve yolculuk sırasında ufuk çizgisine bakılması yararlı önlemler arasında.

Yolculuk sırasında midenin yatışması için kraker benzeri yiyecekler ve karbonlu içecekler tüketilebilir.
Yazının Devamını Oku

Yaşlılara tatil tüyoları

30 Haziran 2008
Tatileri sadece çocuklarla gençler iple çekmiyor. Yaşlılar da tatil heyecanı yaşıyor. Uzmanlara göre, yaşlılar için en uygun tatil mek nı uzun yürüyüşler yapabilecekleriyerler. Örneğin, yaylalar, ormanlar ve deniz kenarları. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Aynur Özenir Başol, tatil için valizlerini hazırlamaya başlayan yaşlılara önerilerde bulundu:

İLAÇ LİSTESİ ÇIKARIN

Tatile çıkarken kullandığınız ilaçları gösteren bir listeyi, geçirdiğiniz ameliyatları, kan grubunu ve hastalıklarınızı gösteren bir bilgi kağıdını yanınıza almayı unutmayın. Valizinize önce ilaçlarınızı yerleştirin ki unutmayın!

Valizinizde güneş ışınlarına karşı koruyucu bir krem, sinek ve böcek sokmalarına karşı bir ilaç, ani burkulmalarda zaman kazandırmak için bir bandaj ve eczanelerde hazır satılan soğuk, sıcak paketine mutlaka yer açın. Güneş gözlüğü, şapka, hafif bir yürüyüş ayakkabısı, terletmeyen hafif pamuklu ve açık renkte giyecekler de tatil eşyalarınız arasında mutlaka bulunsun.

Yolculuk sırasında bazı önlemler almaya özen gösterin. Uçak içinde kısa aralıklarla yürüyüş ve egzersiz yapın. Uzun uçuşlara aktarma yaparak, dinlenip yolunuza devam edin. Karayolu yolculuğunda treni tercih etmenizde fayda var. Ama mutlaka arabanızla gitmeniz gerekiyorsa 3-4 saatte bir inip, egzersiz yapın. İçinde yürüyüş yapılabilen gemi seyahati de yaşlılar için önerilebilecek bir yolculuk çeşidi.

DENİZ BİSİKLETİNE BİNİN AMA ABARTMAYIN

Tatilinizi deniz kenarında geçiriyor ya da böyle bir yerde yaşıyorsanız elinizdeki fırsatı bilinçli ve verimli değerlendirin. Denize hangi saatte ve ne koşullarda gireceğinize dikkat edin. Sabah güçlü bir kahvaltıdan sonra kumsalda yapacağınız yürüyüşü takiben saat 10.00-11.00 arası denizde gönlünüzce vakit geçirin. Hafif ve sıvı miktarı yüksek bir öğle yemeğinden sonra bir saat dinlenin. Daha sonra günlük aktivitelere (okuma, el işi, TV seyretmek) vakit ayırıp, meyve suyu ya da ayran gibi ara öğünden sonra 16.30-18.00 arasında yeniden deniz kenarına inebilirsiniz.

Yüzdükten sonra güneşlenirken mayonuzu değiştirin, direkt rüzgardan korunun. Ayrıca havuzda egzersiz yapıyorsanız havuzun hijyeninden emin olun. Havuz kenarında kayma ve düşmeyi engelleyen terlikler kullanın.

Deniz kıyısında çok yorulmamak, uzun sürmemek kaydıyla deniz bisikleti ve kanoya binebilirsiniz. Saat 18.00’den sonra ise yine aşırıya kaçmamak şartıyla masa tenisi, tenis ve golf ya da dans, taibo ve aerobik gibi salon egzersizleri yapabilirsiniz.

Deniz kıyısında güneşlenerek, sığ yerlerde yürüyerek, dalgasız deniz ya da havuzda egzersiz yaparak kan dolaşımını hızlandırabilir ve çalışmayan adalelerinizi güçlendirebilirsiniz.

BULMACA HAFIZAYI GÜÇLENDİRİR

Akşam saatlerinde ya da güneşin dik olduğu öğlen saatlerindeki dinlenme döneminde bulmaca çözmek, kelime oyunu gibi hafızayı güçlendiren oyunlara ağırlık vermek, tombala, tavla ve domino gibi konsantrasyon gerektiren oyunlar oynamak, hem tatilinizi keyifli hale getirir hem de sağlığınıza katkıda bulunur.

Tatillerini yaylada geçirenler ise uzun zamandır hareketsiz kalmış vücutlarını, keşif gezilerinin cazibesine kapılarak fazla yormamalı. Her gün gidererek artırılacak bir yürüyüş temposu planlanmalı. Solunum sıkıntısı olanların yayla ve orman gibi yüksek yerlerde sorun yaşayabilir. İlaçlarını yanlarında taşımalı. Ayrıca alerjik bünyeli kişiler yöredeki bitki ve hayvanlardan, böcek sokması ve bitki alerjisinden etkilenmemek için doktorlarına danışarak önlem almalı.

Güneş ve yürüyüş, ileri yaşlarda görülen kemik erimesine yani osteoporoza karşı ilaç etkisi yapar. Ancak denge sorunu yaşayan ve kırık riski olan osteoporozlular, engebeli arazideki yürüyüşte düşme riskini göz önünde bulundurarak çok dikkatli olmalı. Ayrıca çok dik yamaçların, kalbi ve tansiyonu tehdit edeceğini aklınızdan çıkarmayın. Bu nedenle giderek yükselen bir tırmanma programı uygulamalısınız.

İŞTAHINIZA YENİK DÜŞMEYİN

Tatilin keyifli taraflarından biri de gidilen bölgeye özgü farklı tatları keşfetmek. Ama çoğu zaman bunun ölçüsünü kaçırırız! Fakat ileri yaştaki tatilcilerin bu konuya çok daha fazla özen göstermesi gerekir. Yöresel yiyecekler

tüketilirken, yaşlılıktan yavaşlamış olan sindirim sistemini göz önüne alarak, yeni yiyecekler azar azar denenmeli. Tolere ediliyorsa ve bir sorun doğmuyorsa, o yiyeceği almaya devam edilmesinde bir sakınca yoktur.
Yazının Devamını Oku

Çocuklara güvenli tatil yaptırmanın yolları

23 Haziran 2008
Karne, OKS, SBS derken nihayet çocukların telaşı bitti, gerçek anlamda tatilleri yeni başladı. Çocukların güvenli tatil yapabilmesi için bazı küçük önlemlerin alınmasında yarar var. İlk önlem güneşe çıkarken koruyucuların sürülmesi. Ancak bir kez sürmek tam gün korumaya yetmez. Terleyen, havuza, denize giren çocuğa sık aralıklarla koruyucu losyon sürmeyi ihmal etmeyin.

Çocuklukta güneşe fazla maruz kalma ileri yaşta cilt kanseri riskini artırıyor. Cilt kanserinin en önemli nedeni, çocukluk çağındaki güneş yanıkları. Güneş ışığındaki ultraviyole, uzun süre güneşe maruz kalındığında cilt yanıklarına yol açar. Tekrarlayan cilt yanıkları da, cilt kanserlerine neden oluyor.

Tatilde oradan oraya koşan, saatlerce havuza giren çocuklara dikkat! Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Akcan Arıkan’ın verdiği bilgiye göre, havadaki nem oranının artması hava sıcaklığının daha yoğun hissedilmesine yol açar. Meteoroloji tarafından aşırı sıcak ve nem artışı uyarısı yapılan günlerde çocuklar mümkünse açık havada ağır aktivite ya da spor antrenmanlarından kaçınmalı. Aktiviteler böyle günlerde 15 dakikayla sınırlanmalı.

Tatil için sıcak bir bölgeye gidilmişse vücudun ortam ısısına uyum sağlamasının biraz süre alacağı unutulmamalı. Böyle bir ani hava değişikliği olduğunda dışarıda yapılan aktivitelerin süresi ve ağırlığı yavaş ve kademeli olarak artırılmalı. Aynı kural açık havada yeni egzersiz programına başlayan çocuklar için de geçerli. Vücudumuzun yeni iklime uyum göstermesi 10 - 14 gün sürebilir.

ÇOCUKLAR BOL SU İÇSİN TERLİYKEN BİLE!

Sıcak günlerde açık havada oynayan ya da spor yapan çocuklar için yeterli su içmek çok önemli. Çocuklar dışarı çıkmadan bol su içmeli, oyun sırasında da su içmek için mola vermeleri istenmeli ve bol su içmeleri için teşvik edilmeli. Terliyken su içmek sanılanın aksine zararlı değildir, öyle olsaydı profesyonel sporcular hastalıktan kurtulamazlardı! Terle oluşan su kaybının yeterli su içilerek telafi edilmesi gerekir.

HAVUZDA YALNIZ BIRAKMAYIN

Çocukları havuzda veya kenarında bir an bile yalnız bırakmayın. Her an erişeceğiniz uzaklıkta olun. Bir karış su bebeğin, diz boyu derinlik bir çocuğun boğulması için yeterli. Çocuklar su yatağı gibi şişme oyuncaklarla oynarken çok dikkatli olun. Bunlar çocukların su yüzeyinde kalmalarını sağlayacak kadar güvenli gereçler değildir ve çocukta yanlış bir özgüven yaratabilir. Havuz kenarında cep telefonunuz yanınızda olsun, ne zaman yardım çağırmanız gerekeceği belli olmaz. Çocuklar dört yaşını doldurmadan önce yüzme dersleri için gelişimsel olarak tam hazır olmayabilirler. Bu yaştan önce ders aldırmış olsanız bile güvenmeyin.

Parlak renkli giysiler arıları çekebilir

Tatillerde böcek ısırması sık görülen sorunlardan. Önlemek için:

Çocuklarınızı yoğun parfümlü sabun ve şampuanlar ile yıkamayın, bunlar böcekleri çekebilir.

Durgun sular, çöplerin ya da yiyeceklerin açıkta durduğu alanlar gibi böceklerin toplandığı ya da yuvalandığı yerlerde çocukların oynamasına izin vermeyin.

Dışarıda zaman geçireceksiniz parlak renkli, çiçek desenli kıyafetlerin arı çekebileceğini akılda tutun.

Çocuğunuzu bir böcek sokmuş ve iğne deride kalmışsa, kredi kartı ya da tırnağınızla deriye paralel olarak yavaşça kazıyarak kaldırıp çıkarabilirsiniz.

Deriye sürülen böcek kaçırıcı ilaçlar iki aylıktan küçük bebekler için uygun değildir, kullanılmamalı.

Böcek kaçırıcı ve güneş koruyucu ürünlerin kombinasyonundan oluşan spreyler ya da losyonlar çocuklar için uygun değil. Çünkü güneşten etkili korunmak için tekrarlandığında içerdikleri böcek kaçırma ürünü yüksek dozda uygulanmış olur.
Yazının Devamını Oku

Güvenli dalmak için riske girmeyin

16 Haziran 2008
Her kazadan sonra, dalışın aslında tehlikeli ve güvensiz bir spor olduğu söyleniyor. Oysa kurallara uyulduğunda güvenli ve zevkli. Sportif amaçlı dalışları, sağlığı uygun ve 14 yaşından büyük herkes, eğitimini almak ve gereğini yerine getirmek kaydıyla yapabilir. İstanbul Tıp Fakültesi Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şamil Aktaş, "Bilhassa 30 metre dalış derinliğini geçmeme kuralı çok çiğneniyor. Ölümlü kazaların neredeyse tamamı bu kuralın çiğnenmesine bağlı gerçekleşiyor" diyor.

Hemen her dalış sisteminde üzerinde en fazla durulan konu dalış sağlığı ve güvenliği. Eğitimlerde de bu konular işleniyor. Ancak zamanla sağlık ve güvenlikle ilgili kurullar atlanmaya başlanıyor. Prof. Dr. Aktaş, "Mesele, bu eğitimlerin eksikliğinde değil bence. Bunu öğrenmiş olmalarına rağmen dalanlar zamanla bu kuralları ihlal etmeye başlıyorlar" diyor.

ÖNCE MALZEME KONTOLÜ

Ülkemiz denizleri normalde sportif dalışa uygun. Ama denizin mevsimsel veya dönemsel olarak akıntılı, dalgalı, bulanık, soğuk olması, gece dalışı, batık dalışı, mağara dalışı gibi durumlarda risk artıyor. Bu gibi durumlarda eğitim ve beceri düzeyi ya da fiziksel kapasite yetersiz kalabiliyor. Prof. Dr. Aktaş, "Dalgıçlar kendi düzeylerini çok iyi bilmeli. Gözleri kesmediğinde sırf başkaları dalıyor diye kendileri de dalmamalı" diyor.

Dalıştan önce malzemelerinin tam ve eksiksiz olduğu, doğru çalışıp çalışmadığı kontrol edilmeli. Dalış okunun veya teknenin acil durum planı ve malzemeleri sorulmalı. Herhangi bir acil durumda kıyıya ulastırabilecek hızlı teknenin olup olmadığı, teknede acil durum oksijen tüpünün bulunup bulunmadığı, varsa dolu olup olmadığı kontrol edilmeli. Prof. Dr. Aktaş, "Ben dalışa gittiğimde mutlaka oksijen tüpünü ve ilk yardım malzemelerini görmeyi talep ediyorum. Bu malzemelerde eksik varsa, o dalış okulu veya tekneyle eksikler tamamlanana kadar dalmıyorum" diyor.

İYİ HİSSETMİYORSANIZ DALMAYIN

Dalış sporuna başlamadan önce sağlık kontrolünden geçmekte yarar var. Ama bununla bitmiyor. Muayenelerde sağlıklı olsanız bile her gün aynı durumda değilsiniz. En basitinden nezle ya da yol yorgunluğu bile dalışa engel olabiliyor. Dalıştan önce kişi kendini dinlemeli. Dinç ve sağlıklı hissetmiyorlarsa dalmamalı. Prof. Dr. Aktaş, "Maalesef güney bölgelerine uzun bir yolculukla ulaşanlar kendilerini dalmak zorunda hissediyor. Bu çok yanlış. Sonuçta bu sportif bir faaliyet, eğlence. Tam sağlıklı olmayınca, zevki çıkmıyor" diyor.

DALIŞ YAPILAN YERLERDE MUTLAKA BASINÇ ODASI BULUNMALI MI?

Yüksek riskli sanayi dalışları veya askeri dalışlar için ayrı kanuni düzenlemeler var. Bu kuruluşlar dalış teknesinde basıç odası bulunduruyor. Amatör dalış için risk bu kadar yüksek değil. Her sportif, turistik dalış yapılan bölgede basınç odası olması ne pratik ne de ekonomik. Uzmanlar bunun, karayolu bulunan her yere trafik hastanesi açmaya benzeyeceğini söylüyor. Bununla birlikte dalış yapıyan bölgelere maksimum 3-5 saatte ulaşılabilecek basınç odası yeterli. Prof. Dr. Aktaş’ın verdiği bilgiye göre, Antalya, İzmir, İstanbul, Samsun ve Ankara’da basınç odaları var. Bodrum’daki basınç odasının doktor eksiği de tamamlanırsa Güney Akdeniz’e, Doğu Karadeniz’e, Çanakkale’ye ve Marmaris-Kaş eksenine birer basınç odası gerekiyor. Ankara’da Sağlık Bakanlığı’nın atıl durumda bir basınç odası var. Bunun Fethiye veya Ortaca’ya yerleştirilmesi talep ediliyor.

VURGUNLA İLGİLİ BİLMEDİKLERİMİZ...

Vurgun halk arasında sualtında başınıza gelen her türlü problem için kullanılan ortak isim. Aslında vurgun, tıp diliyle "dekompresyon" bir hastalık. Dipte dalınan derinliğe ve geçirilen süreye bağlı olarak vücutta eriyen gazlar çıkışta kanda kabarcık yapıp dokulara hasar veriyor, damarları tıkıyor. Amatör sportif dalışlarda seyrek rastlanıyor. Çünkü bu dalışlar 30 metreden sığ sularda, kısa süreli yapılıyor. Vurgun nadiren ölüme yol açar. Korunmanın yolu basit ama mutlak değil. Dalış derinlik ve süre kuralları ihlal edilmezse, kişinin vurgunu kolaylaştırıcı başka özellikleri yoksa risk azalır. Kilolu, yorgun olmak risktir. Bir önceki dalış dikkate alınmalı. Vurgunun büyük çoğunluğu tamamen tedavi edilebilir. Prof. Dr. Aktaş, "Bu nedenle biz sportif dalışlarda vurgundan çekinmeyiz. Narkozdan (derinlik sarhoşluğu), emboliden, boğulmadan, kaybolmadan daha çok çekiniriz" diyor.

30 METREDEN DERİNE DALINCA DERİNLİK SARHOŞLUĞU BOĞABİLİR

Havanın içinde bulunan ve herhangi bir etkisi olmayan nitrojen, dalış derinliği artınca narkotik etki gösteriyor. Bu etki önceleri alkol alımı gibi belirtiler verir, sarhoşluk yapar. Alkollü otomobil kullanmak ne kadar güvenliyse, bu şekilde dalmak da o kadar güvenlidir! Daha da derine dalarsanız ameliyatlarda olduğu gibi narkoza girersiniz. Boğulmak kaçınılmaz olur. Bu nedenle sportif dalışlarda dalış derinliği, derinlik sarhoşluğunun başladığı 30 metreyle kısıtlandı.

EN ÇOK RİSKE GİRENLER ÜÇ YILDIZLI DALGIÇLAR, TOY EĞİTMENLER

30 metre sınırının aşılması kazalara davetiye çıkarmak anlamına geliyor. Bu açıdan en az tehlike yaşayan grup, sanıldığının aksine dalışa yeni başlayanlar. Bu kategoridekiler başkalarıyla daldığında ve biraz da ürktükleri için derinlere dalmaz. Eğitmen düzeyinde tecrübeliler de görmeğe değer bir şey olmadığını bildiklerinden, riski kavradıklarından derine dalmaz. En tehlikeli grup bunların arasında kalanlar. Yani üç yıldızlı bröve sahibi olanlar, eğitmenliğe yeni başlayanlar. Prof. Dr. Aktaş, "Bu grup mutlaka derine dalmak, kendilerini kanıtmak istiyor. Oysa sualtında görülebilecek bütün güzellikler ilk 10, bilemediniz 20 metrede. Derinlerde canlılık daha az, renk de yok" diyor.
Yazının Devamını Oku

Hamileler tatilde yüzme fırsatını değerlendirmeli

9 Haziran 2008
Hamilelikte tatil yapmak, özellikle doğum sonrası yorucu geçecek sürece hazırlık için iyi bir fırsat. Gerçekten de bazı ülkelerde anne-baba adayları, bebeksiz geçecek son zamanlarında tatil yapmaya çalışıyor. Hatta bu tatile "bebek ayı" anlamındaki babymoon adını veriyorlar. Hamilelikte seyahat için en keyif alınabilecek dönem 14-27’nci haftalar. Bu dönemde artık sabah bulantıları biter, uyku hali geçer, düşük olasılığı azalır. Kadın hamileliğe alıştığı için keyif bile almaya başlamıştır. Ancak bu rahatlık hali, hamilelik öncesi alışılan sporlara tatilde devam etmek anlamına gelmiyor.

Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu’nun verdiği bilgiye göre, hamilelikte yapılabilecek sporlardan en uygunu yürüyüş. İkinci sırada ise yüzmek geliyor.

Yüzmeyle kol, bacak ve karın bölgesindeki bütün kas grupları çalıştırılıyor. Kalp atım hızı ve alınan oksijen miktarı artıyor. Dolayısıyla bebeğe giden oksijen miktarında da artış oluyor. Yüzmeyi gebelikteki en uygun spor dalı haline getiren faktör ise yaralanma tehlikesinin bulunmaması. Yüzme bilen bir kişinin suda kendi kendini yaralaması, düşmesi ve bir yerlere çarpması neredeyse olanaksız. Bir başka avantajı ise kişinin kendisini ağırlıksız hissetmesi. Bu avantaj özellikle gebeliğinin son dönemlerindeki kadınlar için psikolojik açıdan önemli. Ayrıca su içerisinde terleme ve vücudun çok fazla ısınması mümkün değil. Dolasıyla egzersizin bu tür olumsuz etkileri yaşanmıyor. Yapılan bazı çalışmalar, gebelikleri sırasında düzenli yüzen kadınların kendilerini daha az yorgun hissettikleri, daha iyi uyudukları, gebeliğin getirdiği ruhsal ve fiziksel streslerle daha kolay başa çıkabildiklerini gösterdi.

YÜZMEYE BAŞLAMADAN VÜCUDUNUZU ISITIN

Gebelik öncesinde düzenli yüzenler daha önceki programlarına devam edebilir. Ancak gebe kaldıktan sonra ilk kez denize girecekler biraz daha dikkatli olmalı. Öncelikle suya girmeden önce vücudu ısıtmak, yavaş yüzmek ve dozu yavaş yavaş artırmak gerekiyor. Gebeliğinin ilk üç ayındakilerin günde 20 dakika yüzmesi yeterli. Yine bu dönemde sabah erken saatlerde yüzmek gebeliğe bağlı bulantı ve kusmaları azaltabilir. Günün geri kalan kısmının daha rahat geçirilmesine yardımcı olabilir. İkinci üç aylık dönemdeyse su, eklem ve bağları destekleyerek bel ve sırt ağrılarının azalmasına yardımcı olur. Bu dönemde daha önceki yüzme alışkanlıkları aynen devam edebilir. Son dönemlerde ise yüzmeye devam etmekte herhangi bir sakınca yok. Ancak vücudu fazla sıkmayan, gebeler için tasarlanmış mayoları kullanmak gerekli.

Karada yapılan kültür fizik hareketleri suda da yapılabilir. Kültür fizik hareketleri yaparken suyun meme başı hizasında olması en uygun derinlik. Bu kural yüzerken de geçerli. Özellikle sık sık kramp giren kadınlar, boy hizasını geçmeyecek derinliklerde yüzmeli. Olası bir kramp durumunda yardım alabilmek için suya tek başına girmemeli. Nefes tutup çok uzun süre dalmamalı.

Yolculukta oturduğunuz yerde egzersiz yapın

Hamilelerin en sık sorduğu sorulardan biri de "uçabilir miyim?" Hamilelikte uçak yolculuğu güvenlidir. Ancak seyahat edilecek uçağın kabin basıncı ayarlı olması gerekli. Günümüzdeki hemen hemen tüm sivil uçaklarda kabin basıncı ayarlı. Hamilelik sırasında otomobil, otobüs, uçak ya da trenle seyahat ederken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var:

á Herhangi bir yerde uzun süre oturmak bacaklardaki kan dolaşımını etkiler. Ayak ile bileklerde şişmelere neden olabilir. Bu nedenle her türlü yolculukta her 1.5-2 saatte bir mola vererek hafif yürüyüş yapılmalı ve kan dolaşımı uyarılmalı. Bu kısa yürüyüşler sırasında bacaklara germe egzersizleri de yapılmalı. Yolculuk sırasında otururken de bazı germe hareketleri yaparak uzun süreli oturmanın olumsuz etkileri azaltılabilir. Bunun için oturur pozisyondayken bacaklarınızı iyice ileriye doğru uzatın, topuklarınız merkez olacak şekilde ayağınızı yavaşça kendinize doğru kuvvetice çekerek baldır kaslarınızı gerin. Daha sonra ayak bileklerinizi sağa sola çevirin ve parmaklarınızı açıp kapatın.

Bunları yapmayın!

Yaz tatilleri su sporlarını yapmak için iyi bir fırsat. Ancak hamilelerin bazı sporlardan uzak durması gerekiyor. İşte tehlikeli olabilecek sporlar:

á TÜPLÜ DALIŞ: Hamile ya da hamile kalmayı planlayan bir kadının tüplü dalış yapması kesinlikle sakıncalı. Dalış sırasında kanda meydana gelen minik gaz kabarcıkları erişkin bir insanda sorun yaratmazken akciğerlerini kullanamayan anne karnındaki bir bebek için hayati tehlike yaratabilir.

á JET SKİ-SU KAYAĞI: Su kayağı, jet-ski gibi yaz sporları da hamile kadınların kaçınması gereken aktivitelerden.
Yazının Devamını Oku

Norovirüs her yerde karşınıza çıkabilir

2 Haziran 2008
Norovirüs kış aylarında Avrupa’yı vurdu, hastanelerin ve okulların bile kapanmasına yol açtı. Hatta ölümler bildirildi. Aksaray’daki salgından büyük oranda aynı virüs sorumlu tutuldu. İnsanlar gibi hastalıklar da seyahat ediyor, bir coğrafyadan diğerine taşınıyor. Yine de basit önlemleri alarak sadece Norovirüs değil birçok enfeksiyon hastalığıyla karşılaşma riskini en aza indirmek mümkün. Biz adını yeni yeni duyuyoruz ama salgın hastalığın etkeni olan Norovirüs aslında önceden bilinen ve tanınan bir virüs. Sadece ismi farklıydı, "Norwalk like virüs" deniyordu. Virüs insanlarda, sindirim sistemini (mide ve bağırsaklar) etkileyen, bulantı, kusma, ishal ateş ve baş ağrısı şikayetlerine yol açan bir enfeksiyon hastalığına sebep oluyor.

Memorial Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Laboratuvarlar Koordinatörü Doç. Dr. Kenan Keskin’in verdiği bilgiye göre, dünyanın farklı ülkeleri ve bölgelerinde bu etkenle olduğu kanıtlanmış, kayıtlara geçmiş pek çok salgın bildirilmiş. Bu salgınların büyük kısmı lüks restoranlar, oteller ve eğlence yerlerinde meydana gelmiş. Hatta yüksek fiyatlarla hizmet veren bir tur gemisinin yolcuları arasında da bu etkenle bir salgın meydana geldiği yolunda haberler basında yer aldı.

RİSK GRUBUNDA ŞİDDETLİ SEYREDİYOR

Norovirüsü alanlarda 24-48 saat sonra şiddetli bulantı, kusma, ishal, kimi zaman baş ağrısı ve ateş gibi belirtiler meydana geliyor. Hastalık 2-3 gün içerisinde kendiliğinden geçiyor. Fakat özellikle küçük çocuklarda, yaşlılarda, düşkünlerde ve vücut direncinin düşük olduğu kalp, akciğer, şeker, kronik böbrek hastalıkları bulunanlarda şiddetli seyrediyor.

Hastalık sağlıklı bireylerde özel bir tedavi gerektirmiyor. Kaybedilen sıvı ve tuzun ağız yoluyla alınmasıyla kendiliğinde iyileşme oluyor. Ancak yukarıda belirtilen, hastalığı ağır seyredenlerde hastanede yatarak destek tedavisi uygulanması gerekebiliyor.

AĞIZ YOLUYLA GİRİYOR

Hastalık, sağlıklı insanlara, etkenin ağız yoluyla alınmasıyla bulaşıyor. Daha çok gıda hazırlayıcıları ve sunucularından (restoran, cafe, tabldot yemekhanesi, otel, hastane mutfak ve yemekhanelerinde çalışanlar) yayılıyor. Kişilerin gıdaya bulaştırdığı virüs, bunları tüketenlere geçiyor. Hastalarla direkt temas da bulaşma nedeni.

Deniz ürünleri tüketimiyle virüs arasında bağlantı var. Etken virüs soğukta canlılığını koruduğundan, dondurulmuş besinlerden kaynaklanan salgınlar da biliniyor. Bir gıda maddesine Norovirüs karıştığı biliniyorsa bunun tüketilmemesi ve imha edilmesi önem taşıyor. Ayrıca lağım suları ile kirlenme ihtimali olan çiğ sebze ve salata melzemelerinin çok iyi yıkanması ve bunlardan arta kalan çöplerin ortada bırakılmayıp, hemen çöpe atılması gerekiyor.

Çok az miktarda virüs alınması, hastalık oluşumu için yeterli olduğu için hastalık, hızla yayılma ve salgın oluşturma eğilimi gösteriyor.

Elinizi yıkamadan sofraya oturmayın

Hastalıktan korunmada en etkili yol yemek yemeden önce ve sonra el yıkamak. Özellikle gıda hazırlayan ve sunanların tuvaletten çıktıklarında mutlaka ellerini yıkamaları, sık sık banyo yapmaları, kısacası kişisel hijyen kurallarına uymaları büyük önem taşıyor. Hastaların kullandığı çamaşır, masa örtüsü ve benzeri tekstil ürünlerinin ise yüksek sıcaklıkta yıkanması gerekiyor. Bundan başka hasta olanların uygun süre (Norovirüs enfeksiyonu tanısı konulan gıda hazırlayıcı ve sunucularında iki hafta) işlerine ara vermeleri, diğer bireylerin ise hastalık süresince evde dinlenmeleri gerekir.

Bir kişi bu hastalığa birden çok kez yakalanabilir. Çünkü virüsün farklı antijen yapısına sahip tipleri bulunuyor. Bunlardan birisiyle hastalanan kişilerde, o tipe karşı oluşan antikorlar, diğer tiplere karşı koruyuculuk sağlamıyor. Virüsün koruyucu aşısı bulunmuyor.

Türkiye’de 1998’den beri var

Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan, Aksaray’daki salgından sonra yaptığı açıklamada, suyun mutlaka kaynatıldıktan sonra içilmesi uyarısında bulundu. Buzgan, "Norovirüs, diğer virüs ya da bakterilerden farklı olarak klora karşı dayanıklı. Dolayısıyla klorla onu sistemden uzaklaştırmak ya da yok etmek çok zor" dedi. Buzgan, 1998’den beri bilinen ancak ilk kez salgın yapan virüsün havlu, masa ve sandalye gibi ortak kullanılan birçok eşyada canlı kalması nedeniyle insandan insana kolay geçebildiğini de vurguladı.

Turizm ödülleri

İstanbul Turizm Ödülleri sahiplerini buldu. Fotoğrafçı Ara Güler özel ödül, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy onur ödülü, işadamı Serdar Bilgili yaratıcı proje ödülünü kazanırken Hıdırellez Şenlikleri nedeniyle Kasım Zoto’ya ve İstanbul’daki Tarihi Yarımada’da düzenlediği yürüyüş turları nedeniyle Fest Travel’den Faruk Pekin’e etkinlik ödülleri verildi.
Yazının Devamını Oku

Grip sezonu yedi aya çıktı

26 Mayıs 2008
Yaza girerken gripten söz etmek abes gelebilir size. Ancak, Dünya Sağlık Örgütü’yle bağlantılı çalışan İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı İnfluanza (Grip) Laboratuvarı’nın verilerine göre, gribin görülme süresi uzadı. Laboratuvar, Türkiye’nin farklı bölgelerinde hastalardan alınan örnekleri inceleyip, grip virüsünü tanımlanıyor. Bu çalışma dolaşımdaki grip virüsünü de tespit ediyor. Prof. Dr. Selim Badur, ortalama üç ay etkisi devam eden gribin görülme süresinin yedi aya kadar uzadığını söylüyor. Bu durumda özellikle sık seyahat edenlerin, grip açısından daha dikkatli olması gerekiyor.

İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve Temel İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Badur, son grip mevsiminin kasım ayında başladığını söylüyor. Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Grip Çalışma Grubu’nun düzenlediği basın toplantısında konuşan Prof. Dr. Badur "Mayıs gelmesine rağmen laboratuvarda hálá virüs tanımlanıyor" diyor. Bu ilginç ve beklenmedik bir durum. Türkiye’de eskiden grip, kasımda başlar, ocak-şubat gibi biterdi. Benzer gelişme Avrupa’da da yaşanıyor. Örneğin, kayıtlara göre, 1995’te Fransa’da grip sezonu mart ayında başlamıştı. Gribin bu kadar uzun süre dolaşımda kalmasının tam nedeni henüz ortaya konmadı. Ancak virüsün mutasyona uğraması, küresel ısınma ve tanı olanaklarının artması gibi çeşitli nedenler öngörülüyor.

GRİP AŞISININ MEVSİMİ YOK

Grip virüsü dış koşullarda 72 saat yaşayabiliyor. Çok kolay ve hızlı yayılıyor. Başka hastalıklar yapan bakterilerin vücuda yerleşmesini kolaylaştırıyor. Bütün bunlar hastalığın hafife alınmaması gerektiğini gösteriyor. Buna rağmen Prof. Dr. Badur’a göre, grip sağlıkçılar dahil bir kesim tarafından önemsenmezken, başka bir kesim tarafından da abartılarak ele alınıyor.

Aslında her sezon için yenilenen grip aşısı eylülden itibaren yaptırılabiliyor. Ancak sezonun başında aşı olmayanların daha sonra da yaptırmaları mümkün. Gripten korunmak elleri sık yıkamak önemli. Başkalarını korumak için de hapşırırken ağzınızı elinizle değil, kolunuzla kapatın, kağıt mendil kullanın ve çöpe atın.

Grip aşısına üç yeni virüs tipi eklendi

Dünya Sağlık Örgütü, kuzey yarım küre için 2008-2009 yılında hazırlanacak grip açısının içeriğinde üç yeni virüs tipinin (şuş) yer almasını önerdi. Örgüt uzun zamandır ilk kez aşı içeriğinde kullanılacak şuşların tamamını değiştirdi. Bu durum örgütün bu yıl yeni tiplerin salgın yapması beklentisi içinde olduğunu gösteriyor:

á A/Brisbane/59/2007/(H1N1)- benzeri virüs

á A/Brisbane/10/2007/(H3N2)- benzeri virüs

á B/Florida/4/2006 - benzeri virüs

En çok soğuk algınlığı ile karıştırılıyor

Griple soğuk algınlığı karıştırılabiliyor. Aralarındaki en önemli fark, ateş yüksekliği. Gripte ateş 39-41dereceye kadar yükselebilir. Çocuklar dışında soğuk algınlığında ateş yükseliği görülmez. Gripte şiddetli olabilen baş ağrısı, kas ağrıları vardır, soğuk algınlığında genellikle yoktur. Gripte 2-3 hafta sürebilen bir yorgunluk hali olur, soğuk algınlığında olmaz. Soğuk algınlığında genellikle hapşırma, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı vardır, gripte bu belirtilere bazen rastlanır. Gripte genellikle bir kuru öksürük vardır, soğuk algınlığında seyrektir. Gribin en önemli komplikasyonu zatürree; soğuk algınlığının ise erişkinlerde sinüzit, çocuklarda orta kulak iltihabıdır.
Yazının Devamını Oku