31 Mart 2009
Astım, hava yollarının mikrobik olmayan iltihabi bir hastalığı. Alerjik veya alerjik olmayan yollarla (mesleki, çevresel, ilaç) meydana gelen hastalıkta hava yollarında aşırı duyarlılık vardır. Astımlılar, duyarlı oldukları madde-alerjenlerle (ev tozu akarı, polenler, küf, mantar, hamamböceği, soğuk hava, sigara dumanı, kirli hava, ilaç kullanımı veya grip-soğuk algınlığı gibi solunum yolu enfeksiyonları) karşılaştıklarında bronşları daralıyor. Kuru öksürük, hırıltı, göğüste sıkışıklık hissi ve nefes darlığı ortaya çıkıyor. Alerjik rinitde de benzer mekanizmalar etkili. Burun akıntısı-tıkanıklığı, hapşırık, damak ve genizde kaşıntı, gözlerde sulanma yapıyor. Her 100 kişiden 5-6’sı astım, 10-25’i ise alerjik rinitden mustarip.
SEYAHAT EDECEĞİNİZ BÖLGEYİ TİTİZLİKLE SEÇİN
İşte bu sorunları bulunanların seyahat için alabilecekleri önlemler:
? Seyahat öncesinde mutlaka kontrol amaçlı muayene yapılmalı.
? Doktora seyahat edecek yer hakkında bilgi verilmeli. Doktor da seyahat esnasında hastalığın nüksetmesi durumunda ne yapılacağına ilişkin yazılı bir eylem planı hazırlamalı.
? Seyahat edilecek bölgenin seçiminde doktora danışılmalı.
? Ağır gıda alerjisi olanlar, mümkünse yiyeceklerini kendilerinin hazırlayabilecekleri bir yerde kalmayı tercih etmeli.
? Yalnızca mevsimsel özellikler bakımından değil, yerel polenler açısından da Türkiye’den farklı olan güney yarımküredeki bölgeler seçilmeli.
? Polenler açısından en uygun bölgeler, deniz kenarındaki yerler olup kıyı bölgelerinde polen miktarı genellikle daha düşük.
? Seyahat edilecek bölgeler seçilirken dağ yürüyüşü gibi 1500 metrenin üzerindeki irtifalarda havadaki oksijen miktarının giderek azaldığı, kayak gibi kış sporlarında soğuk havanın astım atağını tetikleyebileceği, tüple dalmanın astım ve alerjik hastalar için uygun bir spor olmadığı göz önünde bulundurulmalı.
? Kullanım süresi geçmemiş ilaçlar unutulmamalı. Hatta bagajların kaybolma veya gecikmesi tehlikesine karşı el çantasında bulundurulmalı. Yurtdışı seyahatlerinde gümrüklerde sorun yaşamamak için, ilaçların sürekli kullanılması gerektiğine dair bir belge ile ilaçların içeriğine ait bilgiler doktordan alınmalı.
? İhtiyaç duyulduğu takdirde, iletişim kurabilmek için doktorun telefon numarası kaydedilmeli.
? Astımı, takip etme ve hastalığın şiddetinin belirlenmesinde en belirleyici yöntem olan PEF metre (zirve akım hızı ölçer) alınmalı.
? Seyahate otomobille çıkılacak ise aracın polen filtresi, yola çıkılmadan önce yenilenmeli. Son yıllarda geliştirilen hava filtreleri polen, bakteri, kurum, moloz ve endüstriyel toz gibi tüm kir parçacıklarını yüzde 100 filtre edebiliyor.
? Tren ve otobüs gibi toplu taşıma araçlarında gerekli önlemleri almak zor. Bu nedenle zorunlu kalmadıkça bu araçlar tercih edilmemeli.
? Uygun koşullar sağlandığı takdirde uçak ile yolculuk yapılmasında bir sakınca yok.
? Tatilde otelde kalınacak ise rezervasyon öncesi otelin alerjenden arındırılmış katı veya odası olup olmadığı kontrol edilmeli ve bu şartların sağlanacağı seyahat acentesinden istenmeli. Böyle bir olanak yoksa, antialerjik materyalden yapılmış kişisel yatak çarşafı ve yastık kılıfı otele götürülmeli. Bir diğer önlem ise odanın kullanılmadan önce akarisidler ile temizlenmesini sağlamaktır.
? Gidilecek yere ulaşılınca, en yakın doktor, ambulans servisi ve hastane acil servisinin telefon numaraları edinilmeli.
? Ani bir atak geçirilmesi halinde yapılması gerekenler yanlarındakilere anlatılmalı.
Yazının Devamını Oku 23 Mart 2009
Trafik kazası geçirenlere yardım etmek isterken felç olmalarına yol açabilirsiniz. Yaralıda omurga, omurilik yaralanması varsa, yanlış müdahale felç edebiliyor. Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Murat Hancı’nın verdiği bilgiye göre, yapısı oldukça sağlam olan omurga ve içindeki omurilik çeşitli nedenlerle yaralanabiliyor. Trafik kazaları bu nedenlerin başında geliyor.
BU BELİRTİLERE DİKKAT EDİN
Omurga ve omurilik yaralanmaları, yaralanan bölgenin aşağısında uyuşukluk, güçsüzlük, duyu kaybı, hareketsizlik, hareketle birlikte gelen ağrı, solunum güçlüğü (eşlik eden kafa travması sonucunda oluşabilecek bilinç kaybı nedeniyle de görülebilir) şeklinde belirti veriyor.
Araç içi trafik kazalarında boyun travmaları sık görülüyor. Ani fren ya da durmayla kafanın tüm ağırlığı boyun bölgesine dolayısıyla boyun omurgasına yükleniyor. Motosiklet kazalarında ise boyun ve omurganın diğer kısımları tamamen savunmasız. Yüksekten düşmeler de omurga ve omurilik yaralanmaları ve buna bağlı felç nedenlerinden.
Prof. Dr. Hancı, “Omurgası kırılıp, omuriliği yaralanan kazazedenin hayatı için kritik süreç hasar anından hemen sonra başlar. Hasarlanan omurilik, bilinçsiz kurtarma ve yardım çalışmaları sırasında daha da zedelenebilir” diyor.
İLKYARDIMDA BUNLARI UNUTMAYIN
Prof. Dr. Hancı ilkyardım yapacaklara şu önerilede bulunuyor:
İlk sorulması gereken soru “ Ne kadar zamanım var?” Yanıtı bulabilmek için yaralının durumu ve olay mahalli değerlendirilmelidir. Olay mahali yangın, patlama, çökme tehlikesi gibi ek risk faktörleri taşımıyorsa veya yaralının durumu çok hızlı davranmayı gerekli kılmıyorsa (kanama, üst solunum yolu tıkanıklığı, nabzın alınmaması, dakika solunum sayısının ileri derecede azalması gibi) müdahale için kurtarma ekipleri ve deneyimli sağlık personelinin gelmesi beklenmelidir. Yukarıda belirtilen ve mutlak taşıma gerektiren durumlarda da hastayı mümkün oldukça fazla hareket ettirmeden sert ve düzgün bir zemin üzerine alarak taşıma yapılmalı.
Yazının Devamını Oku 16 Mart 2009
Hem sağlık hizmeti sunanlar hem de turizmle ilgilenenler yeni bir fırsat yakalamaya çalışıyor: Sağlık turizmi. Malezya, Tayland, Hindistan sağlık turizmini geliştirmeyi başardı. Türkiye neden bu pastadan pay almasın? Sağlık turizmi geniş bir konu aslında. İçine SPA-Wellnes, yaşlı turizmi, engelli turizmi, kaplıca-termal turizm gibi çok sayıda alt başlığı barındırıyor. Alt yapı da hazır. Bu alanla ilgilenen yeterince hastane, merkez, klinik, otel, kaplıca, SPA, tur operatörleri var. Bütün mesele Türkiye’yi dünya ülkelerine, özellikle Avrupa ve Ortadoğu’ya bir alternatif olarak sunmak ve iyi pazarlamak. Bütün tarafları bir araya getiren fuar, kongre ve toplantılar birbiri ardına düzenleniyor. En son sadece klasik turizmin değil, sağlık turizmine de talip olan Antalya’da kısa adı Anfaş Hetex olan Sağlık Turizmi, Termal, SPA-Wellness, Talasso, Sağlıklı Yaşam, Spor, Estetik Fuarı düzenlendi. Fuara 14 ülkeden, 229 katılımcı katıldı. Yaklaşık 3 bin kişi ziyaret etti. 198 birebir görüşme yapıldı.
DÜNYA STANDARDINDA HİZMET ŞART
Fuarda konuştuğumuz Medikal Turizm Derneği Başkanı Dr. Sinan İbiş, sektörün yıllık toplam ciro hedefinin 350 milyon Euro olduğunu söylüyor. Özellikle estetik, güzellik, yaşlı bakımıyla ilgili yeni açılımlar yapılabilir, diyor. Büyük hastanelerin ABD merkezli uluslararası akreditasyon belgesi JCI’yı aldığını anlatan Dr. İbiş, “Bizim hedefimiz daha çok Avrupalı hastalar. Sağlık hizmeti alacakları ülkelerin koşullarına güvenmek istiyorlar. Bu nedenle gittikleri kuruluşun dünya standardında olduğundan emin olmak istiyorlar. Dolasıyla hem daha ekonomik hem de Avrupalıların tanıdığı yeni akreditasyon sistemlerini araştırıyoruz. Akreditasyon belli bir standardın sağlanması açısından önemli bir belge” diyor. Sağlık turizmi için Avrupa’da yaşayan 8.5 milyon Türk’ün de iyi bir potansiyel olduğu düşünülüyor. Dr. İbiş, “Yurtdışındaki Türklerden yılda bin kişinin bile gelmesi yılda 1 milyon Euroluk ciro demek” diyor.
Türkiye’ye göz, IVF (yardımcı üreme yöntemleri), diş tedavileri için yılladır hasta geliyor. Buna güzellik turizmi de ekleniyor. Dr. İbiş’e göre aslında bu krizi aşmak için bir seçenek. Çünkü global krizde bile güzellik ürün ve hizmetlerinin pazardaki gelişim payı yüksek. Nitekim Türkiye’ye güzellik turları düzenleniyor. Buna tabii ki dinlenme de ekleniyor.
İLK YAŞLI TURİSTLER GELMEYE BAŞLADI
Yaşlı nüfusu artan Avrupa ülkeleri bu kişilere daha ucuza baktırabilecekleri coğrafyalar arıyor. Bunlardan biri de Norveç. Norveç’den ilk sekiz hasta Antalya’ya geldi bile. Aspendos Hospital Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ferhan Kayan’ın verdiği bilgiye göre bunlara hem check-up hizmeti verilecek hem de tatil yapacaklar. Asıl planlanan hedefse uzun süre Antalya’da yaşamalarının sağlanması, bakımları, rehabilitasyonları ve tedavilerinin yapılması. Dr. Kayan bunun için köyler oluşturulması gerektiğini söylüyor. Dr. Kayan önemli bir hatırlatma bulunuyor: Türkiye artık markasını yaratmalı.
İYİ TANITIM ŞART
Sağlık turizmi için tesislerin iyi olması yetmiyor. Tanıtım da gerekiyor. Agne Tours’dan Şerife Kaya, diyaliz, tüp bebek, yaşlı bakımı, diş, göz sağlığı hizmetleriyle ilgili Avrupa’da büyük bir potansiyel olduğunu söylüyor. “Sağlık turizminin oturmasını bekledik. Şimdi biz de acenta olarak Avrupa’dan hasta getirebilmek için harekete geçtik. Antalya’nın iklimi 12 ay uygun. Kışın konaklama ve uçak fiyatları çok daha ucuz. Bunları avantaja çevirmek mümkün” diyor.
RUSLAR DA GELEBİLİR
Ruslar, Türkiye’yi tanıyor ve geliyor. Ancak sağlık hizmeti almak için İsrail, İsviçre, Almanya gibi ülkeleri tercih ediyorlar. Bir internet sitesiyle bu alanda danışmanlık yapan Rus Elena Harvard, “İstanbul ve Antalya’ya Rusya’dan direkt uçuşlar var, charter seferleri de yapılıyor. Vize yok, Türkiye ucuz, hastaneler, merkezler iyi, cihazları yeni. Türkiye de Hindistan, Tayland gibi tercih edilebilir. Hatta daha avantajlı çünkü daha yakın. Diş, cilt, onkoloji, kardiyoloji, ortopedi, nöroloji, estetik gibi alanlarda hastaların dikkatini çekmek mümkün” diyor.
Yazının Devamını Oku 9 Mart 2009
Kısa adı ECDC olan Avrupa Hastalıkları Önleme ve Koruma Merkezi’nden haber var: Avrupa’da grip dalgası etkinliğini artırmaya başladı. Hastalığın aktivitesi Batı Avrupa’da düşerken, Orta ve Doğu Avrupa’da yükseliyor.
Bu yakınlarda “Yolculuk Avrupa’ya” diyenlere duyurulur...
Benzer uyarıyı yine kısa adı EISS olan Avrupa Grip Gözlem Komitesi (EISS) de yapıyor. ECDC’nin son yayınladığı verilere göre, 2008’den bu yana gripten en çok etkilenen Avrupa ülkeleri ise Portekiz ve İrlanda. ECDC gribin hafife alınmamasını hatırlatıyor.
Grip kolay bulaşan ve yayılan bir hastalık. Hastanın öksürüp hapşırması ve hatta konuşmasıyla havaya dağılan virüs, 1-2 metre uzağındaki sağlam kişiler tarafından solunum yoluyla alınarak bulaşır. Bunun yanında, hastaların ağız-burun akıntılarının bulaştığı eşyalara ve yüzeylere dokunduktan sonra virüsle temas eden elin ağızla ya da buruna değmesiyle de virüs geçer. Gribe yol açan influenza virüsleri, dış ortamda (örneğin kapı kollarında, toplu taşıma araçlarındaki tutacaklarda, elektrik/asansör düğmelerinde, kreşlerde ağza sokulabilen oyuncaklar üzerinde) 48 saat kadar canlı kalabiliyor. İnsana bulaşırsa enfekte etmeye devam edebiliyor. Devamlı değişikliğe uğruyorlar. Bu nedenle grip geçirmiş bir kişi örneğin kabakulak ya da kızamıktaki gibi hastalığı geçirmekle ya da tek bir kez aşı olmakla gribe karşı uzun süreli ya da ömür boyu bağışıklık kazanamaz. Uzmanlar, ani başlayan ateş, aşırı yorgunluk, kas ağrıları, kuru öksürük gibi belirtilerin görülmesiyle birlikte hekime gidilmesini öneriyor. Grip son 15 yıldır en fazla küçük çocuklarda etkili.
Grip her yıl toplam nüfusun yüzde 5’i ile yüzde 15’ini etkiliyor.
ECDC tarafından yapılan açıklamadaya göre, 2008-2009 sezonunda laboratuvar tarafından teyit edilmiş toplam 5 bin 693 grip, yani influenza infeksiyonu vakası var. Bu vakaların 5 bin 474’ünü influenza A, kalan 219’unu ise influenza B tipi virüsler hasta etmiş. Bunlar sadece laboratuvarda tespit edilenler. Gerçek sayı ise bunun çok çok üzerinde.
Bunları unutmayın!
Hastalığın belirtileri aşırı öksürük, baş ağrısı, kas ağrıları, ateş, üşüme, yorgunluk ve zayıflık hissi.
Yazının Devamını Oku 2 Mart 2009
Kuş gribi Türkiye’nin gündeminden düştü ama dünyanın başka ülkelerinde sorun olmaya devam ediyor. Son kuş gribi vakaları Vietnam’dan bildirildi. Ajans haberlerine göre, 2003 yılından bugüne ülkede 106 kişi kuş gribine yakalanmış. 52’si bu nedenle yaşamını kaybetmiş. Enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının kuş gribi görülen coğrafyalara seyahat edenlere önerisi tavuk, ördek gibi kümes hayvanlarından uzak durmaları. Bir de grip aşısı yaptırmaları...
Aslında kuş gribi aşısı yok. Uzmanlar bu nedenle grip aşısı öneriyor. Grip aşısı kuş gribine karşı tabii ki korumuyor, ancak insanlarda hastalık yapan diğer grip virüslerinden koruyor. Dolasıyla vücudun hiç olmazsa griple direnç kaybına uğramasının önüne geçiyor. Kuş gribinin bulunduğu bölgelere gitmeden en az iki hafta önce grip aşısı yaptırın.
10 GÜNDE ATEŞLENİRSENİZ DİKKAT!
Kuş gribi virüsüyle eve dönmeniz mümkün. Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko’nun verdiği bilgiye göre seyahatten döndükten sonraki 10 gün içinde ateşlenir ve solunum belirtileri gelişirse gecikmeden enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurun. Kuş gribinin tanısı boğaz sürüntüsü örneklerinde virüs veya antijenlerin tespit edilmesiyle konur. En önemli belirtiyse 38 dereceyi aşan yüksek ateş ve kuru öksürük. İshal olabilir. Hastalık hiçbir belirti vermeden ayakta da atlatılabilir. Hastaneye yatmayı gerektirecek kadar ağır seyreden vakalarda solunum yezmezliğiyle ölüm oranı yüksek.
HASTALIKTAN KORUNMAK İÇİN BUNLARI UNUTMAYIN
Hasta hayvanlarla veya kuş gribine yol açan H5N1 virüsüyle enfekte olduğu saptanan insanlarla temas edenler, kuşkusu olanlar el hijyenine dikkat etmeli. Hasta kişinin kullandığı tabak, çatal ve kaşık gibi eşyaların ortak kullanılmamalı, yüzyüze yakın temastan kaçınılmalı, hastaya bakan kişi maske takmalı.
Yazının Devamını Oku 16 Şubat 2009
Hangi mevsimde yapılırsa yapılsın tatil dönüşü günlük yaşam temposuna uymak zordur. Bavulları açmak, yerleştirmek, çamaşırları yıkamak, yemek, işbaşı insanın üstüne üstüne gelir. Tatil dönüşü normal yaşama kolay adapte olmak, kendinizi “külkedisi “ gibi hissetmek istemiyorsanız birkaç önerimiz var..
Uzman Psikolog Şencan Çıldır’ın ilk önerisi ev temizliğinin tatile çıkmadan yapılması. Böylece tatil sonrası temizlik telaşına düşmezsiniz. Külkedisi gibi ortalığı paklarken, yorulmazsınız. Maillerinizi kontrol etmek, alışveriş ve kıyafetlerinizi düzenlemek için bir gün ayırmanızda yarar var. Diğer önemli nokta, tüm sıkıntıları tatilde çözmeyi hayal etmemeniz, beklentilerinizi azaltmanız.
TATİL PLANI SUYA DÜŞERSE!
Şu veya bu nedenle tatil yapamamak sadece işi değil tüm yaşamı etkileyebiliyor. Öncelikle çalışma motivasyonunu bozuyor. Bu isteksizlik günlük yaşama yansıyor. Yoğun çalışan, uzun süre tatil yapamayan ve dinlenemeyenlerin tükenmişlik sendromuyla karşılaşma riski daha yüksek. Kişi gerginleşir, duygusal açıdan tükendiğini hisseder. Yorgunluktan farkı, uyuyarak veya dinlenerek geçmemesidir. Tabii ki bu durum kişiye göre değişir. Yine de tatilden taviz vermeyin!
TATİL YAPIN ÇÜNKÜ...
Tatil öncelikle günlük hayatın sorumluluklarından sıyrılmamızı sağlayarak rahatlatıyor. Düşüncesi bile sıkıntıların azalmasını sağlıyor. Ruhsal, sosyal , fiziksel ihtiyaçların karşılandığı bir tatil ruh sağlığına önemli katkıda bulunur. Tatil öncesi ve sonrasını karşılaştıran araştırmalarda fiziksel şikayetlerde azalma, uyku kalitesinde artış gözleniyor. Tükenmişlik sendromu belirtilerinin azalmasına da katkıda bulunuyor.
Yazının Devamını Oku 9 Şubat 2009
Güneş gözlüğü veya koruyucu gözlük kullanmadan kayak veya diğer kar sporlarını yapmak, “kar körlüğü”ne davetiye çıkarıyor. Kar körlüğü geçici bir durum, göz damlalarıyla 24-48 saatte iyileşebiliyor. Ancak sayılı tatil günlerini böyle bir sorunla geçirmek istemiyorsanız uygun gözlüklerle önlem almanızda yarar var.
Acıbadem Göz Sağlığı Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Banu Coşar’ın verdiği bilgiye göre, kar körlüğü gözlerde şiddetli ağrı, ışık hassasiyeti ve görme bulanıklığı yapıyor. Kar körlüğünün sorumlusu ise, güneşin zararlı ultraviyole B ışınları. Bu ışınlar kısa dalga boyuna ve yüksek enerjiye sahip. Gözün şeffaf tabakası (kornea) yüzeyindeki hücreler, ultraviyole B tarafından tahrip edilebiliyor. Kayak yaparken koruyucu gözlük kullanmazsanız yüksek enerjiye sahip bu ışınlar kar körlüğü yapıyor.
GÖZLERDE YAŞARMA KEYİF KAÇIRIR
Kış aylarına ve kayak tatilinde karşılaşabileceğiniz diğer göz sorunu da soğuk ve rüzgarın yol açtığı yaşarma. Rüzgar göz yüzeyini kurutuyor. Bu kurutucu etkiye, gözyaşı bezleri daha fazla gözyaşı üreterek tepki veriyor. Bu duruma “refleks yaşarma” deniyor. Aslında refleks yaşarma, gözün kurumaya karşı normal bir savunma mekanizması. Gözlük takıldığı takdirde, refleks göz yaşarması sorunundan da kurtulmak mümkün olabiliyor. Güneş gözlüğünün sadece kayak ve diğer kış sporlarıyla ilgilenenlerin değil, şehir trafiğinde araç kullananların dahi takması öneriliyor.
Bunları unutmayın
· Karda mutlaka koruyucu gözlük takın. Gözü güneşin zararlı ultraviyole ışınlarından ve düşmelere bağlı göz yaralanmalarından korur.
· Seyahat çantanıza suni gözyaşı damlası koyun. Soğuk ve rüzgarın kurutucu etkisine karşı, gözleri bununla nemlendirmek rahatlatır.
Yazının Devamını Oku 2 Şubat 2009
Koşmak, vücut ısısını yükseltir.
Ama donma tehlikesini yüksek irtifada yaşıyorsanız bu yöntem uygun değildir. Ayrıca terleme, ısı kaybını arttırır. Koşmanın vereceği yorgunluk donmayı kolaylaştırır.
Donma en sık dağcılık gibi sporlarla uğraşanlarda görülüyor. Yerleşim merkezlerinde ise çok soğuk kış aylarında evsizlerin, tek başına yaşayan, bakıma muhtaç, yeterli ısıtmadan yoksun yaşlıların başına geliyor. Şiddetli soğuk sonucu hücrelerin, dokuların hasar görmesine donma deniyor. İlkyardımı bilmek ve doğru uygulamak hayat kurtarıyor.
Donmada ilkyardım
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Aile Hekimliği Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hülya Akan’ın verdiği bilgiye göre, beden iç ısısı 35 derecenin altına düştüğünde, vücut ısısını korumaya çalıştığı için kişi titremeye başlıyor. Vücut ısısı düştükçe titreme kayboluyor. Donmanın derecesi ilerledikçe, bilinç bulanıklığı, yargılama ve değerlendirmede bozukluk, uyku hali, nabız ve solunum hızında azalma, kalp atımında düzensizlik gelişiyor, refleksler yok oluyor. Daha ileri düzeydeyse tansiyon düşüyor, hasta komaya giriyor.
Donma vakasıyla karşılaştığınızda ilk amacınız kişiyi en yakın sağlık kuruluşuna ulaştırmak olmalı. Kişinin bir süre daha soğuk ortamda bulunması gerekiyorsa, dokularını ısıtmayın. Çünkü tekrar donan doku daha fazla hasar görür. İyileşme olasılığı ortadan kalkar. Donmuş dokuyu ısı kaynağına direkt maruz bırakmak daha
fazla zarar verir.
Yazının Devamını Oku