Kitap, siyasal iktidarın seçimle değiştiği 1950’den başlayarak, demokratik sistemin üçüncü kez kesintiye uğradığı 1980’e uzanan dönemi kapsıyor.
Nâzım Hikmet’in hapiste başlattığı açlık grevi ve sonrasında gelişen olayları özetleyip iktidar değişimiyle çıkartılan genel af sonrası özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan ‘Af’ maddesiyle başlayan kitap, siyaset gündeminden kültür sanata, popüler kültürden değişen hayat tarzlarımıza pek çok durağa uğruyor. Almanya’ya işçi göçünden aranjmanların ortaya çıkışına, Zeki Müren’e ‘Sanat güneşi’ unvanının nasıl verildiğinden ‘Garip’ ve ‘İkinci Yeni’ şiir hareketinin nasıl çıktığına, ‘İhtiras Tramvayı’nın ünlü yazarı Tennessee Williams’ın Cağaloğlu Hamamı’ndan geçen hikâyesine kadar renkli bir tarih. Siyasetin geçirdiği evriminden gündelik hayatın küçük zevk ve alışkanlıklarındaki değişime kadar, geçmişten alınan mirasla bugüne bırakılanlar arasındaki dengeyi araştıran çalışmanın kültür sanat maddelerinden bir seçki...
Tekrarlı formlardan oluşan, içi boş, helezonik bir yapı olan ‘Gate of Zero’, kişinin dünyevilikten sıyrılıp öze ulaştığı sıfır noktasına işaret ediyor. Bu nokta, gündelik hayatın getirdiği endişelerin ve bireysel hırsların terk edilmesiyle tinsel bir özgürleşmeye açılan kapı. Adaya kalıcı olarak kazandırılan heykel, inziva merkezine ayak basan ziyaretçiler için geçit işlevi görüyor.
Yapıtlarında Mevlana’nın “birden bütüne felsefesi”nden yola çıktığını söylüyor. Yapıtlarında parçadan bütüne varmayı dert edinen sanatçı heykellerinde ortaya koymaya çalıştığı sorunun dünyanın başka bir yerinde, başka birinin sorunu olabileceği düşüncesine vurgu yapıyor. Hem içsel anlamda hem de üretim biçimi olarak, her bir birim elemanı birbirinin aynısı ve bir araya geldiklerinde bir bütünü oluşturuyorlar. Bodufushi Adası için özel olarak tasarladığı ‘Gate of Zero’ heykeli de sıfır noktasının ve birden bütüne anlayışının bir tezahürü.
Bir Türk sanatçının tasavvuf düşüncesinden yola çıkarak yaptığı eserinin dünyanın bir ucuna kalıcı olarak yerleştirilmesi büyük gurur.
Kent meydanlarına köfte, simit, karpuz heykeli koyan yöneticilere örnek olsun.
ONLİNE MÜZAYEDELER REKOR GETİRDİ
DÜNYANIN önde gelen müzayede evleri 2021 yılını rekor satışlarla kapattı. Sotheby’s, yaptığı açıklamada 2021’de 7.3 milyar dolarlık (95 milyar TL) sanat eseri sattığını belirtti. Bu rakamla müzayede evi 227 yıllık tarihinde rekor kırmış oldu. Sotheby’s bu yıl yaklaşık 20 müzayede ile 2020 sonuçlarını yüzde 71 oranında geride bıraktı. 2021’in en önemli müzayedesi Harry Macklowe’un koleksiyonunun satışıydı. Sadece bu satışın ilk partisi 676 milyon dolar hasılat elde etti. Satışın ikinci partisi mayıs ayında sunulacak.
İlk yayımlanışının üzerinden neredeyse 20 yıl geçmiş gazeteci yazar Mehmet Nuri Yardım’ın ‘Edebiyatımızın Güleryüzü’ kitabının.
Bir olay, kişi veya düşünce üzerine, zekâ inceliğine, bilgiye dayanan, kısa ve anlamlı söz söyleme sanatı olarak tarif edilen nükteleri derlediği kitabının yeni basımı yapıldı.
Mehmet Nuri Yardım, ince eleyip sık dokuyarak iki yüzden fazla şair, müzisyen, devlet adamı, yazar ve düşünürün hayatından nükteli anları ve anıları derleyip bu eserde bir araya getirmiş.
Çok sert tartışmaların, sataşmaların, hatta fiziki kavgaya varan olayların da yaşandığı edebiyat tarihimizde bu kez gülümseyerek dolaşacaksınız. Kitabı yeniden okurken küçük bir tadımlık seçki yaptım:
Raskolnikov da var aralarında Zebercet de. Bir yanda Çalıkuşu Feride’yi görüyorsunuz diğer yanda Emma Bovary. Hafize Ana’nın koluna girmiş Eugenie Grandet. İnanılmaz renkli görüntüler.
Son dört yıldır düzenleniyormuş okulda bu festival. Okulun edebiyat öğretmeni, şair Ercan Yılmaz’ın yönlendirmesiyle hayata geçirilmiş.
2012 yılında Maltepe Üniversitesi ve Roman Kahramanları Dergisi’nin girişimiyle kutlanmaya başlanmıştı 21 Aralık ‘Dünya Roman Kahramanları Günü’ ve aynı hafta ‘Dünya Roman Kahramanları Edebiyat Festivali’.
Türkiye’deki çeşitli okullarda da kutlanıyor son yıllarda.
Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, davet ettiği bir grup gazeteci ve köşe yazarına burada gerçekleştirilecek dönüşümü nasıl yapacaklarını anlatıyor. 100 yıldan fazladır faaliyet gösteren İstanbul’un ‘günah semti’, Red Light’ı, gri metal kapısını bir daha açılmamak üzere kapatıyor.
Galataport’un açılmasıyla birlikte bölgenin cazibesinin arttığı bir gerçek.
Üç sokakta toplam 42 ev var ve bunların 37’si Matild Manukyan’ın varislerine ait. Evlerin hemen hepsi yıkık dökük. İçlerinde iki tescilli yapı, iki sinagog ve bir kilise var.
Başkan
Sokakta pek çok ‘Kürklü Kişi’ olduğundan, önce ona Tom Jones adını veriyorlar. Terk edilmiş bir yavru kedi olduğu için ona uygun gördükleri bu isim, Henry Fielding’in ünlü roman kahramanının adıdır.
Tom Jones’un asıl ünü ismini aldığı roman kahramanından ya da onun bir roman kahramanına dönüşmesinden gelmiyor ama. Büyük yazara, Vladimir Nabokov’a ünlü romanı Lolita’yı yazarken ilham vermesinden geliyor.
May Sarton ve Judy Matlack, 1950’lerin başında kiracısı oldukları evi ünlü yazar Vladimir Nabokov ve eşi Vera’ya kiralarlar. Onlar da evde kaldıkları sürece Tom Jones’u el üstünde tutulan bir pansiyoner olarak kabul etmeye memnuniyetle razı olurlar.
Nabokov kısa süreliğine kiraladığı evin çalışma odasına rahat bir koltuk yerleştirir ve onun üzerinde yarı uzanır halde yazarmış yazılarını.
Hayatı ve sanatı en çok merak edilen isimlerin başında gelir Abdülmecid Efendi. Sultan Abdülaziz’in saltanatı sırasında doğan ilk oğlu Abdülmecid Efendi sanat ortamlarında derin izler bırakmış, resim, hat, müzik ve edebiyat alanlarında pek çok sanatçının ve kurumun hamiliğini üstlenmiş, kendisi de önemli bir ressam. Sanatçılığı kadar tarihi kişiliği de önemli. Osmanlı’nın son veliahtı ve son halifesi olan Abdülmecid Efendi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin seçtiği ilk ve tek halife.
Abdülmecid Efendi 1926 tarihli bu otoportre ile 1927’de Paris Salon sergisine katıldı. Musee Massena Koleksiyonu’nda yer alan resim ilk kez Türkiye’ye geliyor.
Hayatının yaklaşık 50 yılını şehzade, dört yılını veliaht, 16 ayını halife olarak, son 20 yılını ise sürgünde geçirdi. 76 senelik ömründe mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet olmak üzere üç rejime tanıklık etti, iki dünya savaşı yaşadı. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanıp tarihe karışmasına bizzat şahit oldu.
3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen kanunla halifeliğin kaldırılmasıyla Osmanlı hanedanı yurtdışına çıkartılmış, Abdülmecid Efendi de önce İsviçre’ye gitmiş, daha sonra Fransa’nın Nice şehrine, ardından da Paris’e yerleşmişti ve 1944 yılında burada vefat etti.
Sabancı Holding’in desteğiyle açılacak olan sergi, SSM’nin koleksiyonu, devlet kurumları, özel müze ve galeri koleksiyonları, aile koleksiyonları ve üniversite koleksiyonlarının yanı sıra hayatının son 20 yılını geçirdiği Fransa’daki 2 müzeden seçilen eserlerden ve belgelerden oluşuyor.
Üretmekte direnen, teslim olmayan, yakın tarihin karanlık günlerinden nasibini fazlasıyla alsa da yaşam sevincini ve mizah duygusunu hiç kaybetmeyen...”
Geçim sıkıntıları, tutuklanmalar, polis takipleri, hapisler ve üretmekle geçen dolu dolu bir hayat.
Parasızlık yüzünden sık değiştirilen evlerden birinin kiralanma macerasında yakın dostu, karikatürün büyük ustası Oğuz Aral giriyor devreye. Cihangir’de bulduğu kiralık daire için kontrat yapmaya gittiğinde ev sahibi tek başına gelmiş bir kadını gözü tutmamış olacak ki kefil istiyor. Seçkin Selvi de Oğuz Aral’ı telefonla arayarak kefil olması için çağırıyor. Oğuz Aral atlayıp geliyor hemen ama yanında nüfus kâğıdı yok.
“Nüfus kâğıdım yok ama siz benim çizdiğim Utanmaz Adam karikatürlerini biliyor musunuz?”