Paylaş
Sokakta pek çok ‘Kürklü Kişi’ olduğundan, önce ona Tom Jones adını veriyorlar. Terk edilmiş bir yavru kedi olduğu için ona uygun gördükleri bu isim, Henry Fielding’in ünlü roman kahramanının adıdır.
Tom Jones’un asıl ünü ismini aldığı roman kahramanından ya da onun bir roman kahramanına dönüşmesinden gelmiyor ama. Büyük yazara, Vladimir Nabokov’a ünlü romanı Lolita’yı yazarken ilham vermesinden geliyor.
May Sarton ve Judy Matlack, 1950’lerin başında kiracısı oldukları evi ünlü yazar Vladimir Nabokov ve eşi Vera’ya kiralarlar. Onlar da evde kaldıkları sürece Tom Jones’u el üstünde tutulan bir pansiyoner olarak kabul etmeye memnuniyetle razı olurlar.
Nabokov kısa süreliğine kiraladığı evin çalışma odasına rahat bir koltuk yerleştirir ve onun üzerinde yarı uzanır halde yazarmış yazılarını.
Tom Jones’un bundan sonra Nabokov ile ilişkisini ve üzerindeki etkisini şöyle anlatıyor May Sarton:
“Tom Jones da kısa zamanda, Nabokov’un göğsünde dehanın tam kalbine yerleşmesi, orada patilerini iyice açıp germesi, keyifle mırıldaması ve bazen de -hazzının nesnesi için biraz acı verici olsa da- onu hamur gibi yoğurmasına izin verildiğini anlamış. Lolita’nın o yıl hayal edilmekte olduğunu ve Tom Jones’un varlığının o nefsani dünyanın yaratılmasıyla bir ilgisi olabileceğini düşünmek hoşuma gider. Her ne olursa olsun, Tom Jones için bu, mükemmel yemekler ve ince tutkularla geçen bir yıl oldu.”
Sadece adıyla değil ev arkadaşlığı ve verdiği ilhamla da edebiyat tarihine geçmiş Tom Jones. Arkasındaki gerçek hikâyeyi bilince ‘Kürklü Kişi’ romanını başka türlü okuyor insan. Kitap, Semih Lim çevirisiyle Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı.
İKİ KEZ FİLME ALINDI
20. yüzyılın en tartışmalı romanlarından biri olan ‘Lolita’ 1955’te yayımlandı. 1962’de Nabkov’un kendi senaryosundan Stanley Kubrick tarafından sinemaya uyarlandı. Filmin önemli rollerinde James Mason, Shelley Winters, Peter Sellers ve Sue Lyon vardı. Roman ikinci kez 1997’de Adrian Lyne tarafından filme alınmış ve önemli rollerinde Jeremy Irons, Melanie Griffith, Dominique Swain ve Frank Langella oynamışlardı.
BÖYLE ALINIR HEYKEL KARARI
GEÇEN aylarda Denizli’de Merkezefendi Belediyesi’nin sağlık çalışanları için inşa ettiği Sağlık Parkı’nda yer alan heykeller tartışmaya neden olmuş ve gelen tepkiler üzerine kaldırılmıştı.
Kent merkezlerine yapılan karpuz içinde çocuk, köfte, çay, simit heykelleri sıkça gündeme geliyor. Yerel yönetimlerin hiçbir estetik kaygı gözetmeksizin, ben yaptım oldu mantığıyla diktikleri heykeller bunlar.
En son Bursa Nilüfer Belediyesi’nin koronavirüs pandemisi döneminde hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının anısını yaşatacak bir parka yerleştirilecek sanat yapıtı için bir yarışma düzenlediğini okudum.
Yeni bir heykel haberi duyunca endişelenmemek elde değil.
Yarışmanın şartlarını ve jüriyi görünce içime su serpildi:
“Koronavirüsü pandemisi sürecinde görevi nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının anısını geleceğe taşımak, onların mücadelesini kamusal alanda görünür kılmak ve bunu da özgün bir sanat eseriyle yapmak amacıyla düzenlenen yarışma, ulusal çapta bütün sanatçılara açık.
Yarışma jürisi ise heykeltıraş Nilüfer Ergin Doğruer başkanlığında; mimar Hakan Demirel, sanatçı İnci Eviner, sanat tarihçi Ali Kayaalp, küratör Bige Örer, sanat tarihçisi Zeki Çoşkun, mimar ve sanatçı Sinan Logie, sanatçı Dilek Winchester, Nilüfer Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Nejla Aslan, Nilüfer Belediyesi Kentsel Tasarım Danışmanı ve peyzaj mimarı Aslıhan Ayradilli ile Türk Tabipleri Birliği COVID-19 İzleme Grubu Üyesi Kayıhan Pala’dan oluşuyor.”
Yarışmaya katılmak isteyen sanatçıların, projelerini 7 Ocak 2022 saat 17.00’a kadar teslim etmeleri gerekiyor. Seçilecek eser Dr. Refik Saydam adı verilecek parka yerleştirilecek. 18 Ocak’ta sonuçlanacak yarışmada birincilik ödülü 60 bin TL, ikincilik ödülü 40 bin TL, üçüncülük ödülü 30 bin TL. Ayrıca üç sanatçıya da 10’ar bin liralık mansiyon ödülü verilecek.
Heykelin konacağı parkın peyzajı da kamusal mekân ve hafıza arasındaki ilişkiye bütüncül bakabilmek adına, sanatçının görüşü alınarak yapıtla uyumlu bir şekilde gerçekleştirilecekmiş.
Umarım heykel dikme konusunda diğer belediyelere ve kamu kurumlarına örnek olur.
40 YILDIR KENDİ YENİ YIL KARTINI HAZIRLIYOR
SİMLİ, ışıklı, müzikli yeni yıl kartları da hayatımızdan çıkıp gitti ve dijital dünyanın sonsuzluğuna yerleşti. Artık kimse o kartları birbirine fiziki olarak göndermiyor ya da vermiyor.
Bir kişi tanıyorum yeni yıl kartı geleneğini sürdüren. Sinema ve televizyoncu, yazar Korkut Akın.
Tam kırk yıldır kendi tasarladığı yeni yıl kartlarını dağıtıyor. Öyle postayla da göndermez, elden verir.
1983’ün yılbaşında aşk için tasarlamış ilk kartını. Ondan sonra her yıl sürdürmüş bu tutkusunu.
Kırkıncı yılda hepsini bir arada izleyebileceğimiz bir yanıyla kişisel, bir yanıyla toplumsal belleğimizi yansıtan bu kartlardan bir de sergi açıyor şimdi.
‘Yaşama Posta’-Yeni Yıl Kartları 40. Yıl Sergisi, 21 Aralık–09 Ocak 2022 tarihleri arasında Schneidertempel Sanat Merkezi’nde olacak.
“Biraz önsezi, biraz niyet okuma, belki biraz rüya görme, birazdan çokça da gidişatı izleme. 83 milyonda bir sorumlulukla yaptığım davetler. Yolunuz yolumuzla kesişirse sizin de bir yeni yıl kartınız olur. Ben her yıl hazırlıyorum, sizin için de bir tane ayırırım” diyor Korkut Akın.
Kırk yıllık bir tutkunun ürünlerini görmek, bu yıl için tasarladığı kartı almak için sergiye uğrayabilirsiniz.
Paylaş