YAYIN dünyası bir yandan dövize bağlı olarak artan maliyetler nedeniyle zorluklar yaşarken, bir yandan da bir türlü önüne geçilemeyen korsan yayınla mücadele ediyor. Ay başında ‘acil’ koduyla bir çağrı yapmışlar ve “Devlet, birçok sektöre uyguladığı gibi, yayıncılık sektörüne destek ve teşviklerini artırmalı, dövize bağlı olarak aşırı yükselen hammadde ve telif maliyetlerimiz için acil ek kaynak yaratmalıdır” diyerek sorunlarını ve çözüm önerilerini maddeler halinde dile getirmişlerdi.
Yıllardır değişmeyen en önemli sorunlarının başında korsan yayın geliyor. Büyük bir emek hırsızlığı korsan yayıncılık. Ve bir türlü önü kesilemiyor.
SARAMAGO VE OĞUZ ATAY DA VAR
Telif hakları ihlallerine karşı yoğun bir mücadele sürdüren Yayıncılar Meslek Birliği (YAYBİR), 2021 yılı korsan yayın raporunu açıkladı.
Kurgu, kurgu dışı kitaplarda 2021’de en çok korsana düşen, kitapları en çok basılan yazarlar sıralamasında üç kitapla Gülseren Budayıcıoğlu ilk sırada yer alıyor. Kitapları çok satan Budayıcıoğlu, korsanların da gözdesi durumunda. Onu iki kitapla Jose Saramago ve Jose Mauro de Vasconcelos takip ediyor.
Budayıcıoğlu
‘Gulyabani’ler çağa ayak uydurdu ve halen aramızdalar. En son geçen yıl tekrar basımı yapılan ‘Hakka Sığındık’ romanı da bunun kanıtıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan sıkıntıları ve hemen ardından ortaya çıkan İspanyol Gribi’nin yol açacağı tahribatı alabildiğine canlı bir şekilde anlattığını okuduk. Sanki içinde bulunduğumuz durumu anlatır gibiydi.
Gürpınar’ın yazdıkları, üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen güncelliğini korusa da biz onun emaneti olan ev müzesini çoktan unuttuk. 80 yıllık hayatının son 30 yılını geçirdiği, kitaplarını yazdığı Heybeliada’daki evini çürümeye bıraktık.
Uzun süredir kapalı olan Hüseyin Rahmi Gürpınar Müze Evi’nin açılması için ada sakinleri ve edebiyatseverler çeşitli girişimlerde bulunmuştu. Ancak önemli bir adım atılmış değil. Bunlardan biri de Heybeliada’da yaşayan Türkçe öğretmeni Nihan Aydar’ın change.org’da ‘Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi Müze Olarak Açılsın’ başlıklı imza kampanyasıydı. Pek çok haber yapıldı, yazılar yazıldı müzenin tekrar açılması, kaderine terk edilmemesi için ama henüz ciddi bir adım atılmış değil.
Bırakın görkemli bir müze evi çürümeye terk etmeyi, sanatçılarımızın, edebiyatçılarımızın yaşadıkları, ürettikleri evleri bulup en azından bir plaket çakmak için iğneyle kuyu kazar gibi arşivlerde belge aramamız gerekir. Ne yazık ki biz bürokrasinin ve kurumların ağır işleyen çarklarının arasında parçalanmasına, yağmalanmasına, çürümesine göz yummuşuz.
Tam adıyla ‘Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı’ cinsellikten ahlak anlayışına, ilişkilerdeki ikiyüzlülükten kıskançlıklara, ünlülerin sakıncalı seks skandallarından teknolojiyle değişen cinselliğe kadar geniş bir alanda hayatımızın ‘sakıncalı’ bölgelerinde dolaşıyor. “Ben bu kitabı başkalarının özel hayatını sorgulamanız için değil, kendi özel hayatınıza ve beyninize göz atmanız için yazdım” diyor Baykam. Bu cesareti gösterebilecekler için yazdığı kitabını Piramid Sanat’taki eserlerinin arasında konuştuk.
- Cinsellik Bedri Baykam’ın sanatında hep merkezde oldu. Neden?
Aslında bu sorunun yanıtı sansürsüz olarak çok kolay: Cinsellik üç yaşımdan beri merkezde, yeni değil! Üstelik ben bunu, hadi diyelim 11 yaşımdan beri, günah veya ayıp bir şey olarak görmediğim için, bundan güzel şekilde etkilendiğimi, keyif aldığımı gizlemeye gerek görmedim. Sonuçta bu serbest bakış önce ergenlik çağından itibaren özel hayatıma, sonra seyrettiklerime, daha sonra yaptığım resimlere, çektiğim fotoğraflara, kitaplarıma yansıdı. Aslında cinsellik herkesin hayatının merkezinde veya kafasının içindeki ana konu, ama bunu örtbas etmeyi tercih ediyorlar. Özgür beyinlerin ise işlerine olumlu yansıyor. Allah’tan tarihte yalnız değilim!
-
Önemli kutlamalardan biri de Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek. Nâzım Hikmet Kültür Sanat Vakfı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilecek anma programında Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ‘Nâzım 120 Yaşında’ belgeselinin gösterimi yapılacak ve ardından Fehat Livaneli Orkestrası eşliğinde Serenad Bağcan, Nâzım şarkılarını seslendirecek.
Nebil Özgentürk’ün altıncı Nâzım belgeseli bu.
Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın işbirliği ile hazırlanan belgeseli diğerlerinden ayıran özelliği dökü-drama tarzında çekilmiş olması.
Özgentürk, belgeseli bu kez tek kişilik bir oyun gibi kurguladığını söylüyor: “Ne yaşadığını, nasıl yaşadığını kendisi anlatsın istedim. O yüzden dramayı seçtim. 120 yaşına gelmiş bir büyük edebiyatçıya ülke olarak yaptığımız haksızlıklar ve hukuksuzlar karşısında insan çok etkileniyor. Bunları ondan dinleyelim istedim.”
Nâzım’ı Şahin Sancak’ın canlandırdığı belgeselde makyaja büyük önem verilmiş ve bu alanın en önemli isimlerinden Derya Ergün’le çalışılmış.
SİNEMA FİLMİ GİBİ
Toplam 50 dakika süren belgeselin Türkiye çekimleri; Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın içinde yer alan Nâzım Hikmet Anı Odası, Beykoz Kundura Fabrikası, Büyükada, TÜRVAK Sinema Müzesi’nde yapılmış.
Sizi Abdülmecid’in ve yaşadığı dönemin çok iyi anlatıldığı Emirgân’daki bu doyurucu sergiden alıp Dolmabahçe’ye, Milli Saraylar Resim Müzesi’ne götürmek istiyorum. Zamanla adının silindiği, başkasına mal edilen bir tablosunu göstermek için.
Tablonun hikâyesini Mızmız Dergisi’nin kasım sayısında Haluk Oral anlatıyor.
Koleksiyoner, yazar ve araştırmacı Oral, ‘Ressamı Kaybeden Tablo’ yazısında tablonun izini sürerken Abdülmecid Efendi’nin başka bir yönünün de altını çiziyor. Turan ülküsünün peşindeki Abdülmecid’in.
‘Türklerin ilk büyük milli şairi’
Müzayede dünyası yeni yıla oldukça hızlı bir giriş yapıyor ve Türkiye’deki ilk müzayede, rekor bir açılışla başlıyor. Artam Antik A.Ş. tarafından düzenlenen müzayedede Türk figür resminin büyük ustası Neşet Günal’ın ‘Duvar Dibi’ adlı eseri 3 milyon 300 bin lira açılış fiyatıyla satışa sunuluyor. Tuval üzerine yağlıboya, imzalı, 1981 tarihli ve 138x190 santimetre ebatlarındaki eser Günal’ın başyapıtları arasında gösteriliyor. Geçen yılın rekoru yine Neşet Günal’daydı ve sanatçının ‘Testili Kız’ adlı 127x54 santimetre boyutlarındaki eseri 1 milyon 680 bin liraya satılmıştı.
“Resimde insanı temel unsur alma gereğine iyice inandım, tek çıkış yolu bu idi. Fakat inanarak, içtenlikle, insanı insan olarak yaşayarak...” diyen Neşet Günal, toplumcu gerçekçi resim anlayışının da en önemli ismi.
İlk haber 2020’nin son günlerinde Zonguldak’tan geldi.
Alaplı’da kaportacılık yapan Yavuz Öztürk, elinde bulunan tabloların Vincent Van Gogh’a ait olduğunu savunmuş.
Haberde halen çalıştığı atölyesinde tamir ettiği arabalara dayadığı ve milyon dolarlar edebileceğini iddia ettiği tabloları anlatıyor tek tek.
Uzun yıllar İstanbul Maslak Oto Sanayi’de kaporta işi yapan Öztürk, tabloları çeşitli müzayedelerden aldığını söylüyor.
Tabloların Van Gogh’a ait olduğuyla da sınırlı kalmıyor iddiası, yağlıboyanın üzerinde bulunan bir saç telinin de sanatçıya ait olduğunu söylüyor.
Haberin bir yerinde de tabloları eskici pazarında bulunan bir Fransız arkadaşından aldığını belirtiyor.
Yılın en yüksek fiyatlı eseri Neşet Günal’a ait oldu. Sanatçının, 368. Müzayede’de sunulan ‘Testili Kız’ adlı tuval üzerine yağlıboya eseri 1 milyon 680 bin TL’ye satıldı. İkinci sırada Türk resminin yaşayan en önemli ustalarından Mehmet Güleryüz’ün ‘Red Forest (Kızıl Orman)’ isimli tuval üzerine yağlıboyası yer aldı. 1989 tarihli eser 1 milyon 260 bin TL’ye alıcıya ulaştı.Artam Antik A.Ş.’nin Artnet veri tabanından faydalanılarak oluşturduğu dünya listesi ve kendi satışlarından yola çıkarak oluşturduğu Türkiye listesine göre 2021 yılının en pahalı eserleri:
DÜNYANIN EN PAHALI 10 ESERİ
Pablo Picasso, ‘Femme assise prés d’une fenêtre (Marie-Thérèse)’, (1932)
Christie’s New York’un 13 Mayıs’taki satışında Picasso’nun sevgilisi Marie-Therese’i resmettiği tablosu 103.4 milyon dolara (1 milyar 372 milyon TL) satıldı. Bu satış rakamıyla, 2021’in en pahalı eseri oldu.
Jean-Michel Basquiat, “In This Case”, (1983)
Listenin ikinci sırasında yine Christie New York’un gerçekleştirdiği bir satış görülüyor. 2021 adeta