Dr.Başak Demiriz

2012’de sadece dilek dilemeyin, bu kez niyet edin

30 Aralık 2011
Bu yılbaşında yine birçok dileğimiz var. Peki bunların gerçekleşmesini nasıl sağlayabiliriz?

Danışan: 2012’de daha mutlu ve sağlıklı olabilmek için bazı kararlar aldım. Aslında her yıl böyle bir liste yapıyorum ama sürdürmem çok uzun sürmüyor.
Dr. Başak: Listenizde neler var?
Danışan: Her yıl yapmak istediğim üç şey: Kilo vermek, daha fazla spor yapmak ve kendime bir hobi bulmak...
Dr. Başak: İnsanlar her yılbaşında hayatına yeni bir sayfa açmak istiyor ve buna benzer kararlar veriyor.
Danışan: Veriyoruz da sonunu getiremiyoruz. Asıl uygulayabilmek ve sürdürebilmek önemli.
Dr. Başak: Doğru söylüyorsunuz, ömür boyu uygulayabiliyor olsaydık, her yıl başında yeniden böyle kararlar vermek zorunda kalmazdık. Araştırmalara göre, kişilerin yarısı altı aydan sonra, hazirana doğru, bu kararlarından yavaş yavaş vazgeçmeye başlıyor. Buna rağmen bu kararları alıp kendine hedef belirlemek, hiç almamaktan daha iyi.
Danışan: Neden kararlarımıza sadık kalamıyoruz? Nerede yanlış yapıyoruz?

Yazının Devamını Oku

Çocuğum içki mi içiyor?

23 Aralık 2011
Çocuklarda alkole başlama yaşının 11’e kadar düştüğünü biliyor muydunuz?

Danışan: Oğlumun içki içtiğinden şüpheleniyorum ve çok korkuyorum.
Dr. Başak: Oğlunuz kaç yaşında?
Danışan: Daha yeni 15 oldu. Geçen gün eve geldiğinde sanki alkol kokusu alır gibi oldum, sordum ama inkar etti.
Dr. Başak: Koku aldıysanız haklı olma ihtimaliniz çok yüksek.
Danışan: Bu kadar küçük yaşta, güpegündüz, bunu yapmış olduğuna inanamıyorum.
Dr. Başak: Yeşilay’ın araştırmalarına göre 2006 yılı itibariyle alkole başlama yaşı 11’e kadar düşmüş. Bana danışan anne-babalardan da öğrendiğime göre ergenlerde alkol kullanımı çok yaygın. Genellikle okul çıkışlarında bir yerlere gidip veya evlerde ders çalışma bahanesiyle toplanıp içiyorlar. Bu sanıldığından daha ciddi, tehlikeli ve gerçek bir problem.
Danışan: Bence de çok tehlikeli. Bir arkadaşım, “Merak etme, bir hevestir geçer” dedi ama ben öyle düşünmüyorum.

Yazının Devamını Oku

Çalışan annenin vicdan azabı

16 Aralık 2011
Hem çalışıp hem iyi anne olmak kolay olmasa da çalışmak, sağlıklı çocuklar yetiştirmek için engel değil.

Danışan: Anne olduktan sonra işe dönmem çok zor oldu. Kızım altı aylık olana kadar evdeydim, geçen hafta işbaşı yaptım. Ama iyi mi yaptım bilemiyorum. Çok vicdan azabı yaşıyorum.
Dr. Başak: Çalışan annelerin çoğu bu bahsettiğiniz duyguları yaşıyor. Çünkü çocuğu için en iyisini istiyor ve hangisi daha iyi, karar vermekte zorlanıyor. Çalışan annelerin çok daha fazla olduğu Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da bu konu bilimsel metotlarla sürekli olarak araştırılıyor.
Danışan: Araştırmalar ne söylüyor?
Dr. Başak: Çalışan annelerin çocuklarıyla, çalışmayan annelerin çocuklarının fiziksel, duygusal ve zeka gelişimlerini karşılaştıran son araştırmalar, annelerin işe dönmelerinden çocukların zarar görmediğini gösterdi. Bu sonuçlar binlerce çalışan annenin daha rahat nefes almasını sağladı.
Danışan: Bunu bilmek benim de içimi çok rahatlatır. Çünkü tam tersini söyleyen haberler de okumuştum.
Dr. Başak: Haklısınız. Çocuklar arasındaki farklılıklara bakıldığında çocuğun hayatındaki tüm faktörler göz önünde tutulmazsa, sonuçlar bizi yanıltabilir. Çünkü çocuğun hayatını değiştiren sadece annenin işe gidiyor olması değildir. Aile ilişkileri, ailenin giderleri, annenin-babanın ruhsal durumu gibi birçok konu çocuğun hayatında etki yaratır.
Danışan: Yani anne işe gitse de gitmese de çocuğu etkileyen daha önemli faktörler mi var?

Yazının Devamını Oku

Flört etmek öğrenilebilir mi?

9 Aralık 2011
Birileriyle tanışmakta güçlük çekiyorsanız, karşı cinsinize nasıl yaklaşacağınızı bilemiyorsanız, sosyal kaygı yaşıyor olabilirsiniz.

Danışan: Ne zaman birini beğensem
donup kalıyorum. Ona doğru baka-mıyorum, onunla konuşamıyorum. Hatta o yokmuş gibi davranıyorum. Örneğin geçen hafta şirketin kafeteryasına gittim. Tam karşıma çok hoş biri oturdu. Arada bir bana bakıyordu. O kadar heyecanlandım ki kafamı önümden kaldıramadım.
Dr. Başak: O an aklınızdan neler geçti?
Danışan: “Rezil oldum. Eminim kızarmışımdır da. Kızardığımı gördüyse iyice küçük düştüm” diye düşünüyordum.
Dr. Başak: Onunla tekrar karşılaştınız mı?
Danışan: Evet. Dün bizim kata geldi ve yanımdaki masada oturan arkadaşımla sohbet etti. Ben yine o yokmuş gibi davrandım.
Dr. Başak: Nasıl davranmak isterdiniz?

Yazının Devamını Oku

Boşanma sırasında çocuğunuza nasıl destek olabilirsiniz?

2 Aralık 2011
Boşanma ailenin her ferdi için zor bir süreçtir. Çocuğunuzun bu süreci kolay ve sağlıklı geçirebilmesi için yapmanız ve yapmamanız gerekenleri biliyor musunuz?

Danışan: Eşimle boşanmaya karar verdik ama beni en çok çocuklarım endişelendiriyor. Onlara nasıl söyleyelim, ne zaman söyleyelim? Nasıl davranırsak zarar görmezler? Aklımda yüzlerce soru var.
Dr. Başak: Haklısınız. Bu zor dönemde çocuklarınıza nasıl yaklaşacağınızı planlamak ve onlara doğru cevaplar vermek çok önemli. Çocuklar, boşanma sırasında genellikle üç duygu yaşarlar: Korku, kızgınlık ve üzüntü. Boşanma sürecini ve sonrasını doğru yönetebilirseniz, bu duyguların derinleşmesini ve hayatlarını olumsuz etkilemesini önlemiş olursunuz. Size bu konuda yardımcı olabilmek ve çocuklarınızın kolay ve sağlıklı bir uyum sürecinden geçebilmesi için ‘yapılacaklar’ ve ‘yapılmayacakların’ listesini vereceğim.

Yapılması gerekenler

1- Boşanma kararını anne ve baba mümkünse beraber açıklamalı. Böylelikle çocuğun soracağı sorulara her ikisi de aynı şekilde cevap vermiş olur. Ayrıca boşanma isteğinin sadece bir tarafın değil her ikisinin de ortak kararı olduğunu vurgulamak çok önemlidir. Aksi takdirde, çocuk ikisinden birini sorumlu tutup suçlar.
2- Boşanma kararının değişmeyecek bir karar olduğu net bir dille anlatılmalıdır ki çocuğun içinde hep bir umut olmasın.
3- Boşanma kararında çocuğun hiçbir suçu olmadığı anlatılmalıdır. Çocuk, yapabileceği bir şey olmadığını bilmelidir.
4- Çocuklar uzun bir süre daha aynı soruları sormaya devam edebilir. Sabırlı olmak ve onlara aynı tutarlıkla cevap vermek gerekir.

Yazının Devamını Oku

Bütün suç senin!

25 Kasım 2011
Eşinizle, arkadaşınızla ya da patronunuzla konuşurken, çıldıracak gibi oluyor musunuz? Peki, hep onlar mı suçlu?

Danışan: Eşimle kavgalarımız son zamanlarda çok arttı. Aslında eşim iyi bir insandır, iyi bir babadır. Ne var ki, uzun zamandır hiç geçinemiyoruz. Aslında severek evlendik ama o kadar çok didişiyoruz ki artık sevgi de kalmadı. Çocuklarımız olmasa belki çoktan ayrılırdık.
Dr. Başak: Birçok karı koca gibi siz de çocuklarınız için evliliğinizi sürdürmeyi deniyorsunuz ama bir yandan da hiç geçinemiyorsunuz, öyle mi?
Danışan: Evet, çocuklar da her şeyin farkında, evin içinde devamlı bir huzursuzluk var. Çünkü artık kavga etmeden konuşamıyoruz.
Dr. Başak: Etrafımızdakilerle sağlıklı iletişim kurabilmek, sadece kendimizi doğru ifade edebilmekle kalmıyor, karşımızdakini dinleyebilmek de ayrı bir beceri istiyor. Bunu doğru şekilde yapmanın ne kadar zor olduğunu ancak yapamadığımızda anlıyoruz. Zaten o zaman ciddi problemler ortaya çıkmaya başlıyor. İster kadın-erkek ilişkisinde, ister anne-çocuk ilişkisinde eğer iletişimde problemler yaşanıyor ise, kişilerin birbirine karşı olumsuz duyguları çığ gibi büyüyor. Sevgi, anlayış, empati gibi duygular yerini kızgınlığa ve hatta nefrete kadar götürebiliyor. Sizin de eşinizle yaşadığınız gibi, ortada çok önemli bir problem olmasa bile, iki kişi konuşamamaya başlayınca sonuç ayrılığa kadar gidebiliyor. Aslında iletişim yöntemlerini bildiğinizde, problemleri çözmek öyle kolay ki.
Danışan: Ben ne kadar iletişim yöntemi öğrensem de o değişmeden düzelebileceğimizi sanmıyorum.
Dr. Başak: İlişkiler içindeki problemlerin kaynağı çoğunlukla tek taraflı olmaz. Onun değişmesini istiyorsanız sizin de bazı şeyleri değiştirmeniz gerekli.
Danışan: Ya bütün suç onun ise?

Yazının Devamını Oku

Babalarıyla daha fazla vakit geçiren çocuklar

18 Kasım 2011
Babalarıyla daha fazla vakit geçiren çocukların, daha sosyal olduğunu, kendilerine daha fazla güvendiğini, stresle daha kolay baş edip daha az duygusal sorunlar yaşadığını, okulda daha başarılı olduğunu ve daha uzun yıllar eğitim aldığını biliyor muydunuz?

Danışan: Eşim iyi bir baba olmadığımı söylüyor. Bana göre ben iyi bir babayım, çocuklarımı her şeyden çok severim, onlar için canımı vermeye hazırım.
Dr. Başak: Peki neden böyle söylediği hakkında bir fikriniz var mı?
Danışan: Bir yandan bana kızdığı için, beni kırmak için söyledi diyorum ama bir yandan da acaba çocukları son zamanlarda çok mu ihmal ediyorum diye düşünmeden edemiyorum.
Dr. Başak: Size göre iyi bir baba nasıl olmalıdır?
Danışan: Evine sadık, kötü alışkanlıkları olmayan, ailesine bakan, onların her türlü ihtiyaçlarını gideren kişidir. Eşim ise, ‘bu yetmez, çocuklarla daha fazla zaman geçirmen’ gerek diyor.
Dr. Başak: İyi baba tarifinize ben de katılıyorum, söyledikleriniz çok önemli ama eşinizin düşüncelerine de katılıyorum.
Danışan: Zaman yok ki, hem işten eve geldiğimde o kadar yorgun oluyorum ki, hiç kimseyle konuşacak halim kalmıyor. Ayrıca bizim çocuklar büyüdü artık ikisi de ergenliğe girdi. Benimle vakit geçirmektense arkadaşlarıyla telefonda konuşmayı veya bilgisayarda vakit geçirmeyi tercih ederler.

Yazının Devamını Oku

Psikolojik dayanıklılığı artırmanın yolları

11 Kasım 2011
Psikolojik dayanıklılığı fazla olan kişiler, stresli yaşam olaylarıyla daha kolay ve daha başarılı baş ettiği gibi, hayatın değişen akışına da daha kolay uyum sağlıyor.

Danışan: Bayramda psikolojim çok bozuldu. Hâlâ kendime gelemiyorum. Bayramın ilk günü bir akrabamın ziyaretine giderken kaza yaptım.
Dr. Başak: Geçmiş olsun. Nasıl bir kazaydı?
Danışan: Aslında büyük bir kaza sayılmaz, önümüzde aniden duran arabayı görmedim ve çok hızlı çarptım. Çok şanslıydık, ne çarptığım arabadakilere ne de aileme bir şey oldu ama arabamız kullanılmayacak hale geldi. Önce çok korktum, sonra arabanın halini görünce kahroldum. O günden beri bir türlü kendime gelemiyorum.
Böyle ufacık bir kaza psikolojimi nasıl bu kadar bozdu anlayamıyorum. Bazı insanlar daha kötü kazayı bile iki gün sonra unutur, hayatlarına devam ederler. Keşke ben de öyle olabilseydim de bayramı kendime zehir etmeseydim.
Dr. Başak: Hepimiz, hayatımızın herhangi bir evresinde, hiç ummadığımız bir zorlukla karşılaşabiliriz. Bu bir kaza olabilir, sevdiğimiz birinin ölümü, iş kaybı olabilir, ciddi bir sağlık sorunu olabilir, bir felaketle karşı karşıya gelebiliriz veya ekonomik açıdan zora düşebiliriz. Bu tip zor ve beklenmedik olaylarla başa çıkma yöntemlerimiz birbirimizden farklı olsa da, eninde sonunda hepimiz belli yoğunlukta bir acı yaşarız. Bazı kişiler bu acıların üstesinden daha kolay gelir ve bu zor olayları daha kolay atlatır. Bazıları ise kendini yenilmiş, bitmiş ve hatta yolun sonuna gelmiş bile hissedebilir, hayata tekrar uyum sağlamaları daha uzun zaman alabilir.
Danışan: Ben de bu ikinci gruba giriyorum. Peki neden bazıları daha kolay atlatırken bazıları için daha zor oluyor?
Dr. Başak: Aslında çoğumuz, olayın hemen ardından yoğun acılar yaşasak da, zaman içerisinde hayata tekrar uyum sağlayabiliyoruz. Bu, insanoğlunun doğasında olan bir özellik. Bu özelliğe; kendini toparlama gücü, psikolojik dayanıklılık veya psikolojik sağlamlık deniyor.

Yazının Devamını Oku