Dr.Başak Demiriz

SBS dünyanın sonu değil!

8 Haziran 2012
Sınavlardan önce biraz korku ve heyecan yaşamak normal. Hatta heyecan dikkati teste daha fazla verebilmek açısından faydalı bile... Ama aşırı kaygı, paniğe neden olur. Panik de gerçek potansiyelin kullanılmasını engeller.

Danışan: Yarın SBS’ye (seviye belirleme
sınavı) gireceğim, heyecandan ölüyorum. Kal-bim çarpıyor, midem bulanıyor. Korkuyorum.
Dr. Başak: Sınavdan önce biraz korku, gerginlik ve heyecan yaşaman normal. Hatta biraz heyecan dikkatini teste daha fazla verebilmen için faydalıdır. Ama aşırı kaygı, senin de yaşadığın gibi fiziksel belirtilerin ortaya çıkmasına ve paniğe neden olur. Bu aşırı kaygıyı azaltmamız ve normal bir seviyeye indirmemiz lazım.
Danışan: Ben de istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Öğretmenlerim de “bu kadar kaygılanırsan çok yanlış yaparsın, sakin ol” diyorlar ama elimde değil.
Dr. Başak: Haklılar, aşırı kaygı zihinsel olarak da seni olumsuz etkiler. Sınavla ilgili kaygılarına neden olan düşüncelerin neler?
Danışan: Benden beklenenler çok yüksek ama yapamayacağımdan çok korkuyorum.
Dr. Başak: Beklenenlerden neyi kast ediyorsun?

Yazının Devamını Oku

Kadınları mutlu etmenin yolları küçük şeylerden geçer

1 Haziran 2012
Kadınların, arabalardaki benzin deposu gibi sevgi deposu olduğunu düşünün. Bu deponun tekrar tekrar ve sık sık doldurulması gerekir. Küçük jestler yapmak, kadının sevgi deposunu dolu tutmanın en kolay yoludur.

Danışan: Eşim bana onu artık mutlu etmediğimi söyledi. Bu bana çok ağır geldi. “Öyleyse ayrılalım” dedim, onu da kabul etmedi. “Seni çok seviyorum ama beni hiç önemsemiyorsun, beni sevdiğini düşünmüyorum” dedi.
Dr. Başak: Siz ne hissediyorsunuz?
Danışan: Onu seviyorum ama son zamanlarda bunu gösterememiş olabilirim. Çok çalışıyorum, işim stresli, eve geldiğimde konuşacak halim olmuyor. Sadece televizyon seyretmek istiyorum.
Dr. Başak: Kaç yıllık evlisiniz?
Danışan: 15 olmak üzere. Sorumluluklar arttı, işler yoğunlaştı. İkimiz de çok yoruluyoruz ve birbirimize zaman ayıramıyoruz. Biraz haklı ama ben de ne yapacağımı bilemiyorum. Onu sevdiğimi neden göremiyor? Yaptıklarım ona yetmiyor mu?
Dr. Başak: Eşinizin sizden ilgi ve destek görmeye, şefkat hissetmeye ihtiyacı olabilir. Kadınlar bu ihtiyaçları giderilmediğinde mutsuz olurlar.
Danışan: O da bana ilgi ve destek göstermiyor. Benim ihtiyacım yok mu?

Yazının Devamını Oku

Babama sormak istediklerim

25 Mayıs 2012
Babalar çok uzun saatler çalışınca anneler çocuklarla ilgili tüm konulardan sorumlu oluyor. Anneler, babalarla çocuklarının arasına girdikçe çocuklar, babalarından uzaklaşıyor. Oysa çocukların sağlıklı bir psikolojiye sahip olabilmeleri için babalarına da çok ihtiyaçları var.

Danışan: Babamla daha iyi bir ilişkim olsun isterdim. Küçükken ne oluyor ne bitiyor çok farkında değildim ama büyüdükçe ve başka babaların çocuklarıyla ilişkilerini gördükçe ilişkimizi sorgulamaya başladım. Aramızda hep bir mesafe var ve bu beni çok üzüyor.
Dr. Başak: ‘Aramızda mesafe var’ derken ne demek istiyorsunuz?
Danışan: Beni sevdiğini biliyorum ama benimle çok ilgilenmez, çok konuşmaz, beni merak etmez. Ben de onunla oturup dertlerimi paylaşmam.
Dr. Başak: Neden?
Danışan: Çünkü konuşmalarımız genellikle gerginlikle biter. Sanırım birbirimizi anlayamıyoruz. Zaten hayatı boyunca çok yoğun çalışan biri oldu. Bize çok fazla zaman ayıramadı. Annem çalışmıyordu ve bizim her şeyimizle o ilgilendi. Babamla şöyle oturup da sohbet ettiğimizi hatırlamam. Çocukluğumdan beri böyle. Eve çok geç gelirdi ve çok yorgun olurdu. Bize ayıracak ne enerjisi kalırdı, ne de vakti. Bazen hiç konuşmadan günler geçerdi. Olur da akşam yemeğinde filan karşılaşırsak, kısaca, ‘okul nasıl’ derdi, ben de ‘iyi’ derdim ve sohbet orada biterdi.
Şimdi de pek bir şey değişmedi, ‘işler nasıl gidiyor’ diyor, ben yine aynı cevabı veriyorum. Biraz da kendi ailesinden öğrendiği bir durum galiba, onun da babasıyla çok sıcak bir ilişkisi yokmuş. Ama artık devir değişti. Şimdi çocuk parkına bakıyorum, bir sürü baba var. Ben babamın beni bir kez bile parka götürdüğünü hatırlamıyorum.
BABALARDAN SORUNLAR SAKLANIYORDr. Başak: Çok kısıtlı bir ilişkiniz varmış anlaşılan.

Yazının Devamını Oku

Aldatılma travmasıyla nasıl baş edilir?

18 Mayıs 2012
Aldatılmak çoğu kişi için bir travmadır. Aldatıldığın öğrenen kişilerde uykuya dalmakta güçlük, mide bulantısı, baş dönmesi, titreme, nefes alamamak, şiddetli baş ağrıları gibi fiziksel şikayetlerin yanında konsantrasyon güçlüğü, kızgınlık, ajite olma, aşırı kaygı, korku, yoğun şüphe, dalgınlık, umutsuzluk, çaresizlik gibi duygular ortaya çıkabilir.

Danışan: Kocamın beni aldattığını öğrendim. Uzun süredir bir şeylerden şüpheleniyordum ama üstüne gitmiyordum. En sonunda yazdığı telefon mesajını gördüm. Daha doğrusu salak kocam, o aşk dolu sözleri ona yollayacağına bana yollamış.
Dr. Başak: Şimdi ne hissediyorsunuz?
Danışan: Allak bullak oldum. Korkunç hissediyorum. Bir haftadır ağlıyorum. Kafam karmakarışık. Bir gün boşanmak istiyorum, kesin karar veriyorum. Ertesi gün korkup vazgeçiyorum. Karnım ağrıyor, midem bulanıyor. Hayatımda hiçbir zaman böyle kötü hissetmedim.
Dr. Başak: Aldatılmak çoğu kişi için bir travmadır. Yaşadıklarınız da travma sonrasında ortaya çıkan semptomlara benziyor. Travma üzerine çalışan psikologlar,  travmaların, insanların dünyaya, yaşama ve kendilerine ait temel inançlarının sarsılmasına neden olduğunu söyler.
Travma öncesinde çoğumuz, dünyanın iyi, güvenilir ve anlamlı bir yer olduğuna, kendimizin de değerli olduğuna inanırız. Travmalar bu temel inançlarımızın sarsılmasına neden olur. Daha önce güvendiğimiz hiçbir şey bize güvenilir gözükmez, hiçbir şey anlamlı gelmez. Aldatılma ardından da insanlar benzer duygular yaşar. Çünkü ilişkisinin de iyi, güvenli, anlamlı ve devamlı olduğuna inanır.
Danışan: Ben de öyle sanmıştım. Evet bazı problemlerimiz vardı ama yine de birbirimize bağlıydık. Ben ona öyle çok güveniyordum ki. Beni sevdiğini sanıyordum. Ömür boyu beraber olacağımızı, beraber yaşlanacağımızı düşünüyordum. Sizin de söylediğiniz gibi artık hiçbir şeye güvenim kalmadı.
Hiçbir şeyin anlamı yok. Onun için yaptıklarımı düşündüğümde kendime öyle kızıyorum ki. Demek ki her şey boşunaymış. Gerçekten anlayamıyorum. Ne bir şey dinleyebiliyorum, ne okuyabiliyorum. Aklımdan çıkaramıyorum. Kafam çok karışık, bir an o kadar kızıyorum ki onu bırakmayı düşünüyorum, sonra onsuz yaşayamayacağımı düşünüp ağlıyorum. Hasta gibiyim, bu normal mi?  

Yazının Devamını Oku

Anoreksia: Çok zayıf olma isteği, ama nereye kadar?

11 Mayıs 2012
Basit bir diyetle başlayan kilo verme serüveni, bazı kişilerde yeme bozukluğuna kadar gidebilir. Yeme bozukluğu, özellikle genç kızlarda ve kadınlarda daha sık görülen psikolojik bir rahatsızlıktır.

Danışan: Kızım geçen sene biraz kilo almıştı ve kendinden hiç memnun değildi. Aslında bana sorarsanız kilosu aşırı değildi. Yemeklerine biraz dikkat etse çabucak verebilirdi ama o kadar mutsuzdu ki ben de onu mart ayının ortalarında diyetisyene götürdüm.
Önce her şey çok iyi gidiyordu, ilk ayda dört kilo verdi ve artık diyeti bırakabilirdi ama o devam etti. Ne söylersem söyleyeyim bana inanmıyor, hâlâ kilo vermesi gerektiğini düşünüyor.
Dr. Başak: Kızınız kaç yaşında?
Danışan: 15. Bu sene liseye başladı. Geçen sene lise giriş sınavları sırasında çok çalıştı. İyi bir okula da girdi. Başarılı bir çocuktur, aklına koyduğunu yapar.
Biraz da mükemmeliyetçidir, bana çekmiş. Geçen sene sınavlara hazırlanırken yediklerine pek dikkat etmedi, biz de stresi var diyerek sesimizi çıkarmadık. Dolayısıyla biraz kilo aldı. Sonra bu kiloları kafasına çok taktı.
Özellikle bu sene yeni okula başlayınca. Kimsenin onu beğenmeyeceğini düşünüp kendini yedi durdu.
Yeni okulundaki arkadaşları ‘çok inceymiş, çok güzelmiş, çok bakımlıymış’. Her gün bunları dinliyorum. Sanıyorum o da ince olmakla ilgili ciddi bir baskı hissediyor. İşin kötüsü ne kadar incelirse incelsin ona yetmiyor.

Yazının Devamını Oku

Televizyon ve çocuklar

4 Mayıs 2012
Son yıllarda çocukların televizyon seyretme, bilgisayarda, cep telefonunda vakit geçirme süreleri çok arttı. Araştırmalara göre, 2-5 yaş arası çocuklar haftada 32 saatten fazla televizyon seyrediyor.

Danışan: Kiminle konuşsam, çocuğunun çok fazla TV seyretmesinden şikâyetçi. Bir yandan da hiçbirimiz buna engel olamıyoruz. Bence bu çok üzücü bir durum.
Dr. Başak: Son yıllarda çocukların TV seyretme süreleri çok arttı. Nielsen araştırma şirketine göre, 2-5 yaş arası çocuklar haftada 32 saatten fazla TV seyrediyor. 6-11 yaş arasındaki çocuklar haftada yaklaşık 28 saat TV seyrediyor. Çalışan bir kişinin haftada ortalama 40 saat çalıştığını düşünürsek, bu sayılar çarpıcı bir şekilde fazla. Çok fazla TV seyretmek çocukları olumsuz etkiliyor. Bu konuda Amerika’da yapılan birçok araştırmanın sonuçlarına göre ekran başında çok fazla zaman geçiren çocuklar;
- Aileleriyle daha az iletişimde oluyorlar,
- Küçük çocukların konuşmaları gecikebiliyor,
- Daha az sosyal oluyorlar.
- Uyku düzenleri bozuluyor,
- Obeziteye daha yatkın oluyorlar,

Yazının Devamını Oku

Basit bir unutkanlık mı, depresyon mu, yoksa Alzheimer mı

28 Nisan 2012
Yaşlılıkta ortaya çıkan psikolojik ve zihinsel sıkıntıların neye işaret ettiğini biliyor musunuz?

Danışan: Annem çok unutkan olmaya başladı. Eskiden de biraz unutkandı ama yaşlandığı için acaba başka bir problemi mi var diye endişelenmeye başladım.
Dr. Başak: Kaç yaşında?
Danışan: 75 ama çok dinç ve sağlıklıdır. Tek başına yaşıyor ve tüm işlerini kendi hallediyor.
Dr. Başak: Ne gibi sıkıntılar yaşıyor?
Danışan: Biraz dalgın, biraz gergin, eskiye nazaran daha zor hazırlanıyor, daha az neşeli.
Dr. Başak: Bu anlattıklarınız birkaç probleme işaret edebilir. Eğer eski halinden, davranışlarından farklı bir hâl sergilediğini düşünüyorsanız, mutlaka bir uzmana danışmalısınız. Çünkü bazı psikolojik ve zihinsel hastalıklar yaşlılıkta daha yaygındır.
Danışan: Ne gibi?

Yazının Devamını Oku

Kişilik bozuklukları

20 Nisan 2012
Bazı insanları anlamak, onlarla geçinmek, sağlıklı bir ilişki kurmak imkansızdır. Problem sandığınızdan daha ciddi olabilir.

Danışan: Kız arkadaşımla evlenmeye karar vermiştik ama bazen beni o kadar bezdiriyor ki evlenmemiz hata mı olur acaba diye düşünüyorum. Çözemediğimiz önemli problemlerimiz var.
- Dr. Başak: Ne gibi problemler?
Danışan: Aşırı kıskanç. Onun güvenini sarsacak hiç bir şey yapmadım ama çok şüpheci, bana hiç güvenmiyor. Eğer telefonunu duymazsam, örneğin, bana ulaşana kadar en az 20 kere arıyor. Beni bulunca da hayatımı zindan ediyor, “neredeydin, kiminleydin” gibi bitmeyen sorular ve suçlamalar. Annem kavgalarımıza çok fazla tanık oldu ve bıktı benim üzülmemden. “Huylu huyundan vazgeçmez” diyor. Kız arkadaşımın ciddi bir problemi olduğunu düşünüyor. Geçen gün bir yerde okumuş, “Kesin kişilik bozukluğu” var diyor. Sizce de olabilir mi?
- Dr. Başak: Sizin anlattıklarınıza dayanarak fikir yürütmem doğru olmaz. Eğer kız arkadaşınız da durumdan şikayetçi ise aranızdaki prob-lemleri halletmek için yardım almanız faydalı olabilir...
Danışan: Haklısınız onunla görüşmeden bir tanı koyamazsınız ama merak ediyorum? Bu kıskançlığı normal mi?
- Dr. Başak: Kıskançlık herkesin yaşadığı normal bir duygudur ama tabii ki derecesi önemli. Sizin anlattığınız gibi aşırı kıskançsa, huzurunuzu kaçırıyorsa bu konunun üzerine gitmeniz gerekir. Çünkü o da bu durumdan memnun olmasa gerek. Devamlı gerginlik onu da mutsuz ediyordur. Peki sadece sizinle mi problemleri var?
Danışan: Hayır, başkalarıyla da benzer problemler yaşıyor. Çok alıngan ve çok şüpheci. Kimseye güvenmiyor. Doğru dürüst arkadaşı yok zaten. Bunlar onda kişilik bozukluğu olduğunu mu gösteriyor? Kişilik bozukluğu nasıl olur?

Yazının Devamını Oku