İrlanda Cumhuriyeti denildiğinde aklıma ilk olarak U2 ve Enya geliyordu, Dublin’e gitmeden önce en çok duyduğum şey ise İrlandalıların bitmek bilmeyen mutlulukları. Bu kuzeyli ülke halkının, yağışları ve görece soğuk havasını unutup neden bu kadar mutlu olduğunu anlamak için, ülkenin başkentine gittim. İstanbul’dan karşılıklı seferler olsa da Dublin’e Kuzey’den Belfast’tan geçtim. Dolayısıyla havadan Dublin’e inmeden, seyahatim Kuzey’den şehre giren muzaffer bir komutan edasıyla, Kuzey’in o mis gibi yağmur kokusunu içime çekerek ve ‘Güney’i yavaş yavaş sindirerek gerçekleşti.
#DublınIlıman havası, muhteşem yeşilliğini yansıtan doğası, renkli kapıları ve onlarca değişik pubları ile binlerce turiste ev sahipliği yapan İrlanda’nın başkenti Dublin, en çok gezilen şehirlerin başını çekiyor. Dublin'de gezilecek yerler nereleri? İşte 3 günlük Dublin turu...
#DublinGündüz, renklerinin söndürmeye çalışıyorlar / solmuyor. Gece, ışıklarını kararmaya çalışıyorlar, sönmüyor. İstanbul direniyor; dünyanın her büyük kenti gibi şaşırtmaya, sakinlerine sürprizler sunmaya devam ediyor.Haftanın gündem tarlasından taze derlenmiş birkaç ‘yok artık!’
#İstanbulİrlanda’nın edebiyatçıları, Guinness birası, dost canlısı halkıyla ünlü başkentinde temmuz ayında festivaller birbirini izliyor. Yaz ortasında Akdeniz ülkeleri sıcaktan bunalırken Dublin baharı yaşıyor. Nobelli yazarlara ilham veren şehri keşfetmek için en uygun dönemdeyiz.
Dile kolay, 35 yıla yakın süredir İzmir ve Kuşadası’nda eğlence dünyasına yön veren isimlerin başında geliyor. Şairin, “Ömrün yarısı” dediği mesleki yolculuğunda çok sayıda mekanı hayata geçirdi. Çalıştırdığı işletmelerde her zaman başarıyı yakaladı. Hepsini çocuğu gibi gördü. O, eğlence dünyasının kaliteli ve modern yüzlerinden. İnanılmaz hoşgörülü, sabırlı, güleç, ilkeli, öngörülü, işine bağlı ve saygılı bir insan. Aynı zamanda çalışkan, disiplinli, yenilikçi, meraklı ve detaycı. Öyle ki mekanlarının iç tasarımını bile kendisi yapıyor. Zaten başarısının sırrını da bu prensiplerine bağlıyor. Mesleki değerlere de son derece sadık. Hala ilk günkü gibi heyecanlı ve hevesli. “Sektör yeniliklere her zaman gebe. Mimari yapınızdan iç dekorunuza, çaldığınız müzikten konseptinize kadar sürekli yeniliklere açık olmanız gerekiyor. Sıradan olmadığınız sürece karşılığını mutlaka alıyorsunuz” diyor. Her şeyin tek başına başarılmadığının farkında. “Benim de arkamda yıllardır birlikte çalıştığım ve çok güvendiğim, artık aile gibi olduğumuz bir ekibim var” diyebilecek kadar da özgüvenli. Mesleği zirvedeyken bırakmak istiyor. “Bu en büyük hayalim ama zamanını bilemem” diye de ekliyor. İşte karşınızda Tibet Özer...
#1Kaliforniya’nın başkenti turistik rotaların dışında. Oysa iki nehrin ortasındaki şehir, sokaklarını gölgeleyen dev meşe ve palmiyelerle, rengarenk begonvilleriyle açık park gibi. 1849’da, eyalet federasyona katılmadan bir yıl önce kuruldu. Kültür hayatı canlı. Mimarisi özgün ve çeşitlilik içeriyor. Tower Plak’ın doğduğu art deco stili Tower Tiyatrosu, cafcaflı, parlak renklerle dekore edilmiş Tower Cafe hala hizmet veriyor. Crocker Sanat Müzesi, 2010’da eklenen 11,6 bin metrekarelik Teel Aile Bölümü ile üç kat genişledi. Eyaletin Los Angeles, San Francisco gibi pırıltılı sahil kentlerine benzemeyen Sacramento’ya Central Vadisi özentiden uzak, küçük bir şehir atmosferi kazandırıyor.
#36 Saatte SacramentoJaponya’ya ilk seyahatiniz ise şimdiye kadar gördüklerinizi bir tarafa koymalısınız zira bu ada ülkesinin bambaşka bir dünya olduğunu belirtmekte fayda var. Başkent Tokyo’nun yanısıra Kyoto ve Osaka, her yıl milyonlarca turiste evsahipliği yapıyor. İşte bu iki şehirden bize kalanlar...
#JaponyaBir yanda milyon dolarlık süslü püslü yeni barlar ve restoranlar; diğer tarafta küçücük dükkânında, seyyar arabasında kendi halinde takılan mahalle esnafı... Tam da şarkıdaki gibi: Simitçi, kahveci, gazozcu... Toplandılar, ‘LoKals Karaköy’ (Karaköy’ün Yerlileri) adı altında örgütlendiler. Hatta kendi aralarında bir semt haritası bile çıkardılar. Semtin pahalılığından; bir tabak yemek, bir fincan çay, bir bardak meyve suyu için ödenen fahiş fiyatlardan rahatsız olanlar, buyursun bir de buradan yaksınlar...
#KaraköyBu hafta size dünyanın farklı bölgelerinde yazı yaşayabileceğiniz beş şehir önereceğim. Zamanınız kısıtlıysa birkaç günlüğüne Basra Körfezi’ne uçabilirsiniz. Bir hafta ve üstünde zamanınız varsa Karayipler’den Okyanusya’ya kadar geniş bir coğrafyada diğer seçenekleri değerlendirebilirsiniz.
Her yıl Nevada Çölü’ndeki kurumuş göl yatağına bir haftalığına gerçeküstü bir şehir kuruluyor. Black Rock’ta sıra dışı eserlerin sergilendiği uluslararası çılgın sanat festivaline yaklaşık 50 bin kişi katılıyor. Hafta boyunca süren gösteriler, konserler cumartesi gecesi dev ahşap insan heykelinin ateşe verilmesi, ertesi gün tüm eserlerin yakılmasıyla sona eriyor. İstanbullu snowbord antrenörü okurumuz Esra Mey Öner geçen yıl festivale katıldı, izlenimlerini yazdı.
İrlanda’nın başkenti Dublin’de, ıslak ve soğuk birkaç günde bir sorunun yanıtını araştırıp durdum: Dünyanın en önemli yazarları neden hep bu kentte doğmuştu. Bu kentin sırrı neydi? Yan yana dizilmiş publar mı, kentin üstünü kaplayan gri bulutlar mı yoksa geçmişteki acımasız yoksulluk mu bu ünlü yazarlara ilham kaynağı olmuştu...
İspanya’nın başkenti Madrid, meydanları, sarayları, parkları, müzeleri ile güzel bir kent. Bitmek bilmeyen gece hayatı, lezzetli tapasları, damak çatlatan jambonları, sıcak kanlı insanlarıyla bayram tatilinde sizi bekliyor. İngiltere’nin başkenti Londra, eylül ortasında festivallerle renklenecek.
Bu kez İspanya’nın kuzeyine, Fransa ile İspanya arasında doğal sınır sayılan Pirene Sıradağları’na gidiyoruz. Akdeniz ve Atlantik iklimlerinin buluştuğu yemyeşil ovalarla, ormanlarla, yüksek yamaçlar, karlı tepeler, ırmaklarla kaplı Pamplona havzasına... İspanya’nın özellikle son yıllarda yükselen prestijiyle, neredeyse en ünlü restoranlarda trend haline gelen şaraplarıyla ünlü Navarra bölgesine...