Paylaş
24 saat yaşayan şehir denince benim kıstasım, taksi/dolmuş bulabilmek, dönerci/sucuk ekmekçide karın doyurabilmek ya da başka insomniyaklarla sahilde takılabilmek değil. Berlin ya da Londra gibi günün hangi saatinde aklınıza eserse essin eğlenebilecek bir yer bulunabilen şehirleri anlıyorum bu sözden. Bütün dünyada sayılarını toplasanız bir elin parmaklarını geçmeyecek bu şehirlere ‘birinci lig eğlence şehirleri’ demek lazım galiba. İstanbul’da henüz böyle bir yer yok ama ramak kaldı: Beyoğlu’nda bir kulüp var ki akşam bir giriyorsunuz, bir daha ertesi gün öğle 12.00’de çıkıyorsunuz.
Sabah 06.00’da buluşuyoruz
Cumartesi ateşi Karaköy’deki Mitte’de harlanmaya başladı. Ekibin azgınları çoktan sekiz saatlik ağır mesainin programını hazırlamıştı bile: Mitte’den şehrin en gıcır kulübü Harbiye’deki Klein’a gidilecek (isteyene yine Harbiye’de Love alternatifli), oradan Emirgân’daki Gizli Kalsın’a geçilecek (isteyene Maslak’taki Hovarda’da ya da Kurtuluş’taki Aztek’te Türkçe after alternatifli), sonra da gün ağırdı mı herkes Taksim’deki Depo’da buluşacak... Buluştuk netekim: İş için olsa akşam 18.00’de toparlayamayacak insanlar, mesele sabah eğlencesi olunca artı/eksi 10 dakika farkla 06.00’da Ağa Camii’nin sokağındaki randevu noktasındaydı.
İçeride tıpkı bizim gibi İstanbul’un farklı eğlencelerinden kopup gelmiş birbirine benzemeyen insanlar: Temple’dan rengârenk saykodelikler/Off Pera’dan soluk giysili hipster’lar...
İçi seni, dışı beni yakar
Pangaltı pavyonlarından bedbaht taşralılar/Tekyön’den neşeli gay’ler... Kloster’dan romantik çiftler/Privé’den çılgın travestiler... Hepsi 35 lira giriş parasını bayılıp, aynı house kafasında buluşmuşlar. Ben 10.00’a kadar dayanabildim, çıktığımda içeride hâlâ hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Dışarıdaysa insanı kör eden bir gün ışığı eşliğinde normal insanlar: Otobüse binen/taksiden inen, işine giden/çocuğunu gezdiren, bilinçli spor yapan/amaçsızca yürüyen...
Sevdim: Sabahın köründe pek kimse içki içmediği için barda kuyruk olmamasını...
Sevmedim: Dön baba dönelim merdivenlerden kafa-göz yarmadan inmeye çalışmasını...
40 TL: Berlin’in deep house babalarından DJ Phonique’in cuma akşamı Roxy’deki partisine giriş ücreti.
Yeni ne var?
Levent’te Oxtail Restaurant: Spesiyalleri sığır kuyruğu. Madrid’de yemiştim, bizim kuzu inciğe benziyor, ağızda dağılıyor. (0212) 325 54 11
Topağacı’nda Efendi Bar: Semtin yeni kokteyl barında Selin Türkmen/arkadaşları/hayranlarına bardak bardak kokteyl içerken rastlayabilirsiniz.
Ankara’da Ferhatoviş Restaurant: Saraybosna’nın üç kuşaklık ünlü restoranının ilk Türkiye şubesi Gaziosmanpaşa’da. Cevapcici köftelerine doyum olmuyor.
Kuruçeşme’de Corridor: 2003’ten beni Nişantaşı’nı eğlendiren ‘pasaj kafası’, artık daha Boğazlı, pek manzaralı...
Maslak’ta Zahter Restaurant: Reina’nın ortaklarından Ali Ünal’ın Steigenberger Hotel’de açtığı yeni kebapçı. (0212) 285 28 00
Bu akşam sen neredesin?
Nazan Öncel Beyoğlu Garajistanbul’da, Bedük Ankara Manhattan’da, Emel Sayın Bostancı Gösteri Merkezi’nde, Manga Bursa 3. Kat’ta, Mabel Matiz Beyoğlu Bronx Pi Sahne’de, Teoman İzmir Ooze Venue’de...
Dersaadet’te yaşıyorsun peki bunları biliyor musun?
Patoloji konferansından kanser hastalarına kuzu paçası tavsiyesi çıktığını... Lale İşkembecisi’nden cam kavanozda paça satın alındığını...
Mutfak Festivali Omnivore’un şehre geldiğini... Cuma akşamı Mama Shelter’da şeflerin yemekleri eşliğinde gastro-parti yapılacağını...
Türklerin gece çıkarken tek dertlerinin gör/görün olduğunu... Dünya listelerine giren restoranlara yemek düşkünü turistlerin gittiğini...
Taksim’deki Jazz Company’de her cuma-cumartesi canlı caz dinletileri yapıldığını... Bu akşam Uğur Güneş Band’in sahne alacağını...
25-28 Ağustos’taki Zeytinli Rock Festivali’nin yurtdışından grupları da ağırlayacağını... İndirimli ön biletlerin 100 liradan satışa çıktığını...
Paylaş