Türk gastronomisinin geleceği için kafa yorarken eğitimin öneminden bahsediyoruz. Kaliteli sektör okulları ve üniversitelerin gastronomi bölümlerinin artmasıyla birlikte yeni şefler dünyadaki meslektaşlarıyla aralarındaki farkı kapatıyor, şef restoranlarının ve yemeklerin kalitesi artıyor. Öte yandan kalifiye servis elemanı sıkıntısı devam ediyor. Peki, ne oldu da servisiyle öne çıkan Türk restoranlarındaki sorun bu kadar büyüdü? Komisinden müdürüne, pek çok arkadaşımla konuyu masaya yatırdım.
#Pandemiİlk filmi ‘Mum Kokulu Kadınlar’la 1996’da ‘Altın Portakal’da En İyi Kadın Oyuncu seçildi. O gün bugündür, oyunculuğunun yanı sıra renkli hayatıyla da hep gündemde... Seksi, neşeli ve delidolu tavrını hiç kaybetmedi, ne yapsa çok konuşuldu. Şimdilerde Kanal D’de yayımlanan ‘Camdaki Kız’ dizisiyle ekranda olan Hande Ataizi’yle buluştuk; oyunculuğu ve yaşadığı aşkı da konuştuk, geçmişin muhasebesini de yaptık. Ataizi: “Baba konusunda şanssızdım. Bu durum ilişkilerime de muhakkak etki etmiştir. ‘Sevdiğin biri kaçıp gidecek’ duygusu oluşuyor. Seni dünyaya getiren insanlar bile arkasını dönüp gidebiliyorsa elin adamı neden gitmesin diye düşünüyorsun.”
#Hande Ataizi"Bütün o büyük, gece vakti ışıklı, parlak cadde; sinemalar, pastahaneler, lokantalarla meyhaneler, vitrinlerinin ışıkları yanan büyük mağazalar, sonra da o ana caddeden aşağıya inen ya da Meşrutiyet Caddesi’yle birleşen Tepebaşı Caddesi’ne açılan, ardından Aynalıçeşme’ye Dolapdere’ye, Kaşımpaşa’ya, Ziba Sokağı’na inen sayısız bakımsız yol... Buydu yaşadığım dünya benim...”
#Gazetehaberleriİstanbul’un, ünü sınırları aşan tarihi semti Pera'daki 25 binaya ait 25 hikâye “Bir Pera Masalı” adıyla tek kitapta toplandı. Taksim Cumhuriyet Anıtı’ndan Ağa Camii’ne, Said Naum Paşa Konağı’ndan Çiçek Pasajına, Londra Oteli’nden Narmanlı Han’a ve İngiliz Karakolu’ndan Hamursuz Ekmek Fırını’na bir zamanlar “Grand Rue de Pera” ve “Cadde-i Kebir” olarak anılan İstiklal Caddesi üzerindeki mekânlara ait hikâyelere yer verilen kitap, Destek Yayınları tarafından yayımlandı.
#Peraİnsanlar neden dışarıda yemek yeme ihtiyacı duyar? Restoranlar ne zaman, nasıl ve neden ortaya çıktı? Pastanelerin Türk kültür tarihindeki yeri ne? ‘Fast food’ kültürü bize nasıl geldi? Günden güne değişen bir alışkanlığın yüz yıllık öyküsü, Ceylan Özge Kunduz ve Elif Yirmibeşoğlu’nun yazdığı ‘Hesap Lütfen’de toplandı.
#İstanbulHayatta en sevdiğim yer hep İstiklal Caddesi oldu. Taksim’den aşağı kaptırdım mı, içimi heyecan kaplar, o hava, o renk cümbüşü kalp atışlarımı hızlandırırdı. Beyoğlu’nun karnavalımsı ortamında, insanlar kaybolur, eşitlenir ve her seferinde yeni bir maceraya atılırdı. Biliyorum, pek çoğunuz için de öyle, Beyoğlu canımızı yakan, kişisel bir mesele. 2000’lerin ortasındaki ‘altın yıllar’da burası Avrupa’nın en gözde semtlerinden biriydi. Newsweek dergisi “Cool İstanbul: Avrupa’nın en havalı kenti” kapağıyla çıktığında, kimsenin umurunda olmamıştı. Bundan şüphemiz yoktu ki... Ve başrolde Beyoğlu vardı. Peki sonra ne oldu? Sert bir düşüşe geçti. Sokaktaki masaların kaldırılması, sembol mekânların kapanması, Gezi olayları ve terör saldırılarından sonra bir süre hayalet şehre dönüştü. Batılı turist kayboldu, boşluğu Arap turist ve mülteciler doldurdu. Meyhaneler kebapçı, barlar nargileci oldu. Sokakta Türkçeden çok Arapça duyulmaya başladı. Ve ayağını kesen kesim, “Beyoğlu bitti, Ortadoğululaştı” noktasına geldi. Bu doğru mu? Yaşanan dönüşüm ne ve arkasında ne var? Açık bir kafayla gittik, haftalarca çalıştık... Esnafla, tarihçilerle, mimarlarla, sanatçılarla konuştuk. Ara Güler’e de kulak verdik, İranlı sokak müzisyenlerine de... Beyoğlu Belediye Başkanı’yla Tarlabaşı’ndaki lüks inşaatları da gezdik, tam dibindeki mültecilerin gecekondularına da konuk olduk...En önemli şey kulak vermek, anlamak ve şehir hakkına sahip çıkmak... Beyoğlu’nun kaderi Türkiye’nin de kaderi. Dört gün sürecek yazı dizimiz hafta içi Hürriyet’te devam edecek. Haydi, hep beraber Taksim’den aşağıya bir süzülelim...
#BeyoğluAnkara-İstanbul arasında bir yaşam... Gazetecilik, televizyonculuk ve nihayetinde edebiyat dünyasına bırakılan kocaman bir imza. Geçen yıl kaybettiğimiz şair-yazar-gazeteci ve eleştirmen Ahmet Oktay’ın ‘Gizli Çekmecesi’nde eski günlerin bohem hayatı var. Ya da kendi deyişiyle ‘paranın tanrı olmadığı yılların...’
#Ahmet Oktayİcrayla kapatılan 60 yıllık Merkez Lokantası, bir kuşağın “öğle rakıları”nın da merkeziydi. “Utangaç, gizli, yasak” Öğle Rakıları, Mehmed Kemal’in şiir kitabına da adını verdi. Sadece tarihiyle değil, özgün lezzetleriyle de Ankara’nın sınırlı hafıza mekanları arasında yer alan Merkez Lokantası, sarı votkanın, bakır tencerede İspir fasulyesinin, “ev yapımı” hardalın, su böreğinin de adresiydi.