Güncelleme Tarihi:
Bu kitaptaki yazılar, yaşadıklarımdan devşirilmiş fragmanlardır.”
Ahmet Oktay, kitabını işte bu cümleyle anlatıyor. Onun için yazmak, sadece günceli yakalamak, ortalama zevki ve dili bulma sorunu değildi. Yazmak, metne can katmaktı...
Bir kitap düşünün: Kızılay binasının bahçesinde çimlere uzanıp hayran hayran mor menekşeleri seyrettikleri Can Yücel, uykuyu yitirilmiş zamanlardan sayan Özdemir Asaf, yorulmak bilmez amazon Tomris Uyar, Leylâ Erbil, Selim İleri, Edip Cansever, Melih Cevdet Anday, Turgut Uyar, Sevim Burak, Behçet Necatigil, Halikarnas Balıkçısı ve niceleri... Hepsi orada...
Gizli Çekmece, Ahmet Oktay, Doğan Kitap, 312 sayfa, 27 TL.
Bir kitap düşünün: Rejans’ta, Yakup’ta, Koço’da, Baylan’da, Kulüp 12’de, Kulis’te, Kalem’de geçiyor. Bir kitap düşünün: Bu mekânlarda bu koca yürekli insanlar edebiyat, resim, sinema, müzik konuşuyor.
Olağanüstü inceliklerle yaşanıyor dostluklar. Para henüz tanrı değil, kimde ne varsa paylaşılıyor, parası olmayan yaşamın dışında bırakılmıyor. Bohem olmak bir iletişim biçimi. Meyhaneler kendilerinden olanı tanıyıp, buldukları yerler. Ahmet Oktay’ın sözüyle, henüz bankalar, birahaneler, lahmacun salonları İstiklal Caddesi’ni işgal etmemiş.
‘DÜZEY’ İNSANIYDI
Zaten ona göre, bohem de burjuvalar için üretiliyor artık.
Selim İleri, önsözünü yazdığı ‘Gizli Çekmece’de Ahmet Oktay’ın kendisi için bir sığınak olduğunu söylüyor. Onun ‘düzeyi’ne dikkat çekiyor: “Anlaşamadığınız sorunlarda bile düzey insanı olma vasfını düşürmezdi...”
Fikir gazeteciliğinin yapıldığı yıllarda başladı mesleğe. Daha sayfalar renklenmemiş, fotoğraflar büyük büyük açılmıyor... Yazının kıymetli olduğu zamanlar... Sonra tek kanallı TRT yılları, Milliyet’te 10 yıl, ardından yarım yüzyılı aşan şairlik-edebiyat eleştirmenliği... Oktay’ın kitabı, anıları üzerinden Türkiye’nin bir dönemine de ışık tutuyor. Sağ-sol meseleleri, kanlı 1 Mayıs, Deniz Gezmiş’ler, bohemler, fikirler...
Şimdi ‘Gizli Çekmece’yi açalım. Fotoğraflar bizi sonunda dostluğun kazandığı dolu dolu bir hayata götürsün.
MISRA ÇALAN ŞAİR KİM? (KİTAPTAN)
Özen, yazarların uğrak yeriydi. Bir öğleden sonra oturuluyor Özen’de. İlhan Berk, Necati Cumalı, Oktay Akbal, Kenan Harun var. Kenan o sırada mirasa konmuş. Akbal’a uçak bileti göndermiş. Yüksel Palas’ta ağırlıyor onu. İlhan Berk’i tanıyışım 15.Yıl Kıraathanesi’nde. Kırşehir’de öğretmen o sıra İlhan. Şiirin anlamsızlığını ilan etmediği yıllar. Özen’den kalkılıyor. Çankaya’ya doğru yürünüyor ve şiirler okunuyor. Ağabeyler bir ara dönüp, “Hadi bakalım sen de oku” diyorlar. Çok güvendiğim bir şiirimi okuyorum. Şöyle dizeleri var ki bayılıyorum: Daha belalı değil, sokak muharebeleri seni sevmekten... Şiir çok beğeniliyor. Ama ertesi ay, dergilerden birinde benim bu dizelerimi İlhan Berk’in imzasıyla okuyorum. Çeken bilir acısını. Yıllar sonra yanılmıyorsam Ülkü Tamer, benzer acıyı sineye çekmeyip şöyle bir ilan yayımlıyor: “Bundan böyle şiirlerimi İlhan Berk’e okumayacağım”. İlhan, her türlü eleştiriyi kesinlikle karşılıyor sohbetlerde: “Şair mısra çalar.”