Paylaş
Demişsin ki...
“İstanbul’u söz konusu eden, kültür varlığını, doğa güzelliklerini anlatan yazılar eninde sonunda hep ‘var idi’ ile sona eriyor. İstanbul’da bir Boğaziçi vardı, Küçüksu Çayırı ve Göksu Deresi vardı. Taksim Cumhuriyet Alanı vardı. Görkemli mermer havuzu ve ulu çınarlı kahveleriyle Beyazıt Alanı vardı.”
Ah be Burhan abi...
O da bir şey mi?
Beyoğlu’nu bugün görsen tanıyamazsın.
*
İstanbul’un bir Emek Sineması vardı.
Ne olduğunu anlatmayayım, ağlarsın.
Sen öldükten 6 yıl sonra Lale Sineması’nın yerine teknoloji mağazası açıldı.
Rüya Sineması’nı Emek’le birlikte kapadılar.
Alkazar’ın yerine mağaza açmaya, Majik’in yerine AVM ve konut yapmaya karar verdiler.
Saray ve Lüks sinemalarının yerinde bir ucube yükseldi. O ucubenin inşaatı sırasında gürültü yüzünden Sinepop’un duvarları çatladı. Sonra onu da kapadılar.
Elhamra yandı. Yenilenecekmiş, hâlâ bekliyoruz.
*
İstanbul’un Robinson Crusoe 389’u vardı; Galata’nın 93 yıllık kitapçısı Librairie de Pera’sı vardı.
Te ne zamandan kalma Rebul Eczanesi vardı.
100 yıllık Hacı Baba lokantası vardı.
Rejans vardı ya Burhan abi, Rejans.
İnci Pastanesi vardı.
İstiklal’in Vakko’su vardı.
Hepsi kepenk indirdi.
Şimdi Çin’de ucuza ürettirip hızlı moda tüketimine hizmet eden markaların mağazaları gırla. Bir görsen, acayip ‘küresel’ bir yer oldu İstiklal Caddesi.
Leblon’un yerine Antakya Restoran açıldı, Gedikli Sofyalı Sokak’tan taşındı.
1936’dan beri yerinde duran, artık neredeyse kent mirası diye adlandırabileceğimiz Kelebek Korse’yi de kapı dışarı ediyorlar.
*
“İstanbul doğasını yok etme saldırıları 1930’lu yıllarda başladı, arttı, azgınlaştı. Adları ve parti adları değişik kişiler, politikacılar İstanbul’un güzelliklerini yok etme yarışları verdiler. Çok yakın bir gelecekte İstanbul güzel doğa ve kültür kenti olarak her şeyini yitirmiş bulunacak” diye yazmışsın 1985’te.
Ah bir de aradan geçen 30 yılda neler yitti bilsen.
İstanbul’un son ormanlarını da ‘yüksek kamu yararı’ diye diye katlediyorlar.
Havalimanı yapılacakmış, taksicilerin dediğine göre Almanlar kıskanıyormuş, istemeyenler de Alman ajanıymış. Bize ajan demesinler diye istiyor gibi davranıyor, gözyaşlarımızı içimize akıtıyoruz.
*
Daha ortada kanal yok. Kanal manzaralı ev satan var Burhan abi.
“Buz gibi kuyu suyuyla yıkanmış marullar yenilebilen Langa bostanları vardı” diye yazmışsın vaktiyle.
Son bostanlar da elden gidiyor.
Böyle devasa binalar yapıyorlar. Görsen, resmen uzaydan daire satıyorlar. Yabancılar pek rağbet ediyormuş. E döviz oldum olası başımızın tacı, biliyorsun Burhan abi.
*
Özetle bizde durumlar böyle.
İç güveysinden hallice bile diyemiyoruz.
Daha 30’larımızdayız ama bize 100 yaşındaymışız gibi “Ah o eski İstanbul” dedirtiyorlar.
Sen vaktiyle çok yazmışsın, çizmişsin, ağlamışsın, bağırmışsın.
Dinleyen olmamış.
Bizi de duyan yok be Burhan abi.
Paylaş