19. yüzyıla kadar Türk edebiyatında, manzum eserler ön plana çıkmış, daha çok gazel, kaside ve mesnevi türünde eserler kaleme alınmıştır. Tanzimat Dönemi ile birlikte edebiyatımızda ilk hikaye ve roman örnekleri verilmeye başlanmıştır. İlk köy romanı nedir? Edebiyatımızda ilk köy romanı olarak nitelendirilen eserin yazarı kimdir? İşte, merak edilen tüm detaylar.
#İlk Köy Romanı Nedir?Çağımızın en büyük sorunlarından biri belki de teknoloji bağımlılığı… 1-7 Mart arasında kutlanan Yeşilay Haftası’nda özellikle çocuklarda giderek yaygınlaşan teknoloji bağımlılığına dikkat çekmek için çizgi karakter Kral Şakir ile işbirliği yapıldı. Hazırlanan çizgi film ile teknoloji bağımlılığın tehlikelerine eğlenceli bir şekilde dikkat çekiliyor.
#Varol YaşaroğluTanzimat dönemi, Osmanlı tarihine damgasını vuran yenilikçi uygulamaların yapıldığı bir dönemdir. Bu batılılaşma ve yenilik hareketinin en çok kendisini hissettirdiği alanlardan biri de idari, hukuki, askeri ve eğitim alanlarının dışında edebiyat alanıdır. Diğer edebiyat dönemlerinden farklı olan Birinci ve ikinci dönem Tanzimat edebiyatını özellikleri ve sanatçıları ile bilgileri hazırladık.
#Tanzimat Dönemi Nedir?Bir gecekondu mahallesinde birbirine tutunmuş üç garip insan... İçlerinden birinin, evin kızının başına bir gün bir hal geliyor. Gerisi suskunluk. Ne olmuştur, neden olmuştur bilmemizi istemiyor Hasan Ali Toptaş. Merakla beklenen yeni romanında hiç konuşmayan ve gözlerinden yaş yerine taş akıtan Güldiyar’ı çekirdek çitleyerek seyretmeye gelen kalabalığı anlatıyor onun yerine. Bu durumu paraya dönüştüren vicdansız insanları ve de... Toptaş’la son kitabı ‘Beni Kör Kuyularda’ vesilesiyle Ankara’da, evinin yakınındaki Göksu Parkı’nda buluştuk.
#Hasan Ali ToptaşEmrah Serbes, son romanı ‘Müptezeller’le huzurlarımızda. Kitap öyküsü itibariyle Antalya, Ankara ve İstanbul’da gezinirken hayata tutunmakta zorlananların, zaman zaman da delirmenin sınırına gelen ya da bu sınırı geçenlerin öykülerine odaklanıyor. Genç kuşağın sevilen yazarı, kitabını tarif ederken Yaşar Kemal’in “Her yazarın bir Çukurova’sı olmalı” sözüne işaret ediyor ve anlattıkları için “Benim bildiğim insanlar bunlar” diyor. Serbes’le, kitabı, edebiyat anlayışı, şöhretin etkileri ve bir zamanlar attığı “Yazarlığı bıraktım, iki sene sadece boksla ilgileneceğim” tweet’i üzerine konuştuk...
#Emrah SerbesKüçük bir Anadolu kasabasında yalnız, sessiz bir çocuktu. Bir gün omzuna Edebiyat Tanrısı dokundu. Kendine harflerden, kelimelerden bir dünya yarattı. Yıllarca köşesinde sessizce romanlar yazdı. Ve bir gün edebiyatımızın en büyük yazarlarından biri oldu. Kitapları İsveç’ten Güney Kore’ye pek çok ülkede yayımlandı. Ona “Doğu’nun Kafkası” diyorlar. Ama sanki o daha çok Marquez’le, Borges’le akraba. Bu hafta çıkan ‘Kuşlar Yasına Gider’i babasının ölümünden sonra kaleme aldı.Tıpkı kendisine benzeyen karakterlerine bile kırıcı tek söz söyletmemiş...Yitip giden güzellikleri yaşlı bir adamın sessizliğiyle anlatmış... Bütün dünyanın kederini bir sigaranın boğum boğum dumanına sığdırmış... Hasan Ali Toptaş’la tanışınca, bu ülkede iyiliğin tükenmeyeceğine inancınız tazeleniyor. Bizi Ankara Eryaman’daki evinde misafir ediyor. Çocukluğumdan hatırladığım bir sofrayla...Dolma, cacık, peynir ve rakı... Sonrası için de helva... Arkadaşı Ethem Baran sarıkanatları tavaya atıyor. Cızır cızır sesler içinde Hasan Ali Toptaş’ın büyülü dünyasından içeri giriyoruz.
#Hasan Ali ToptaşDiplomasi ve iş dünyasının tanınmış isimlerinden, mühendis Aaron Nommaz, Osmanlı’yla yakın ilişkiler kurmuş, Yahudiler için kahraman mertebesinde bir tarihi figür olan Dona Gracia’nın ilginç yaşamöyküsü kaleme aldı. Nommaz: “Portekiz Kralı’nın kankası, Maximillian’ın çok yakını, Papa’ya rüşvet verip belge almış bir kadın. Kanuni’yle konuşmaması mümkün mü?”
#Aaron Nommaz70 kuşağından... Dirençli ve azimli. Erken yaşta yaptığı evlilikten umduğunu bulamamış, kariyer yaparak mutlu olacağına inanıyor; uçağı Amerika’dan İstanbul’a indiği gün, kentin gaza boğulduğunu ise hiç bilmiyor. Gerisi sürpriz… Yeni romanı ‘Handan’da yalnızlık sarmalındaki bir genç kadının ‘Gezi’ye dahil oluşunu anlatan Ayşe Kulin, öyküsünde Halide Edib Adıvar’ın 1912’de romanını yazdığı Handan karakterini de ağırlıyor.
Türkiye Cumhuriyeti bugün 91’inci yaşını kutluyor. Bu kutlu günde tarihte iz bırakan ‘Cumhuriyet kadınları’nı hatırlıyoruz. Sanatta, sporda, siyasette hep öncü oldular. Kimi bilimde çığır açtı, kimi söylediği şarkıyla gönlümüzde taht kurdu. Ülkemizi ileriye taşıdılar. İşte Cumhuriyet’in sembolü 91 kadın...
Türkiye Cumhuriyeti bugün 91’inci yaşını kutluyor. Bu kutlu günde tarihte iz bırakan ‘Cumhuriyet kadınları’nı hatırlıyoruz. Sanatta, sporda, siyasette hep öncü oldular. Kimi bilimde çığır açtı, kimi söylediği şarkıyla gönlümüzde taht kurdu. Ülkemizi ileriye taşıdılar. İşte Cumhuriyet’in sembolü 91 kadın...
Yazıya olan tutkusunu okuruna net bir şekilde hissettiren yazarların başında geliyor Hasan Ali Toptaş. Yazdığı her cümleyi beklemek okurunda da tutkuya dönüşüveriyor. İşte onlar için önümüzdeki hafta sekiz yıllık bekleyiş mutlu bir sona ulaşacak. Toptaş’ın yeni romanı Heba, İletişim Yayınları’ndan 5 Nisan’da çıkıyor.
Gürsel Tekin, CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na geldiği günden beri dikkat çekici işler yaptı. Açılımları, çıkışları, seçim kampanyaları hep yankı buldu. “İl başkanları hep siyaset üretmeli, vatandaşın ölüsünde dirisinde yanında olmalı” sözü, kendisini de anlatıyor. Onun hayatında siyaset hep birinci önceliğe sahip...
Vikas Swarup (46), yarın uyanacak, her zaman olduğu gibi Güney Afrika’nın Pretoria kentindeki Hindistan elçiliğine gidecek, yardımcı elçi olarak masasına yığılmış dosyaları inceleyecek. Ama o sıradan bir diplomat değil. Yazdığı hikayeden çekilen "Milyoner" (Slumdog Millionaire) filmi, aylardır bütün dünyada bir efsane. Geçen hafta 8 Oscar ödülü de aldı. Anlattığı varoşlarının aksine, avukatlardan oluşan hali vakti yerinde bir ailenin mensubu. 1987’den beri diplomat. Üstelik ilk yurtdışı görevini de Ankara’daki Hindistan Büyükelçiliği’nde yapmış. Onu Pretoria’da Hindistan elçiliğindeki masasının başında yakaladık.
Mehmet E. Yavuz, Yeni Şafak gazetesinde yazdığı yazıda, Özdemir İnce'nin ‘‘Simyacı’’ romanındaki çevirisini eleştirerek, ‘‘Bir Türk, bir Müslüman, 'minare'yi 'kule', 'ezan'ı 'şarkı', 'Kur'an'ı 'ağıt' diye çevirir mi?’’ diye sormuştu. İnce, Gösteri dergisindeki yazısında ‘‘Çevirmenin görevi yazarın niyetlerini değil, yazdığı metni çevirmektir’’ diyerek Yavuz'a yanıt verdi.