Yonca Tokbaş

Topuk

2 Mayıs 2012
Özür dilerim ama yazamadım.

Sinir oluyorum buraya bunu yazmaktan.

Ayağımı havada tutarak yazmak çok zor. Ayağımı aşağı salınca zonk zonk zonkluyor. Belim ağrıyor yazmaya çalışırken. O bitiyor çarpık durmaktan öbür bacağım ağrıyor. Saçmalık resmen.

İyileşsin çabucak diye sakin durmaya çalışıyorum ama zor.

Yazamadıkça, koşamadıkça, özgür hareket edemedikçe çıldır geldi içime...

Tuvaletim gelmesin diye az su içiyorum! Olacak iş değil.

Üzgünüm yani…

Bugün yazı mazı yok.

Yonca

Yazının Devamını Oku

Sihirli kalkan

1 Mayıs 2012
Bazen insan ufacık tefecik şeylerden fena etkilenir ya hani... Birisi için ufacık tefecik olan şey, bir başkası için kocaman bir derttir ya hani...

Birine vız gelirken, bir diğerinin canını çok acıtır ya o şey hani...

Hani insan duyduğu bir sözden, karşılaştığı bir insanın tavrından, ya da ne bileyim bulunduğu bir ortamdaki havadan tatsız hislere kapılıp oradan kaçıvermek ister ya hani…

İnsan; üzülür, tırsar, korkar, canı acır ama bunlara bir anlam veremez kendini suçlar ya hani...

Aslında bu hisler ona, yani kendine, ait değildir belki. Ama bunu bilemez ki. Ona bunları hissettiren tatsız bir kişi, veya o kişinin saçtığı kötü enerjidir aslında. Belki.

Tam anlatabiliyor muyum o hissi acaba, emin değilim.

Mesela, birinin söylediği bir söz, zehirli bir ok gibi gelir kalbinize saplanır sızım sızım sızlar. Takılır kalırsınız o acıya. Bir adım atıp geride bırakamazsınız. “Neden bana böyle yapıyor, neden canımı acıtıyor?” der durur, bi onu suçlar bi kendinize kızar durur, kıvranırsınız ya hani...

İşte ben bu duyguyla çok sık karşılaşıyordum.

Kendime kızmakla başkasını suçlamak kısır döngüsünde boğuluyordum. Ve inanın bana, çok yorucu bir şey bu. Çünkü ne kendime başkası yüzünden kızmayı seviyorum, ne de başkasına kendi hassasiyetim yüzünden kızmayı.

Yazının Devamını Oku

Durmak

25 Nisan 2012
Garip ama gerçek.<br>YazarıNız Yonca bugün gerçekten durdu. Durdu çünkü; “arada durmak gerek!” diyen herkesi bugün duyacağı tuttu.

Üstelik bu hafta sonu kızının da koca sene deliler gibi hazırlandığı büyük dans gösterisi var. Biletlerimizi aldık sözüm ona sakiniz ve bekliyoruz.

Sharmila Dance Extravaganza!

4 senedir bizi bizden alıyor bu gösteri. Aylarca hazırlanıyorlar, aylarca. Aralıksız.

Bazı günler 7 saat prova... Dans, bale, bale, dans. Of of of, öyle disiplinli, öyle çok çalışılan bir iş ki, nasıl akıllarında onca hareketi tutuyorlar, benim aklım almıyor.

Prova bitiyor, geliyor evde devam ediyor. Nefes almadan.

Harika bir dans okulu. Dans okulu değil, hayat okulu. Kızımın hayallerinin okulu.

Onun için öyle önemli ki, bizim için de bir o kadar önemli.

Annane, Babanne, Dede hepsi geldiler Türkiye’den izlemeye.

Çok da komiğiz.

Maailecek heyecan içindeyiz. Kızımın pırpır atan kalbinin sesinde ve hayallerinin sihirli simleri içinde kaybolmaktan başka bir şey düşünememekteyiz.

Ayağım da alçıda, bahanem de geçerli madem, hak göreyim durmayı kendime bu durumda.

Kızım ve oğlum dün gece heyecandan uyuyamadıkları için, yattıkları yerden çaktırmadan bize esprili notlar yazmışlar, onları bulup da okurken akşam akşam, ta nelere dalıp gitmişim.

Zamanı hiç farketmedim.

Nasıl dalmaksa hem, gazeteye yazı yazma saatimi filan geçirmişim. Ayıldığımda şok oldum.

Şu an her şeyden önemli olan ailem ve onlarla huzur içinde geçirmek istediğim iki gıdım bir zaman.

Durdum.

Suçum şu an doya doya yaşamak istediğim anneliğimdir ey okur!

Geri kalan her şey daha sonra zaten olur.

Su elbet yolunu bulur.

Yonca
“15 dakika ihtiyaç molası”
Yazının Devamını Oku

Topuğundan vurulmuş dansöz gibiyim

24 Nisan 2012
Sanırım tamamlanması gereken bir şey, tamamlanıyor.

Bu ara pişmiş tavuk oldum. Başıma gelenler geliyor.

Ama tek şikayetim yok.

Şimdi de topuğumu bilmem ne yaptım, alçıdayım :).

“Neden, nasıl? Ay pes Yonca! Kızım valla sende bi anormallik filan var yani! Ama bu kadar da olmaz ki, yok artık. Ay n’ooolur bi kurşun döktür!” vs demeyin.

Yani dersiniz elbet ben de diyorum ama, demeyelim.

Her şerde bir hayır var.

Var var var!

Menisküsümde yırtık olduğundan ve yolda koşamadığımdan, doktorum suda koşturuyordu beni. Böylece kardiyo çalışmış oluyordum. Antrenmandan geri kalmıyordum ve de dizimi iyileştiriyordum.

Yazının Devamını Oku

KüsME lütfen

19 Nisan 2012
Ben bana küs kalınmasına dayanamıyorum.

Birine küs olmaya da!

Hep her şeyle barışık olmak gibi bir ihtiyacım var.
Silemiyorum kimseyi.
Bir kere yaptım.
Yanlış yaptım.
Hala daha içimde ukde.
Karşımdaki kişiyi yanlış şeylere göre, çocukluğumdan kalma izlerle değerlendirdim.

En yakın zamanda bu konuda kendimi rahatlatmak için gereken şeyi yapıcam.

Yazının Devamını Oku

Sitem etme sanatı

18 Nisan 2012
Neden insan insanı yanlış anlar ve sürekli sitem eder ki?

Ben öyle anlatmadım, sen öyle anladın.
Benim aklımdan senin öyle anlayacağın geçmemişti ki. Hiç aklıma gelmediği yerden yakalandım yani.
Ama bu senin beni nasıl dinlediğinle, veya kafanda/gönlünde o an ne vardıysa onunla da ilgili değil mi?

Peki;
Her şeyi anlatıldığı gibi mi anlamak gerekir?
Herkes nasıl isterse öyle anlasa ne olur mesela?
Yani bazen: “Sana ne!” ya da “Bana ne!” deyip geçilemez mi?

Yazının Devamını Oku

Çöplük

17 Nisan 2012
Son 10 yıldır bir çöp ev yaratmışım aileme.

Delirdim bakıp gördükçe gerçekleri.

Yok böyle bir eşya fazlalığı. At, ver, yolla, gönder bitmiyor. Kullanılmayan eşyalar mezarlığında, ve ziyanlar ötesi ziyan içinde yaşıyormuşuz bu alemde.

Aklımı yemezsem iyidir.

Az iyidir arkadaşlar, az iyidir!

Bir baktım oğlanın tam 12 şapkası varmış. Ama hep bir tanesini giyiyor. Yahu 12 şapka ne işe yarar, neden almışız biz bunları? Saçmalık resmen! Çünkü çocuk hangisini sevdiğini söylemiş, yok anam, biz illa öbürlerini daha UYGUN görmüşüz, ha babam almışız!

7 yaşında çocuk 12 şapka!

İçimizdeki “benim dediğim olacak!” canavarının sonuçları bunlar.

Hele ayakkabılarımız, aman Allah’ım! Bi de giysek hepsini keşke. Müzelik olmuş hepsi, duruyorlar ama.

Yazının Devamını Oku

İçimde kalan yazılarımın vicdanımdaki ağırlığı

11 Nisan 2012
İçimde kalan yazılarımın vicdanımdaki ağırlığıAffınıza sığınarak 3 gün izin istiyorum.

Çok uzadı halsizliğim ve de öksürüğüm. Ateşim bir geçiyor bir geri geliyor.
Dubai’de herkes hasta. Doktorda kuyruk vardı resmen. Gülsem gülemedim kuyruğu görünce...
Bugün yeniden doktor, tahlil vesairelerdeyim.
Kızım ve oğlum da benim izimde sanki...
Herkes birbirine geçiriyor sakındıkça, aynı evde sarmaş dolaş nasıl sakınacaksak o da ayrı... Zaten hijenmanyağı olmadığım için, oh maşallah pek güzeliz.
Geceleri uyku tutmuyor, gündüzse çok rahatsız bir uyku basıyor.
Uyuruyanık dengesiz bir hiperaktif haldeyim.

Yazının Devamını Oku