Paylaş
Birine küs olmaya da!
Hep her şeyle barışık olmak gibi bir ihtiyacım var.
Silemiyorum kimseyi.
Bir kere yaptım.
Yanlış yaptım.
Hala daha içimde ukde.
Karşımdaki kişiyi yanlış şeylere göre, çocukluğumdan kalma izlerle değerlendirdim.
En yakın zamanda bu konuda kendimi rahatlatmak için gereken şeyi yapıcam.
Arayıp özür diliycem, bitcek.
İçim huzura ercek.
En acayip olanı, meğer ben de küsüveriyormuşum biliyor musunuz!
Surat yapıyormuşum.
Hiç farkında değildim yemin ederim. Çocuklar söyledi.
İçime oturdu.
Nasıl da güzel taklidimi yaptılar. Offf çok utandım kendi halimden.
Durdum.
Söz verdim, bu konuda çalışacağım. Oldu ki yine surat yaparsam, anında bana “AYNA!” diyecekler. Ben de kendimi aynada görüp toplayacağım.
Evde dünkü konumuz buyken, “Sitem etme sanatı” yazıma Canan E. Adlı okurumdan gelen yorum, küsme olayıma son noktayı koydu.
Canan, Seda Diker’in “Aslında Giden Erkek Yoktur” adlı kitabını okurken rastlamış kutsal cümleye.
Seda Diker, bana küsünce ve bana küsüldüğünde kalbime çöken bütün ağırlığın sebebini farkında olmadan çok güzel anlattı.
Okurum Canan’a benimle bu “merhemi” paylaştığı için çok teşekkürler.
“Küsmek, karşımızdaki kişinin yaşam enerjisini çalmaktır.”
Yonca
“Çalan değil veren olmak istiyorum ”
Çöplük
Salı günü de “Çöplük” diye bir yazı yazdım ya...
Okurum Dilek S.’nin yazıma yazdıklarını, bizgillerle paylaşmak istedim.
Dilek, bence olayı benden çok daha iyi anlatmış.
***
Merhaba Yonca,
“Çöplük” yazınızı severek, sevmek ne kelime, iliklerimde hissederek okudum. Kendimi buldum.
Şu an 40 yaşındayım. 20 yıllık inanılmaz aktif, yorucu bir iş hayatından sonra işi bıraktım. Tek çocuklu bir anneyim. Oğlum 12 yaşında.
Sizin gibi ikinci çocuğu yapacak cesareti kendimde hiç bulamadım.
İşi bıraktıktan sonra sizin yaşadığınız tüm olayları aynen yaşadım. Bir ara evdeki işler hiç bitmeyecek gibi gelmişti hatta.
Ben öyle zamanlarda, aklıma gelen şeyi küçük not defterime yazardım. Sanki orada olunca daha iyi hissederdim kendimi.
Aslında bu maili kendimden bahsetmek için yazmadım. Yazınız öyle samimi ve içtendi ki, işlerinizi hafifleterek yeni seçiminizin beni ne kadar mutlu ettiğini söylemek için yazdım. Sizi hiç tanımıyorum ama, yazınızı okurken yıllardır arkadaşlık ettiğim kız arkadaşlarımdan biri gibi hissettim.
Çocuklar çok hızlı büyüyor gerçekten. Siz öyle zamanında bir karar verip yakalamışsınız ki zamanı; bir kadın olarak çok mutlu oldum.
Ben kariyerimi bıraktığımda herkes bana deli muamelesi yaptı. “Ben de evde yemek yapmak, pazara gitmek istiyorum” dediğimde çoğu kişi anlamadı (Annem hariç). Meğer dış dünyada keşfedecek, çocuğumda, eşimde kaçırdığım ne çok detay varmış. Hep bir acele, hep yetişme telaşı, sıfır takdir.
Hiç bitmeyen yetersizlik duygusu sonucu oluşan suçluluğun getirdiği psikoloji ile 7 yaşında bir çocuğa 12 şapka almak, ya da daha kötüsü, 12 şapka aldığını fark edemeyecek kadar yoğun olunduğu için almak...
Bugün kilerimi düzelttim; atılacakları kapıya koydum ferahladım. 2 sene üst üste giymediğim bir kıyafeti dolabımda tutmam. İhtiyaç sahiplerine gider.
Ben eşyalara değil, eşyalar bana hizmet etmeli.
Yani sizin de dediğiniz gibi 'toplanacak eşya az olursa dağınıklık da az olur'. Belirlediğiniz strateji kesinlikle olumlu sonuç veriyor.
Sağdan soldan “sen böyle mutlu olamazsın!” diyen olursa, emin olun kendileri böyle bir şeye cesaret edemediğindendir. Eminim yazarlığınızda da şahane sonuçlar alacaksınız. Yazılarınızı okumaya devam edeceğim. Bu arada 34 yıl İstanbul'da yaşadım; 6 yıldır da Antalya'dayım ve çok mutluyum. Umarım bu sakinliğe doğru attığınız adımların arkasından sakin bir şehri tercih etme adımı da gelir.
Kendinize çok iyi bakın.
Size yeni yaşamınızda ailenizle mutlu günler dilerim.
Dilek S.
Paylaş