Bir sürü ekstra para ödedim 48 saat içinde iyi kötü bir cevap alabilmek için.
2 adet 48 saat geçti, hala cevap gelmedi.
Moralimi bozmadım.
Sakinim.
Ödediğim başvuru paralarını yakmayı da kabul ettiğimi teyid ettim. Yeter ki, çıksın şu vize...
Sizler bu satırları okurken ya vizeyi almış olacağım, ya da alamamış…
Alamazsam çok, gerçekten çok, üzüleceğim ama hayata küsmeyeceğim.
Hiç bilmiyordum.
Gerçi “yaşlı” kelimesi insana tatsız ve kötü geliyor. Ben artık kimseye kolay kolay “yaşlı” diyemiyorum.
Yaşlanabilmiş insanlara başka türlü bir hayranlığım var.
Ben de yaşlanabilmek, iyi yaşlanabilmek istiyorum.
Eskiden düşünmezdim yaşlılığı, ama büyüdükçe düşünür oldum.
Neyse.
Dün gece, çok şeker bir haber aldım da Yaşlılar Haftası’na dair, öyle haberim oldu...
Şişli Belediyesi çok düşünceli bir şey yapmak için kolları sıvamış.
Hayatımda en zor seyrettiğim program oldu.
Kötü gerçeklerle yüzleşmek zor geldi.
***
Bir anne-babanın çocukları adına koca 1 sene boyunca her saniye duydukları endişeye birebir şahit oldum.
Bana dinlemesi çok ağır geldi, onlarsa bununla an be an yaşadı...
Bir baba için, içerideyken, eşinin de tutuklanması ve çocuğunun yapayalnız kalması korkusundan/endişesinden daha beter bir şey olabilir mi?
Bu işkence bir insanı bitirmez de ne bitirir?
Çocuklarının bu haksız süreçte maruz kaldığı rezalet ötesi travmayı, ben dinlemeye dayanamazken, Nedim ve Vecide Şener’in 375 gün boyunca yaşadıklarını düşünmek, beni daha da fena yaptı.
Ama buruk bir şekilde.
Mustafa Balbay ve diğer gazetecilerin hala içeride olması buruk kıldı bu tahliyeyi. Hem de çoğumuz için!
Nedim Şener’in 376 gün sonra kızını okula götürmesi, kızını okula götürürken kızının fotoğrafa yansıyan “mutluluktan zıplayarak gidesi var” hali, gözümün önünden asla gitmeyecek.
Sadece benim gözümden değil, bence tarihi hafızalardan da silinmeyecek.
Tarihi yanlışlar yapıldı, yapılıyor çünkü.
Mustafa Balbay’da çıksa, çocuklarını okula götürse, o fotoğraf nasıl olacak diye düşündüm sürekli.
“Ümid ediyorum en kısa zamanda, adalet adını yeniden acilen hakeder...” diye içimden geçirirken, “Sivas katliamı ile ilgili dava zamanaşımından düştü” haberi geldi.
Buruk sevinçlerimize, bir ekstra tarihi utanç daha eklendi.
Küçücük bir çocuktum bağırış çağırış vardı.
İki çocuklu koca kadın oldum, hala hiçbir şey değişmedi.
Değişmiyor.
Kavga, gürültü, itiş-kakış, yumruk, küfür havalarda uçuyor.
Dört gözle, Allah affetsin beni, yeni bir jenerasyonun gelip bu zihniyetten uzak davranış biçimleri ile hareket etmesini bekliyorum.
Sabırlı bir kadınım. Medeniyeti bekliyorum umutla.
Tartışma kapasitesi, yetisi, becerisi olan bir jenerasyonu bekliyorum, inatla.
Elbet o da olacak.
Çocukların politikacıların elinde çarçur olup rezil edilmesine,
İktidar sürekli elinde hazır ve bitmiş bir programla gelirken; karşısına dikilenlerin elle tutulur doğru düzgün hazır bir program sunamayıp, saçma sapan cızırtı yapıp bir türlü bir işi becerememesine,
Çocukların bireysel becerilerinin, düşünme yetilerinin pekiştirilmesi yerine düşünmelerinin engellenmesine, yaratıcılıklarına ket vurulmasına,Her çocuğun bambaşka bir yetisi, yaratıcılığı, zekası, kabiliyeti varken; hepsinin tek tip bir kareye benzetilmeye çalışılmasına,Ana-babaların, emme basma tulumba gibi her önlerine geleni sorgulamadan kabullenmelerine; sistemin parçası olmaktan başka çareleri olmadığını temcit pilavı gibi tekrarlamalarına ve çaresiz olduklarına inandırılmış olmalarına,Sürüden kopamayışa,
Kimsenin düşünmeye vaktinin bırakılmamasına,
Kadın bakılmak da istiyor arada, evet.
Ve bunun “ayıp ve olmaz” kalıbını da yük edinmek veya böyle hissettiği için utanmak zorunda olmak istemiyor, evet.
Birazcık el üstünde tutulmak, asgari de olsa bir ihtimamla yaklaşılmak istiyor, evet!
İnsan kadın olunca, başkasını bilemem ama ben, bunu hissedebilmek ve utanmadan yaşayabilmek istiyorum.
Kadınlığımın bazen bir ayrıcalık olmasını içimden geçiriyorum, evet.
Eşitliklerimizin içinde nüanslar da arıyorum, evet.
Kırılganlıklarımın farkında olmak ve bunun kötü bir şey ya da bir zayıflık gibi algılanmamasını da istiyorum, evet.
Bunların zayıflık gibi algılanma olasılığı benle ilgili değil, karşımdakilerle ilgili bir sorun olsa gerek!
3 yıldır, yılda bir kere, bir sürü iyi insanla aynı oteli paylaşıyorum.
Öyle garip ve güzel bir duygu ki anlatamam size. Garip bir güven ve huzur duygusu, sonsuz bir gülümseme hali. Negatif tek bir cümle, his, hava, bakış, hal tavır yok o insanlarla bulunduğum yerde.
Huzuru nasıl tarif edebilirim ki size?
Mışıl mışıl bir gece uykusu.
Yüksüzlük hissi.
Mütevazi bir gurur ve onur...
Hafif, hafifcecik bir yürek düşünün, her adımda azimle atan; üzerine de gülümseyen bir yüz iliştirin...
O kadar.