Madonna, hayran olduğum ve hayran olduğum için de başıma çok iş açmış bir kadın.
Hayatım Madonna yüzünden babamdan: “Kızım sen kendini Madonna sanıyorsun ama burası Türkiye, sen de Madonna değilsin!” azarları işiterek geçti.
Babam bana;
Neden Madonna’nın Madonna olabildiğini,
İçeriği “tasmalı” gazetecilikle alakalı değil gerçi. Nitekim az çok herkesin tasmalı olduğu bi diyarda tek bi meslek grubuna bu zılgıtı çekmek de pek bi bize yakışır davranış şekli.
Geçelim.
****
Evet sevgili okurlar, köpek olasım var.
5 hafta önce topuğum kırıldı.
İlk 3 haftam kırığımı ve ağrımı küçümseyerek, sanki ertesi gün koşmaya başlayacakmışım gibi tek ayak üzerinde sekerek yaşamaya kaldığım yerden devam etmeye çalışarak, yani kendimi hor görerek, zorlayarak geçti.
Gereksiz davranışlar işte.
Annelik şart ve koşulları öyle gerektiriyor. İdi. Sanki.
Kitapın kapağı Maldivlerin mavisi. Metin ve fotoğraflar Alptekin Baloğlu’na aitmiş.
Kitabın ilk rastgele açtığım sayfasında bir sürü turuncu balık vardı. Tam balıkların ne kadar uyumlu yüzdüklerini düşünüyordum ki, gözüm sol sayfadaki metine kaydı: “Takım Ruhu” altında da “Sürüler” yazıyordu.
Evet evet, balıklara bakınca tam da gördüğüm buydu: Takım ruhu!
Acayip hoşuma gitti.
Doğaya bakarak hayatı anlamayı seviyorum çünkü. Ağaçlar, hayvanlarherrr şeyi anlatıyorlar görmesini, duymasını, dinlemesini bilene.
Kitabın sayfalarını daha dikkatli çevirmeye başlayacaktım ki içindeki mektubu farkettim.
“Herkesin bir değişikliğe ihtiyacı var”... diye başlıyordu mektup.
Bir günde kaç kere aynı anda ağlamaklı olurken gülümsüyoruz ki!
Ben dün tam da öyle oldum.
Gözümden yaş gelirken garip bir gülümseme oldu yüzümde...
Lütfen okuyun aşağıdaki satırları.
Pazartesi günkü yazıma gelen bir yorumdan alıntıladım. Maili atan annenin ismini paylaşmak için iznini almadığım için, yazmıyorum.
Bir insan kaybının ardından, içinden bu kadar güzel bir cümle çıkarabilir mi diye düşündüm:
“Anne sütü dostluklara vesile olsa ne iyi olurdu...”
Sonsuzca, ölümüne, kendimi parçalarcasına, saçma sapanca verebilirim.
Yeter ki vereyim. Almayayım.
Aklıma bile gelmiyor almak.
İstemek hele, asla.
O kadar bilmiyorum ki istemeyi, bir şey isterken ya çoook anormal kırılıp bükülüyorum, ya da çok kabalaşıyorum.
Kafamda manyak gibi kendi kendime sürekli: “iste-isteme, söyle-söyleme” deyip durup sonunda cinnet geçirip lafı ağzımdançıkardığımda “hayvan” gibi oluyorum.
Aşırı ince olduğum zaman da komik ve zavallı duruyor. Nasıl saçma bir manzara.
Sadece “19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı” idi.
Ben, Atatürk ilkelerine saygılı ve bağlı bir Türk kadınıyım.
Bir sürü insan artık bu cümlenin her bir kelimesine ayrı bir anlam yüklüyor, yargılıyor filan.
Çok komik. Çok saçma. Çok sert!
Ben bunu, yani ne olduğumu söylemekten asla çekinmedim. Bir gün bunun bu kadar acayip bir şey olabileceği de hiç aklıma gelmezdi.
Bu benle alakalı bir sorun değil ama.
Sorun edenle alakalı bir sorun.
Yonca Tokbaş NATO Sancak Gemimiz TCG Giresun'da / Foto Galeri
NATO Görev Kuvveti bünyesindeki TCG GİRESUN, Deniz Haydutlarına karşı bu bölgedeki harekatın Tuğamiral Sinan Azmi TOSUN emrindeki sancak gemisi.
Açıkçası, ne sancak gemisi ne demektir, ne de bizim bu alandaki önemimiz nedir hiç mi hiç bilmiyordum. TCG Giresun’u ziyaret edince NATO'nun halen icra ettiği tek askeri harekatın komutasını, şu anda Türkiye’nin yürüttüğünü öğrendim.
“Deniz haydutlarına” dair tek bilgim ise; Dubai’de yaşayan ve abisi Somali açıklarında korsanlar tarafından ele geçirilen gemide aylarca mahsur kalan bir arkadaşımızın endişesi ve çaresizliği ile kısıtlıydı.
Tuğamiral Sinan Azmi Tosun BAE’de yaşayan tüm Türk vatandaşlarını, çocuklarıyla beraber TCG Giresun’u ziyaret etmeye davet edince, hem şaşırdım hem de heyecanlandım. Ben sade vatandaşların gemilerimizi ziyaret edebildiğini bilmiyordum. Sanki asker-vatandaş yakınlaşması “cıs” bir ilişkiydi benim için. Bu önyargım da yıkıldı böylece.
Geminin adının Giresun olması da benim için bambaşka bir anlam taşıyor; eşimin çocukluğunun geçtiği, yeni evliyken gidip ziyaret edip insanlarına havasına, suyuna her şeyine aşık olduğum şehirdir Giresun.
TCG Giresun’u ziyaret etmek için Rashid Limanı’na doğru giderken açıkçası hiç de bu kadar sıcak ve samimi bir manzara ile karşılaşacağımı, dünya tatlısı insanlarla tanışacağımı düşünmemiştim.
O kadar hoşuma gitti ki cümleler, her gün tek doz ilaç alırmışçasına okuyorum aynı satırları.
Siz de okuyun istedim.
Bilenler varsa bir kere daha okusunlar, bi şeycik kaybetmezler. Bilmeyenler de bilmiş olsun. Bi şey kazanırlar.
Buyrun:
“Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir ancak, heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç,
Kuşkusu kadar yaşlı,