İçimde kalan yazılarımın vicdanımdaki ağırlığı

İçimde kalan yazılarımın vicdanımdaki ağırlığıAffınıza sığınarak 3 gün izin istiyorum.

Haberin Devamı

Çok uzadı halsizliğim ve de öksürüğüm. Ateşim bir geçiyor bir geri geliyor.
Dubai’de herkes hasta. Doktorda kuyruk vardı resmen. Gülsem gülemedim kuyruğu görünce...
Bugün yeniden doktor, tahlil vesairelerdeyim.
Kızım ve oğlum da benim izimde sanki...
Herkes birbirine geçiriyor sakındıkça, aynı evde sarmaş dolaş nasıl sakınacaksak o da ayrı... Zaten hijenmanyağı olmadığım için, oh maşallah pek güzeliz.
Geceleri uyku tutmuyor, gündüzse çok rahatsız bir uyku basıyor.
Uyuruyanık dengesiz bir hiperaktif haldeyim.
İnanılmaz halsizlik hali, mecalim yok derler ya... öyle. Ama hala da kuyruğu dik tutmaya çalışıyorum.
Saçmaladım yani.

Bunun yanında beni ilk defa evde gören çocuklarım bi alem oldu. Paskalya tatili nedeniyle evdeler ve yemin ederim günde milyar kere “anne anne anne” dedikçe onlar, kafamı toparlayıp hatasız iki cümle kurmak çok zor oluyor.
Çocukları yaka paça arkadaşlarına gönderdim düşünün sessizlik için, e tabi bu da benim annelik vicdanımı perperişan etti.
Allah’ım ne onlarla ne onlarsız... 2 ucu kakalı değnek işte.
Onlara çaktırmadan var gücümle ayakta durunca da sanırım uzadıkça bu halsizlik ve hastalık uzuyor.

Haberin Devamı

Ve saçma sapan panik halim oluyor ne zaman bu hale düşsem. Hani sanki bir gün yazmazsam dünyanın sonu gelecekmiş gibi.
Yooo!
Gelmeyecek.
Bunu bin kere yazdım, ama kendim hala anlayamadım.
Çünkü yazmayı seviyorum ya, kopamama durumundayım.

Bir de samimice en esas derdim şu aşağıdaki yazıların hala içimde olması, doğmayı bekliyor olmaları ama hasta usta baştan sağma yazmak istemediğim için yazılmadıkça vicdanıma ağrı yapmaları:
1- Dubai’ye geldiklerinde ziyaret etme şansı elde ettiğim, ve çok ama çok etkilendiğim NATO Daimi Deniz Görev Grubu 2’nin sancak gemisi TCG GIRESUN izlenimlerim. Deniz haydutlarının takibi konusu. İşin bizim hiç bilmediğimiz, nedense hep klasik aynı şeyleri anlatıp da es geçtiğimiz ekonomik ve duygusal yönünü bir an önce sizlere yazmak istiyorum. Trajikomik ve bir o kadar insani gerçek hikayeler dinledim gemimizde. Çok çok çok etkilendim. Hasta usta baştan savma yazmak olmaz. Acilen toplanıp yazmam, paylaşmam lazım. Çocuklarımızla gemimizi ziyaret ettik. Mürettebat ile yaptığımız sıcacık görüşme, aslında bugüne kadar neleri nasıl yine kocaman önyargılarla algıladığımızı düşündürttü bana. Askerlik ve duygusallık... bu iki şeyi yanyana hiç düşünmüş müydünüz mesela? Yazacağım...
2- TAC öğrencileri ile yaptığım muhteşem buluşmayı henüz aktaramamış olmaktan çok rahatsızım. İnanılmaz projeleri olan çocukları anlatacağım sizlere. Tek tek tek anlatacağım. İyi haberler yazacağım sözümü tutacağım, unutmadım. Asla unutmam.
3- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için Dubai’de yaptığımız çalışmaları anlatmak istiyorum... Daha ona zaman var.

Haberin Devamı

İşten eve dönen bir insanın yazma alanı zamanı ve düzeni yaratması hiç kolay değilmiş. Ayşe’nin (Arman) Hande Altaylı röportajını 10 kere filan okudum. Okudum çünkü Hande Altaylı’nın yazmak için otele çıkmasını anladım. “Oh be..” dedim, “demek bir ben değilim bu durumda.” Müthiş iyi geldi o röportaj bana. Hande Altaylı’yı tanımak hoşuma gitti. Yazarlığa, insanlığa, olma haline dair söyleyebildikleri, içime su serpti bu manada.
İşte bu yüzden evdeki yazarlık alanımı ve çocuklarla olan düzenimi bir düzene oturtmam gerek. Acilen.
Daha da önce, şu öksürükten ve halsizlikten ve iştahsızlıktan kurtulup iyileşmem gerek.
Spor bile yapamaz oldum ki bu benim için felaket bir şey demek.

Haberin Devamı

Velhasıl, pes hala uzattıkça uzattım, Pazartesi’ye kadar yazmadan dayanabilirsem eğer tabi, yokum.

Affınıza sığınıyorum.

Ve inanın bana şu izni bile kalp sıkışmasıyla hiç istemeyerek yazıyorum.

OF!

Yonca
“yazar hastalığı”

Yazarın Tüm Yazıları