Yalçın Bayer

'Normalleşme' laik Cumhuriyet'in altını oymak mıdır

7 Ekim 2006
ALTINI çizerek tekrarlayalım: Tayyip Erdoğan'ın bugünkü Meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesi kanunen meşru olur, hukuken meşru olamaz. Kanuna uygunluk, her zaman hukuka uygunluk değildir. Ama ne yazık ki ülkemizde, nasıl elde edilirse edilsin, çoğunluk kararı meşruiyet için yeterli kabul edilmektedir!

Bir de irticayı tartıştılar... Cumhurbaşkanı'nın, Genelkurmay Başkanı'nın, kuvvet komutanlarının, üniversite rektörlerinin, giderek artan bir irtica tehlikesinin var olduğunu söylediklerini; oysa hükümetin bir irtica tehlikesinin olmadığını iddia ettiğini ifade etti konuşmacılar.

Zaten bir irticanın varlığını hiç kabul etmedi, etmez ki bugünkü hükümet ve onun liberal destekçileri!.. Bir kısmı 'zulüm' der laik rejime; bir kısmı da 'normalleşme' diyor laik Cumhuriyet'in altının oyulmasına.

Uzatmaya gerek yok aslında.

80 yıldır olup bitenler, herkesin sicilini ortaya koyabilmek için yeterli bence. Bağımsız, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti karşıtlarının bir kısmı iktidarda şimdi, bir kısmı da dağlarda.

Halil ÖZTÜRKMEN-AvukatEğitimsiz çağdaşlıkHAZİRAN ayında TÜSİAD'ın hazırlayıp Başbakan’a sunduğu rapor, gerekli ilgiyi uyandırmadı. Gazetelerin ara sayfalarında 2-3 kelimeyle geçiştirildi veya hiç yayınlanmaya gerek bile görülmedi.

Uzatmaya gerek yok aslında.

80 yıldır olup bitenler, herkesin sicilini ortaya koyabilmek için yeterli bence. Bağımsız, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti karşıtlarının bir kısmı iktidarda şimdi, bir kısmı da dağlarda.

Halil ÖZTÜRKMEN-Avukat

Eğitimsiz çağdaşlık

Yazının Devamını Oku

Çuvaldızı kendimize...

7 Ekim 2006
KÖŞENİZDE yer alan bir şikáyet üzerine bu yazıyı yazmayı uygun gördüm. Gültekin Müftüoğlu Bey çöp karıştırıcılardan (6.10.2006) şikáyet etmiş. Ben de aynı paralelde vatandaş olarak kendimizi şikáyet etmeyi uygun gördüm.

Önce Gültekin Bey’in belirttiği sorun için şunu söylemek istiyorum; Çöp toplayıcıların işine yarayan çöpler katı atıklar; yani kağıt, şişe, metal vb. koku yapmayan ve ekonomik değeri olan eşyalar... Ve hem çöp toplayıcılara ekonomik kazanç sağlaması, hem israfı önleyerek ülke ekonomisine katkı sağlaması açısından devletin etkin olarak yerine getiremediği bir görev yerine gelmiş oluyor.

BELEDİYE NE YAPSIN

Biz vatandaşların yapması gereken ise çok basit; ister çöp toplayıcılar toplasın, ister belediyeler, bu katı atıkları ayrı ayrı torbalara koymak. Bu sayede ne çöp toplayıcılar bu torbaları dağıtırlar, ne kötü koku olur, ne de ekonomik kayıp olur. Yani her şeyi devletten beklemekte doğru değil, yani belediye ne yapsın şimdi, gelsin evlerimizdeki çöpleri de mi ayıklasın? Biz bu basit işlemi gerçekleştirmekten bile üşeniyoruz maalesef.

Ben Aydınlıkevler’de oturuyorum, Altındağ Belediyesi’nin bu konuda maalesef bir çalışması yok. Varsa da en azından ben rastlamadım. Ama yine de biz apartman olarak katı atıkları ayrı şekilde toplayıp, hurdacı, çöp toplayıcı vb. kişilere ulaştırıyoruz. Aylık olarak baktığımızda da bu atıkların ciddi yer tuttuğunu görüyoruz.

VATANDAŞ BİLİNÇLİ DEĞİL

Ama dediğim gibi maalesef bütün vatandaşlar bu konuda yeteri düzeyde bilinçli değil.

Bırakın katı atıkları, çöpleri bile belediyelerin o kadar uyarmalarına rağmen doğru düzgün poşetlere koymuyor, ya da çöp arabaları geçtikten sonra sokak ortalarına bırakıp, ertesi güne kadar kedi, köpeğin parçalamasına ve yaşadığımız çevrenin, evimizin önünün pislik içinde kalmasına sebep oluyoruz. Bu konuda en yakın zamanda yaşadığım rezaleti de örneklendirip sözü fazla uzatmak istemiyorum.

KURBAN VE CAHİLLİK

Geçen gün, hangi apartmandan olduğunu bilmediğim bir komşumuz(!), (belki de ibadet maksadıyla) kurban kesmiş bahçesinde, ama gelin görün ki hayvanın işkembe, bağırsak vb. organlarını uluorta, herhangi bir torbaya dahi koymaya gerek duymadan sokağa atmış. Var mı böyle bir rezalet, böyle bir cahillik... Bu şekilde maalesef Ankara’mız vatandaşlarıyla Büyükşehir’e benzemiyor daha ziyade koskoca bir köy izlenimi veriyor.

İbrahim H. KAYRAL

(Not: Bu yazımda belediyeler mükemmel çalışıyor demek istemiyorum, sadece bizler de vatandaş olarak görevlerimizi layıkıyla yerine getirmediğimizi söylüyorum. Yoksa o kadar şikayet etmeme, bu konuda belediyenin Özel Kalemi’nden tutun da vatandaşla ilgilendiğini söyleyen her birimine telefonla, e-maille bildirmeme rağmen gürültüleriyle sokaklarımızı kasıp kavuran patates-soğancılar sorunu çoktan çözülürdü.)

Trafik planlaması yanlış yapılmış

OKUYUCUMUZ Özgür Sak, Büyükşehir Belediyesi’nin Bilgi Edinme Birimi’ne Bilkent kavşağı ile ilgili başvuruda bulunuyor fakat bir türlü yanıt alamıyor.Sak şöyle diyor:

"Eskişehir yönünden gelip çocuğumu ODTÜ Okulu’na bırakmak için Bilkent yönüne döndüm ve yine sıkışıklık yaşayacağımı düşündüm. Ama trafik açıktı. Fakat tam Bilkent yoluna bağlanacağımı sanırken trafik polisi bu geçişin artık kapandığını bundan böyle ODTÜ’ye girebilmek için Bilkent’e kadar çıkmam ve kavşaktan dönerek tekrar inmem gerektiğini belirterek yol vermedi. Okul saatinden 1 saat önce Ümitköy’den çıkmamıza ve Bilkent kavşağına 10 dakikada gelmemize rağmen okula 09.50’de ancak ulaşabildik. Bilkent kavşağına büyük para, işgücü, zaman harcayarak bir çok düzenleme yapıldı. Ancak Eskişehir yönünden gelen trafik hiç hesaba katılmamış, keza Bilkent ve ODTÜ yerleşkelerinde çalışan, okuyan, alışveriş yapan binlece insan bu bölgelerde oturmakta. Yönlendirilen güzergah ve yol bu yoğun trafiği kesinlikle kaldırabilecek durumda değil.

Bu uygulama hem Bilkent’e girişi yoğunlaştırıyor hem de ODTÜ’ye gitmek için uğraşanlar Bilkent’ten Ankara’ya gidiş trafiğine de girmek zorunda kalıyor."

Biliyor musunuz

DSP’nin partili üniversite öğrencilerine yönelik olarak Kızılcaham Patalya Oteli’nde "II.Kademe Eğitim Çalışmaları’nın bugün Zeki Sezer’in konuşmasıyla tamamlanacağını...

GAZİ Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü öğrencilerinden oluşan 40 kişilik grubun 5 öğretim görevlisiyle birlikte Tekirdağ’ın 1/25 bin ölçekli çevre düzeni ve 1/5 bin ölçekli nazım imar planını yapacaklarını...

Yazının Devamını Oku

Başkentte ishal tehlikesi

6 Ekim 2006
HÜRRİYET’in Ankara Eki’nde Ankara’lıların dertlerini dile getirdiğiniz için çok teşekkür ederim. Bir konuya dikkat çekmek istiyorum, ilgililer de gerekeni yapar.

Yazının Devamını Oku

İnanç sömürücülüğü

6 Ekim 2006
AKP iktidara gelirken, fakirlik ve işsizliği; kamu borç stokunu ve bürokrasiyi azaltma sözünü vermişti, ancak hiçbiri azalmadı.

Aksine bu vaatlerini unuttu, inanılmaz şekilde kadrolaştı; 'inanan-inanmayan' kayırmacılığını bir ilke haline getirdi.

Ayrımcı tutumuyla AB projesi doğrultusunda adım adım öngördüğü 'Müslüman Türkiye' modeline sarıldı.

Bu partinin çoğunluk mensubu, liderlerine bakarak baştan Türk milleti demekten çekindi; Türkiye'de tek kimliğinin, 'Türk kimliği' olduğunu telaffuz etmekten korkar hale geldi. Lideri daha sonra bu söylediklerinden geri dönüş yapmak istediğini Antalya'da örs üzerindeki demire çekiçle vurarak göstermek istedi, "Türklüğümle oynamaya hakkınız yok" dediyse de inandırıcı olamadı.

Üst kimlik tartışmasından sonra yeni bir polemik başlattı, "Din bir çimentodur ve en önemli birleştirici unsurdur" dedi.

HIRSIZIN İKİ TÜRLÜSÜAtatürk, tekke ve zaviyeleri kapatıp halifeliği kaldırdı.

HIRSIZIN İKİ TÜRLÜSÜ

Yazının Devamını Oku

Kuşdili'nin dili olsa

5 Ekim 2006
ESKİNİN Kuşdili Çayırı şimdinin Salıpazarı da elden gidiyor. Göztepe Parkı'ndan sonra park yapılacak bir yer daha sizlere ömür...

Ne yazık ki 'rant kafası' "Evet doğru burası park olmalı" diye düşünemiyor.

Aynı şekilde Çobançeşme Fidanlığı diye anılan Hazine arazisi de (Sefaköy) Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar ve Küçükçekmece ilçelerinin parkı olarak düşünülmüyor?

Londra'daki Hyde Park ve New York'taki Central Park gibi...

Oraları görenler hep böyle yerlere imrenir de, hadi bir benzerini de biz yapalım diye neden düşünmezler?

İstanbul'a ihanetin sonu gelmiyor.

Aynı şekilde Çobançeşme Fidanlığı diye anılan Hazine arazisi de (Sefaköy) Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar ve Küçükçekmece ilçelerinin parkı olarak düşünülmüyor?

Oraları görenler hep böyle yerlere imrenir de, hadi bir benzerini de biz yapalım diye neden düşünmezler?

Yazının Devamını Oku

Kızılay'ın nihayet aklı başına geldi

4 Ekim 2006
KIZILAY Genel Başkanı Tekin Küçükali geçenlerde gazetemize gelmişti. Sohbet ederken, Hürriyet'in İnsan Kaynakları Müdürü Sancak Basa "Sayın Başkan bir şikayetim var" dedi.

"Bir adağım için kurban kestirmek istedim, ama kurban aramak için de vaktim yoktu. Halbuki online sistemi olsaydı, internetten bağış yapacaktım. Siz Kızılay olarak neden böyle bir örgütlenmeyi düşünmüyorsunuz? Kızılay zaten diğer kurum ve tarikatlarla rekabet edemiyor; böyle bir ortam oluşturulursa bağışlarınızı katlayabilirsiniz."

İlginç öneri üzerine Küçükali, bu sistemin bir ay içinde yapılacağı sözünü verdi.

"Türk insanının geleneksel yardım ve merhamet duygusunun 139 yıllık temsilcisi Kızılay, teknolojideki baş döndürücü gelişimi bağışçıların hizmetine sunuyor. Türk Kızılayı’nın resmi internet sitesi www.kizilay.org.tr adresini ziyaret eden yardımseverler; online olarak ayni ve nakdi bağış yapabilecekleri gibi kurban, fitre, zekat ve adak gibi dini vecibelerini de online olarak yerine getirebilecekler.

Yardımseverler ve dini vecibelerini yerine getirmek isteyenler, bağış, adak veya kurbanlarının nerelerde ve nasıl kullanıldığını da sanal ortamdan adım adım takip edebilecekler. Bağışının istediği yerde kullanılmadığını tespit eden yardımseverlerin, Kızılay’dan bağışını geri isteyebilmelerinin de yolu açık olacak."

KURBAN KESİMİ

Yazının Devamını Oku

İlim Müslüman'ın yitik malıdır

3 Ekim 2006
'DİNCİ pazarlamacılar', ramazanda günah ve harama düşme endişesi bile taşımıyorlar.

Geçen gün bir yazarımız "Siyasetin en büyük malı, dincilik" diye yazıyordu.

Sahurda bazı televizyonlar, hocalarla şarkıcı-türkücülerle 'din magazini' yapıyorlar.

Bir yarıştır gidiyor; ilk kez bu ramazan tam bir 'reyting savaşı'na dönüşmüş durumda. Türkiye, sanki bir din devleti oldu; fetva veren verene...

Arap ülkelerinde bile böyle programlar göremezsiniz.

Bunlara karşın sadece Kanaltürk, (19 Mayıs'tan beri) Nutuk'tan bölümler yayınlıyor.

CEHALET VE ADALET

Yazının Devamını Oku

İstanbul rant ablukasında

1 Ekim 2006
TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, "kentlerin büyük bir hızla yağmalandığını" ve ’Kentsel Dönüşüm Projeleri’nin bu amaçla kurgulandığını belirterek şöyle diyor: "Uygarlık mücadelesinin mekánı olan kentler son yıllarda pazarlanacak bir meta gibi görülüyor ve kamu alanları rant uğruna kurban ediliyor."

Toplumsal bir uzlaşıdan ve mühendis odalarından görüş almaktan kaçmanın faturası, karşımıza ’rant ablukası’ olarak çıkıyor.

TMMOB raporunda, Hazine arazilerinin imar planları yapıldıktan sonra satılmasının ve kentsel dönüşüm projelerinin, planlama yerine beraberinde rant amaçlı spekülasyonlara yol açtığını vurguluyor.

FASA FİSO PROJELER

Bu durumda yaşanan ’imar kaosu’yla ilgili Birgün Gazetesi "AKP rantın kara büyüsüne kapıldı" başlığını atmış... Çok doğru bir anlatım.

İstanbul Metropolitan Merkezi Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan, Dubai Kuleleri’nin ’fasa fiso ve hayal’ olduğunu, önceki gün bizim de katıldığımız programda açıkladı.

"Kardeşim bizim hazırladığımız İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda böyle yüksek yapı yükleri yer almıyor" diyor.

AKP’
nin ’hayalet’ projelerle bizleri ’test’ ettiği anlaşılıyor.

O kadar STK ve mühendis odası, hayaletlerle mi savaştı?

Galataport, İkiz Kuleler ve Haydarpaşa...

Başbakan ve Büyükşehir Belediyesi, daha imar planları hazırlanmadan paçaları sıvayıp dereye geçmeye kalkışmışlar.

Bu hayali projelerle imar hukukunu aşmanın zor olduğunu anlamışlar.

İSTANBUL’UN SİLUETİ

Prof. Kaptan’ın sözlerinden anlaşıldığına göre, ’İstanbul Çevre Düzenleme Planı’ ile gelecek 30 yıl içinde İstanbul’daki imar ilkeleri kabul edildi, bunun dışında İstanbul’a kimse uluorta bir şey yapamaz.

İstanbul’ün siluetini bozacak bir yapı stoku ortaya konulamayacak.

Arap sermayesi ile Dubai Kuleleri öyle yüksek katlı olamayacağından rant yaratılamayacak, bu durumda kendi kendini finanse edemeyecek. Acaba 1 milyon değerinde kaç rezidans yapılabilecekti İETT arsasına? Ya da bu kadar çok rezidansı kaç kişi alabilecekti?

Birileri bu işten vazgeçti ama kim? Arap şeyhleri mi, yoksa imar yasalarına çarpan siyasi irade mi?

PLANLARDA İŞLENDİ

İstanbul’
un nazım imar planlarında bina yüksekliğinde üç emsal kararı bulunuyor. Prof. Nurettin Sözen’in döneminde alınan bu prensip kararı Tayyip Erdoğan döneminde planlara işlendi.

Şimdi bunu değiştirmek olanaksız.

Mimarlar Odası’ndan bir mimarla konuşurken bize şunları söylüyor:

"İktidar, ne Dubai Kuleleri’ni yapabilir, ne de Galataport’u, ne de Haydarpaşa’yı... Çünkü bunların hepsi açık şekilde şehircilik hukukuna aykırı şeylerdir. Bunun için Anayasa’yı değiştirmek de gerekiyor. İktidar, kamuoyunu yanıltacak şekilde 25 milyar dolar toplayacağız diyerek 2B’yi çıkartmak istediyse de başarılı olamadı. Şimdi Arap sermayesini getirmek istediklerinden ’hayali’ projeleri tanıtmak istediler, ama hukuk duvarına çarpacaklarını gördüklerinden şimdi hazırlanan yeni çevre düzeni planına bağlı olduklarını söylemek zorunda kalıyorlar. Boğaz manzaralı gökdelen artık yok."

- Peki bunlar ihale edilemez mi?

- Bakınız, Galataport yargıdan dönünce, ihale otomatikman ortadan kaldı. İETT, Karayolları, Haydarpaşa’da böyle bir şeye kalkışabilirler mi? Yasaları ve konulmuş imar planlarını suiistimal ederlerse kendilerini de yargı önünde bulurlar. Böyle bir durumda Araplara, gelin Dubai Kuleleri’ni yapın, denilebilir mi? Dolayısıyla bu projeler otomatikman ortadan kalkmış oluyor.

- Maslak’ta yapılan gökdelenler ne oluyor?

- Onlar eski planlara göre yapıldı. Onlar eski planlar. Şimdi yapılamaz. Orada ne yapıldıysa İstanbul’un canına okudu ve daha da okuyacak. (Biz önceki akşam Maslak’ta bulunan NTV’den İkitelli’ye iki saatte ulaşabildik; mesafe yaklaşık 20-22 km...) O yapı yoğunluğunu, Maslak yolu taşıyamaz. Maslak’ın planlarını geçmişte yapan, şimdiki Metropolitan Merkezi Başkanı Prof. Hüseyin Kaptan, "Bugün orasını tanıyamadığım gibi zamanında böyle bir projeye imza atmaktan da utanç duyuyorum" diyor. Çünkü plan disiplininden uzaklaşılmış, bir sürü usulsüzlük yapılmıştı.

Muhalefet partisi CHP, hem hükümete hem de Büyükşehir’e, Dubai Kuleleri fiyaskosunun hesabını sormayı hiç akıl etmez mi?

Dubai Kuleleri Anayasa’ya çarptı

"YAĞMALANAN İstanbul’daki müteahhitlerin arkasında bakalım hangi siyasi güçler çıkacak?" sorusunun yanıtı merakla bekleniyor. Çünkü İstanbul’dan Ankara’ya kadar uzanan ’rantçı’ bir eş-dost isim listesi var. Bunların içinde önemli akrabalar da olduğu biliniyor.

İmar oyunları ilçe belediyelerinde kotarılıp Büyükşehir’de pişiriliyor; Dubai Kuleleri’nin Anayasa’ya aykırı olduğu gerçeği gözardı edilerek...

Bu nedenle siyasetçilerin göz koyduğu yeşil alanlar, hileli yollarla imara açılıyor.

Acaba yeni meclis dönemlerinde Beşiktaş’tan Bağcılar’a, Sarıyer’den Pendik’e kaç ilçede siyasi oyunlarla yeşil alanlar yok edildi? ’Anaokul’ yeri diye gösterilen yerler nasıl konut yapımına açıldı? Bunları kimler organize ediyor?

Yakında bunlar patlarsa hiç şaşmamak gerekiyor.

’Ballı börek siyaseti’ İstanbul’a çok şey kaybedecek.

Çünkü hiçbir şey toplum yararına kullanılmıyor, kamu alanları korunmuyor.
Yazının Devamını Oku