Paylaş
Aksine bu vaatlerini unuttu, inanılmaz şekilde kadrolaştı; 'inanan-inanmayan' kayırmacılığını bir ilke haline getirdi.
Ayrımcı tutumuyla AB projesi doğrultusunda adım adım öngördüğü 'Müslüman Türkiye' modeline sarıldı.
Bu partinin çoğunluk mensubu, liderlerine bakarak baştan Türk milleti demekten çekindi; Türkiye'de tek kimliğinin, 'Türk kimliği' olduğunu telaffuz etmekten korkar hale geldi. Lideri daha sonra bu söylediklerinden geri dönüş yapmak istediğini Antalya'da örs üzerindeki demire çekiçle vurarak göstermek istedi, "Türklüğümle oynamaya hakkınız yok" dediyse de inandırıcı olamadı.
Üst kimlik tartışmasından sonra yeni bir polemik başlattı, "Din bir çimentodur ve en önemli birleştirici unsurdur" dedi.
Atatürk din bağı yerine ulus bağını seçti, hiçbir zaman inanç sömürücülüğü yapmadı.
HIRSIZIN İKİ TÜRLÜSÜ
Atatürk, tekke ve zaviyeleri kapatıp halifeliği kaldırdı.
Gerici kafalar, Atatürk'ün bunu neden yaptığını hiçbir zaman anlayamadı.
Çünkü, Atatürk dini birleştirici bir unsur olarak görmüyordu.
Nitekim, Türkler en büyük ihaneti I. Dünya Savaşı'nda Araplardan gördü; hiçbir zaman da bunlarla 'kardeş' olamadı.
AKP'ye "Liberal hırsızları gördük, şimdi dindarlık taslayan hırsızları görüyoruz" diyen Baykal'ın, "Haram sofrasına oturdunuz, kalkamıyorsunuz" diyen Erkan Mumcu'nun sözlerine neden sessiz kalınıyor?
Hangi Erdoğan'a inanılacak; Hikmetyar önünde diz çöken mi, Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunan mı?
Başbakan sıkıştığında her zaman ikircikli bir tavır sergilemiyor mu?
PEKİ LAİKLER NE OLACAK
Erdoğan, irtica kavramının tarifinin hukuki olarak yapılmasını istiyor. Dindar kesimin rahatsızlığına vurgulamalar yaparken laik kesimin ne düşündüğünü hiç dikkate almıyor?
Yoksa Erdoğan, Ruşen Çakır'ın bundan bir süre önce vurguladığı gibi "İslamcı ideolojinin tıkandığını görüp, Atatürk sayesinde ayakları üzerinde durabildiğini mi anladı?"
Ama ne yârdan, ne serden vazgeçebiliyor.
Çünkü iktidarın nimetleri tatlı.
ZEYTİN DALI
Ama şu var; Ali Sirmen'in dün vurguladığı gibi Başbakan 'zeytin dalı' uzatıyor; kendi aramızda bu meseleyi görüşüp halledebiliriz diye...
Yani MGK'da görüşelim demek istiyor. Peki MGK en büyük tehlike olarak irticayı saymadı mı?
Laikliğin kanadı kolu kırılmış; yani Erbakan'ın yıllar önce söylediği gibi kadayıfın altı çok kızarmış.
Başbakan alınan bu mesafeden sonra irtica yoktur diye ısrar etse ne olur?
Yaşananlar ortada.
Bugün artan türbanlıların sayısına, acayip giysilerine, el sıkmamalarına, içki içmekten korkar hale gelen (başta vali ve kaymakamlar) bürokratlara, Sivas vahşetine gönülsüz bakılmasına, tarikat-cemaat kadrolarına zemin hazırlanmasına, üniversite öğrencilerinin 80'inin cine, şeytana inanır hale gelmesine, imamın abdest suyunun övülmesine, camilerde çocuklar için vaaz seansları düzenlenmesine bakılmayacaksa bu ülkede 'şeriat tehlikesi' yoktur o zaman...
Başbakan neyi soğutup kimlerin gazını almak istiyor?
Peki bunlar neydi
KAMUOYUNUN yeniden hatırlaması için... AKP iktidarı, laikliği, öğretim birliğini temelli bozmadı mı? Özellikle devletin kilit noktalarında kadrolaşmaya gitmedi mi; kaçak Kuran kurslarına hapis cezasını kaldırmadı mı?
Başta Milli Eğitim'de olmak üzere laik, demokrat yöneticileri uzaklaştırıp çoğu dinsel eğitimden geçmiş kişiler yönetici yapılmadı mı? Ders kitaplarının konuları arasına dinsel propagandalar sokulmadı mı? Okullarda Kutlu Doğum Haftası kutlamaları yapılmaya başlanmadı mı? Resim, müzik gibi sanat dersleri önemsiz kılınmadı mı? 12 yıllık eğitim için henüz bir adım atıldı mı? Ulusal ve bilimsel eğitim programlarından uzaklaşılmadı mı? Laiklik ilkesi öğretim birliği çiğnenmedi mi?
"Referansımız din değil, demokrasidir" deyip aksini yapan Başbakan olmadı mı?
Hangi irtica
CUMHURİYET'in kuruluşundan beri Terakkiperver Fırka'dan Serbest Fırka'ya, DP'den Refah-Fazilet'e kadar hepsinin kapatılma gerekçelerinde irtica yok mu?
Mareşal Fevzi Çakmak'ın cenazesinde Arapça tekbir getirilmesi yahut Türk Milliyetçiler Derneği'nin tüzüğünde 'Allah' sözcüğünün bulunması irtica sayılmadı mı?
İşte irtica
CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın irtica uyarılarını ciddiye almayan ve kuru gürültü olarak ifade eden ABD Büyükelçisi Wilson'un talihsiz açıklamasını yaptığı gün Antalya'da 5 liseli genç ramazanda içki içtiği gerekçesiyle Ünal Topel adlı yurttaşımızı taş ve sopalarla linç ederek öldürüyor. Bu çocuklar, Hizbullah kamplarında eğitilenlerden değil, Cumhuriyetin bir irfan yuvasında okuyorlar ve böyle canavarlaşabiliyorlar.
İstanbul'un göbeğindeki bir camide Bayram Ali Öztürk'ü öldüren Mustafa Erdal'ın linç olayı da orada bulunan bazı kişilerce kamerayla kaydediliyor.
Biz irtica var mı yok mu diye tartışıyoruz, meleklerin cinsiyetini tartışır gibi...
Dr. Ali Rıza ÜÇER
Kuşdili Çayırı'yla ilgili bilinmeyenleri anlatayım
"YALÇIN Bey, Kuşdili ile ilgili yazınızı okudum; o konuda ve maalesef İstanbul hakkında yazdığınız her konuda çok haklısınız. Ben İBB de olarak çalışıyorum ve Kuşdili ile ilgili ilk proje ihalesinde çalıştım. Bizim projemizde pazar alanının ortasından geçen trafik yolu kaldırılıyor geniş yaya aksi haline getiriliyor, o yolun üst tarafı yine düzenli ve iki katlı açık pazar altı otopark olarak değerlendiriliyordu. Yolun alt tarafı ise Kurbağalıdere'ye kadar eski Kuşdili'ni yaşatmak üzere rekreasyon alanı yani yeşil olarak değerlendiriliyordu. Şimdikinden çok daha iyiydi yani.
Ulaşım kararları alınmış, proje kuruldan onaylanmıştı. Ancak ön proje idi. Uygulama aşamasında yeniden kurula gidecekti. O kadar emek verdiğimiz uzun süre kurulda bekletildikten sonra nihayet onaylanan proje rafa kaldırıldı. Büyükşehir kendi yapamazmış gibi oraya yap-işlet-devret için adam aramaya başladı. Bir ara Fenerbahçe Kulübü devreye girdi ama olmadı. Şimdi benim çalıştığım müdürlük dışında başka müdürlük yaptı, yeni projeyi daha doğrusu onlar da yapmadı, ihale etti.
PARK YAPILSAYDI
İstanbul'u alış-veriş merkezi ile doldurdular. Bu da kesinlikle pazar değil, alış-veriş merkezi olur. Şişli Cevahir gibi dev alışveriş merkezi yapılacağına bir kent parkı yapılsaydı fena mı olurdu? Göztepe Parkı için bizim projemiz vardı kardeş
şehirler parkı olarak yeniden düzenlenecekti. Cami meselesi çıktı iş rafa kalktı. İstanbul için çok üzülüyorum. Gidip Avrupa şehirlerini gördükçe kahroluyorum. İstanbul 10 tane Paris, 10 tane Prag, 10 tane Budapeşte etmez mi dersiniz?
Bizde hem tarih, hem doğal güzellik var. Dünyanın hangi büyük şehrinde bu ikisi bir arada var? Dünyanın hangi bırakın büyük şehrini kasabasında bu kadar kötü yönetim var?
Şimdi daha güçlü rant zihniyeti var
'KUŞDİLİ'nin dili olsa' başlıklı yazınız için bir Kadıköy'lü olarak size teşekkür ederim. Büyükşehir Belediyesi'nin eski Salı Pazarı arazisinde gerçekleştirmeyi planladığı proje hakkında basınımızda genellikle teknik ayrıntıları ve ünlü bir mimarımızın projesi olması özelliklerini ön plana çıkartan haberler çıktı. Her boşluğun, her yeşil alanın potansiyel bir rant alanı olarak düşünüldüğü şehrimizde merkezi konumdaki bu büyük alanda niçin bir şehir parkı yapılmasının düşünülmediğini basınımızda sorgulayan bir başka yazıya henüz rastlamadım.
Bedrettin Dalan dönemi Boğaziçi korularının betonlaştırılmasına, Tarlabaşı'nda bulvar açma amacıyla tarihi binaların yok edilmesine neden olan uygulamaları nedeniyle eleştirilmişti. Ancak bugün geldiğimiz noktada tarihi ve doğayı hiçe sayan rant zihniyetinin eskiye kıyasla çok daha güçlü bir şekilde yerleştiği görülüyor. 20 sene önceki belediye yönetimi bir yandan korulara imar izni verirken bir yandan da Haliç'te, Boğaziçi sahillerinde yeni parklar yapıyordu. Günümüz yerel yönetimlerinin yaklaşımı ne yazık ki kamu elindeki 'bütün' boş alanların konumlarına bakılmaksızın imara açılarak ortaya çıkan rantın paylaşımını amaçlıyor. İstanbul'da yaşayan ancak bu durumdan rahatsız olmayan çoğunluk kesim gelişmeleri izlemekle yetiniyor. Dolayısıyla bugünkü Büyükşehir Belediyesi yönetiminin yeni yeşil alanlar oluşturma ile ilgili vizyonu otoyol kenarları ile sınırlı.
Bora ÖZEREN
CHP Büyükşehir'de 'Kemal'lerin savaşı
KUMBURGAZ Belediye Başkanı Dr. Hüseyin Çorbacıoğlu'nun CHP'nin Baykalcı il
yönetimi tarafından kesin ihraç istemiyle tedbirli olarak disipline
verilmesinin ardından, CHP'de sular durulmadı. Aksine karşılıklı iddialar ve
suçlamalar arasında tartışma büyüyerek devam ediyor. Dr. Çorbacıoğlu ile CHP
Büyükçekmece İlçe Başkanı Op.Dr. Ali Şeker'in İl yönetimince 'tedbirli'
olarak kesin ihraç istemiyle disipline verilmesinin ardından CHP Büyükşehir Meclis Gurubu'nda ihracın durdurulması istemiyle Baykal'a 41 imzalı 'muhtıra' veren meclis üyelerinin tavrıyla Grup Başkanvekili Kemal Akar ve Grup yönetim kurulu istifa etmişti.
CHP'de genel merkez-muhalefet dengesinin nasıl bir seyir izleyeceği bu akşam 20.00'de il binasında yapılacak seçimde ortaya çıkacak.
CHP'nin Büyükşehir Belediyesi'nde 71 üyesi bulunuyor.
Bugünkü seçimde il yönetiminin, bundan bir süre önce görevinden istifa eden Kemal Akar'ın (Beşiktaş) Meclis Grup Başkanvekilliğine yeniden aday olması konusunda desteğinin bulunduğu belirtiliyor.
Buna karşılık Akar'ın karşısına muhalefetin adayı olarak Kemal Bozan'ı (Avcılar) çıkarma kararı aldı.
Bu arada muhalefet çevrelerinde, İl Başkanı Şinasi Öktem ile İl Sekreteri Muhittin Tığlı'nın muhalefet üyelerine yoğun 'baskı' yaptığı ileri sürülüyor.
Muhalefetten bazı üyeler, daha önce ihraçların durdurulması için yapılan karşı açıklamada 41 üyenin imzasının bulunduğunu belirterek, "Yarınki (bugünkü) seçimde en az 35 oylarının garanti olduğu, bunun altında bir oy çıkması halinde baskı yapıldığı" kanısına varacaklarını söylüyorlar.
Bu arada bir üye şunları söylüyor:
"İl Başkanımız Şinasi Öktem Bey, size yaptığı bir açıklamada, İstanbul'un imar planları ile ilgili olarak 140'a yakın itiraz dosyasını Bölge İdare Mahkemesi'ne sevkettiklerini söylemişti. Biz de kendisine soruyoruz:
Yapılan itirazlardan kaç dosya kaybedildi? Bazı itirazlar, hani bir laf vardır; laf olsun, torba dolsun diye mi yapıldı? Bu davalardan, yeteri kadar belge ve bilgi olmadan yapılan başvurulardan ya da keşif yapılması için ilgili keşif bedeli yatırılmadığı için düşen ya da kaybedilen var mıdır?
Ayrıca takip edilmediği için yargıda 'unutulan' dosyalar için yeni girişimler neden yapılmamıştır? Bu soruların yanıtını Şinasi Başkanımız, başkanvekili seçiminden önce üyelerin bilgisine sunması gerekmektedir. Bu arada, eğer İl'in desteklediği listenin kaybetmesi durumunda, muhalefet kanadına dönük 'kıyım' işlemi başlayacak mıdır?"
Bakan Şahin'e 'Fatih-Çarşamba' tablosu
Sarığın cübbenin işte belgesi
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, kendi seçim bölgesinde bulunan Fatih’te sarıklı, cüppeli görmediğini ifade etmişti. Ülkemizde ne yazık ki işimize gelmeyenleri görmemek gibi tehlikeli bir geleneğimiz var.
Sayın Bakan da bu gelenekten nasibini alanlardan olmalı, zira geçenlerde
cenaze sebebiyle bulunduğum Fatih’te yaşadığım olay bu 'görünmez'
mürtecilerin cesaretinin ne boyutlara geldiğini göstermektedir.
Cenaze namazının ardından bir arkadaşım birlikte camiden çıkıp yürümeye
başladık, birkaç adım sonra cüppeli sakallı bir adam yanımıza yaklaştı ve
arkadaşımın ceketinin üstünde bulunan merhumun fotoğrafını göstererek, bizim
Müslümanlığımızı sorgulayıp, o fotoğrafın bir Hıristiyan geleneği olduğunu
söyledi. Biz şahsa tepki gösterince, amacının bizi uyarmak olduğunu söyledi
ve gitti.
Birileri bu tehdidi göz ardı ettiği sürece, Türkiye Cumhuriyeti hiç kimsenin
'göremeyeceği' kadar zifiri bir karanlığa son sürat sürüklenmeye devam
edecektir. Görünmeyenlerin görülmesi, gör(e)meyenlerin görmesi umuduyla...
Memet ERZINCAN
Cargill'e darbe
BURSA Orhangazi'de Amerikan kökenli Cargill'e ait mısır işleme tesisinin bulunduğu alanın, Bakanlar Kurulu kararı ile 'Özel Endüstri Bölgesi' olarak ilan edilmesine ilişkin, 2005/8944 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali yönündeki Danıştay kararlarına istinaden, il Çevre ve Orman Müdürlüğü'nün 13.9.2006 tarih ve ÇED-399 sayılı yazısı ve 13.9.2006 tarihli valilik 'olur'u ile tesisin faaliyet göstermesine yasal olarak imkan bulunmadığından faaliyeti durdurma yönünde karar alındığı ve bu kararın 11.10.2006 tarihinde kurulacak komisyon nezaretinde aynı gün saat 10.00’da kapatılacağına dair karar verildiğini....
Cargill ne yazık ki, hukuku aşamıyor; bu konuda yıllardır mücadele eden çevreciler kazanıyor.
Şartlı bağışı kabul ettik
CHP İstanbul milletvekili Sayın Ali Kumkumoğlu'nun ileri sürdüğü köşenizde yer alan iddialara ilişkin bilgilendirme notudur.
24.11.1988 tarihli imar uygulamasında %47 oranında kesinti yapılarak oluşturulan Pendik-Kurtköy 3973 ada 2 parsel 43.255 metrekarelik taşınmaz Maliye hazinesi tarafından 27.11.2001-31.3.2003 ve 8.5.2003 tarihlerinde üç kez ihaleye çıkarılmış ancak isteklisi çıkmadığından satılamamış, yine Maliye tarafından 4. kez yapılan ihale ile 3.301.000 YTL bedel üzerinden Mehmet Ali Baldener'e imar yapılaşması aynı kalmak kaydıyla ihale edilmiştir. Taşınmazın yeni maliki Mehmet Ali Baldaner 1/5000 ölçekli nazım imar planında yönetim ve ticaret alanlarının ayrılmasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden talep etmiş ve konu Büyükşehir Belediye Meclisi'nde görüşülerek kabul edilmiştir.
1/5000'lik planların yapılması, değiştirilmesi yetkisi 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu'nun 7. maddesinin 1. fıkrasının b bendi gereğince Büyükşehir Belediyelerine aittir. Dolayısıyla Pendik Belediyesinin konu ile ilgili olarak karar alma yetki ve görevi bulunmamaktadır. Pendik Belediye Meclisi kanunen kendisine verilen gereğince belediyeye yapılmak istenen şartlı bağışı görüşerek karar vermiştir.
Pendik Belediye Başkanlığı
Günün Sözü
"Bugünkü yönetim kadar, Cumhuriyete ve Cumhuriyetin laiklik özüne bilerek, sistemle bir şekilde karşı çıkma anlayışında bir kadro Türkiye'ye gelmedi."
(Deniz Baykal)
Mesaj Panosu
- MALATYA Cezaevi Sosyal Hizmet Uzmanı Taylan Kaya, kadın ve çocuk mahkûmları, psikoloji ve sosyal konularda eğitip sivil hayata, topluma kazandırmaya çalışıyor. Eğitimlerine yardımcı olmak, kitap yardımında bulunmak isteyenlere; Malatya Cezaevi Müdürlüğü, 0422-238 01 53.
- ANTALYA Milletvekili Osman Özcan, Korkuteli'nin Küçükköy Beldesi'nde çürük raporu bulunan üç ilkokulda okuyan 200 öğrencinin taşımalı olarak ilçeye gönderildiğini belirtiyor ve Bakan Çelik'e "Beldede Milli Eğitim'e 8 dönümlük bir arazinin tahsis edilmiş olması sebebiyle, beldeye yakışan, taşımalı eğitimi sona erdirecek bir ilköğretim okulunun yapılmasıdır. Bu yönde bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?" diye soruyor.
Paylaş