Paylaş
Geçen gün bir yazarımız "Siyasetin en büyük malı, dincilik" diye yazıyordu.
Sahurda bazı televizyonlar, hocalarla şarkıcı-türkücülerle 'din magazini' yapıyorlar.
Bir yarıştır gidiyor; ilk kez bu ramazan tam bir 'reyting savaşı'na dönüşmüş durumda. Türkiye, sanki bir din devleti oldu; fetva veren verene...
Arap ülkelerinde bile böyle programlar göremezsiniz.
Bunlara karşın sadece Kanaltürk, (19 Mayıs'tan beri) Nutuk'tan bölümler yayınlıyor.
CEHALET VE ADALET
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Mustafa Erdem, Eskişehir'deki bir konuşmasında 'dincilik' yapanlara yüreklice cevap vermiş
"İslam coğrafyasıyla ilgili hesapları olan harici unsurların teşvik ve yönlendirmesiyle ortaya çıkan suni ayrılıklar yüzünden İslam dünyası cehalet ve atalet bataklığındadır."
Prof. Erdem, 'İslam Dünyasının Temel Meseleleri' konulu konferansında, İslam dünyasının sahip olduğu değerlerin yeterince farkında olmadığını söylüyor.
İslam dünyasının açlık, gerilik, cehalet, eşitsizlik ve demokrasiden yoksunluk gibi menfi kavramlarla anıldığını bildiriyor: "İslam dünyasının arzu edilen ve kendisinden beklenen atılımı yapabilmesi için 'İlim, Müslüman'ın yitik malıdır' anlayışını kendisine rehber edinmesi ve Müslümanların gerek kendilerini gerek başkalarını anlamak ve yorumlamak hususunda daha gayretli olmaları gerekir."
"Müslümanlar günümüzde kendi meselelerini tahlil etme ve değerlerini idrak etme yeteneğinden mahrumdurlar. İslam dünyasındaki fikir akımlarının önemli bir kısmı da yine dış kaynaklıdır. İslam coğrafyasıyla ilgili hesapları olan harici unsurların teşvik ve yönlendirmesiyle ortaya çıkan suni ayrılıklar yüzünden İslam dünyası cehalet ve atalet bataklığındadır.”
Gerçek inananlar, İslam dini böyle özeleştiriler bekliyor!
O çoraplar ve ayak mantarı
SON günlerde belki de ramazanın başlamasıyla ilgisi olsa gerek "camilerimizdeki kötü koku", "abdest suyu" ve Milli Eğitim Bakanı'nın 'isim işlemeli çorap' giymesi ardı ardına yazıldı ve konuşuldu. Hekim gözüyle bakınca bunların birbiriyle bağlantılı olduğunu düşündüm.
Şöyle ki...
Normalde günde beş kez abdest alan bir insanın ayaklarının hiç kokmaması gerekir. Ancak abdest alanlar, cami önlerindeki musluklarda veya lavabolarda her zaman görülebileceği gibi ayaklarını yıkamazlar, adeta ıslatırlar ve hemen çoraplarını giyerler. Ayak kurumadan çorap giyince 'mantar' ürememesi mümkün değildir, ayak kokusunu yapan da zaten mantar enfeksiyonudur.
Bu koşullarda giyilen çoraplar, altınla hatta elmasla da işlense camilerimize girdiğimizde kötü kokudan burnumuzun direğinin kırılması devam edecektir.
A.Y
Teşekkür
SAYIN Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanımız, ulusun büyük bir çoğunluğunu uzun süredir rahatsız eden bölücülük ve irtica karşısında sessiz ya da çaresiz kalan iktidar ve Meclis ile bunlara arka çıkan ABD ve AB'yi, kelimeleri hiç eğip bükmeden açık açık uyardılar ve bizlerin duygu ve düşüncelerine tercüman oldular.
Kendilerine çok teşekkür ediyoruz.
Demokrasi, toplumun tercihlerinin Meclis'e yansıdığı bir rejim olmakla birlikte günümüzde ne yazık ki bunu yaşayamıyor. İç ve dış sorunlar karşısında çareyi vekâlet verdiklerimizden değil, devletimizin iki kalesi Cumhurbaşkanı ve TSK'dan bekliyoruz.
Kuşkularımızı dağıtan ve özgüvenimizi tazeleyip güçlendiren bu konuşmalardan sonra Türkiye Cumhuriyeti yarınlarına daha güvenle bakıyor, kendi yarınlarının teminatını yurtdışında arayanlara da "Bir an evvel başımızdan gidin" diyoruz.
Reşit ÇAĞIN
Günün Sözü
"Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere yetkililerin, devlet büyüklerinin, diğer kurum ve kuruluşların bizim çalışma alanımızla ilgili yaptıkları bütün uyarıları, bütün tespitleri önemsiyoruz."
(Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu)
Biliyor musunuz
- BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'ın konferans verdiği yerin ABD George Town Üniversitesi'ne bağlı İslam Etütleri Enstitüsü olduğunu, 1994'te zamanın RP lideri Necmettin Erbakan'ın da bu yerde konuşurken kendisine "Şeriata ne zaman geçeceksiniz?" diye sorulduğunu...
- ÜSKÜDAR Avni Başman İlköğretim Okulu'nun arsasının Aziz Mahmut Hüdai Hazretleri Vakfı'nca alındığını, okulun 'depreme dayanıklı değil' bahanesiyle yıkılmak istendiğini, yıkım kararına karşı toplanan imzaların bugün 14.00'te Üsküdar Belediye Meclisi'ne teslim edileceğini...
PANO
- DEĞİŞİK şehirlerden Kuşadası'na gelen 25-30 Roman vatandaş, turistlerin karşısına hapishane kaçkını misali dikilip poşetlerindeki sahte parfümleri ellerine tutuşturuyorlar. Kimi 3 lira etmeyen parfümü 10-20 Euro'ya kakalıyor, kimi pazarlık sırasında turistin cüzdanından 100 Euro'yu kapıp kaçıyor... Bu tipleri Kuşadası'nda herkes tanır; zabıta ve polis bile...
Yano Z.
- YUNUS Emre Caddesi'nde, Yunusemre İlkokulu'nun yanında, Mini Taksi'ye girerken kavşak ve trafik ışıkları var. Ancak ikisinin arasında kalan, Atatürk Lisesi'ne yakın kavşakta trafik ışığı yok. Karşıdan karşıya geçmek hayli tehlikeli oluyor.
Erol AYKAN-ESKİŞEHİR
- BEYLİKDÜZÜ-Mecidiyeköy hattını kullanıyorum. Bu hatta İETT, 'KATLIBÜS' adını vermiş. Ancak sabahları 07.15 de gelen otobüs bırakın katlı olmayı körüklü bile değil. Ayakta duracak nefes alacak halimiz kalmadı. Yolculuğumuz tam tamına 1 saat 50 dakika sürdü. Başta Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk olmak üzere tüm sorumlulara, bu çileli yolculuk için teşekkür ederim. Şikayet etmiyorum, çünkü sizin düşünceniz buna layık olduğumuzu gösteriyor.
Hasan GÜRELLİLER
Baykal'ı eleştirdi, kendisine bir yıl süreyle CHP'nin kapısında buldu
12 Eylül döneminde kapatılan CHP, ancak 1992'de açılabilmişti.
Partinin açılması için Erol Tuncer ve Metin Tüzün gibi o zamanki meclis grup başkanvekilleri büyük çaba göstermiş ve eski kadroları bir araya getirmişlerdi.
Bu çalışmaları SHP'de izleyen Baykal ve arkadaşları ise CHP'nin açıldıktan sonra
'gümbür gümbür iktidara geleceklerini' öne sürüyorlardı.
Bu görüşlere karşılık Metin Tüzün tepki göstererek, şu ünlü sözü sarfetmişti:
"Böyle acelecilik yaparsak, paldır küldür de gideriz."
Baykal,
Siyasi literatüre giren bu sözün bugün de geçerliliğini koruduğu anlaşılıyor; CHP'de
yaşananlar görüldükçe...
Neyse bizim anlatacaklarımız başka.
BİR YIL İHRAÇ
Böylesine partisine sadık ve saygın bir partili olan Metin Tüzün'ün oğlu Cem Tüzün'ün, yönetime dönük bir eleştiri sonucu kendisinin partinin kapısının dışında bulmuş.
Biz de şaşırdık. Cem Tüzün'e "Nasıl oldu?" diye sorduk.
CHP'ye hiç yakışmayacak şeylerin olduğunu anlattı.
"42 yaşındayım. Endüstri mühendisiyim. Yurtiçinde ve uluslararası düzeyde bir
çok başarılı projelerde görev aldım. Yaşamımın neredeyse tamamında
toplumsal duyarlılığım hep yüksekti ve sorumluluk almaktan hiç kaçınmadım.
Daha 1950'li yıllarda siyasi eylemlerde tanışıp evlenen anne ve babamın
sayesinde siyaset yaşamımımın her evresinde hep olageldi. Babam Metin
Tüzün'ün CHP'ye sağladığı katkılarına birçok partili tanıktır.
Tuncelili olan annem Ayşe Tüzün, babamdan da eski partili olup, 70 yaşını devirmiş olmasına rağmen, her seçimde masrafını emekli maaşlarından artırdığı paralarla
karşıladığı bir minibüsle Munzır dağlarındaki köylerde CHP'ye desteği
artırmaya çalışmaktadır. Diğer aile üyelerimizin de Türkiye ve CHP için ne
kadar emek harcadıklarını bu mektupta saymakla bitiremem. Özetle, siyasi
duyarlılığımın kaynağı, 42 yıllık yaşamımın neredeyse varlık nedeni olan
CHP'ye aidiyetim ve elbette ülkeme olan borcumdur.
PARAYLA SATILAN ADAYLIKLAR
Yarım asırlık CHPli olan babam, son kurultayda kürsüden, basında defalarca
yer alan milletvekili adaylıklarının parayla satılması iddialarıyla ilgili,
parti yönetiminin konuya açıklık getirmesini istemiş, hiç kimsenin onurlu
CHP'lileri töhmet altında bırakmaya hakkı olmadığı uyarısını yapmıştı.
Kurultay'da parti yönetiminin bu konuda yanıtı sessizlikten ibaretti.
BEN DE DİLE GETİRDİM
Daha sonra aynı konuyu Beyoğlu örgüt toplantımızda ben dile getirerek, bu
konudaki şaibeleri gidermenin, parti yönetiminin namus borcu olduğu
uyarısını yaptım. Parti yönetiminin yanıtı benim sözlerimi çarpıtarak ihraç
istemiyle disipline vermek oldu. İl disiplin kurulu, yaptığım yazılı ve
sözlü savunmama rağmen, il yönetiminin disipline sevk yazısından başka hiç
bir delil, tanık ifadesi, belge olmaksızın ihracıma karar verdi.
Yüksek disiplin kuruluna itiraz ettim. Yanıt yine sessizlik.
KAYDIMI SİLENLERE...
CHP'de ve Türkiye'de değişim elbette gerçekleşecektir. Benim CHP'den kaydımı
silenleri, sildirenleri tarih şaibeleriyle, beni ve ailemi ise gerçek
Cumhuriyet Halk Partililer olarak anacaktır."
Çorlu'daki mezar hırsızları ve hurdacılar
KÖŞENİZDE Zincirlikuyu'daki 'ölü soyucuları' yazısından esinlerek Çorlu'daki mezarlıklarla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Özene bezene yaptırdığımız aile büyükleri mezarlarının harflerini pirinç harflerle isimleri yazdırdım. 4 yıl oldu 8 sefer pirinç harfler söküldü; kilo ile hurdacılara satıyorlar ve denk gelirse biz gerisi gerisine onları satın alıyoruz ve tekrar yerine yapıştırıyoruz.
Bunların tek suçlusu Çorlu'nun 4 girişininden 3'ünün hurdacılarla kaplı olması... Bir çok kişinin söylediğine göre, bu hırsızlıkları bazı hurdacılar yaptırıyor. Çorlu'daki hurdacıların yaptırdığı zenginlikleri de dillerden düşmüyor. Normal vergi verseler rekortmen olurlar. Diyeceğim, bunu 'çocuk ruhlu' Başkanıma söylemenin anlamı yok; zaten bir konuyu anlattığında 'Senin işin kolay' sözcüğünden başka bir şey dediği hatırlanmıyor.
Bunu ben bir sivil toplum örgütünden, Emniyetten gibi bazı kurumlardan yardım alıp güvenlik sağlayabilir miyiz?
Barkın CANLI-ÇORLU
Paylaş