HDP’nin seçim başarısı hakkında, konuyla ilgili olan herkes yazdı, çizdi, konuştu.
Ancak asıl konuşması gerekenler unutuldu. Yani bölgenin Kürt liderleri. Acaba Irak ve Suriye’nin Kürt liderleri, bu sonuç için ne diyor?
Barzani: Çözüm sürecini artık kimse durduramaz
ÖNCE Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani.
Barzani’nin mesajını, sözcüsü ve Kürdistan Başkanlık Divanı Başkanı olan Fuat Hüseyin’den alıyorum.
Bu sene bu senaryolara Amerika’dan da çok rağbet var. Washington’da bulunan birçok kuruluş, Türkiye’nin yarınki seçimleri için senaryolar kurguladı.
Dünyanın en önde gelen danışmanlık şirketlerinden olan Wikistrat da, bunlardan bir tanesi.
*
KURULUŞ ülkelerin genel seçimleri öncesinde kurguladığı senaryolarla nam salmış durumda.
Türkiye için yaptığı çalışma da, geçtiğimiz hafta yayınlandı. Tüm dünyadan 54 uzmanın hazırladığı 105 senaryo, yine bu uzmanlar tarafından oylandı. Ve en yüksek oyu alan 3 senaryo açıklandı.
Kadir Has Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler profesörü olan Akın Ünver’in yönettiği çalışma, her senaryoya göre bir dış politika projeksiyonu da yapıyor.
Bakalım hangi senaryoya göre, nasıl bir dış politika ortaya çıkıyor?
Diye buyurmuş Freud. “Bazı şeyler sadece göründüğü gibidir” mealinde.
FIFA operasyonu için ise aynı şeyi söylemek mümkün değil. Zira FIFA sadece FIFA’dan ibaret değil.
DÜNYA İKİYE BÖLÜNDÜ
HER ŞEYDEN önce, sadece 2011-14 arasında 5.7 milyar dolar gelir elde etmiş bir kuruluştan bahsediyoruz. Sırf geçtiğimiz hafta FIFA yöneticilerine karşı açılan yolsuzluk davası bile, 150 milyon doları kapsıyor.
Kuruluşun arkasında ise McDonalds, Coca Cola, Adidas, Hyundai, Gazprom gibi dünya devleri var.
İşin içinde bu kadar çok para olunca, ister istemez dünya siyasetini de etkiliyor. Son operasyon, dünyayı resmen ikiye bölmüş durumda. Dahası, ABD-Rusya rekabetinden, Katar’ın politikalarına kadar pek çok mesaj içeriyor.
Hayallerin Peşinde (Revolutionary Road) filminde, başroldeki Leonardo DiCaprio’ydu, bu cümleyi sarf eden.
*
SON günlerde Türkiye ve ABD’nin Suriye konusundaki alışverişi, bana bu cümleyi hatırlattı.
Zira iki ülke de ellerindeki problemin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Bunu çözmek için neye ihtiyaçları olduğunu da keza aynı şekilde.
Ayrıldıkları nokta ise ne olmadan yapabilecekleri. Yani neden vazgeçebilecekleri. Türkiye “Esad gitsin” derken, ABD hâlâ bu noktaya gelmiş değil.
DIŞİŞLERİ BAKANI NE DEMEK İSTEDİ?
Geçtiğimiz hafta Saraybosna’da buluştuğum Bosnalı gazeteciler ve yazarlar, bu cümleyi defalarca tekrarladılar.
Cumartesi günü anlattığım Bosna’nın siyasi yapısından sonra, şimdi sıra bunu cevaplamakta: Türkiye’den beklenen nedir?
TÜRKİYE’NİN ARKAMIZDA OLMASI ÖNEMLİ
BOSNALI gazeteci-yazar Mirnes Kovac, Türkiye’nin Bosna’nın durumunu üç açıdan olumlu etkileyebileceğini söylüyor.
Her şeyden önce 400 yıl boyunca Osmanlı tarafından yönetilmiş bu topraklarla tarihi, kültürel ve sosyolojik bağları olan Türkiye, Bosna üzerinde ciddi bir etki sahibi.
Kovac, Bosna’nın Türkiye’yi güçlü bir stratejik ortağı olarak hissetmesinin istikrarı açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.
Saraybosna tam bir Osmanlı şehri. Her tarafında karşınıza çıkan Osmanlı’dan kalma camileri, çarşıları, çeşmeleri ve Türkçe konuşan insanlarla. Bursa ya da İznik gibi eski bir Osmanlı başkentinden farksız.
Ancak elbette onlardan önemli bir farkla ayrılıyor: Hüznüyle. Bosna Savaşı’nda şarapnellerin ve mermilerin delik deşik ettiği binalar, olduğu gibi duruyor. Şehri çepeçevre saran yemyeşil dağlar bile, bu hüznü gölgeleyemiyor.
Gizlenen Nüfus Sayımı
Ne yazık ki savaşın izleri sadece fiziksel değil. Bosna Savaşı 95’te bittiğinden beri tam 20 yıl geçti. Ancak buna rağmen savaşı oluşturan unsurlar hâlâ sapasağlam ayakta.
Bunların en başında, ülkenin karmaşık etnik yapısı geliyor. Malûm, ülkede Müslüman Boşnaklar, Ortodoks Sırplar ve Katolik Hırvatlar yaşıyor. En son resmi nüfus sayımı ise 91’de yapılmış. Yani savaştan hemen önce.
Ancak geçen yıl yapılan bir sayımın sonuçları, medyaya “sızdırılmış”. Buna göre Boşnaklar yüzde 50’nin üzerine çıkmış. Sırplar %35, Hırvatlar ise %15 civarında.
Tam da saldırıların hemen öncesinde, bu sorulara yanıt bulmaya çalıştık. İtalya’nın Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nün haftasonu Roma’da düzenlediği konferans boyunca.
Ve sanki provokatörlere inat, sürece ilişkin doping aşıladık.
SÜREÇ BİTTİ Mİ?
Yazar Ali Bayramoğlu, şu anda yaşanan duraklamanın tamamen konjonktürel olduğu görüşünde.
Seçim atmosferinden çıkıp büyük resme bakınca, sürecin yapısal olarak geri dönülmez bir noktaya geldiğini söylüyor.
“
Aylardır eğit-donat programı ha başladı, ha başlayacak. En son Türkiye’deki ayağının toptan iptal edileceği bile basına yansıdı.
Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla baş başa görüşme fırsatı bulunca, hemen soruyorum: Program başlıyor mu, başlamıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU'YLA BAŞ BAŞA
ÇAVUŞOĞLU, eğit-donat dâhilinde ilk grubun, yani 300 muhalifin 9 Mayıs’ta Türkiye’ye vardığını ve bu hafta eğitimlerine başlandığını söylüyor. Bu muhalifleri ABD ile birlikte seçtiklerini ekleyerek.
Malum, muhaliflerin kime karşı savaşacağı konusunda ABD ile görüş ayrılığı vardı.
Washington sadece IŞİD’e karşı, Ankara ise hem IŞİD, hem Esad’a karşı savaşsınlar istiyor.