O zamandan beri de Tel Abyad sınır kapısı kapalı. İçeriye kimse giremiyor.
Geçtiğimiz hafta bu kapalı kutuya girmiş, ilk izlenimlerimi Cumartesi günü aktarmıştım.
*
Tel Abyad’da birkaç saat kaldıktan sonra, bir arabayla Kobani’ye doğru yola çıkıyoruz. Mihmandarım olan iki kadın peşmergeyle birlikte.
Malûm, geçtiğimiz Aralık ayında IŞİD Kobani’ye girmişti.
Ardından da karadan peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu’nun yardımı, havadan da ABD’nin silah yardımı ve yoğun bombardımanıyla, PYD’nin askeri kolu YPG Kobani’yi ele geçirmişti. Tam 134 gün süren savaşın ardından. Ve tam Kobani kantonunun ilânından bir yıl sonra.
HAYALET ŞEHİR: KOBANİ
SURİYE’nin Tel Abyad kenti üç hafta önce IŞİD’den PYD’nin eline geçtiğinden beri, tam bir kapalı kutu. Zira kente kimse girip çıkamıyor. PYD sınırları kapatmış, geri dönmek isteyenleri de geçirmiyor. Ne olup bittiğini anlamak için, Akçakale’den kuzey Suriye’ye geçiyorum. Ve önce Tel Abyad’da, sonra da Kobani’ye geçerek neler olduğunu anlamaya çalışıyorum.
PYD NEDEN SINIRI KAPATTI
Malum Ankara PYD’nin, Tel Abyad’dan kaçan Arap ve Türkmenlerin kente geri dönmelerine izin vermediğini söylüyor. Dolayısıyla etnik temizlik yapıldığını savunuyor. Zaten Akçakale’de sınır boyunca geri dönmek isteyen Arapları ve Türkmenleri görüyorsunuz. Kentte sokaklarda, parklarda öbek öbek birçok aile, perişan halde PYD’nin sınırı açmasını bekliyor. Peki PYD bunu nasıl açıklıyor? Neden bu insanları içeriye almıyor?
Tel Abyad’a geçer geçmez, PYD’nin buradaki en üst düzey yetkilisine hemen bunu soruyorum. Öncelikle, sınırdan kimseyi geçirmediklerini doğruluyor. Kentte henüz tam olarak güvenliği ve istikrarı sağlayamadıklarını, zaman zaman IŞİD militanlarının içeriye sızdığını anlatıyor. Ve sınırı, geri dönenlerin arasına IŞİD’in sızma ihtimaline karşı kapattıklarını söylüyor.
Hakeza kentte hâlâ zaman zaman ufak çatışmalar yaşanıyor. Mesela daha 2 gün önce bulunduğumuz binanın biraz ilerisinde bir çatışma yaşanmış. Yine, bundan daha 10 gün önce Kobani’ye sızan IŞİD militanları 300 Kürt’ü katletmişti.
Bu sözler, Ankara’dan “üst düzey bir yetkili”nin ağzından çıkıyor. Hem de hiç beklemediğimiz bir anda.
AB SÜRPRİZİ
Geçtiğimiz hafta bir grup gazeteci oturmuş, görüştüğümüz yetkilinin Suriye ve sınırdaki hareketlilik üzerine açıklamalarını heyecanla beklerken, yetkili konuşmasına hiç beklemediğimiz bir yerden, Avrupa’dan başlıyor.
Ve toplantının ciddi bir bölümünü Türkiye’nin AB üyeliğine ayırıyor.
Peki ama neden şimdi? Tam da “Suriye’ye girdik giriyoruz” nedaları havada uçuşurken ve bunca seneden sonra, nereden çıktı yeniden bu AB perspektifi?
Bu sözler, Ankara’dan üst düzey bir yetkilinin ağzından çıkıyor. Tam da, “Türkiye Suriye Kürtlerine müdahale etmeye hazırlanıyor” iddialarının havada uçuştuğu bu günlerde.
*
Malûm, PYD Suriye sınırındaki Tel Abyad kentini iki hafta önce IŞİD’in elinden aldı. ABD’nin yoğun hava desteğiyle.
Böylelikle Kobani ve Cezire kantonlarını birleştirdi.
Hemen akabinde PYD’nin çatışmalar sırasında kentten kaçan Arap ve Türkmenlerin geri dönüşünü engellediği haberleri basına yansıdı.
Bununla birlikte de Ankara’da en üst kademelerden, “PYD etnik temizlik yapıyor, Kürt devleti kurmaya çalışıyor, buna asla müsaade etmeyiz” nidaları yükseldi.
Ardından da Ankara’nın yaptığı askeri planlamalar basına yansıdı.
“PYD ile IŞİD Çok Farklı”
Ülkenin en belirgin katmanlarından biri ise, din.
İki haftadır Arnavutluk’ta seçimleri takip ederken, bunu birebir deneyimliyorum.
*
Geçtiğimiz hafta, Hristiyan olan Başbakan Edi Rama bir mitingde konuşurken ezan okunmaya başladı. O da anında susup sahnenin kenarına oturdu. Bunun üzerine meydanda resmen alkış kıyamet koptu.
Cumartesi günü, bu alkışın Arnavutluk’ta dinler arası saygıdan kaynaklandığını anlatmaya çalıştım. Diğer Balkan ülkelerinin aksine, Arnavutluk’ta farklı dinler bugüne kadar birbiriyle hiç çatışmamış.
ENVER HOCA DİKTASI
Tiran
BİNLERCE kişi şehrin ana meydanında toplanmış, heyecanla bekliyor. Halkı coşturmak için, efsanevi rock grubu Rolling Stones’un o meşhur parçası çalıyor: “Satisfaction” (tatmin).
Sahneye çıkmasını bekledikleri kişi ise bir rock şarkıcısı değil. Ülkenin başbakanı.
Parçanın bitimiyle birlikte, başbakan sahneye fırlıyor. Üzerinde renkli bir tişört, spor pantolon ve sarı spor ayakkabılarla. Ne var ki konuşmasına başlar başlamaz, meydandaki camiide ezan okunmaya başlıyor.
Başbakan anında konuşmasını kesip, sahnenin köşesine oturuyor. Ve meydanda alkış kıyamet kopuyor.
Arnavutluk’ta seçimler
Cumartesi günü, İsrail’in eski Ankara Büyükelçilerinden ve İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Alon Liel ile yaptığım sohbeti aktarmıştım.
İki ülkenin seçim sonuçlarının, ilişkileri nasıl etkileyeceğini konuşmuştuk.
Sırada ise, İsrail’in dünyada nasıl gitgide yalnızlaştığı var.
NETANYAHU’NUN OYUN PLÂNI
Öncelikle: İsrail’in yeni koalisyonu, beş partiden oluşuyor. Hepsi de sağ kanattan. Alon Liel, tamamen sağ görüşlü bir koalisyonun İsrail tarihinde bir ilk olduğunu söylüyor.
Ve İsrail’in kurulduğu günden bu yana hep koalisyonlarla yönetildiğini, bugüne kadar hiç tek parti hükümetinin kurulamadığını anlatıyor.
Bir ay önce de koalisyon kuruldu. Ancak hükümet oluşumu hâlâ devam ediyor.
Peki İsrail Türkiye’nin seçim sonuçlarını nasıl okuyor?
İki ülkenin seçimleri, ilişkileri etkiler mi?
Tüm bunları, bir konferansa katılmak üzere İstanbul’da bulunan İsrail Dışişleri Bakanlığı eski Müsteşarı Alon Liel ile konuşuyorum.
Emekli Büyükelçi, Ankara’da iki kez diplomat olarak görev yapmış.
İki ülkenin ilişkilerini hâlâ aktif olarak, yakından takip ediyor.
ESKİ İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ: İLİŞKİLER NORMALLEŞEBİLİR