Paylaş
Aylardır eğit-donat programı ha başladı, ha başlayacak. En son Türkiye’deki ayağının toptan iptal edileceği bile basına yansıdı.
Geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’yla baş başa görüşme fırsatı bulunca, hemen soruyorum: Program başlıyor mu, başlamıyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU'YLA BAŞ BAŞA
ÇAVUŞOĞLU, eğit-donat dâhilinde ilk grubun, yani 300 muhalifin 9 Mayıs’ta Türkiye’ye vardığını ve bu hafta eğitimlerine başlandığını söylüyor. Bu muhalifleri ABD ile birlikte seçtiklerini ekleyerek.
Malum, muhaliflerin kime karşı savaşacağı konusunda ABD ile görüş ayrılığı vardı.
Washington sadece IŞİD’e karşı, Ankara ise hem IŞİD, hem Esad’a karşı savaşsınlar istiyor.
Çavuşoğlu, “Öncelik şu anda tabii IŞİD’le mücadele. Ama Suriye’nin istikrarı, güvenliği ve barışı için mücadele edecekler.
O yüzden Esad güçlerine karşı da mücadele edecekler. Bu konuda mutabık kalındı” diyor.
Muhaliflerin eğitimden sonra Suriye’ye hangi bölgeden girecekleri gibi konularda teknik çalışmalara da ABD ile birlikte devam ettiklerini aktarıyor.
ABD’NİN ESAD İTİRAZI
DAHA fazla detayı ise, Ankara’da üst düzey bir yetkiliden öğreniyorum.
Yetkili, Suriyeli muhaliflere verilen desteği üçe ayırıyor.
Birincisi, eğit-donat programı. Türkiye’nin muhaliflere sadece bu kapsamda yardım ettiğini söylüyor.
Programın Suudi Arabistan ve Katar’da bir süredir devam ettiğini, Ürdün’de yeni ve Türkiye’de geçtiğimiz hafta başladığını aktarıyor.
Eğitilecek muhaliflerin ağırlıklı olarak Özgür Suriye Ordusu’ndan olduğunu ekliyor.
Yetkiliye göre de programın Esad’a karşı olması konusunda ABD’nin artık itirazı yok.
YA NUSRA?
2’ncisi ise: Sahada savaşan muhaliflere doğrudan yardım. Bunu Suudi Arabistan ve Katar’ın resmi olarak yaptığını anlatıyor.
Peki bu muhalifler kimler?
Aralarında Ahrar El Şam grubunun olduğunu söylüyor. “Aslında ABD bu grubun desteklenmesi konusunda heyecanlı değil. Ancak itiraz da etmiyor” diyor.
Keza bunu ABD de teslim ediyor. Bir önceki yazımda, üst düzey bir Amerikalı kaynağımın “Esad’a karşı daha tutarlı bir muhalefet oluştuğu için, bu gruplara itiraz etmiyoruz” sözünü aktarmıştım.
Türk yetkili, Fetih Ordusu’nun da bu şekilde destek aldığını söylüyor.
Ankara’nın ise bu gruplara temkinli yaklaştığının altını çiziyor. “Bunlar çok çabuk gelişen gruplar. Fetih Ordusu’nun içinde kimler var, tam olarak bilmiyoruz” diyor.
Bu nedenle bu grupların eğit-donata dâhil edilip edilmeyeceği belli değil. Nusra’nın dâhil olamayacağını ise özellikle vurguluyor.
Peki ABD sahadaki grupları destekliyor mu? Buna “Bilmiyorum” demekle yetiniyor.
3’üncü olarak da, Körfez ülkelerinden bireysel olarak ve “özel kanallardan” sahadaki gruplara destek aktığını söylüyor.
YENİ KRAL’LA TAM MUTABAKAT
YETKİLİ, Ankara’nın Suriye konusundaki görüşlerinin yeni Suud yönetimiyle eskisine göre çok daha fazla örtüştüğünü anlatıyor.
Hem muhaliflerin eğitimi konusunda görüşleri çok daha benzeştiği, hem de Esad’ın gitmesi konusunda yeni yönetim “çok daha kararlı” olduğu için.
Peki Suudi Arabistan’dan Suriye’ye bir müdahale bekliyor mu? “Kısa vadede olmaz” diyor.
Güvenli bölge konusunda ise ABD’nin pozisyonunda bir değişiklik olmadığını, dolayısıyla anlaşmaya varılmadığını, ancak görüşmelerin devam ettiğini söylüyor. “Önümüzdeki birkaç ayda oluşmasını beklememeliyiz” diye ekleyerek.
*
ANLAŞILAN o ki, Ankara-Washington aralarındaki görüş ayrılıklarını tam olarak aşabilmiş değil.
Güvenli bölgenin yanı sıra, muhalifler konusunda da Amerikalı yetkililerden gelen farklı sesleri bir önceki yazımda paylaşmıştım.
Ancak önemli olan da zaten bu. Görüş ayrılıklarına rağmen işbirliğini devam ettirmek.
Ettirebilmek.
Zira buna daha önce hiç olmadığı kadar çok ihtiyaç var.
Paylaş