Sıtkı Şükürer

Yine abartıldı

9 Şubat 2015

ALİ Babacan, “Beş yıldır kişi başı geliri 10 bin dolardan 11 bine çıkartamadık” diyorsa,
İhracat, yine aynı dönemde dar bir bantta, 150 milyar dolar seviyesinde patinaj yapıp duruyorsa,
“Orta gelir tuzağına düştük, düşüyoruz” çığlıkları ekonomi haberlerinde birinci sırayı işgal ediyorsa,
Brookings Enstitüsü ile JB Morgan Chase’nin geçenlerde yayınlanan 2014 yılı raporunu lütfen fazla abartmayın.
Malum, rapora göre dünyanın en hızlı gelişen kent sıralamasına 4 Türk kenti girmiş.
İzmir ikinci sırada.
İzmir’in potansiyeline inanmayan kronik kötümserlere hep kızarız.

Yazının Devamını Oku

Demir güllerle ördük Yarımada’yı dört baştan

27 Ocak 2015

GELENEK toplumu olmanın bambaşka bir ağırlığı vardır.
Gelenek, yerleşikliğin, köklerini her daim hissetmenin, bu sebeplerle kendini, yerini yurdunu sevmenin gerekçesidir.
Bizler, İzmir’e hala daha tam hakkını veremiyoruz.
Esasında şaşıracak bir şey yok. Mesela, kaçta kaçımızın dedesi İzmir’de doğmuştur?
Kentimizin en kıdemlileri, Musevi ve Lavanten vatandaşlarımız hariç, mübadeleyle gelenler.
Anadolu’dan göç edenler, 1960’lı yılların sonrasının yerleşikleri.
“Dedemin dedesi burada yaşamıştı, torunumun torunu da burada ölecek” duygusu içimize yerleşince bir başka özen gelişecek yaşadığımız yerlere.

Yazının Devamını Oku

Geniş kaynak çarpık yorumu kolaylaştırıyor

18 Ocak 2015

ATASÖZLERİ yaşadığımız coğrafyanın kadim tecrübesinden süzülerek ifade bulmuş özlü anlatımlardır.
Atasözlerinin neyi kastettiği, hangi bağlama işaret ettiği, öğütlediği önem taşır.
Örneğin, “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” denildiğinde, madrabaz olmayı ya da sürekli yalan söylemeyi tavsiye ettiği gibi bir sonuç çıkarılamaz.
Aynı durum İslam dini için de geçerlidir.
İslam dininin temel kaynağı Kur’andır.
Kur’an 6666 ayettir ve hayli uzun bir metindir.
Kutsal kitabımız inanç, ahlak ve davranışlarla ilgili detaylı hükümler içerdiği gibi ekonomik, siyasi, sosyal pek çok belirlemelere de sahiptir.

Yazının Devamını Oku

Hukuk devletini beceremiyoruz

11 Ocak 2015

MAGNA Carta’nın 800’ncü yıldönümü 2015.
Kralın yetkilerini sınırlayan ilk toplumsal kontrattır bu.
Esasında iktidar savaşları, temelde halktan toplanan vergileri kimin harcayacağıyla ilgili mücadelelerin tarihidir.
Ülkemizde de tüm tantana bu yetki için kopuyor.
Yılda takribi 200 milyar dolarlık vergi topluyor devlet aygıtı.
Hükümet olan, iktidarda bulunan bu paranın patronu oluyor.
Demokrasinin gelişmesi, bu paranın “kim” tarafından değil “nasıl” yönetileceğiyle ilgili kurallar manzumesinin oturtulması demek.

Yazının Devamını Oku

Yalansız dünya yalan

28 Aralık 2014

Geçenlerde Milliyet Ege’nin başarılı genç kuşak yazarlarından Sezin Sivri bundan sonraki yaşamında, beyaz ve pembe olanları da dahil, hiçbir şekilde yalana yer vermeyeceğini yazdı. Sıfır yalanlı yaşam bir ideal olarak benimsenebilir mi? Gençliğimizde “Doğrucu Davut” diye bir çizgi roman kahramanı vardı. Dümdüz, eğip bükmeden bir kişilik yapısı ortaya koymak, hiç şüphesiz “naturaldir” , ama “sosyal” olduğu pek söylenemez. Yanlışlıkla farklı bir otel odasına giren İngiliz turist banyoda yıkanan bir kadınla çakışınca, “kusura bakmayın beyefendi, kaybettiğim gözlüklerimi arıyorum” dermiş. İngiliz centilmenliğini bir beyaz yalan üzerinden izah eden bu örnek “yalansız hallerimizin” bizleri ne denli zor duruma düşürebileceğini göstermiyor mu?

KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİL
Beyaz yalanlardan arınmış bir kişilik tercihi sadece gergin dünyalar vaat eder. Hani, en yumuşatılmış ifadesi ile başlangıçta “dangalak” olarak nitelendirilir, bilahare “içi kurumuş limon” rollerde dışlanan bir insana süratle dönüşürsünüz. Diyeceğimiz, hangi amaca hizmet ettiği veya ne sonuç doğurduğuna göre “yalan” kötü bir şey değildir, insanlığımızın vazgeçilmezidir, ötesinde lezzeti, rengi, keyfidir. Bu vesile ile 1960 – 70’li yıllarımızın Karşıyaka’sının efsanevi tiplerinden ‘Palavra Servet ’i hayırla yad ediyorum. Beyaz ve pembe yalanlarla örülmüş muhabbetiyle o dönemlerde herkesin sevgilisiydi. Yani, Sezin kardeşimiz, kararını gözden geçirmeni tavsiye ediyoruz.

TEDİRGİNLİKLER ARTIYOR
Liberal demokratlar AK Parti iktidarına önyargılı yanaşmadı. “Beyanları esastır”, “niyet okumak ayıptır” diye düşünüldü. Ancak özellikle üçüncü dönemlerinden itibaren cumhuriyetin yapısı değişmeye başladı. Cumhurbaşkanı artık kendini saklamıyor. Oysa, toplumun büyük kısmı çok uzun bir süre telaş göstermemişti. Zira durmuş, oturmuş bir devlet yapımız vardı. Tüm kurum ve kurallarıyla işleyen bir bürokrasi ve detaylı bir mevzuat ağına sahiptik. Dolayısıyla kişiler veya partilerin sistem karşısında nitelik değiştirici etkisinin olamayacağını düşünürdük. Geçmişte Atatürk tamam, herşeyi yıkıp yeniden yapabilmişti. “10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan” diye bir marş sözü yazılabiliyor ve toplumu yeniden biçimlendirdik iddiası dile getiriliyordu. Şimdilerde herkes sayın Cumhurbaşkanı’mızın gücünün sınırlarını konuşuyor. Devletin tüm aygıtları tartışmasız bir şekilde otoritesine uyum gösteriyor. AK Parti, iktidarının 12’nci yılında.

Yazının Devamını Oku

İş dünyası vekil adayları

21 Aralık 2014

HAZİRAN ayında genel seçim var.
Sizi temin ederim ki, İzmir’de en az beş bin kişi gönlünden milletvekili olmayı geçiriyor, keşfedilmeyi bekliyor, geleceğinden emin olduğu teklifi nasıl nazlanarak kabul edeceğinin senaryosunu yazıyor.
CHP önseçim yapacağını duyurdu.
Şüphesiz merkezden belirlemeye göre daha demokratik bir yöntem.
Ancak Siyasi Partiler ve Seçim Kanunları’nın da demokratik kaliteyi sağlar hale getirilmesi gerekiyor.
Biz, açıkça, hele İzmir’de önseçim yönteminin uygulanacağına çok fazla ihtimal vermiyoruz.
AK Parti’ye gelince;

Yazının Devamını Oku

Devrimciler tarih başlatmayı sever

14 Aralık 2014

Suni gündem, Osmanlıca tartışması.
Esasında suni demek de haksızlık. Bu neviden pek çok hususun üstü örtülmüştür ve cumhuriyet nesillerinin bilgi ve ilgisine girmesi adeta yasaklamıştır.
Cumhuriyet, belirli bir dünya görüşü olan, bu görüşlerine paralel ülke tasavvurları olan ve yüzleri Batı’ya dönük bir kadronun iktidara hakim olmalarıyla başlamış bir projedir.
Sonuçları itibariyle artıları çok çok fazla olmuştur.

Sürpriz değilAncak her devrim gibi katı ve köşeli uygulamaları bazı tahribatlara da yol açmıştır.
Bunlardan bir tanesi de harf devrimi nedeniyle geçmişle yaşanan kopukluktur.
Esasında harf devrimiyle Osmanlıca’dan vazgeçilmemiştir. Değişen, Arap alfabesi yerine latin alfabesinin kabul edilmiş olmasıdır.

Yazının Devamını Oku

Kadın dişidir

7 Aralık 2014

MEHMET Altan bir yazısında, “Entellektüelitesi ve seksüalitesinin farkında olan özgür dişidir” diye tariflemişti modern kadını.
Kendi cinsinin farklılığının ayırdında olmak, erkeğe göre eşit haklara sahip olma bilincinin de ötesinde bir durumdur.
Bu anlamıyla, aynı zihinsel kapasiteye sahip bir türün iki cinsinin birbirilerine karşı konumları doğal olarak farklı olacaktır.
Kadın her türlü beşeri yüklemenin evvelinde, her şeyden önce “dişidir.”
Bir türün seksüel gerçeklik ifade eden diğer bir tarafıdır.
Dolayısıyla, günah veya kaba eşitlikçi duruş (marjinal feminist) gibi telakkilerle cinselliğini perdelemeye kalktığında “fıtratına” gol atmış olur.
Ha bu tercihtir, “özgür” dişi bu farklılığını umumla paylaşmak istemeyebilir.

Yazının Devamını Oku