Selahattin Duman

Yaşasın adalet!

22 Şubat 2015
BİZDE “iyi halden yararlanma” hali, evvel ahir herkese uygulanır. Rahşan affı çıkmadan önce de uygulanırdı, teee “tek parti” devrinde de.

Vatandaş ile ilişkisinde Napolyon Fransası’nın uygulamasını benimseyen cumhuriyete göre herkes potansiyel yalancı, sahtekâr, düzenbazdı?
“Efendim, ben Beşiktaş’ta çarşı içinde oturuyorum.”
“İspatla, git ikametgâh kaydı getir.”
“Evlendim ben lise mezunuyum.”
“İspatla, git diploma sureti getir.”
“Efendim, benden rüşvet aldılar.”
“İspatla git belgesini getir.”

Yazının Devamını Oku

Felsefesiz hayatı hafıza bağlama tekniği

19 Şubat 2015
DELİKANLIYKEN, yaz tatilinde bir çay bahçesinde garsonluk yapıyordum.

Yaşı ilerlemiş bir ocakçımız vardı. Sabah akşam millete “efelik” hikâyeleri anlatırdı.
“Mehmet usta! Sen niye efe olup dağa çıkmadın?” diye kafa bulduğumuzda, sorunun niyetini anlamaz ciddiyetle cevap verirdi.
“Ben gençken kahveci değildim de ondan.”
“Nasıl yani?”
“Efe dediğin ya kahveciden çıkar ya yemeniciden; dağılın başımdan ulan!”


* * *


Yazının Devamını Oku

Futboldaki siyasallaşma seyirciyi kaçırdı

17 Şubat 2015
Siyasallaşma kültürel bölünmeyi getirdi. Bölünmüş tribünlerin kendini “rahatsız hisseden” kesimi de maçları boykot etti. Bunun baş aktörleri, verdikleri siyasal mesajlarla görüntü kirliliği yaratan bazı futbolculardır.

FUTBOL konuşulacak bir hafta değildi.
Cumartesi gecesi, Fenerbahçe maçından sonra açılan Maraton programının ilk takdim cümleleri “Üniversiteli Özgecan için duyulan ortak acının” dile getirilmesi üzerine oldu.
Mustafa Denizli talihsiz çocuğa, ailesine ve milyonlarca kadına yaşatılan dehşete hem sert, hem de duygusal cümlelerle tepki gösterdi. Hakkını yemeyelim. Şansal Büyüka ile Tümer Metin de geri kalmadı.
Bizim gibiler de oturdukları yerden, bu programda kullanılan cümlelerin her birine katıldık. Maraton’a, benzer spor programlarına, üniversiteli Özgecan’a yaşatılan vahşete tepki gösteren tüm futbol insanlarına sevgilerimi yollu- yorum.

* * *

Bu arada, futbol programlarının her birinde ayrı ayrı cevap aranan “Bu seyirci nereye gitti?” sorusu yine ortada kaldı.

Yazının Devamını Oku

Parmak hesabıyla diplomasi dersleri

16 Şubat 2015
UZUN Boylu Sevgi İnsanı’nın Latin Amerika’ya yaptığı, CSI tadındaki (Olay Yeri İnceleme) ziyaretin artçı dalgalarını hissetmeye başladık.

Birer günlük Kolombiya, Meksika, Küba ve araya sokuşturulan “Ekmek Arası Guatemala” ziyaretlerinin sebeb-i hikmeti başlangıçta pek anlaşılamadı.
Varlıklarını Uzun Boylu Sevgi İnsanı’na adayan ve bazı istemezler tarafından yandaş medya diye kategorize edilen kanat, olayı derhal “açılım” lafına bağladı. Seri ziyaretlere “Latin Amerika Açılımı” gibi yakışıklı bir sıfat buldu.


* * *


Biz “açılım” sözcüğünü, bir yeniliğin başlangıcı anlamında kullanıyorduk. O yüzden bunun “Latin Amerika tipine” hemen uyum göstermedik.
Anlamak için; medyamızın Hasan Cemal, Güneri Cıvaoğlu, Ertuğrul Özkök gibi usta siyaset analizcilerinin yazılarına saldırdık.

Yazının Devamını Oku

Tadı kalmayan Sevgililer Günü

15 Şubat 2015
GÖZÜ yaşlı hükümet adamı Bülent Arınç da haklı, Le Monde gazetesinin Türkiye muhabiri Guillame Perrier de haklı.

Yani içeriden bakınca da dışarıdan bakınca da aynı şey görülüyor, ikisi de aynı şeyi söylüyor.
Türkiye; etnik, dini, coğrafi olarak değilse bile “kültürel anlamda” ikiye bölünmüş durumda. Hem de yüzde elliye elli.
Birinci yüzde ellinin “hayattan ne anladığı” ile ikinci yüzde ellinin ne anladığı çok farklı.


* * *


Birinci yüzde elliye girenlerden biri süslenmiş püslenmiş, artistik kıvamda bulduğu fotoğraflarından birini seçip “Instagram”ına koymuş.

Yazının Devamını Oku

Müzeyyen’li, Tarzan’lı bir kış hikâyesi

12 Şubat 2015
İKİ gündür değerli yazar ve araştırmacı Radi Dikici’nin kitabı elimden düşmüyor. Müzeyyen Senar’ın yetmiş beş yıllık sahne hayatını hikâye eden kitabı evire çevire okuyorum.

İlk baskısı 2011’de yapılmıştı, o zaman da alıp okumuştum. İlk okumamda neşe ile okuduğum şeyler bu kez “araya ölüm girdiği için” içimi yaktı.
Yine de “keyifli bir Müzeyyen Senar hikâyesi” ile ebediyete yürüyen bu eşsiz kadının hatırasını selamlamak istedim.

***

Müzeyyen Senar en rüzgârlı zamanlarında İzmir’de konserlerinin ardından Manisa’ya geçmekte orada da bir konser vermektedir.
1950 yılındaki İzmir çalışmasından sonra Manisa’ya geçer, her ziyaretinde olduğu gibi kapısının önünde bir demet çiçek bulur. Bunun gizli bir hayranından geldiğini fark edeli çok olmuştur.

Yazının Devamını Oku

Biz ne umduk felekten, develer geçti elekten

10 Şubat 2015
Hukukun adlisi, siyasisi, sportifi olmaz. Hukuk hukuktur, guguk da guguk. Küçük bir kelime oyunu ile adaletin algısı değişecekse, o adalet üzerine ben de bir iki ağır laf edip, sonra “Öyle değil böyle” diyerek kıvırmak isterim.

ÇENESİNİ tutamayan futbolcuların “kırmızı kart” uygulaması ile sakinleştiklerine bir kez daha şahit olduk.
Hakem kararını veriyor, düdüğünü çalıyor. Futbolcu hâlâ konuşuyor. Filmlerin, romanların, dizilerin “son sözü söyleme meraklısı” karakterleri vardır. Bizim futbolcuların kısm-ı umumisi böyle.
İlle ki son lafı söyleyecekler.
Akıl edemedikleri şey, hakemin son sözü cebindeki kartla söyleyecek olması.

* * *

Bu hafta kendi içindeki “dalgalı kişilik meselesini” sahaya yansıtan Caner Bey’in başına geldi. Maç bitmiş, bir puan gitmiş. Sen hakeme ne söylersen söyle o puanlar geri gelmeyecek.

Yazının Devamını Oku

Dilleri çok uzundur bozdukları huzurdur

9 Şubat 2015
ETİYOPYA ve Somali’ye ne zaman gitse Amerika Başkanı’ndan daha sıcak karşılanan “dünya liderimiz” geçmiş günlerden birinde gazaba gelip, mimar-mühendis taifesine saydırmıştı.

2678 sayılı gazabıydı galiba.
“Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği” diye bilinen kısaltılmış adında da alfabenin beş harfini kapital olarak kullanan TMMOB gazap şimşeklerinin hedefindeydi.
Uzun Boylu Sevgi İnsanı bir hışımla,“Sizin de ininize gireceğim, derneğinizi, odanızı kafanıza yıkacağım, diplomalarınıza ancak helva saracaksınız” diye kükremişti.

***

Odaya kayıtlı mühendis ve mimarlar devamlı olarak “çarşıyı karıştırma” faaliyeti içindeler.

Yazının Devamını Oku