Selahattin Duman

Beni fişlemeyen namerttir!

19 Mart 2015
MUHALİFLERİN başı “Mülayim Bakışlı Gözlüklü Şahsiyet” medyanın karşısına geçti ve “Bunlar 77 milyonu fişliyorlar” deyip, bombasını patlattı.

“Bunlar” derken kimlerin kastedildiği belli.
Tahmin edeceğiniz gibi “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” birinci sırada. Hemen ardından Ampul Partisi’nin cevval yöneticileri ile hükümet adamları geliyor. Cümlesi birden ahaliyi “fişlemekle” suçlanıyorlar.
Yani ahalinin özel bilgilerini kayda geçirip saklıyorlar. Böylece “özel hayatın gizliliği” gibi demokratik bir ilkeyi ihlal etmiş oluyorlar.

* * *

“Özel hayatın gizliliği” ilkesi, demokrasilerin olmazsa olmazlarındandır.
Bizimki gibi kendisini “ileri demokrasi” diye tarif eden tek vitesli rejimlerde “özel hayat” diye debelenmenin bir anlamı yoktur.
Hele “fişleme” dünyanın en manasız işlemlerinden biridir. Boşuna zahmettir, o fişleri yazana da okuyana da eziyettir.

BEBİŞLİK HALLERİ

Yazının Devamını Oku

Hocaya saygı seyirciye saygı

17 Mart 2015
İkisine birden sahip olmayan iki şampiyonluk adayı hasar gördü. Biri yenildi, biri yenilmekten beter halde sahayı terk etti. Hem hocasına hem seyircisine saygılı olan Beşiktaş ise haftayı kârlı kapattı. Benim geçtiğimiz haftadan anladığım bu.

Fenerbahçe yenildi, Galatasaray yenilmekten beter oldu. Coşkusu Beşiktaş’ı lider yaptı. Golü bol, kalitesi az, vukuatları sıradanlaşmış bir futbol haftası daha geride kaldı.

F.Bahçe yenildi mi medya sekiz şiddetinde deprem yemiş gibi olur. Gazete satışları “yenilgiye bağlı” olarak düşer.

Benim yöneticilik yaptığım yıllarda, Hürriyet çapında satan bir gazete için “Bir Fenerbahçe Yenilgisinin” yarattığı maddi hasar “elli bin tiraj kaybı” civarındaydı. Şimdi bu rakamlar yaşanıyor mu bilmem.

***

Sebebi mi? Fenerbahçe, bütün takımlar içinde en aktif seyirciye sahip olan takımdır da ondan.

Galatasaray’ın posterini ver, hem de kuşe kâğıda basılı olsun. O gazetenin spor tirajını yüzde yirmi oynatmaz. Fenerbahçe’nin posterini gazete kâğıdına basılı olarak ver, yüzde seksen satış artırır.

Yazının Devamını Oku

Paralel suikastçı mutfağa tosladı!

16 Mart 2015

UÇAN kuşun kanadından hile sezen milli ajan teşkilatımız “Uzun Boylu Sevgi İnsanına” karşı hazırlanan yeni suikast yöntemini keşfetmeseydi, biz hâlâ esnaf lokantasında köfte-piyaz bekler gibi boş boş oturacaktık.
Paralel yapıya hizmet veren katiller “Uzun Boylu Sevgi İnsanının” hayatına kastederken; tabanca, tüfek gibi ateşli silahları kullanmayacaklardı.
Bunların yerine karnabahar, patates, domates, yeşil marul, bezelye gibi sebzeleri bazen de elma, armut gibi meyveleri kullanıp, can alacaklardı.
Modern dünyanın yeni suikast silahları bunlardı.
Katillere bunları tedarik edenler de “gizli silah tacirleri” değil, bildiğiniz manavlardı. Onların arkasında da kabzımallar vardı.


* * *


Yazının Devamını Oku

Onu tanıyanlar ve tanımayanlar

15 Mart 2015
O sıradan biri değildi.

Müzik ve sahne hayatımızın içinden, yetmiş-seksen yılda bir görülen “bir kuyrukluyıldız” gibi gelip geçmişti.
Onun rüzgâr gibi estiği zamanları bilmeyenler, iki gün önceki vefat haberiyle gazetelerin birinci sayfasında görünen Erol Büyükburç’u mutlaka Google’da tıklamışlardır.
“Bu adam kim ki Hürriyet ölümünü birinci sayfasından duyurdu” diye.
Ne var ki Google, onun hakkını veremez. Erol Büyükburç’u iyi bilen ve tanıyan birinin kaleminden okumak lazım.

* * *

Benim bildiğim, kısacık bir şey. Hasbelkader konser organizasyonu yaptığım ilk gençlik yıllarımda Erol Büyükburç ile tanışmıştım. Müzisyenliği hakkında konuşamayacak ölçüde müzik cahiliydim.

Yazının Devamını Oku

Al gözüm seyreyle ihtişamı!

12 Mart 2015
İYİ ki devir iletişim çağı.

Gerçekler fotoğraf oluyor, deyim yerindeyse ete kemiğe bürünmüş gibi sanal âlemlerde geziyor. Kendisini zorla insanın gözüne sokuyor.
En büyük hobin “gelip geçen trenleri seyretmek olsa” yine gördüğünü algılarsın.
“Al gözüm seyreyle okuyucu” deyip alt alta duran iki fotoğrafın tarifinden başlayayım işime*.


* * *


Üstte Beyaz Rusya’nın Başkanı Alexander Lukasenko, ülkesini ziyarete gelen Ukrayna Başkanı’nı sarayının kabul salonlarından birinde ağırlarken görülüyor.

Yazının Devamını Oku

Güzel bir maç seyrettirdiler bize

10 Mart 2015
Fener-G.Saray derbisinde heyecan düzeyi yüksekti. Çekişmeliydi. Pozisyonları çoktu. Hakem çok sabırlıydı. Futbolcular çirkeflikten uzaktı, hatta iyi niyet daha fazlaydı. Seyirci küfür etmiyordu. Böyle zevkli derbiye üç beş sezonda bir denk geliyoruz.

Doğrusu, heyecan dozu bu kadar yüksek bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi beklemiyordum.
Yıllardır olduğu gibi, yayıncı kuruluş bizi gaza getirir gibi yapar. Aslında “reklam piyasasına” çağrıda bulunur. İstatistikler, rakamlar, efsane-
lere dair aslı olmayan tevatürler.
Maç öncesi bünyemizi saran “Yağdır Allahım yağdır” atmosferinden dolayı, ahali büyük beklentilere girer. En azından bir Barcelona-Real Madrid maçı umar. Sonunda yavan bir oyuna razı olur.

* * *

Bu kez iş farklı oldu. Maç öyle bir “gitti geldi” başladı ki mutfağa kadar gidip çayı tazeleyeceğim, ona dahi fırsat vermedi.

Yazının Devamını Oku

Bir büyük maçın “en” dedirttikleri

9 Mart 2015
ŞU sıralarda bizim sahalarda, “Viking Tıraşı” aldı başını gidiyor. Kafanın etrafını kazıyıp, tepede ibik gibi saç bırakıyorlar.

Bunun da çok yakıştığını düşünüyorlar.
Bu genellemenin içinde en değişik saç modeli Emre Belözoğlu’ydu. Tepeden iyice kabartılmış, dilimize girmiş en saçma futbol deyimlerinden biri ile tarif edersek “yükseklik kazandırılmıştı.”
Profilden bakıldığında Emre’nin bıngıldağı ile saçının tepesi arasında yedi santimlik fark vardı. Emre bu saç modeli sayesinde, olduğundan bir sigara paketi boyu daha uzun gözüküyordu.

* * *

HEYECANLI maça seyir katkısında bulunan futbolcuların başında Burak geliyordu. Hatta birincisiydi. Burak çok değişik bir futbolcu. Hareketi başarılı olduğunda golü yazdırıp, herkesi sevindiriyor. Yahut akla mantığa “en” aykırı hareketleri deneyip herkesi kendine güldürüyor.
35’inci dakikada Caner’e atmaya çalıştığı bir ters çalım vardı ki eğer görmeleri mümkün olsa dünyanın bütün “beyin bilimcilerini” heyecanlandırırdı. O çalım teşebbüsünü seyredip de Burak’ın kafasını ameliyatla açıp, beynini görmek istemeyecek bir “nörobiolog” düşünemiyorum.

* * *

Yazının Devamını Oku

Siyasi müjdeler vermeye devam!

9 Mart 2015
GAZETECİ milleti lafına “Ben demiştim, demeyi sevmem ama” diye başladı mı bileceksiniz ki durum tam tersinedir.

Yazdığı doğru çıkan gazeteci o anın zevkini çıkarıyor “Ben demiştim” hatırlatmasının altını çiziyordur.
Benim başıma gelen de bu oldu.
Daha “Ben demiştim demeyi sevmem” diyecek zamanı bulamadan haklı çıktım. Siyasi hayatımızın en alttan alan siyasetçisi Çankaya Adamı, aynen yazdığım gibi geri dönmenin işaretlerini hem de “Başbakan Adayı” olarak verdi.


* * *


“Uzun Boylu Sevgi Adamı” ile yemek yemişler.

Yazının Devamını Oku