Dilleri çok uzundur bozdukları huzurdur

ETİYOPYA ve Somali’ye ne zaman gitse Amerika Başkanı’ndan daha sıcak karşılanan “dünya liderimiz” geçmiş günlerden birinde gazaba gelip, mimar-mühendis taifesine saydırmıştı.

Haberin Devamı

2678 sayılı gazabıydı galiba.
“Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği” diye bilinen kısaltılmış adında da alfabenin beş harfini kapital olarak kullanan TMMOB gazap şimşeklerinin hedefindeydi.
Uzun Boylu Sevgi İnsanı bir hışımla,“Sizin de ininize gireceğim, derneğinizi, odanızı kafanıza yıkacağım, diplomalarınıza ancak helva saracaksınız” diye kükremişti.

***

Odaya kayıtlı mühendis ve mimarlar devamlı olarak “çarşıyı karıştırma” faaliyeti içindeler.
Kafayı da Ak Saray’ı kendilerine düşman ilan etmişler “Bin odalı saray” lafıyla oturup “Bin odalı saray” lafıyla kalkıyorlar. Sanki “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” kendine yaptırmış gibi.
Kaldı ki Saray’ın bin değil bin yüz elli odalı olduğundan bile haberleri yoktu. Saray’da oturan, kendileriyle kafa bulmasa öğrenemeyeceklerdi.

BURALARI HEP SİZİN OLUR

Oysa “Uzun Boylu Sevgi İnsanı” Saray’a yerleştiğinin daha birinci haftası dolmadan, memleketin cümle muhtarlarını ayağına çağırmış ve sıfatlarına karşı “Burası benim değil, sizin” demişti.
Bu sözleri önce muhtarları telaşlandırdı. “Amanın, mal sahibisiniz diye koca sarayın elektrik, doğalgaz faturalarını bize kitlemesinler” diye içten içe endişelendiler.
Muhtarlar, misafirlik bitip de kapı önüne konduklarında “sözü edilen mal sahipliğinin” lafın gelişi olduğunu anlayıp, rahatladılar.
Muhtarların rahatlığına karşı “mimar-mühendis tayfasının” huzursuzluğu hiç bitmedi.
Oturun dördüncü köprüyü, beşinci köprüyü tasarlayın. Ayasofya’nın karşısındaki boş alana bir AVM projesi çiziktirin. Dördüncü bir havaalanı için kolları sıvayın.
Bir şeyler yapın ki bu millet de sizi Mimar Sinan gibi hayırla ansın. Nerdeee?

***

Ak Saray’a dair her gün bir icat çıkarıyorlar. Evvelki gün “Ak Saray’ın yıllık aydınlanma gideri elli milyon” haberini çıkardılar.
Geçenlerde de ”Ak Saray’ın lalelerine dört yüz bin lira gitti. Üstelik o laleler İsrail’den ithal edildi” fitnesini sokuşturdular.
Dün de oturmuşlar, Saray’ın bahçe süslemesine 108 milyon lira gittiğini hesaplayıp, onun gıybetini yapmışlar.
Efendim, bu parayla şu kadar fakire ayakkabı alınırmış... Şu kadar öğrenci giydirilirmiş.
Oldu canım! Paraları itibarımızın vitrini Ak Saray’a harcamayalım, fakir fukaraya elbise alalım. Süslenip gitsinler “Bu Tarz Benim” programında yarışsınlar.

BUNLAR SARAY DÜŞMANLARI

Bir vakitler de kafayı Başbakanımız, Plaket Kolu Başkanımız Sayın Davutoğlu’nun kiraladığı bir binaya takmışlardı.
Ahmet Davutoğlu o vakitler Dışişleri Bakanı idi. Allah sizi inandırsın, bir bakan olarak oturacağı iki evlek yeri yoktu.
Başbakanlık bahçesine keçeden çadır kurup, vezirlik tuğlarını önüne dikecek değildi ya!
Gitti Ankara Kırlangıç Sokak’ta kendine bir dört katlı, müstakil bir villa kiraladı. Kirası gayet makuldü. Ayda 20 bin dolardı (Yaklaşık 50 bin lira).
Bu mimar-mühendis milleti yine ortalığı yırtmıştı. Teee o zaman anladığım ki bunların “Saray” diye bilinen yapılara alerjileri var.
Çay kutusu modeli, sıradan binalara kızmıyorlar ama “Saray” yaptın mı cinleri tepelerine çıkıyor.

***

Şimdi sıra, dünyanın en büyük adliye binasına, 2013’te hizmete giren İstanbul Anadolu Adalet Sarayı’na geldi.
Neymiş, binaya ödenen hakedişlerde fazlalık varmış. O paralarla Haymana’nın keçi çobanlarına 2165 lojman yapılabilirmiş.
Kardeşim, zaten “kötü yönlerini almak istemediğimiz için” bizi sevmeyen Avrupa’nın ağzına türkü olmuşuz.
‘Türkiye’de hukuk yok’ dediklerinde, “Olabilir ama bizde de dünyanın en büyük adalet sarayı var, gelin gezdirelim” diye övünecek bir sarayımız var.
Onu da gıybete kurban etmeyin. Lütfen! Hem de Hasan Cemal klasiği bir lütfen!

Yazarın Tüm Yazıları