Paylaş
Vatandaş ile ilişkisinde Napolyon Fransası’nın uygulamasını benimseyen cumhuriyete göre herkes potansiyel yalancı, sahtekâr, düzenbazdı?
“Efendim, ben Beşiktaş’ta çarşı içinde oturuyorum.”
“İspatla, git ikametgâh kaydı getir.”
“Evlendim ben lise mezunuyum.”
“İspatla, git diploma sureti getir.”
“Efendim, benden rüşvet aldılar.”
“İspatla git belgesini getir.”
* * *
Bu kafada kurulan cumhuriyet kâğıttan geçilmiyor.
Potansiyel yalancı kabul edilen vatandaş durmadan kâğıt getiriyor. Devlet onları biriktiriyor. Kâğıt başa çıkılamaz hale gelince de hurdacılara satılıyor.
O kadar ispat boşuna.
KRAVATI UNUTMA
Osmanlı da aynı kafadaydı. Çünkü Fatih, İstanbul’u fethettikten sonra Bizans idare sistemini bize uydurmuştu. Bizans’ın Roma’dan devraldığı sistemi de İmparator Agustus iki bin sene önce kurmuştu.
Amerika’da bu işler tersinedir. Hiçbir resmi form iki sayfa olmaz.
Amerika’da vatandaş hallerini o forma kendisi yazar. Devlet de prensip olarak “Niye yalan söylesin ki?” refleksiyle beyanı doğru kabul eder.
Eğer ki yalanını yakalarsa işte o zaman vay haline! Sistem dışı kalırsın, yasal olarak simit bile satamazsın.
İdari anlamda vatandaşa “Sen yalancısın, düzenbazsın. Allah bir desen inanmam” muamelesi çeken bizim devlet ise yüz kızartan bir suçtan mahkûm olan birine geldi mi dünyanın en anlayışlı organizasyonu oluverir.
Savcı “Efendim, bu adam kaçırdığı kıza defalarca tecavüz ederek” diye saydırmaya başladığında savunma avukatı zıplar:
“Efendim, müvekkilim göründüğü gibi kravatını takmış olup..”
Buyur buradan yak! Olay iyi hale geldi bile.
“Gereği düşünüldü. Her ne kadar zorla alıkoyma ve ırza geçmenin cezası yirmi beş yıl olsa bile mahkeme sanığın kravat taktığını tespit etmiş, boynunu bükmesinden pişman olduğuna kanaat getirmiş ve gösterdiği iyi hali dikkate alıp cezasını beş yıl olarak kesmiştir.”
* * *
Siz komedi kurguluyorum sanıyorsunuz ama gerçek birebir böyle.
İstanbul Kartal’da ilkokul ikinci sınıfa giden kız çocuğuna iki akrabası, dört kez tecavüz etti. Mahkeme o iki tecavüzcüye önce yirmi dörder yıl hapis verdi.
Sonra iyi hallerini dikkate alıp kararı beş yıl hapis olarak açıkladı.
Yani bu arkadaşlar üç yıl sonra yeniden aramızdalar.
BANA ÜÇ ÇOCUK BUL
Erzurum’da zihinsel engelli genç kıza tecavüz eden adam da iyi halden yararlandı.
On yedi yaşındaki kızın ırzına geçen rezilin mahkemedeki halleri, adli sistemimize pek sevimli geldi. Ceza indirile indirile 6 yıl 8 ay oldu.
Bir sonraki seçimde dışarıda olur.
İster ırza geç, ister devleti dolandır, ister adam öldür. İstersen birden fazla öldür. Otuz tane öldür, yetmiş tane öldür.
Bizim yasaların idamı otuz altı senedir. Yirmi dört senede çıkarsın.
Dışarıdaki vatandaşa “potansiyel suçlu” muamelesi çeken sistem, suç işleyip de içeri düşene “potansiyel ıslah olmuş” gibi bakar. Dışarıdakinden esirgediği şefkati, içerdekinden esirgemez.
Bir cinayetle içeri giren Kürt Nail, içeride de dört kişi öldürüp (biri gardiyan) skorunu beşe çıkarmıştı. Adli sistemimiz, içeride adam öldüren Kürt Nail’in aslında iyi niyetli biri olduğuna hükmetti. Onu da iyi halden yararlandırdı.
* * *
Üç çocuk babası Cumhur’un bu hırsızlıktan dördüncü yatışıydı. Üç gün sonra duruşması vardı. Ziyarete gelen karısına “Komşulardan üç çocuk daha bul, öyle gel duruşmaya” talimatını verdi.
Plan basitti. Altı çocukla dinleyicilerin arasında oturan karısı ağlayacak. Çocuklar “Baba.. Baba” diye bağrışacak, acıma havasına giren mahkeme de Cumhur’un taktığı kravatı da işin içine katıp, en düşük cezayı verecek.
Sistemin şefkati, sadece içeriye tıktığı kişilerle sınırlı olsa bile beni memnun ediyor. Suç işlemeyen bu kadarını bile göremiyor.
Yaşasın adalet!
Paylaş