Pako'nun Sayfası

İstanbul’a kuduz ormanlardan geliyor

18 Kasım 2006
Kuduz salgını olduğu gerekçesiyle İstanbul’un sekiz bölgesinde aylardır karantina uygulanıyor. Bir yandan da çok sayıda sokak köpeği, kuduza karşı aşılanmak bahanesiyle bulundukları noktalardan alınıp götürülüyor ve geri getirilmiyor. Yetkililer ise, toplanan hayvanların barınaklarda tutulduğunu, salgın geçince tekrar aynı noktalara bırakılacağını söylüyor. Hayvansever örgütleri, bu köpeklerin çoğunun ya uyutulduğunu veya ormana atıldığını ve buradaki koşullar sonucunda kuduz hastalığına yakalandığını iddia ediyor.

Bu yılın başından itibaren Küçükçekmece Altınşehir ve Halkalı mahalleleri, Bağcılar Mahmutbey Mahallesi, Göktürk Beldesi, Kilyos Köyü, Şile Yeşilvadi Köyü ile Ağaçlı ve Akpınar köylerinde değişik tarihlerde görülen kuduz vakaları nedeniyle karantina ilan edildi. Sekiz bölgedeki karantina uygulamasının bir kısmı sonlandırıldı, bir kısmında ise uzatıldığı açıklandı. İstanbul Tarım İl Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Şube Müdürü Adnan Tepe, yeni bir kuduz vakasına rastlanmamasına rağmen tedbiri elden bırakmamak gerektiğini söylüyor: "Karantina, o bölgede kuduz virüsünü taşıyacak canlı hayvan ve hayvansal ürünün giriş-çıkışının yasaklanmasıdır. Söz konusu bölgelerde altı ay boyunca sağlık taraması yapılacak. Aşısız hayvan kalmayacak. Aşılı hayvanlar da takip edilecek. Herhangi bir hastalık taşıdığı tespit edilenler müşahede altına alınacak."

Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği (DOHAYKO) İstanbul Şube Başkanı Nilüfer Atalay, son bir yıl içinde ormanlarda yaşamak zorunda kalan evcil hayvan sayısının arttığına dikkat çekerek, sağlıklı hayvanların yabanıl ortamda kuduza yakalanma riski taşıdığını savunuyor. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Dodurka da İstanbul’a yönelik asıl kuduz tehlikesinin ormanlardan geldiğine işaret ederek, Türkiye’de yabanıl ortamın kuduzdan temizlenmeden bu hastalığın önüne geçilemeyeceğini anlatıyor.

Hayvan haklarını savunan sivil toplum kuruluşları, kuduzun faturasının çaresizlik içinde yaşamaya çalışan sokak köpeklerine çıkarılmasından şikayetçi. Nilüfer Atalay, bazı bölgelerde, kuduz bahanesiyle sokakta yaşayan hayvanların toplanarak bilinmeyen yerlere götürüldüğünü anlatıyor ve bunların bir kısmının İstanbul’un ormanlık alanlarına atıldığına inanıyor. İddiasına kanıt olarak Şile, Beykoz, Sarıyer ve Kemerburgaz ormanlarında yaşayan köpek sayısının son iki yılda ciddi oranda artmasını gösteriyor.

Prof. Dr. Tamer Dodurka dikkatleri daha vahim bir noktaya çekiyor. Kuduzun, şehre inen tilki gibi yabani hayvanlardan kaynaklandığını belirten Dodurka, kırsal bölgelerde tilkilerle karşılaşan köpeklerin bu hastalığı kentlere taşıdığını söylüyor. DOHAYKO Başkanı Nilüfer Atalay da, ormanlık alanlara terk edilen köpekler üzerinde yaptıkları bir araştırmadan söz ederek, "Özellikle yavruların tilkiler ve yarasalar tarafından ısırılarak kuduz virüsünü kaptığını belirledik" diyor ve Dodurka’nın söylediklerine destek veriyor. İstanbul’da kuduzun ilk ortaya çıktığı Kilyos ve Ağaçlı köyleriyle Göktürk Beldesi, Belgrad Ormanları’na, Yeşilvadi Köyü ise Şile Ormanları’na bitişik. Ersin KALKAN

Şeker hastası kedilerin beslenmesi

Şeker hastası kedilerin kan şekerinin uygun seviyede kalmasını sağlayacak beslenme onların sağlığı için son derece önemli. Mamanın içeriği, öğün sayısı ve bir öğünde verilecek miktarın doğru ayarlanması, şeker hastası kediler için aynı oranda önem taşır.

Şeker hastası olan kedinin vücut ağırlığı normal sınırlar içindeyse, günlük kalori ihtiyacı normal bir kedi ile aynıdır. Fazla kilolu ise, alacağı günlük kalori miktarının yüzde 25 oranında daha az olması gerek. Önemli bir diğer konu da, şeker hastası olan şişman bir kedinin, diyet yaptığı sürece haftalık kilo kaybının vücut ağırlığının en fazla yüzde 3’ü kadar olması. Hızlı kilo kaybı, karaciğer yağlanmasına sebep olabilir.

Şeker hastası kedinize günde bir kez insülin enjekte ediliyorsa, günlük ihtiyacı olan mamanın yarısının enjeksiyonla aynı zamanda, diğer yarısının ise insülin aktivitesinin en üst düzeye çıktığı zamanda verilmesi gerek. Bu zamanlamanın ayarlanmasıiçin mutlaka veteriner hekiminizden destek almalısınız. Günde iki kere insülin iğnesi oluyorsa, enjeksiyonla aynı zamanda olmak üzere toplam iki kere mama vermelisiniz. Kediniz, gün içinde küçük miktarlarda ve sürekli olarak mama yiyorsa, insülin uygulamalarının tipi, dozu ve sıklığını veteriner hekiminiz belirleyecektir. Kedinizin enjeksiyonla aynı zamanda mama yemesi son derece önemli. İğne sonrası canı yandığı için yemek konusunda direniyorsa, hemen öncesinde de besleyebilirsiniz. İnsülin uygulama zamanı ve dozunu değiştirmeniz söz konusu olursa, kesinlikle veteriner hekiminize danışmalısınız.

Şeker hastası kediler için önerilen diyetlerde yüksek oranda lif içeren mama kullanılması gerek. Çünkü mamada bulunan lif, sindirim sisteminden şeker emilimini yavaşlatır ve böylece yemek yedikten hemen sonra görülen ani şeker yükselmesi sorunu daha azalır. Lifli mama, aşırı kilo yüzünden şeker hastası olan kedilerin kilo vermesine de yardımcı oluyor.

Son yıllarda yapılan araştırmalar, yüksek protein ve yüksek yağ içeren ama karbonhidrat düzeyi düşük diyetlerle beslenmenin de şeker hastası kedilerde faydalı olduğunu gösteriyor. Eğer evde şeker hastası bir kedi besliyorsanız, doğru mama için veteriner hekiminize danışmalısınız. Beslenmede en önemli konulardan biri de, mamanın asla veteriner onayı olmadan değiştirilmemesi. Sofra artıkları ve evde pişen yemekler, şeker hastası bir kedide ciddi sorunlara yol açabilir, bunu unutmayın.

ARTIK KAYIP VE YUVA ARAYAN KEDİLERİNDE BLOG’U VAR

Hayvansever Hacer Kaya, yardıma muhtaç ve yuva arayan sahipsiz sokak kedileri için bir web sayfası hazırladı. Sayfada, kendisine ulaşan ve yuva arayan hayvanların resimleri ve bilgileri görüntülenebiliyor. Amaç, bu hayvanların en hızlı şekilde sahiplendirilmesi. Elektronik posta zincirleri ile yayılan birçok duyurunun aksine, bu sayfada yuva arayan kedilerin bilgileri güncel, birçok resmin yanı sıra kediler hakkında detaylı bilgi ve iletişim bilgileri var. Kedinizi kaybettiyseniz ya da bir kedi sahiplenmek istiyorsanız pet shop kapılarını aşındırmak yerine, bu siteyi ziyaret edin. http://sokak-kedileri.blogspot.com

PROF. DR. TAMER DODURKA

Avrupa bu sorunu çoktan halletti

Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardır kuduz vakası görülmüyor. Komşumuz Yunanistan bile bu sorunu çözdü. Avrupa ülkelerinde 1989’dan beri 90 milyondan fazla aşı paletinin geniş alanlara dağıtılması ile "yaban hayvan kuduzu"nda çok önemli gerileme sağlandı. Avrupa, zinciri daha başından kopararak, virüsün köpeklere ve insanlara bulaşmasının önüne geçti. Sistemli bir çalışmayla biz de bu sorunu kısa zamanda çözebiliriz.
Yazının Devamını Oku

Ona kızanlar şimdi dernek başkanı olmasını istiyor

11 Kasım 2006
Geçen sezon sona eren Melekler Adası dizisindeki gizemli kahya Döne karakteri ile tanınan Elif Baysal, dizideki şeytani tiplemesinin aksine günlük hayatında tam bir iyilik meleği. Altı yıldır oturduğu İstanbul, Esenkent’teki sitede komşularıyla kötü olma pahasına her gün 20 sokak kedisi ile 10 sokak köpeğini doyuruyor. Evinde de sokakta bulduğu Gümüş Hanım’ı besliyor. Site sakinleri, bir zamanlar eleştirdikleri Elif Baysal’ın şimdi sokak hayvanlarına yönelik bir dernek kurup başkanı olmasını istiyorlar./images/100/0x0/55eacf94f018fbb8f8982dd4

Otuz yıldır seslendirme ve oyunculuk yapan 49 yaşındaki Elif Baysal, yoğun iş temposuna rağmen sokak hayvanlarını ihmal etmiyor. "Ben de bir nevi barınak sahibiyim" diyen Elif Baysal’ın sokak hayvanlarıyla macerası 12 yıl önce başlamış. Bir arkadaşının bahçesinde gördüğü sokak kedisiyle göz göze gelişi tüm dünyasını değiştirmiş. Evine alıp, Annem ismini verdiği kediyi geçen yıl kaybetmiş.

Altı yıl önce Esenkent Sarmaşık Birlik Sitesi’ne taşınmış. Muhtaç durumdaki her sokak hayvanının yardımına koşmuş. Karınlarını doyurmuş, hasta olanı tedavi ettirmiş. Komşuları hayvanları istemeyip, şikayet etmişler. Onları beslediği sitenin açık otoparkında, yerde kalan en küçük kırıntıları bile toplayıp, sonra da yağlanan yerleri deterjanla yıkamış, kimse laf etmesin diye. Yine de "gösteriş yapmakla" suçlanmış. Baysal’ı ilk başlarda böyle suçlayanlar şimdilerde Esenkent’te sokak hayvanları derneği kurup başkanlığına onu getirmek istiyor.

Elif Baysal, dört ay önce kapıcının sokakta perişan halde bulduğu kediyi, hemen veterinere götürmüş. Üç ay tedavi gören kedi, arka bacakları felçli de olsa hayata geri dönmüş. Veterinerin "Ancak özel bir kafes içinde yaşayabilir" demesi üzerine de Gümüş Hanım için evinde bir kafes yaptırmış. Bir çocuk gibi her gün altını temizlediği kedisine çok düşkün olan Elif Baysal, senaryoları da onun bulunduğu odada çalışıyormuş.

Elif Baysal, her gün saat 17.00’de elinde mamalarla kapıdan çıkınca bir anda saklandıkları yerlerden çıkan kediler onun etrafını sarıyor. Sitenin dışındaki otoparka kadar onlarla birlikte yürüyüp, anlaştığı toptancıdan aldığı tavuk boynu ve ciğerlerle karınlarını doyuruyor. Hepsini tek tek kontrol ediyor. Akşam 22.00’de ise sıra köpeklerin. Bu kez kemikler, poşetler içinde sitenin etrafındaki belirli noktalara bırakılıyor. Elif Baysal, aylık 500 YTL’lik masrafı olduğunu ama yaşadığı mutluluğun bu parayla ölçülmeyecek kadar büyük olduğunu söylüyor.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz...

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Evlerde telaşla sofraların kurulduğu, lüks lokantalarda kahkahaların çınladığı, karanlığın ve hüznün şehrin üzerine ağır bir kadife perde gibi indiği saatlerde, onlar gün boyu saklandıkları kovuklardan dışarı çıkarlar.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Uyku kara bir çarşaf gibi bedenleri sarıp sarmalarken, onlar gün ışıyana dek süren amansız bir ekmek maratonuna başlarlar. Tehlikelerle dolu bu bin çehreli kentte, nasır bağlamış patileriyle çöp yığınlarının bulunduğu sokakları arşınlarken, düşlerini süsleyen tek bir şey vardır: Bir parçacık kemik bulabilmek.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Uyuz illetinden can veren onlardır. Kuduz yaygarasıyla çoğu kez boş yere öldürülen, acımasızca çöp gibi toplattırılarak kafeslere tıkılan ve bir türlü anlaşılamayan nedenlerden ötürü toplu katliamlara hedef olan hep onlardır.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Tanrının heybesinden paylarına düşen 15 yıllık ömürlerini asla tamamlayamazlar. İtile kakıla, horlana taşlana geçen kısacık bir zaman diliminde bir güncük bile köpek tadında yaşayamadan göç edip gidiverirler bu dünyadan.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Duygulu, sadık ve sevecendirler. Bir lokmacık ekmek uğruna kulunuz köleniz olurlar. Dövseniz de, sevseniz de, uğruna her şeyinizi verdiğiniz hayırsız insanoğlu gibi terk edip gitmezler sizi.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz. Tek bir suçları vardır, köpek olmak. Bu suçu da asla isteyerek işlememişlerdir. O sıcacık kebap kestanelerine benzeyen hüzün dolu gözleriyle özür diler gibi bakmaları işte bu yüzdendir. Eğer ta içine bakmasını bilirseniz o gözlerin, ısınıverir içinizin bütün üşümüşlükleri.

Siz sokak köpeklerini bilmezsiniz, bilseniz seversiniz onları.

Mustafa KÜÇÜK

Yaşlı köpeklerde bunama

Birçok köpek sahibi, köpeklerinin yaşlılıkla birlikte aynı Alzheimer hastalığının insanlarda yol açtığı etkilere benzeyen davranış problemleri ile karşılaştıklarından yakınır. Bu durum Kavrama Yeteneği Bozukluğu olarak tanımlanır. Yakın zamanda yapılan bilimsel çalışmalar, birçok yaşlı köpeğin yaşlanmaya bağlı davranış problemleri ile birlikte, beyinlerinde Alzheimer hastası insanlarda görülenlere benzer problemli dokular taşıdıklarını ortaya koydu.

10 yaşın üzerinde bir grup köpekte yapılan kontrollerde, yüzde 62’sinin aşağıdaki belirtilerin en az bir veya birkaç tanesini gösterdikleri gözlemlendi:

Tanıdığı çevrelerde, yaşadığı evin bahçesinde ya da evin içinde kaybolma, eşyaların arasında veya arkasında tuzağa düşmüş gibi şaşkınca bekleme.

Evin içinde sürekli yürüyerek tüm gece uykusuz kalma veya uyku ile ilgili alışkanlıklarında değişikler gösterme.

Eve çiş ve kaka yapma.

Günlük hareketliliğinde ve aktivitesinde azalma.

Dikkatin azalması veya belli bir noktaya bakarak dalıp gitmesi.

Aile bireylerini ve birlikte yaşadığı, düzenli karşılaştığı veya oyun oynadığı evcil hayvanları tanıyamamak.

Yaşlı köpeğinizde bunama ve kavrama yeteneğinde azalmaların teşhis edilebilmesi için yukarıda saydığımız belirtilere neden olan başka hastalıkların olmadığından emin olmak lazım. Örneğin aktivitesinde azalma, eklem hastalıklarından veya dikkat kaybı görme ve işitme duyularındaki kayıplardan kaynaklanabilir.

Bunama ve idrak problemi kesin olarak tespit edildiyse, köpeklerde yaşlılığa bağlı zihin sağlığı ile ilgili yeni yeni kullanılmaya başlanan bazı ilaçlarla ve beyin sağlığını destekleyen vitamin, mineral ve bitkisel besin ilaveleri ile belirtileri hafifletebilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Ölüme terk edilen kediyi bir köpek hayata döndürdü

4 Kasım 2006
Ölmek üzereyken bulunan minik kedi Çilem’i, bir köpek annelik yaparak hayata döndürdü. Terrier cinsi Fıstık, Çilem’i o kadar benimsedi ki, hiç doğum yapmamasına rağmen sütü gelmeye başladı.

Bir aylık Çilem’e annelik yapan Fıstık ve sahibi Şükran Özdoğan, veteriner hekimlerin kurtulma şansı yok dedikleri kediyi yaşatmak için birlikte mücadele ettiler.

Çayyolu Doğal Hayatı Koruma ve Sokak Hayvanlarını Barındırma Derneği üyesi olan Şükran Özdoğan, Lokum ismindeki Van kedisinin öldüğü gün, Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde tanıştı Çilem ile. Çilem, fare zamkına yapışmış bir şekilde bir kutunun içinde duruyordu. Hayvanseverler sokakta bu halde buldukları kediyi, tedavi edilir umuduyla getirmişlerdi fakülteye. Veterinerlerin yaşama şansı yok demelerine ve müdahale etmemelerine rağmen onu aldı, fakültede bir lavaboda sabunla yıkadı, üzerindeki zamkı temizledi ve evine götürdü.

Aynı gün idrar kesesinin delinmesi sonucunda kedisi Lokum’u kaybeden Özdoğan, "Lokum için çok ağladım ve yaşadıklarından ötürü Çilem adını verdiğim kedinin yaşaması için çok dua ettim. Sağlıklı bir hayvan olsaydı almazdım onu" diye anlatıyor.

ÖLDÜRDÜ SANDILAR MEĞERSE EMZİRİYORMUŞ

Yazının Devamını Oku

Yeni nesil hayvansever: İnternet kullanıyor uzlaşmadan yana, sosyal hayatı yerli yerinde

28 Ekim 2006
Hayvansever denince, saldırgan üslubuyla Panter Emel geliyor akla ilk. Nedense ondan sonra bütün hayvanseverler ve hayvan hakları savunucuları aynı kefeye kondu: Hayvanseverler kavgacıdır, agresiftir, yapıcı değil yıkıcıdır, hiçbir sosyal hayatı yoktur, hatta delidir! Kuşkusuz böyle kişiler var kıyıda köşede. Ama üçüncü binyılın Türk hayvanseverlerinin çoğunluğu bu profilden çok uzak. Hemen hepsinin iyi bir eğitimi, işi var, sosyal ve çevrelerinde sevilen kişiler. Zor durumdaki hayvanlara yardım için internetin nimetlerinden yararlanıyorlar. Küçük çaplı, sessiz, ama etkisi büyük çabalarıyla, birer moderatör gibi, gelen çağrıları doğru yere yönlendirmek için uğraşıyorlar. Kimi günde yüzlerce e-mail ile başa çıkıyor, kimi kendi mail grubunu oluşturmuş. En çok da, "kavgacı hayvansever" imajına /images/100/0x0/55eb4893f018fbb8f8b736f3kurban gitmekten şikayetçiler. Hayatlarını sadece buna adamış değiller ve hayvanlara yardım etmenin o kadar da güç olmadığının bilinmesini istiyorlar. E-mail gruplarında ismi en çok karşımıza çıkan ve en aktif olduğunu düşündüğümüz beş kişiyle konuştuk.

Songül Dağdelen (42, elektronik mühendisi)

NEDEN İNSANLARA YARDIM ETMEDİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORLAR Kİ

Bir uydu iletişim firmasında yöneticiyim. İlk kedimi 11 yıl önce eşim hediye etti. Bir yıl sonra ikinci kedimi aldım. Onlarla yaşamaya başlayınca dünyalarını çok iyi anlıyorsunuz, bizden çok da farklı değiller. Onların da canları acıyor, seviniyor, üzülüyorlar. O zaman da sırf evinizdeki kedi köpek için değil, sokakta gördüğünüz tüm hayvanlar için aynı duyguları beslemeye başlıyorsunuz. Sokakta yaşayan kaza geçirmiş, sakat ya da annesini kaybetmiş yavruya duyarsız kalamıyorsunuz. Barınak Gönüllüleri, Şile Gönüllüleri ve DOHAYKO’ya üyeyim. Günde maksimum bir saatimi bu işe ayırıyorum. Özellikle hukuksal problemler ve yuva bulma konularında yardımcı olmaya çalışıyorum. Benim grup çalışmalarından çok bireysel çalışmalarım var. Haftasonları Ataşehir Barınağı’na gidip, elimden geldiğince ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum. Yaralı, sakat, annesiz hayvanları kendi kaynaklarımı kullanarak tedavi ettiriyorum. Mahallemde elimden geldiğince kısırlaştırma yaptırarak popülasyonun artmasını engelliyorum. Bize hep "Bu kadar insan varken niye hayvanlarla uğraşıyorsunuz" derler. Neden insanlara yardım etmediğimi düşünüyorlar ki? Medyada çok agresif davranan hayvanseverler ön plana çıkıyorken bizim gibi daha bilinçli ve geleceğe yatırım yapmaya çalışan kişiler bu olumsuz imaja kurban gidiyor. Hayvanlara yardım ederken sosyal hayatım ve ev düzenim aksamıyor. Aksine kendimi çok huzurlu hissediyorum. Benim için bu bir yaşam biçimi, doğaya küçük bir katkıda bulunuyorum. Son 10 yılda etrafımda gerçekten hayvan sevmeyen ya da alışkın olmayan birçok kişiyi hayvan sahibi yaptım. İnsanlar, hayvanları anlamak istiyorsa, bir anne hayvan ve yavrularını izlesinler. Kendi annelerinden bir farkı olmadığını görecekler.

Feride Solim (44, mimar)

SOKAK HAYVANLARININ HALİNİ KÖPEĞİ OLUNCA FARK ETTİ

Çocukken veteriner olmak isterdim, fakat ailemin "puanın boşa gitmesin" demesi nedeniyle ODTÜ’de mimarlık okudum. Uzun süre profesyonel olarak çalıştım, evlendim, bir oğlum oldu. Oğluma dört yaşındayken bir kedi aldık. 2002’de bir de köpek almamızla birlikte sokak hayvanları gerçeğini gördüm. O zamandan beri çantamda hep bir torba kuru mama vardır. Benimle dalga geçiyorlar ama alıştım. Emekli olduğum ve serbest çalıştığım için artık daha çok vaktim var. Sürekli bilgisayarımın başındayım. Hiçbir sivil toplum kuruluşuna üye değilim ama herkese destek veriyorum. Gebze Barınağı, Dünya Yalnız Bizim Değil, Beagle’s World, Barınak Gönüllüleri gibi birçok e-gruba üyeyim. Toplu itlaflar olduğunda, elektronik ortamdaki protestolara katılıyorum. Suç duyurusu, dava açılışı gibi konularda destek olmaya çalışıyorum. Hayvanseverlere hep "kafayı yemiş insanlar" gibi bakılır. Biz cahil değiliz, eğitimli insanlarız. Hayvanlara harcadığım zamanı işe versem daha çok para kazanırım belki ama bunu istemiyorum.

Kebire Bozkurt (30, dergi editörü)

HAYVANSEVERLİK, BAĞIRA ÇAĞIRA BELEDİYENİN KAPISINA TEKME ATARAK OLMAZ

Ayvalık ve Marmaris’te yaşıyorken sokak hayvanları yüzünden sabahladığım oluyordu. Son yedi yıldır sokak hayvanlarıyla ilgili çalışmalarımı İstanbul’da yürütüyorum. Öğle yemeği vaktimi kullanıyorum, akşam geç çıkıyorum; hep bir şeylerden arttırarak onlar için kendimden kısıyorum. Sinemaya, kuaföre gitmeyeli çok uzun zaman oldu ama onların verdiği huzur her şeye bedel. İşim ile hayvanlara yardım çalışmalarını dengede tutabiliyorum. 21 e-gruba üyeyim. Gelen e-mail sayısı günde 200’ü geçiyor. Ayrıca her gün 10’a yakın telefon alıyorum. Evimde altı kedi ve bir köpek var. Gördüğüm her hayvanı toplamıyorum çünkü bu işin sonu yok. Sadece hasta, sakat ve zor durumda olanlara yardım etmeye çalışıyorum. Tedavilerini yaptırıp, sahiplendiriyorum. Bunu herkes yapabilir aslında. Hayvanseverler genelde kötü, olay çıkaran insanlar olarak görülüyor. Ben böyle değilim ve o imajı silmek için çabalıyoruz. Hayvanseverlik bağıra çağıra belediyenin kapısına tekme atarak olmuyor. Uzlaşarak birlikte çalışmak lazım.

Hacer Kaya (30, yazılım firmasında eğitmen)

BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR

Uzun süredir köpeklerim vardı zaten ama beş yıl önce ilk kedimi edindiğimden beri sokak hayvanlarını sevmeyi öğrendim ve onların dünyasına girdim. Eskiden sokakta gördüğüm zor durumdaki hayvanlara sadece üzülüyordum, zamanla öğrendim ki benim gibi insanlar var ve onlarla iletişime geçip birlikte çok şey yapabiliriz. Herhangi bir derneğe üye değilim. Kedim ve Ben, Kedigen sitelerinde köşe yazarlığı yapıyorum. Arkadaşlarımla oluşturduğum bir e-grubum var. Günde 100’ün üzerinde e-mail alıyorum. Yardıma muhtaç, sahipsiz hayvanlara yardım etmeye çalışıyorum. Yardım çağrılarını, ajitasyon yaratmadan postalıyorum. Mesai saatlerinde çay kahve içmek gibi alışkanlarım olmadığından boş zamanlarımı bununla değerlendiriyorum. Günde toplam bir saatimi alıyor, işimi etkilemediği gibi, işime daha da motive oluyorum. Üstelik çok sosyal de bir hayatım var. Çünkü ancak kendim mutlu olduğum zaman onlara da yardım edebiliyorum. Zorlamayla bir yere varamayacağımızı biliyorum. Belediyeler, dernekler ya da kişilerle kavga gürültü olmadan, medeni insanlar gibi iletişim kurarak problemleri çözme taraftarıyım. Kendime her zaman Bekir Coşkun’u örnek aldım, "her şeyden önce insan olabilmek" mantığını taşıdığı için.

Didem Gürçay Bilgeç (34, uluslararası nakliyatçı)

BANA DELİ KADIN DİYORLAR

Çocukken ailem bana köpek almadığı için, Moda’daki sokak köpeklerini annemin angora kazaklarıyla örterdim, yemeklerimi köpeklere verirdim. Sokakta gördüğüm zor durumdaki hayvanları veterinere, barınaklara götürüyorum. Kapımın önüne gelenleri kısırlaştırıyor, besliyorum. Evimizde bir sokak köpeğim bir de kedim var. HAYKOD, HAYKOR, Kimsesiz Kedi gibi 10 kadar gruba üyeyim, bugün e-mail kutumda 140 yeni mektup vardı. Günde 10-15 e-mail de ben gönderiyorum. Bulduğum hayvanları sahiplendirirken, "cinsi ne, terbiyeli mi, koltukları tırmalar mı" gibi şeyler soranların başka bir şey aradıklarını anlıyorum ve onlara hayvan vermiyorum. Son bir yıldır çalışmadığım için şimdi hayvanlara daha çok vakit ayırabiliyorum. Oturduğum sitede bana deli kadın diye bakıyorlar. Hayatımın 13 senesini İsviçre ve İngiltere’de geçirdim, 1995’te döndüm Türkiye’ye. Burada bırakın hayvan haklarını savunmayı, bahçemde iki-üç kedi besliyorum diye inanılmaz yorumlar yapanlar var. Başta cevap veriyordum ama artık kimseyi dinlemiyorum. Geçiştiriyorum, yapacaklarımı gizli gizli yapıyorum.

Ayten SERİN
Yazının Devamını Oku

Sahipleri mi kötü, yoksa Rottweiler köpekler mi?

21 Ekim 2006
Rottweiler cinsi köpekler, pek çok kişinin korktuğu bir ırk olarak anılmaya başlandı. Gerçi bu köpek ırkı ilk bakışta gelişmiş kasları ile verdiği güçlü görünümü, güçlü çene kasları, sert bakışları ve savaşçı görünümü ile gerçekten de uzaktan bakıldığında endişe veriyor. Ancak, "kötü köpek yoktur, kötü sahip vardır" sözü her köpek için geçerli. ABD’nin bazı eyaletlerinde ve bazı Avrupa ülkelerinde üretimi yasaklanan bu köpek türü, Antalya’nın Kaş ilçesinde kafatasını parçaladığı çocuk ile gündeme geldi.

10 Ekim 2006 tarihinde Antalya’nın Kaş ilçesinde, Ercan Tatoğlu’na ait Rottweiler cinsi bir köpek, sahibinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu, yedi yaşındaki A.E. isimli bir çocuğa saldırdı. Küçük kız, vatandaşların yardımıyla köpekten güçlükle kurtarıldı. Isırıklarla kafatası parçalanan çocuk Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yoğun bakıma yatırıldı. Polis, köpeğin sahibini gözaltına aldı.

Geçtiğimiz hafta gazetelerde yer bulan bu olay, esasında köpek sahipleri için çok büyük bir ders olmalı. Köpeklerini toplum içinde tasmasız gezdiren ve hayvanları birer ölüm makinesi halinde eğiten sorumsuzların neden olduğu bu olayların çoğalmaması için önlemler alınmalı.

Kaş’taki olayda ısıran köpek Rottweiler olunca da, Rottweiler Köpekleri Derneği hızlı bir refleksle açıklamalar yaptı. Üç ay önce kurulan derneğin Başkanı Ahmet Bakan, tasmasız köpek gezdiren ve köpeklerini insanlara karşı saldırmaya yönelik eğiten sahipleri kınadı.

HAREKETLERİ TAHMİN EDİLEMİYOR

Ahmet Bakan, Rottweiler’ların güçlü fiziksel yapıları ve sahibine karşı korumacı olmalarıyla bilindiklerini söyledi. "Rottweiler gücü temsil eder. Çünkü güçlü köpeklerdir. Ancak özellikle toplum içinde beslenen bu tür köpeklerin sahiplenildiği andan itibaren profesyonel eğitmenler tarafından eğitilmesi, gerekli sağlık kontrollerinin yapılması ve halk arasında tasmasız olarak gezdirilmemesi lazım. Bu köpeklerin kötü bir şöhretleri var. Çünkü kötü sahip, köpeği de kötü yapıyor. Dernek olarak öncelikli amacımız, Rottweiler cinsi köpek besleyenlerin ya da beslemeyi düşünen kişilerin başta eğitim konuları olmak üzere diğer birçok konuda kesinlikle derneğimizle irtibata geçip bilgi almaları ve böyle üzücü olayların tekrar yaşanmaması. Çünkü Rottweiler dominant bir köpektir. Isırdığı zaman kötü ısırır. Ülkemizde birçok kişi tarafından tanınan ve beslenen Rottweiler ırkının sahiplerini bir çatı altında toplamak istiyoruz."

Dernek, Rottweiler hakkında bilinen yanlışları ve önyargıları ortadan kaldırmayı planlıyor. Irk özelliklerinden kaynaklanan güçlü yapısını suiistimal edecek kişileri engellemek, doğru kişiler tarafından sahiplenilmesini sağlamak, üretim çiftliklerine ırk standartları hakkında ve üretim (çiftleştirme) aşamasında bilgi desteği sağlamak da amaçları arasında.

Ahmet Bakan, Rottweiler ırkının kötü niyetli sahipler tarafından tercih edildiğini de anlatıyor: "Bu ırkın adını dahi duymamış kötü niyetli kişiler, köpeğin olumsuz yönlerini duyunca daha önce sempati duymadıkları bu ırka sahip olmaya başladı. Bu kişilerin yanlış tutumları ve eğitimleri yüzünden Rottweiler ırkı pek çok kişinin korktuğu bir cins olarak anılmaya başlandı. Köpeğin karakteri ve bir adım sonra neler yapabileceği, yatık kulağı ve kesik kuyruğu nedeni ile tahmin edilmesini güçleştiriyor. Bu yüzden herkesin kuşku ile yaklaştığı bir ırk olduğu tartışmasız gerçek."

Bakan, bir köpek sahibinin herhangi bir köpeği, özellikle de bir Rottweiler’ı kendi kendine eğitebilmesi için, çok iyi bir psikolojik yapıya sahip olması gerektiğini özellikle belirtiyor.

NASIL EĞİTİLMELİ?

Rottweiler ırkına sahip olmak isteyen kişiler köpeğin zekasını muhakkak değerlendirmeli. Köpeğin zekasını kullanmasını ve geliştirmesini sağlayacak aktiviteler ile köpeği kontrol altına almak için mutlaka itaat eğitimine başvurmalı. Kendini aile içinde lider olarak kabul etmemesi için küçük yaşlarda eğitime başlanmalı ve köpeğin saldırı içgüdüsünü çalıştıracak oyunlara izin verilmemeli. Bir Rottweiler mutlak ve de mutlak sahibinin emirlerini yerine getirmeli ve gereken itaati göstermeli. Köpek çok iyi sosyalleştirilerek insanlar ve özellikle çocuklarla tanıştırılmalı, insanlarla pozitif diyalog kurmasına olanak tanınmalı, özellikle ev içi yaşamında ziyaretçilerin köpekle tanışmasına büyük önem gösterilmeli.

Cahit AKYOL

Kedilerde deri problemleri

Kedilerde, alerjik maddelerle temas edilmesi sonucu ve deriyi tahriş eden maddelerle temasa bağlı deri problemlerine dermatid denir.

Alerjik dermatidler kedilerde ender görülmekle birlikte, kedinin yaşadığı çevredeki bazı küçük moleküllere karşı aşırı reaksiyon vermesi sonucu ortaya çıkar. Bunlara örnek olarak bazı metallere karşı oluşan alerjiler, plastik ve yün alerjisi, bazı deterjan ve temizlik maddelerine karşı oluşan alerjiler sayılabilir. Tahrişe bağlı oluşan dermatidler ise deride şiddetli tahrişe yol açan kimyasal maddelerle temasa bağlı olarak ortaya çıkar.

Alerji dermatidler kompleks bir mekanizma sonucu nadiren ortaya çıkar ve genellikle iki yaşın üstündeki kedilerde görülür. Tahrişe bağlı dermatidler ise her yaş döneminde ve tüm kedilerde ortaya çıkabilir.

Her iki tip deri problemlerinde de kedilerin alerjik ya da tahriş edici madde ile temas eden bölgelerinde tüylerde seyrelme dikkati çeker. Bu durum genellikle temasa daha uygun olan patiler, karın bölgesi, yüz ve dudaklarda daha fazla dikkati çeker. Bu bölgelerde kızarıklık, küçük şişlikler ve kaşıntı da olur. Deride ülserler de oluşabilir.

Alerjik dermatidlerin teşhisinde şüphe edilen maddelerle izole bir ortamda tek tek kontrollü temas denemeleri veya şüphe edilen alerjik maddeleri az miktarda içeren "patch" testleri ile kedinin hassasiyeti olan maddeler tespit edilebilir. Hastalığın tedavisinde en önemli nokta, alerjiye ya da tahrişe yol açan maddelerin kedinin yaşam alanından uzaklaştırılması. Bunun yanı sıra veteriner hekiminiz belirtileri hafifletmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik ilaç tedavileri, ilaçlı şampuanlar ile yıkama ve deri ile ilgili besin maddeleri ilavesi önerebilir.
Yazının Devamını Oku

Köpeklerde kolit

14 Ekim 2006
Köpeklerde kalınbağırsağın bakteriler, parazitler veya stres gibi faktörler nedeniyle hastalanması sonucu oluşan yangılara genel olarak kolit adı verilir. Kolit problemi olan köpeklerde çoğu kez genel durumda bozukluk ve hastalık belirtileri gözlenmeyebilir. Ancak, dışkı yaparken fazla miktarda mukus ve bazen de bir miktar kan görüldüğü durumlarda şüphelenebilirsiniz. Kolitin şiddetli seyrettiği bazı durumlarda kusma da görülebilir.

Bazı köpekler kolit esnasında dışkı yapmak acı verdiği için dışkısını tutabilir ve bunun sonucunda kabızlık ortaya çıkabilir. Kolit olan köpeklerde, ister kabızlık isterse ishal olsun, mutlaka dışkı yapmada bir anormallik dikkati çeker.

Kolit, birçok köpek ırkında görülebilir. Boxer gibi bazı ırkların kalınbağırsak hastalıklarına daha yatkın olduğu konusunda bilimsel şüpheler de var. Bazen kolitle birlikte kalınbağırsak duvarında ülserler de oluşabilir.

Kolit hastalığının hayati bir tehlikesi yok. Ancak hastalık tedavi edilmediğinde veya çok şiddetli seyrederek bağırsak duvarında derin ülserler oluştuğunda durum ciddileşir. Bazı ırklarda, özellikle de Boxer’larda kronik bir hal alarak uzun süreli tedavi gerektirebilir.

Hastalık, veteriner hekiminizin yapacağı genel ve rektal muayene, dışkı muayenesi ve gerekirse biyopsi uygulaması sonucunda kolaylıkla teşhis edilir. Kolite yol açan bakteri ve parazit gibi hastalık etkenlerinin ilaçla tedavisinin yanı sıra veteriner hekiminiz sindirim sisteminde daha az stres oluşturan ve daha kolay sindirilebilen özel bağırsak hastalıklarına uygun diyetler de önerebilir. Hastalık, ilaç tedavilerinin ve uygun beslenmenin ardından ortadan kalkar. Kronik kolitlerde tedavi süresi oldukça uzun bir süreyi kapsayabilir.

Pet butik ve mankeni Ginger

Ginger’s Butik için sahipleri Hande Kitapçı ve Arda Ayçelik, "Pet butiği" diyorlar, çünkü burası bildiğiniz bir pet shop değil. Hayvan kumu, maması veya oyuncak yok. Buraya, köpeklerinizi giydirmek, şampuanlar ve parfümler almak için geliyorsunuz. Yanınızda köpeğiniz olmadan alışverişe geldiğinizde, beğendiğiniz ürünü dükkanın sahibi Hande Kitapçı’nın köpeği Ginger’ın üzerinde deneyerek görebiliyorsunuz.

Türkiye’nin ilk pet butiği olan Ginger’s Butik, Teşvikiye’de açıldı. Butik, resmi açılışını 6 Eylül’de yaptı. Pet butik denmesinin nedeni, burada mama, kum, oyuncak gibi ürünlerin satılmaması. Ginger’s Butik’te köpekler için takı, toka, gözlük, mama kabı, patik, külot, pijama, tişört, yağmurluk, taşıma çantaları ve köpekler için sırt çantaları bulabiliyorsunuz. Hayvanseverler için de ürünler var: Hayvan figürlü tabak, biblo, çaydanlık, vites topuzu, saat ve kahve fincanı...

İstanbulular Ginger’s Butik’i Hande Kitapçı-Arda Ayçelik çiftine borçlu. Köpekleri Ginger’in ihtiyaçlarını karşılamak için yurtdışından internet üzerinden sipariş veriyorlarmış. Ginger’a giydirdikleri kıyafetleri başka köpek sahipleri beğenip nereden aldıklarını sorunca bu işe girmeye karar vermişler. Kullandıkları markalarla bağlantıya geçip, Ginger’s Butiği açmışlar.

Dükkandaki hayvan kıyafetleri en az bebek kıyafetleri kadar özenle seçilmiş ve çok kaliteli. Zaten duvardaki askılara bakınca, ilk başta bebek eşyaları satan bir yerde zannediyorsunuz kendinizi. Ürünlerin yüzde 99’u pamuklu. Bu kıyafetlerin hayvanların tüylerine ve derisine rahatsızlık vermemesi gerekiyor çünkü. Geriye kalan yüzde bire de yağmurluklar giriyor. Sadece onlar polyester.

KEDİLERE SIFIR BEDEN

Butik ne kadar tüm evcil hayvanlara yönelik olsa da, ağırlıkla köpeklere yönelik eşyalar var. Kediler için sadece en küçük boy, yani sıfır beden kıyafetler var. Çünkü kediler temizliklerini kendileri yaptıkları için kıyafete ihtiyaçları kalmıyor. Ama, benim kedim de giyinsin, diyenlerdenseniz, askılı tişörtlerden alabilirsiniz.

Tüm ürünler Amerika ve Avrupa’dan. Uzakdoğu’dan gelen ürünler de var fakat kalite seviyesi diğerlerine göre daha düşük olduğu için fiyatı daha uygun olmasına rağmen çok az sayıda sipariş veriliyor. İşbirliği içinde oldukları yabancı markaların distribütörlük tekliflerine şu anda sıcak bakmayan Arda Ayçelik, şubeleşmeyi düşündüklerini söylüyor.

Sadece kendi istekleri ve beğendiklerini değil müşterilerinin isteklerine de kulak veriyorlar. Ayçelik, "Müşterilerimiz, yurtdışından köpeklerinin bir ihtiyaçlarını getirttiklerinde bize gelip gösteriyorlar, biz de ihtiyaçlarını öğrenip ona göre getiriyoruz" diyor.

Butikte satılan kıyafetlerin en büyük ırklar olan Golden Retreiver, Rottweiler ve Labrador’a uygun bedeni de var, sıfır beden kabul edilen en küçük ırk Pincher’lara da.

CÜSSEYE GÖRE MESAJ

Sert ve cüsseli köpeklere daha çok FBI ve uluslararası restoran zinciri Hard Rock Cafe’den çağrışımla Hard Dog Cafe ve "Hey Boss! Give Me a Big Bone / Hey Patron! Bana büyük bir kemik ver" yazılı tişörtler en çok satılanlar. Bunların dışında "I Am a Virgin / Bakireyim, "Don’t Leave Me Alone / Beni yalnız bırakma, VIP / Very Important Pet yazılılar da mevcut.

GİNGER HER GÜN İŞE GELİYOR

Labrador cinsi Ginger, butiğin sahiplerinin üç yaşındaki köpeği. Butikte önemli bir görevi var, mankenlik. Kıyafetleri gün boyunca değişe değişe giyiyor. Alt kattakiler rahatsız olmasın diye giydiği patikler, koltuklara tüyleri yapışmasın diye giydiği tişört, sadece mankenlik icabı değil, gerçekten ihtiyaç duyulduğu için.

Ünlü müşteriler

Mağazada karşılaştığımız Ece Erken, eskiden Anten isimli Yorkshire Terrier köpeği için aksesuvar ve kıyafetleri yurtdışından getirirmiş. Anten, erkek fakat saçları önüne düştüğü için rahatsız oluyor. Bu yüzden Ece Erken ona bir sürü toka alıyor. Tişört, patik, pijama ve fermuarlı yağmurluklar favorisi. "Eskiden devamlı internetten sipariş vermek zorunda kalırdım. Bu mağazanın açılması çok güzel oldu" diyor. Butiğin müşterileri arasında Cemil İpekçi gibi başka ünlü isimler de var. Barış AKPOLAT
Yazının Devamını Oku

Zorunlu açıklama

9 Ekim 2006
Biz kedilerimiz, köpeklerimiz, kuşlarımız, keçilerimiz, ayılarımız, kısacası hayvanlarımızla birlikte bir aile gibiyiz.<br><br>Kimi zaman aileden birisinin canı sıkılabilir.

Benim canım sıkıldı, sizlerle paylaşmak istedim:

İstanbul’da bir hayvan hastanesi açılacaktı, benden Pako’nun adını hastaneye vermemi istediler.

İki şartım vardı; iyi bir hastane olmak ve yüzde on kimsesiz/sahipsiz hayvanlara bakmak.

Tamer Dodurka Hoca kabul etti.

Yazının Devamını Oku

Kedileriniz kaldırımları yiyecek Sungurbey!

30 Eylül 2006
İsmet Sungurbey (79) Türkiye’de hayvan haklarının gündeme gelmesinde ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun çıkmasında en çok emeği geçenlerden biri. Medeni Hukukçu olarak Türkiye’nn önde gelen isimlerindendi ama bu sayfanın takipçileri onu en çok hayvanseverliğiyle tanırdı. Her sabah 05.00’te kalkıp, 500’e yakın sokak hayvanını beslerdi. Kazancını neden hayvanlar için harcadığını soranları da "Hepsi aç, kaldırımları mı yesinler" diye terslerdi. 20 sene önce bir gün Yedikule’deki evine yürürken yavrularını emziren zayıf bir köpek gördü. Yavruları ve anneyi besledi. Mahalleli çocukların Lessie adını verdiği köpekle dost oldular. Bir sabah derse giderken Lessie ve yavrularının öldürüldüğünü duydu. Onları sur boyuna gömerken, vasiyeti de yanlarına gömülmekti. O günden sonra, yaşamını hayvanlara adadı. Sungurbey, katıldığı her toplantıda, Hz. Muhammed’in "Hayvanlara eziyet edene Allah lanet etsin" dediğini hatırlatıp hayvan katliamının insanlık suçu olduğunu savunuyordu. Vasiyeti yerine gelemedi ama ardından anlatılanlar, yazılanlar onun yokluğunun hayvansevenler için ne anlama geldiğini gözler önüne serdi. Onun gibi bir hayvan hakları savunucu olan, Pako’nun babası Bekir Coşkun’un onun için 24 Eylül 2006 tarihli Hürriyet’teki köşesinde yazdığı yazıya bir kez de bu sayfada yer veriyoruz.

HALUK ŞAHİN

SUNGURBEY’LE BİR SABAH

... İsmet Hoca, 20 yıldır yaptığı gibi o gün de kendisini bekleyen aç sokak hayvanlarına götüreceği etleri, peynirleri ve balıkları bir gece öncesinden hazırlamıştı. Köhne otomobili uzun yıllardır aynı amaçla kullanılmış olmanın kokusunu her gözeneğine sindirmişti. Yedikule’nin karanlık sokaklarından Aksaray’a doğru ilerlerken bazı köşelerde öbek öbek kediler ve köpekler belki saatlerdir onu bekliyordu. Bazıları da otomobilinin sesini duyunca saklandıkları köşelerden çıkıp oraya doğru koşuyorlardı. Dört bir yandan kediler, köpekler çıkıyordu. Adeta tılsımlı bir film sahnesi seyrediyordum.

Hoca, sanki hepsini tek tek tanıyordu. Hangisinin hasta olduğunu, hangisinin peynir sevdiğini, hangisinin et yiyemediğini biliyordu. Yemek dağıtımı sırasında kedilerle köpekler dövüşmüyor, herkes sırasını bekliyordu...

Böyle iki saat dolaştık. Tanyeri ağardı, sabah oldu. Bir sabahçı kahvesinde çayımızı içip Yedikule’ye döndük. Sahilde onu martıları bekliyordu. Onlara da istavrit ayırmıştı...

İsmet Hoca bencil, acımasız, bırakın hayvanları kendi çocuklarını bile sevemeyen insanlarla dolu bu kentte, adeta birilerinin kefaretini ödüyordu.

(Radikal Gazetesi, 27 Haziran 2004)

EKŞİSÖZLÜK’TE SUNGURBEY

Sayın rektör, kedilerimin türbanı yok

Hayvan hakları konusundaki mücadeleyi başlatan kişi. Yıllar önce hazırladığı yasa tasarısını 2000 sayfalık "Hayvan Hakları" kitabında toplayan kutsal insan.

Emekli olduğunda, medeni kürsüsünü bırakıp giderken enstitünün arkasındaki bahçede beslediği kedilerini de kürsüdeki hocalara emanet eden duyarlı insan. Emaneti Hüseyin Hatemi sahiplenmiş, elinden geldiğince besliyordu kedileri. Sonra duyduk ki İstanbul Üniversitesi’nin başkomiseri Alemdaroğlu kedilere takmış. Hatta bazı kediler faili meçhul şekilde itlaf edilmişti. Hatemi beyanat verdiydi, "Sayın rektör kedilerimin türbanı yok" diye.

Hayvan hakları kitabını okurken saygımın bir kat daha arttığı, hayvan delisi tonton insan. Hayvanlara duyduğu sevgi, gözlerine de yansıyan bu önemli hukukçu, bu açıdan da birçok meslektaşından ayrılmaktadır.

İstanbul’un kedileri artık yetim ve bir başlarına.

"Tüm hayvanların ama özellikle kedilerin de başı sağ olsun" diye andığım büyük hukukçu.

www.eksisozluk.com

Bekir COŞKUN

Dün gece anne kediler onu beklediler...

"Bir hırsız gibi yola düşerim... Sesimi çıkartmam, gürültü yapmam, bir hırsız gibi... Çünkü hayvanlara yemek verenlere kızıyorlar... Ben kendimi yavruları olan bir kedi, ya da köpek yerine koyarım... Gideceğim, çöplüklere bakacağım, ama orada kömür tozundan, naylon boş torbalardan başka bir şey yok..."

Bir röportajında böyle söyleyen hayvan hakları savunucusu Profesör Dr. İsmet Sungurbey önceki gün öldü.

O İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı iken yazdığı 924 sayfalık "Hayvan Hakları" kitabı ile evrensel hukukta yerini çoktan almış bir Türk bilim adamıydı.

Aynı günlerde sabahları saat 04.00’te kalkıp yavrusuna mama arayan kedilere-köpeklere yiyecek götürüyordu.

"Bir hırsız gibi..."

*

Oturduğu Yedikule’den Aksaray’a, oradan Süleymaniye’ye kadar kediler-köpekler her sabah karanlığında onun yolunu beklediler.

O eski beyaz arabasıyla gözüktüğünde, anneler yavrularına yiyecek geldiğini bilirlerdi.

Kediler durdukları yerde sevinçten zıplar, köpekler mutluluktan kendi eksenlerinde döner, bir bayram yerine dönerdi kömür tozundan başka bir şey olmayan çöplükler.

Prof. Dr. İsmet Sungurbey bir gün hastalandı.

Artık yaşlıydı, yürümekte zorluk çekiyordu. Doktorlar yatağından kalkmamasını istediler.

Ama o bir ayağını sürüye sürüye, yine de beyaz eski arabası ile yavruların mamalarını götürdü sabah karanlıklarında.

(.....)

Dün gece İsmet Hoca’nın ölüm haberini televizyonlardan izlerken, ben birkaç saat sonra ortalık ağarırken, İstanbul’un o sokaklarında olacakları düşündüm.

Anne kediler-köpekler her zamanki köşe başlarında, duvar diplerinde onu bekleyecekler.

Birisi gidip haber verse:

"Sizi seven o adam öldü, artık gelmeyecek..."

*

İnsanların çoğu sevgiden ve merhametten yoksun oldukları için "bir hırsız gibi" o yüce duygunun gereğini, ayağını sürüye sürüye yapan İsmet Hoca’mız güle güle.

Nur içinde yat.

Yuva sizden destek bizden

Kedi ve köpek maması Goody, Doğayı Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği -DOHAYKO ve Üsküdar Belediyesi ortak bir kampanya düzenliyorlar. Kampanya Hayvanları Koruma Günü olan 4 Ekim’de başlayacak. Hafta boyunca Hekimbaşı Hayvan Barınağı’ndan sahiplenilen hayvanların bir yıllık bakım masrafları karşılanacak. Bir yıllık mama desteği Goody, koruyucu veterinerlik hizmeti desteğini ise Vetline Hayvan Hastanesi ve İntervet Veteriner İlaçları verecek. Bu kampanya ile hayvanseverlerin dikkatinin barınaklardaki hayvanlara çekilmesi amaçlanıyor. Çalışmalara ilk günden itibaren büyük destek veren Üsküdar Belediyesi, kampanyanın geniş bir kitleye ulaşması ve sahipsiz hayvanların sorunlarına dikkat çekilebilmesi için tüm olanaklarını seferber etmiş durumda. 4 Ekim Günü saat 14.00’te Üsküdar Belediyesi’nin desteği ve sürpriz katılımlarla Hekimbaşı Hayvan Barınağı’nda başlayacak kampanyaya katılmak isteyenler için saat 13.00’te Üsküdar Belediyesi önünden araç kaldırılacak.

Yedikule sakinleri sizi bekliyor

Ekim’deki Dünya Hayvanları Koruma Günü öncesinde sahipsiz, terk edilmiş, bakıma muhtaç hayvanlar için faydalı bir şeyler yapmak ve yeni gönüllülerle tanışmak istiyorsanız, "Ben de varım" diyorsanız işte size bir fırsat! Fatih Belediyesi Yedikule Hayvan Barınağı’ndaki 2 bin sahipsiz hayvan, yarın saat 12.00-15.00 arasında tüm hayvanseverleri bekliyor. Eliniz boş gitmek istemiyorsanız, yardımlarınız için barınağın web sitesine bir göz atabilir veya barınağa telefon edebilirsiniz. www.yedikulehayvanbarinagi.com veya 0212 633 58 57.
Yazının Devamını Oku