Kuduz salgını olduğu gerekçesiyle İstanbul’un sekiz bölgesinde aylardır karantina uygulanıyor.
Bir yandan da çok sayıda sokak köpeği, kuduza karşı aşılanmak bahanesiyle bulundukları noktalardan alınıp götürülüyor ve geri getirilmiyor. Yetkililer ise, toplanan hayvanların barınaklarda tutulduğunu, salgın geçince tekrar aynı noktalara bırakılacağını söylüyor. Hayvansever örgütleri, bu köpeklerin çoğunun ya uyutulduğunu veya ormana atıldığını ve buradaki koşullar sonucunda kuduz hastalığına yakalandığını iddia ediyor.
Bu yılın başından itibaren Küçükçekmece Altınşehir ve Halkalı mahalleleri, Bağcılar Mahmutbey Mahallesi, Göktürk Beldesi, Kilyos Köyü, Şile Yeşilvadi Köyü ile Ağaçlı ve Akpınar köylerinde değişik tarihlerde görülen kuduz vakaları nedeniyle karantina ilan edildi. Sekiz bölgedeki karantina uygulamasının bir kısmı sonlandırıldı, bir kısmında ise uzatıldığı açıklandı. İstanbul Tarım İl Müdürlüğü Hayvan Sağlığı Şube Müdürü Adnan Tepe, yeni bir kuduz vakasına rastlanmamasına rağmen tedbiri elden bırakmamak gerektiğini söylüyor: "Karantina, o bölgede kuduz virüsünü taşıyacak canlı hayvan ve hayvansal ürünün giriş-çıkışının yasaklanmasıdır. Söz konusu bölgelerde altı ay boyunca sağlık taraması yapılacak. Aşısız hayvan kalmayacak. Aşılı hayvanlar da takip edilecek. Herhangi bir hastalık taşıdığı tespit edilenler müşahede altına alınacak."
Doğayı ve Hayvanları Koruma Derneği (DOHAYKO) İstanbul Şube Başkanı Nilüfer Atalay, son bir yıl içinde ormanlarda yaşamak zorunda kalan evcil hayvan sayısının arttığına dikkat çekerek, sağlıklı hayvanların yabanıl ortamda kuduza yakalanma riski taşıdığını savunuyor. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tamer Dodurka da İstanbul’a yönelik asıl kuduz tehlikesinin ormanlardan geldiğine işaret ederek, Türkiye’de yabanıl ortamın kuduzdan temizlenmeden bu hastalığın önüne geçilemeyeceğini anlatıyor.
Hayvan haklarını savunan sivil toplum kuruluşları, kuduzun faturasının çaresizlik içinde yaşamaya çalışan sokak köpeklerine çıkarılmasından şikayetçi. Nilüfer Atalay, bazı bölgelerde, kuduz bahanesiyle sokakta yaşayan hayvanların toplanarak bilinmeyen yerlere götürüldüğünü anlatıyor ve bunların bir kısmının İstanbul’un ormanlık alanlarına atıldığına inanıyor. İddiasına kanıt olarak Şile, Beykoz, Sarıyer ve Kemerburgaz ormanlarında yaşayan köpek sayısının son iki yılda ciddi oranda artmasını gösteriyor.
Prof. Dr. Tamer Dodurka dikkatleri daha vahim bir noktaya çekiyor. Kuduzun, şehre inen tilki gibi yabani hayvanlardan kaynaklandığını belirten Dodurka, kırsal bölgelerde tilkilerle karşılaşan köpeklerin bu hastalığı kentlere taşıdığını söylüyor. DOHAYKO Başkanı Nilüfer Atalay da, ormanlık alanlara terk edilen köpekler üzerinde yaptıkları bir araştırmadan söz ederek, "Özellikle yavruların tilkiler ve yarasalar tarafından ısırılarak kuduz virüsünü kaptığını belirledik" diyor ve Dodurka’nın söylediklerine destek veriyor. İstanbul’da kuduzun ilk ortaya çıktığı Kilyos ve Ağaçlı köyleriyle Göktürk Beldesi, Belgrad Ormanları’na, Yeşilvadi Köyü ise Şile Ormanları’na bitişik. Ersin KALKAN
Şeker hastası kedilerin beslenmesi
Şeker hastası kedilerin kan şekerinin uygun seviyede kalmasını sağlayacak beslenme onların sağlığı için son derece önemli. Mamanın içeriği, öğün sayısı ve bir öğünde verilecek miktarın doğru ayarlanması, şeker hastası kediler için aynı oranda önem taşır.
Şeker hastası olan kedinin vücut ağırlığı normal sınırlar içindeyse, günlük kalori ihtiyacı normal bir kedi ile aynıdır. Fazla kilolu ise, alacağı günlük kalori miktarının yüzde 25 oranında daha az olması gerek. Önemli bir diğer konu da, şeker hastası olan şişman bir kedinin, diyet yaptığı sürece haftalık kilo kaybının vücut ağırlığının en fazla yüzde 3’ü kadar olması. Hızlı kilo kaybı, karaciğer yağlanmasına sebep olabilir.
Şeker hastası kedinize günde bir kez insülin enjekte ediliyorsa, günlük ihtiyacı olan mamanın yarısının enjeksiyonla aynı zamanda, diğer yarısının ise insülin aktivitesinin en üst düzeye çıktığı zamanda verilmesi gerek. Bu zamanlamanın ayarlanmasıiçin mutlaka veteriner hekiminizden destek almalısınız. Günde iki kere insülin iğnesi oluyorsa, enjeksiyonla aynı zamanda olmak üzere toplam iki kere mama vermelisiniz. Kediniz, gün içinde küçük miktarlarda ve sürekli olarak mama yiyorsa, insülin uygulamalarının tipi, dozu ve sıklığını veteriner hekiminiz belirleyecektir. Kedinizin enjeksiyonla aynı zamanda mama yemesi son derece önemli. İğne sonrası canı yandığı için yemek konusunda direniyorsa, hemen öncesinde de besleyebilirsiniz. İnsülin uygulama zamanı ve dozunu değiştirmeniz söz konusu olursa, kesinlikle veteriner hekiminize danışmalısınız.
Şeker hastası kediler için önerilen diyetlerde yüksek oranda lif içeren mama kullanılması gerek. Çünkü mamada bulunan lif, sindirim sisteminden şeker emilimini yavaşlatır ve böylece yemek yedikten hemen sonra görülen ani şeker yükselmesi sorunu daha azalır. Lifli mama, aşırı kilo yüzünden şeker hastası olan kedilerin kilo vermesine de yardımcı oluyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, yüksek protein ve yüksek yağ içeren ama karbonhidrat düzeyi düşük diyetlerle beslenmenin de şeker hastası kedilerde faydalı olduğunu gösteriyor. Eğer evde şeker hastası bir kedi besliyorsanız, doğru mama için veteriner hekiminize danışmalısınız. Beslenmede en önemli konulardan biri de, mamanın asla veteriner onayı olmadan değiştirilmemesi. Sofra artıkları ve evde pişen yemekler, şeker hastası bir kedide ciddi sorunlara yol açabilir, bunu unutmayın.
ARTIK KAYIP VE YUVA ARAYAN KEDİLERİNDE BLOG’U VAR
Hayvansever Hacer Kaya, yardıma muhtaç ve yuva arayan sahipsiz sokak kedileri için bir web sayfası hazırladı. Sayfada, kendisine ulaşan ve yuva arayan hayvanların resimleri ve bilgileri görüntülenebiliyor. Amaç, bu hayvanların en hızlı şekilde sahiplendirilmesi. Elektronik posta zincirleri ile yayılan birçok duyurunun aksine, bu sayfada yuva arayan kedilerin bilgileri güncel, birçok resmin yanı sıra kediler hakkında detaylı bilgi ve iletişim bilgileri var. Kedinizi kaybettiyseniz ya da bir kedi sahiplenmek istiyorsanız pet shop kapılarını aşındırmak yerine, bu siteyi ziyaret edin. http://sokak-kedileri.blogspot.com
PROF. DR. TAMER DODURKA
Avrupa bu sorunu çoktan halletti
Gelişmiş ülkelerde uzun yıllardır kuduz vakası görülmüyor. Komşumuz Yunanistan bile bu sorunu çözdü. Avrupa ülkelerinde 1989’dan beri 90 milyondan fazla aşı paletinin geniş alanlara dağıtılması ile "yaban hayvan kuduzu"nda çok önemli gerileme sağlandı. Avrupa, zinciri daha başından kopararak, virüsün köpeklere ve insanlara bulaşmasının önüne geçti. Sistemli bir çalışmayla biz de bu sorunu kısa zamanda çözebiliriz.