Müge Akgün

Bursa’da bir ilk

16 Şubat 2024
Geçen hafta yazdığım Avusturya’nın masalsı köylerinden Maria Wörth’teki sağlıklı yaşam merkezi VİVAMAYR’da geçirdiğim, kendime bedensel ve ruhsal sağlığıma daha fazla dikkat sözüyle döndüğüm haftanın ardından Swissôtel Bursa’ya gitmem hoş bir tesadüf oldu.

Uzun süredir ortak arkadaşlarımızla bir hafta sonu bir araya gelme planları yaptığımız Zeynep Kakınç’ın önerisiyle Uludağ Kirazlıyayla mevkinde üç ay kadar önce kapılarını açan otelde karar kıldık. Ve detoks programından yeni çıktım, yediklerime içtiklerime dikkat etmeliyim diyerek yola koyulduk.
Otel hakkında da yıllardır tanıdığım, Türkiye’nin en iyi otelcilerinden biri olduğunu düşündüğüm Ufuk Demir’in Genel Müdürü olduğu dışında pek fazla bilgim yoktu. Bazen böylesi sürprizler iyi oluyor, beklentilerin çok üstünde sadece doğası değil, tarihiyle, mimarisiyle de özel bir yerle karşılaştık...

SANATORYUMDAN YENİLENME OTELİNE

Uludağ Milli Park sınırları içinde kalan Kirazlıyayla Sanatoryumu 1946 yılında Anıtkabir’in mimarı Emin Onat ve Cumhuriyet’in ilk kadın mimarlarından Leman Cevat Tomsu tarafından tasarlanmış.
Ormanın ortasında inşa edilen, doğaya uyumlu, hastalar için güneşlenme balkonlu, cumbalı yapılar gerçekten çok etkileyici.
Sanatoryum 1979’da kapatılarak sağlık kurumu olarak kullanılmak üzere Uludağ Üniversitesi’ne devredilmiş. Ancak 10 yılı aşkın bir süre konaklama tesisi olarak hizmet vermiş.

Yazının Devamını Oku

Daha sağlıklı daha huzurlu bir yaşam ama nasıl?

9 Şubat 2024
Her nerede yaşarsak yaşayalım, her ne yaparsak yapalım beklentimiz daha iyi bir yaşam kalitesine sahip olmak...

Özellikle de büyük şehirlerde yaşıyor, stresli işiniz varsa, günlük rutininiz hep bir şeylere yetişmekle geçiyorsa, sağlığınızda problemler çıktığında geçici çözümlerle yola devam ediyorsanız ‘kaliteli yaşam’ daha da zor. Ve biliyoruz ki beslenme iyi yaşamın anahtarı. Ne yediğimiz ve nasıl yediğimiz sadece sindirim sistemimizi değil, kendimizi nasıl hissettiğimizi de belirliyor.

Ayrıca beslenme şekilleri konusunda uzmanların farklı görüşleri ve yaklaşımları da aklımızı karıştırıyor. Kimi günde beş kez, kimi üç kez yemeyi öneriyor. Son zamanların trendi ise aralıklı oruç.

Ben biraz mesleğim, biraz da metabolizmam gereği istisnalar dışında uzun süredir bilmeden moda terimle aralıklı oruç yaparak yaşayanlardandım.

Her şey yolunda mı gidiyordu derseniz cevabım ‘evet’ olmaz. Sindirim sistemim her zaman hassastı, ancak dışarıda çok sık ve karışık yemek işimin parçası olunca sorunlar daha da arttı diyebilirim.

Sonunda sevgili arkadaşım Mine Kalpakçıoğlu’nu dinledim. 8 yıldır gitmemi önerdiği sağlıklı yaşam merkezi Vivamayr’da geçen hafta boyunca kaldım. Kendime bedensel, ruhsal ve zihinsel sağlığıma daha fazla dikkat edeceğime söz vererek döndüm...


Yazının Devamını Oku

DÜNYA GASTRONOMİSİNDEN HABERLER...

2 Şubat 2024
Bugün sizlerle dünya gastronomisinden birkaç haberi, menülerdeki yeni trendlerden çalınan şarap şişelerine, anneanne yemeklerinden yenilebilir sanata son günlerde okuduklarımdan ilgimi çekenleri, tabii biraz da yorumlarımı katarak paylaşmak istiyorum...

MENÜLER BİZE NELER ANLATIR?

Menülerin temel işlevi neyi kaça yiyeceğimizi bize göstermek. Biraz da yemeği ve malzemelerini anlatmak...

Ama New York Times’ın yemek yazarları Priya Krisna, Tanya Sichinsky ve Umi Syma’a göre menüler, en azından Amerika’dakiler artık bu işlevin çok ötesine geçmiş durumda. Menülere bakarak bugünü anlamak, toplumların kültürel kodlarını çözmek mümkün. Dahası tarihi bile üstlerinden okumak, menülerden döneminin zevklerini, anlayışı çıkartmak olası.

Ancak onları geçmiş değil günümüz ilgilendiriyor. Gazetelerinin ‘Favori restoranlar’ listesi için dolaştıkları mekânlardan topladıkları 121 menüden ortak noktalar bulmuşlar ve yeni eğilimlerin, trendlerin neler olduğunu bulmaya çalışmışlar.

İlki, şaşırtıcı derecede çok sayıda restoranın menüsünde Sezar salatasına rastlamaları olmuş. Sosu, içeriği değişse bile sadece et restoranları değil Tayland, Meksika, Küba mutfağı sunan pek çok restoran Sezar salatasız yapamamış. İkincisi menülerin boyutu salgın sonrası dönemde büyük ölçüde küçülmüş, çoğu tek ya da iki sayfaya inmiş. Ve eskiden sadece beyaz kağıtla tonları üstüne siyah basılan menüler son zamanlarda renklenmiş.

Yazarlar bu renkliliği Barbie etkisine bağlıyor ama bana kalırsa altında Barbie filmini de başarılı kılan çok daha güçlü bir sosyolojik değişim yatıyor.

Yazının Devamını Oku

Kuzey Ege bir başkadır

26 Ocak 2024
Sırtını Kaz dağlarına dayamış, yüzünü Ege Denizi’nin başladığı yere dönmüş Yeşilyurt Köyü’nü her gidişimde daha çok seviyorum. Geçmişten gelen, geleneği bugüne taşıyan taş evleri, daracık sokaklarıyla tam bir kaçış noktası.

Bol oksijen ve huzur vadeden köyün son sayıma göre yerleşik nüfusu 177 kişi. Tabii bir o kadar, belki daha fazlası da burada evi olup yarı zamanlı yaşayanlar, evlerini zaman içinde pansiyona, butik otele çevirenler var.



EVİMİZ EVİNİZDİR

‘Bizim Evimiz Sizin Eviniz’ mottosuyla yola çıkan Casa Mila’nın öyküsü de böyle başlıyor. Henüz üniversite yıllarında reklam filmlerinde ve dizilerde rol alan, sunuculuk yapan ve bir de sinema filmi olan İpek Özkök’ün ailesinin Küçükkuyu’da yazlık evi vardır.
Hatta babasının rahatsızlığı sırasında havası çok temiz olduğu için ailesi bir dönem sürekli de yaşar. İpek Hanım ve nişanlısı Levent Ağan bu dönemde birlikte gittikleri Yeşilyurt’u çok severler. Gelecek hayallerinin içine burayı da koyarlar

Yazının Devamını Oku

Bodrum’un mevsimi olur mu?

19 Ocak 2024
Her ne kadar eleştirsek, yıllar içinde geçirdiği değişim ve dönüşümden şikâyet etsek de Bodrum hâlâ Türkiye’nin, hatta dünyanın önde gelen turizm destinasyonlarından biri.

Çılgın kalabalıkların olduğu temmuz-ağustos aylarını saymazsak Bodrum’a her mevsim yakışıyor. Ben 15 Eylül-15 Haziran arası, özellikle de kış aylarında Bodrum’u çok seviyorum. Simsiyah bulutlarıyla da, yağmuruyla da, rüzgârıyla da, birden açıp her şeyi unutturan güneşiyle de...



Ancak azınlıkta olduğumuzun da farkındayım. Geçen hafta sonu yine çok boş ve sakindi. Oysa Bodrum hızla değişen iklim koşulları düşünüldüğünde 12 ay turizme uygun bir yer. Turizmin olmazsa olmazları konaklama ve yeme-içme kalitesi ve şef restoranlarının sayısı da her geçen gün artıyor.

YERELİN PEŞİNDE BİR ŞEF

Yazının Devamını Oku

Sapanca gölü kıyısında geçmişten bugüne...

12 Ocak 2024
Uzun bir aradan sonra geçen hafta sonu Sapanca’ya gittik.

1980’lerin sonunda İstanbul’a yerleştiğimiz dönemde İznik, Sapanca, Abant gibi göl kıyılarına daha sık giderdik. O zamanlar çok fazla yapılaşma yoktu.
Tabii ki değişim kaçınılmaz değişen koşullar farklı beklentilere uygun yeni siteler ve tesisler de yapılmış. İçlerinde beğendiklerimiz de oldu çekiştirdiklerimiz de.
Neyse ki biz konaklayacağımız gölün hemen yanı başında Beta Home’a gelince geçmişe ışınlanmış gibi olduk. Bu evler de 40 yıl kadar önce mekânın sahibi Şebnem Anapa’nın babası tarafından tasarlanmış, hatta göle en yakın iki ev bahçeye kurulan marangoz atölyesinde kestane ağaçları işlenerek inşa edilmiş.
Ve ortaya tüm aile ile gelinen, kimi zaman da arkadaşlarla bahçesine çadır kurulan, şöminesinde kestane közledikleri, gölde yüzdükleri, kürek çektikleri, yakın köylere yürüyüşler, kartopu savaşları yaptıkları unutulmaz anılar biriktirdikleri evler çıkmış.
Bir sonraki adım ise ikinci kuşaktan gelmiş, aile evinin ikinci doğuşu, daha doğrusu dönüşümü Şebnem ve Doğan Anapa’nın yaşamlarında radikal değişiklik yapması sayesinde olmuş.
İkisinin de hikâyesinde sanki onları bu yeni yolculuğa hazırlayan izler bulmak mümkün...


Yazının Devamını Oku

Yeni yıl, yeni gün ve yenilikler

5 Ocak 2024
2016 yılından bu yana her cumartesi günü sizlerle birlikteydik.

Yedi yıl geçmiş aradan ve demek ki değişikliğin zamanı gelmiş. Bundan böyle cumartesileri yerine cuma günleri bu sayfada beraber olacağız.
Bu değişimin beni memnun etmediğini söyleyemem. Hatta belki de ufak tefek de olsa sayfada yenilikler yapmam gerektiğinin bir işareti de olabilir.
Uzun yıllar önce başlattığım ‘Şehirde Kaçış’ ve ‘Şehirden Kaçış’ köşelerini dönüşümlü olarak yeniden hayata geçirmek istiyorum. Ayrıca önerilerinize de açığım. Hepimize mutlu, huzurlu, savaşların olmadığı, barışın hüküm sürdüğü bir yıl dileğiyle...

Benim için geçmişten bugüne kalan, koruyarak, kollayarak geleceğe taşımamız gereken restoranlarım listesinin ilk sıralarında yer alır Lacivert.
İstanbul ruhunun, denizin kokusunun en iyi hissedildiği noktalardan biri olan Anadolu Hisar’ında 1999 yılında bir dönem Türk Filmlerinin vazgeçilmez mekânı tarihi ikiz yalıda sinemacı ve fotoğrafçı iki arkadaş Önder Köse ve Fehmi Yaşar tarafından açılmıştı. Mutfağının başında efsanevi şef Hüseyin Ceylan’ın olduğu Lacivert, İstanbul’un en iyi deniz ürünleri ağırlıklı Akdeniz Mutfağı sunan restoranlarından biri oldu.
10 yıl kadar önce de Doğuş Grubu tarafından satın alınarak D.ream çatısı altına girdi. Kalitesinden ödün vermeyerek yoluna devam etti.


Yazının Devamını Oku

Gastronomi Enstitüsü Çalıştayı

30 Aralık 2023
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın uzun süredir üzerinde çalıştığı Gastronomi Enstitüsü’nün nasıl bir yapıda olması gerektiğini tartışmak, ortak bir vizyon belirleyebilmek üzere 26 Aralık Salı günü Millet Kütüphanesi Sergi Salonu’nda düzenlenen çalıştaya katıldım.

Gastronominin neredeyse her alanda sürdürülebilir bir dünya için önemli olduğunu savunan ve kültürden tanıtıma ağırlığını takdir eden biri olarak Gastronomi Enstitüsü kurulması hedefinin beni çok mutlu ettiğini söylemeliyim.
Çalıştayın düzenleme kurulunda Yükseköğretim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Arif Bilgin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Kültür ve Sanat Politikaları Kurul Üyesi Hümeyra Şahin Oktay, Cumhurbaşkanı Danışmanı Sümeyra Merve Kılınç, Akademisyen Kübra Sultan Yüzüncüyıl ve Öğretim Üyesi Dr. Aynülhayat Uybadın gibi alanlarında birbirinden yetkin isimler yer alıyor.
Çalıştayın çerçevesinin çok iyi çizildiğini belirtmem gerek. Tartışılacak konuların hazırlık amacıyla önceden katılımcılara sorular şeklinde gönderilmesi bunun en açık göstergesiydi.



Eğitim, diplomasi, sanat ve tasarım, turizm, işletmecilik, sıfır atık, sürdürülebilirlik, coğrafi işaret, yemek kültürü ve kültür politikaları gibi gastronomiyle iç içe geçmiş konuları konuşmak üzere farklı disiplinlerden 47 kişi bir araya geldi ve bence çok verimli bir şekilde tartışıldı.

Yazının Devamını Oku