Geçmişi 17. yüzyıl başlarına uzanan, Ankara Kalesi’nin karşısında At Pazarı olarak adlandırılan bölgede bulunan Çukurhan, Osmanlı döneminde konaklamalı tipik bir han olarak hizmet vermiş.
2006 yılında Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden kiralanan Çukurhan’ın restorasyonu üç yıla yakın sürmüş. Ortaya 19 odası da farklı tasarlanmış, son derece zarif ve kimlikli bir kent oteli çıkmış.
Çukurhan Otel’de 2500 parça kayıtlı, sigortalı antika obje varmış. Anı olarak bu objeleri almak isteyen konuklar da oluyormuş!
Rahmi Koç silikon heykeli
Aslıhan Yıldırım ve Nazlıgül Ünal, uzun yıllardır birçok ulusal ve uluslararası şirkete pazarlama stratejileri ve marka konumlandırma konularında danışmanlık yapan iki kız kardeş. 2007’de bir yağ firmasıyla çalışırken zeytine ve zeytinyağına yakınlaşırlar.
Bir süre sonra, “Neden İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi yurtdışında gurme market raflarında markalı ürünlerimiz yok. Biz de dünyanın en iyi yağlarını yapabiliriz” diyerek zeytinyağı üretmeye karar verirler.
Yurtiçinde ve dışında uzmanlarla konuşur, danışırlar. İyi bir zeytinlik ve üretim tesisi bulmak için Ege’den Marmara’ya birçok bölgeyi dolaşır ve sonunda Mudanya’da karar kılarlar. Hem zeytinlik kiralar hem de eski bir Rum köyü olan Kumyaka’da (Siği) karşılarına çıkan eski bir yağhaneyi alırlar.
İki yıl sonra deneme amaçlı ilk üretimleri başarılı olup büyük bir övgüyle karşılanınca aldıkları tarihi yağhaneyi öz kaynaklarıyla yenilemeye girişirler. Bu süreç onları maddi ve manevi çok zorlasa da vazgeçmezler.
Üç Michelin yıldızlı şefin sofrası
Bu haftanın en heyecan verici gastronomik deneyimi, ‘Le Magazine des Chefs’ dergisi tarafından 2016 yılının en iyi Fransız şefi seçilen Christian Le Squer’in sofrasına konuk olmaktı.
GastronoMetro’nun ‘Master Chef’ serisi kapsamında Paris’teki Four Seasons George V Hotel’in üç Michelin yıldızlı restoranı Le Cinq’in şefini İstanbul’a davet eden Metro Toptancı Market’in genel müdürü Kubilay Özerkan, küçük bir grubu şefin ertesi gün vereceği ‘workshop’ öncesi bir araya getirdi. Bir yandan Le Squer’in imza yemeklerini tadarken bir yandan da Michelin yıldızı serüveni ve günümüz mutfak trendleri üstüne sohbet ettik.
Christian Le Squer’in aşçılık serüveni Bretagne’da küçük bir taşra otelinin mutfağında çırak olarak başlamış. Daha sonra Paris’in birçok ünlü restoranında çalışmış.
Michelin yıldızlılar sahnesine çıkışı ise 1996’da Cafe de la Paix’in şefiyken gerçekleşmiş.
1998’de ikinci yıldızını almış ve ardından ona asıl şöhreti kazandıracak Ledoyen Restoran’ın başına geçmiş, 2002’de üçüncü yıldız gelmiş.
Tam “Artık bu kadar yıldız yeter, kendime küçük bir restoran açayım” dediği günlerde Le Cinq’in başına geçmesi ve buraya bir yıl içinde üçüncü Michelin yıldızını kazandırması teklifini almış. Ve bir yıl dolmadan da Le Cinq üçüncü yıldızına kavuşmuş.
Hafta içinde Mevlana mutfağının baş aşçısı adına düzenlenen Ateşbaz-ı Veli Mutfak Kültürü Günleri nedeniyle Konya’daydım.
Bu yıl, bir ödül töreninden uluslararası boyutta bir gastronomi buluşmasına dönüşen Ateşbaz-ı Veli Mutfak Kültürü Günleri iyi değerlendirilirse Konya’ya katkısı büyük olur.
Ki aldığım izlenim öyle de olacağını gösteriyor.
Adnan Şahin’in kurduğu Anadolu Halk Mutfağı Derneği’nin başlattığı etkinliğe Konya Valiliği, Büyükşehir ve Meram Belediyesi, Selçuk Üniversitesi destek veriyor.
Ancak bu tarz etkinliklerde güçlü bir yerel iradenin inisiyatifi ele alması gerekir. Bu sorumluluğu da gördüğüm kadarıyla Meram Belediye Başkanı Fatma Toru başarıyla üstleniyor.
Keşke tüm belediye başkanları kadın olsa
İlk kez geçen yıl tanıştığım Fatma Toru ile bu yıl da uzun uzun sohbet etme şansı buldum.
Neolokal’e gidip masanıza oturduğunuzda tabağınızın üzerinde bu satırlarla başlayan bir mektup, daha doğrusu, restoranın manifestosunu buluyorsunuz.
Neolokal’in kurucusu ve şefi Maksut Aşkar her zaman sohbet etmekten keyif aldığım şefler arasındadır.
Hem kendini hem mutfağını yenileme, geleneksel tatlarımızı bugüne uyarlama heyecanı etkiler beni. Hem de sivil toplumcu yanı.
Güncel sanatla ilgilenenler onu 2000’li yıllarda MentalKlinik’teki Uyku, Oyun gibi sergilerin yemek düzenlemeleriyle, 2011 yılındaki Akmerkez’deki Pop-Up Yenilebilir Sanat etkinliğiyle hatırlayacaktır.
Maksut Aşkar ilk restoranı Multi’yi 2007’de açtı.
Ardından Lilbitz ve Sekiz İstanbul geldi.
Son projesi ise Salt Galata Müzesi’nin içinde iki yıl önce açtığı Neolokal.
Uçsuz bucaksız bir arazide, bugüne dek gördüğüm en temiz, en düzenli, bilimsel yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılan bir çiftlikteyim. “Bergama’da bulunan doğal, hormonsuz ve iyi tarım uygulamalarının yapıldığı Hasanbey Çiftliğimize sizi davet etmek istiyoruz” diyen bir mail aldığımda doğrusu böyle bir yerle karşılaşmayı hiç beklemiyordum.
Türkiye’nin en büyük çiftliklerinden biri olan Hasanbey, 5 bin dönüm arazi içine kurulmuş. Hem toprak hem de topraksız sera üretimi yapıyor, doğal sebze ve meyve yetiştiriyorlar. Doğal süt ve peynir, yoğurt gibi süt ürünleri ise “Süt Kardeşler” tesislerinde üretiliyor.
Ve her şeyden önemlisi bu çiftliğin başında 28 yaşında genç bir kadın, Arzu Şentürk Salık var.
Hasanbey ve Süt Kardeşler Çiftlikleri’nin Yönetim Kurulu Başkanı, ziraat mühendisi Arzu Hanım, eş zamanlı olarak Almanca Uluslararası İşletme okumuş. Ardından ABD’de Harvard Üniversitesi’nde Uluslararası Pazarlama eğitimi almış.
Yabancı turist sayısındaki dramatik azalma, ülke turizminin girdiği darboğazın etkisi her yerde görülüyor.
Ancak Bodrum ve Alaçatı gibi iç turizmin cazibe merkezleri Akdeniz ve Ege’deki kitle turizmine ve yabancı turiste odaklı yerlere oranla daha şanslı.
Bu durum belki de Türkiye’nin turizm politikasını gözden geçirmesi için bir fırsat. Devasa her şey dahil yurtdışına yönelik tesisler yerine, yerli ve yabancı turist ayrımı yapmadan, farklı konseptlerde tatil anlayışına cevap ve yemek kalitesine önem veren mekanlar yaratmakta yarar olabilir...
Tarihi ve kültürel dokusu ve mutfağıyla Alaçatı
Denizin hemen kıyısında yapılmayan yaz tatili bana göre değil derim her zaman ama yer Alaçatı’da olunca fikrim değişiyor.
Eski Rum köyü, tarihi ve mimari dokusunu koruyan dar sokakları, üstü kerpiç, altı taş evleriyle, kültürünü, geleneğini yaşatan anlayışıyla Alaçatı keşke tüm yörelerimize örnek olsa. İnsan sokaklarında dolaşırken kendini o kadar iyi hissediyor ki...
Alaçatı 1850 Otel
Kültürel mirası, verimli toprakları ve doğasıyla Aydın, hazine değerinde bir kent. Eğitim düzeyi Türkiye ortalamasının en üst sıralarında yer alıyor. Ancak hak ettiği oranda marka gücüne sahip değil.
Oysa turizmin başladığı ilk illerimizden biri.
Bundan 35-40 yıl öncesinde tatil dendiğinde ilk akla gelen yer Kuşadası’ydı.
Yerli yabancı dünyaca ünlü konukları ağırlayan Kısmet Otel’de, Kuştur’da tatil yapmak yaz sezonunun olmazsa olmazları arasındaydı.
Yaz sezonu boyunca gazetelerin, dergilerin magazin sayfalarını Kuşadası’nda tatil yapan ünlülerin fotoğrafları süslerdi.
Bodrum, Marmaris, Çeşme gibi yeni popüler yerlerin ortaya çıkmasının yanı sıra Kuşadası’nın yabancılara yönelik kitle ve gemi turizmine ağırlık vermesinin bu gözden düşmede payı oldu.