Paylaş
Alt Sanat Mekanı, Leica Gallery, The Popülist, Kilimanjaro, Delimonti, Kiva, Monochrome ve Babylon her biri kendi alanını en iyi şekilde temsil ediyor.
Bugün her gidişimde çok mutlu ayrıldığım, İstanbul’da en iyi gastronomik deneyim yaşatan restoranlardan biri olduğunu düşündüğüm Kilimanjaro’yu anlatmak istiyorum.
Kilimanjaro aslında tam bir ekip çalışmasının ürünü. Düşüne taşına, en ince detayları hesaplanarak yaratılmış bir konsept.
Babylon ekibinin, yemek yazarı ve danışman Cemre Narin ile şef Mustafa Otar’ın işbirliği var bu özel restoranın ardında.
Nedir farkı Kilimanjaro’nun benzeri yerlerden diyebilirsiniz. Her şeyden önce günümüz yeni Türkiye mutfağını çok iyi özümsemiş bir şef mutfağı.
Şef Mustafa Otar, Edremit Otelcilik Meslek Lisesi Mutfak Bölümü’nü bitirdikten sonra Bolu Mengen Yüksek Okulu’ndan aşçılık diploması almış. Ardından Fransa’da Paul Bocuse Akademi’de yemek pişirme tekniklerini öğrenmiş.
Zuma, DOCO, Raika’da çalışmış. Sonra da Kilimanjaro projesine dahil olmuş. Açılmadan önce bir yıl kadar yüzlerce yemek denemişler. Şimdi menüde mevsimlere göre dönüşümlü yer alan 38 yemek var.
İkincisi, Kilimanjaro’da mevsimsellik önemli. Menü mevsim sebzeleri, otları, etleri ve balıklarına göre şekilleniyor.
Sebze, et, balık, tüm ana malzemeleri mümkün olduğunca küçük üreticilerden temin ediyorlar.
En yakın tedarik noktalarından biri de pazar günleri kurulan Feriköy Organik Pazarı.
Küresel düşünüyorlar ama sadece yerel malzeme kullanıyorlar. İthal ürün yok. Lakerda, sucuk, ekmek, turşu, yoğurt, mayonez, hardal, hepsi doğal yöntemlerle mutfakta üretiliyor. Mustafa Şef, yaratıcı ama özünden de ayrılmıyor.
ARALIK YEMEKLERİ
Üçüncüsü, Kilimanjaro’da her yemek o kadar çekici ki seçim yaparken çok zorlanıyorum. Aklım hep seçmediğim bir tabakta kalıyor. Kendimi bir sonraki gidişimde de onu ısmarlarım diye avutuyorum.
Portakallı ılık kereviz, rezene salatası, fırında balkabaklı siyez bulguru salatası, humus, fırın pancar, havuçlu pazı, nohutlu döğme keşkek, odun fırınında lahana, ızgara ciğer, pazı sarma ve odun ateşinde yabani mantar.
Her biri inanılmaz zarif, lezzeti artırıcı dokunuşlara sahip. Ve aynı zamanda geleneksel tadını koruyan gerçek yemekler.
En az dört kişi gittiyseniz ortaya gelen bademli firik pilavlı çıtır tandır, yanında kızarmış patates ve sarımsaklı ekşi maya, ekmekle gelen odun ateşinde midye, keçi peynirli, cevizli ev yapımı taze erişte de efsanevi lezzette.
Aralık sonuna dek devam edecek sonbahar menüsünde mantar, palamut ve lüfer de yer alıyor.
Kaçırmayın derim. Kilimanjaro, öğlen hem de akşam yemekleri için ‘nereyegidelim’ listemin ön sıralarında yer alıyor uzun bir süredir. İçtenlikle öneririm...
ADI NEREDEN GELİYOR?
Kilimanjaro’nun bar başı sohbetleri de inanılmaz popüler. Doğal meyve ve sebze sularıyla yaptıkları kokteylleri de çok başarılı.
Adının Kilimanjaro olmasının nedeni de Afrika ya da dağ aşkı değil.
Pozitif’in kurucuları Mehmet Uluğ ve Cem Yegül’ün Amerika’da eğitim gördükleri yıllarda müzik tutkularını keşfettikleri kulübün adının Kilimanjaro olması...
Gastronomi filmleri buluşması
Uluslararası Film Festivali Randevu İstanbul bu yıl 16-22 Aralık tarihleri arasında yapılıyor. Dün başlayan festivalde farklı ülkelerden 2016 yapımı birbirinden ilginç filmlerin yanı sıra günümüz İspanyol sinemasından bir seçki ve Sinema-Tarih bölümü var.
Festival kapsamında ilk kez Gastronomi Filmleri Buluşması da düzenleniyor. Türk mutfağındaki yenilikçi hareketten, sokak satıcılarıyla birlikte yok olup gitme tehlikesiyle karşı karşıya olan geleneksel mutfaklara, dünyadaki açlık sorununa yönelik çözüm önerilerinden, kendi ülkelerinde birer mutfak devrim yaratmış şeflerin hikayelerine uzanan gastronomi temalı filmler bu bölümde izlenebilecek.
Gastronomi filmleri bölümü 19 Aralık’ta dünyanın en iyi restoranı unvanlı El Celler de Can Roca’nın sahibi Roca kardeşlerin Türk mutfağını keşif hikayesi olan The Turkish Way filmiyle başlıyor. Türkiye’nin Mehmet Gürs gibi en iyi şeflerinin, gastronomi konusunda birikim sahibi isimlerin eşlik ettiği bu gezi, bizlere de mutfağımızı, dünyanın en ünlü ustalarının gözünden yeniden tanıma ve anlama şansı sunuyor.
Andoni Luis Aduriz’in Mugaritz’i kurma öyküsü “Off-Road: Mugaritz, Feeling a Way”, Rene Redzepi’nin portresi “Noma-My Perfect Storm”, dünyadaki açlık sorununun böceklerle aşılıp aşılamayacağını irdeleyen “Bug’s”, Massimo Bottura’nın evsiz ve mülteciler için kurduğu aşevleri projesi “Theater of Life” gösterilecek filmler arasında.
Film gösterimleri Beyoğlu Atlas Sineması ve Cinemaximum Historia Fatih’te yapılıyor.
Kış panayırı
Bomontiada’da 16 – 30 Aralık tarihleri arasında Kış Panayırı düzenleniyor. Üretim kültürü ve semtin mirasını Bomontiada avlusuna taşıyacak etkinlikler, iki hafta boyunca devam edecek. Bomontiada “Panayır programı”nda çocuklara ve yetişkinlere yönelik atölyeler, konserler, pop-up müzik etkinlikleri ve konuşmalar yer alıyor.
Caffe Vergnano Türk Kahvesi
Türk kahvesi, uluslararası arenaya bir İtalyan Markası aracılığıyla çıkıyor. İtalya’nın ünlü markası Caffe Vergnano, tüm dünyada satılmak üzere beş çekirdekli Türk kahvesi harmanı yaptı. Projenin ardında Caffe Vergnano’yu Türkiye’ye getiren Ülkü Kahraman Houssein var.
Aslında tüm hikaye 2013 yılında Türk kahvesinin UNESCO dünya mirası listesine girmesiyle başlıyor.
Ülkü Kahraman, 1882 yılında kurulan Caffe Vergnano’nun bugün işbaşında olan üçüncü ve dördüncü kuşak üyelerine Türk kahvesini tüm dünyada satmak için teklif götürür.
Onlar da bu konuda araştırma yapmaya sıcak bakarlar.
Farklı harmanlarla ve farklı kahve öğütücüleriyle denemeler ve tadımlar yaparlar. Üç yılın sonunda Guatemala, Brezilya, Kolombiya, Etiyopya ve Rio Minas olmak üzere beş farklı kahve çekirdeğinin bir araya geldiği bu özel Türk kahvesi harmanı ortaya çıkar.
Bu özel Türk kahvesi harmanı dünyanın farklı ülkelerindeki Caffe Vergnano’larda servis ediliyor. Ve özel tasarım kutusuyla satışa da sunulacak.
Kahvelerimiz için uluslararası markalar tarafından makineler üretilirken bakalım fal geleneğimiz de dünyaya yayılacak mı?
Paylaş