Paylaş
Geçtiğimiz günlerde Doğan Organik’in Genel Müdürü Sinan Bilgin ile bir araya geldik. Organik süt ve ürünleri konusunda sohbet ettik.
Aydın Doğan’ın memleketi Kelkit’in gelişmesine katkı olması için 2002’de kurduğu Doğan Organik bugün Türkiye’nin en büyük organik çiğ süt üreticisi.
Teknik destek verdikleri 82 sözleşmeli çiftçiyle beraber toplam 50 bin dönüm üzerinde yem tarımı yapılıyor.
600 sağmal büyükbaş hayvanları var.
Marka adını Kelkit yaylalarında organik olarak yetiştirilen, hayvan yemi olarak kullandıkları ‘Yonca’dan alıyor.
Süt üretimin yarısıyla günlük organik süt, yoğurt, ayran, kaşar peyniri ve labne üretimi yapılıyor.
Kalanı da organik kutu sütü olan Pınar, Migros gibi sektörün önde gelen markalarına satılıyor.
Sinan Bilgin’e göre Kelkit ilginç bir bölge, bu yüzden de süte kattığı lezzet farklı.
Sütlerin yağ oranı yüzde 3.5 ve üzeri.
Yoğurt ve sütlerden kaymak çekilmiyor. Sütler pastörize edilirken kaynatılmıyor, 75 derecede bırakılıp sekiz saniyede soğutuluyor.
Böylelikle sütün tüm enzimleri korunuyor. Bilgin, Yoncadan sütlerin kaynatmadan kullanmasını öneriyor.
Yoncadan organik ayranın tuz oranı da piyasadaki benzerlerinden daha düşük.
Nedeni de sodyumu azaltılmış tuz kullanmaları.
Bir kilo organik dilimli kaşar peyniri 12 litre sütten üretiliyor, geleneksel sulu haşlama yöntemiyle üretim yapılıyor.
Dileğimiz böyle sorumlulukla üreten, güvenle tüketebileceğimiz, ülkeye ve sektöre artı değer katan, sürdürülebilir tarım yapan markaların daha da fazlalaşması...
Sahrap Pera
Gazetemizdeki köşesi ve televizyon programlarıyla Sahrap Soysal’ı tanımayan, tanıyıp da enerjisine, hayata pozitif bakışına hayran olmayan sanıyorum yoktur. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmaz. Bir çok kez birlikte seyahate çıktık, temposu hiç düşmez. Hayranlarıyla bıkıp usanmadan konuşur. Bildiklerini paylaşır. Yıllar önce yaptığımız bir söyleşiden bu yana ona olan düşüncelerim hiç değişmedi.
Ama bu yılın başında Pera’da açtığı restoranına gittiğimde, yemeklerini tattığımda ona olan saygım iki katına çıktı. Sahrap, hem dekorasyonu hem yemekleriyle çok hoş ve kişilikli bir lokanta. Sahibinin sıcaklığı neşesi konuklarına da geçiyor. Anadolu mutfaklarını ve malzemelerini çok iyi tanıyan Sahrap, çok başarılı bir mönü kurgulamış.
Sahrap’ta denediğim humus, beyin pane, karamelize soğanla sunulan mercimek köftesi, Ege otlu mücver, kuzu tandır , keşkek, beğendili kebap, ızgara anne köftesi gibi çeşitlerin hepsi birbirinden lezzetli.
Ama Kelkit usulü Siron’un tadı unutulacak gibi değil. Siron aslında bir çeşit mantı. Üzerine bir ay kızgın güneşte kurutulmuş naneli yoğurt(kurut) konarak sunuluyor.
Sahrap Soysal, gururla şimdi en büyük yardımcısının, işletmenin sorumluluğunu üstlenen büyük oğlu Mehmet olduğunu söylüyor. Umarım Sahrap Pera kuşaktan kuşağa devam eden bir restoran olur...
Dünyanın en iyi balayı oteli
Doğuş Grubu’nun yurt dışında satın aldığı ilk turizm yatırımı olan Capri Palace, CNN’nin dünyada tanınmış otel sahipleri ve yöneticileri ile gerçekleştirdiği oylama sonucunda unutulmaz oteller listesine dünyanın en iyi balayı oteli olarak girdi.
Akdeniz tarzı tasarlanan Capri Palace’ın sade lüks kavramının temsilcisi butik oteller arasında ayrı bir yeri var.
Balayı tatillerinin yanı sıra düğünler için de tercih ediliyor.
Capri adasının hatta İtalya’nın en önemli restoranları arasındaki iki Michelin yıldızlı L’Olivio ve bir yıldızlı Il Riccio Restaurant & Beach Club da otelin bünyesinde bulunuyor.
Caviar Seafood
Ankara’da İstanbul’daki bir çok yerden daha iyi balık yeniyor. Bugüne dek bu düşüncemi aksini gösteren bir örnekle karşılaşmadım. Kalbur ve Trilye’nin ardından keşfettiğim Caviar Seafood da bu düşüncemi perçinledi. Mutfağın başında genç ve yetenekli şef Çağatay Anıl var. Başlangıçlardan ana yemeklere denediğim her tabak önümüze sanat eseri gibi geldi. Özellikle kömür ateşinde pişirdiği kızarmış tereyağlı Mengen ekmeği üzerinde servis ettiği lüfer ve ılık nohut salatası ve balık pastırmasının eşlik ettiği Ayvalık ahtapotu çok lezzetliydi. Caviar Seafood’ta fiyatlar da İstanbul’la karşılaştırılmayacak denli makul. Beğenmediğin bir şey yok muydu derseniz var, o da adı...
Ev tekstil ürünlerimizde iddialıyız...
Türkiye pamuklu kumaş üretiminde, özellikle ev tekstil ürünlerinde dünyanın önde gelen ülkeleri arasındadır.
Bir çok ünlü marka üretimini Denizli, Bursa ve Antep’te yaptırır.
Ancak bir kaç yıl öncesine dek nitelikli üretim yapan yerli markalarımızın sayısı yok denecek kadar azdı.
Son dönemde tasarım ekipleriyle çalışan yerli markalar artıyor. Bunlardan biri de Karaca Home.
Geçtiğimiz günlerde Karaca Home’un Yönetim Kurulu Üyesi Sami Karaca ve Genel Müdürü Bahadır Örsaoğlu ile bir araya geldik. Markalarını anlattılar.
Tüm ev tekstil ürünlerinin tasarımı Örsaoğlu yönetimindeki kendi ekipleri tarafından yapılıyormuş.
Üretim de teknik olarak destekledikleri fabrika ve atölyelerde gerçekleştiriliyormuş. 12 tane kendi mağazası olan Karaca Home ayrıca 1000’e yakın satış noktasında bulunuyormuş. Kumaşların kalitesinin yanı sıra modeller, desenler de son derece zarif, ithal ‘home’ mağazalarda satılanları gerçekten aratmıyor...
Üzüm çekirdekli ve mercimekli makarna
İtalyanlar kadar bağımlı olmasak da mutfak kültürümüzde makarnanın yeri ayrıdır.
Bugün Anadolu’da bir çok evde erişte geleneği devam ediyor.
Makarna markalarımızın sayısı da az değil.
Bu markalar arasından Arbella, inovatif çalışmaları ile ön plana çıkıyor.
Çölyaklılar için glütensiz makarna, dünyada ilk ve tek üzüm çekirdekli makarna, nohutlu ve mercimekli makarna gibi çeşitler üretiyorlar.
Spagetti makarnalarına da aç kapa ambalaj yapmışlar. Sert durum buğdayı kullandıkları için tüm makarna çeşitleri çok lezzetli.
Özellikle üzüm çekirdekli ve mercimekli olanlarını çok sevdim. Lazanyaları da başarılı.
Paylaş